433
mantıklı ama türk takımları için tam olarak işlevsel olmayan kurallar bütünü.
ffp ile birlikte ülkemize giren sattığın kadar al uygulaması türk takımlarına gerçekten futbolcu satmayı öğretti. kabul ediyorum. bu transferlerin önemli bir kısmı arap çoğrafyasına olsa da son yıllarda türkiye'den yurtdışına oyuncu satışı sayısı arttı ki bu transferlerin önemli kısmı çift haneli. her takım kendi satış rekorunu kırdı bu süreçte. bu rekorlar zamanla daha da geliştirilecektir.
ancak tüm bu olumlu satış durumlarına rağmen türkiye pazarı hala avrupa pazarına göre çok ucuz. türkiye'den wonderkid alınan parayla büyük avrupa liglerinden anca rotasyon oyuncusu alınabiliyor. bu durum da türk takımlarına büyük dezavantaj yaratıyor. zira türk takımları ucuza futbolcu satıp pahalıya oyuncu almak zorunda kalıyor bu piyasada. üstelik bir - iki oyuncu satılan dönemde yeri geliyor beş-altı oyuncu transfer etmek gerekiyor. bu durum da türk takımlarını üç alternatife yöneltiyor. bunlar;
- kiralık oyuncu. tüm avrupa aslında ffp sonrası kiralık+opsiyonlu satın alma yoluna yönelse de bizde sadece kiralık transferler daha yaygın. zira çoğu futbolcunun satın alma opsiyonu türk takımlarının bütçesini aşıyor. luyindama, ljalic gibi bonservis bedeli 10 milyon altında olan oyuncular istisna tabii.
- büyük takımlarda gözden düşmüş bir zamanların yıldızları. tabii bu adamlar hala daha büyük oyuncular yanlış anlaşılmasın ama artık yaşlarını başlarını aldıklarından ve maaşları da yüksek olduğundan kulüpleri bu tarz futbolcuları düşük bonservisle bırakıyor genelde. fazla bonservis ödeyecek gücü olmayan ama maaş konusunda aynı durumda olmayan türk takımları için taraftarların gözünü boyama için bire bir transfer türüdür bu arada.
- son olarak da serbest konumda olan futbolcular. bunlar için de yine belli bir yaşın üstünde olan ve imza bedeli talebi o kadar yüksek olmayan isimler türk takımlarının gündemine geliyor. zira serbest oyuncu piyasası bile çok uçuk durumda. çift haneli imza parası isteyen oyuncular var.
bu üç transfer türü dışında da transferler yapılıyor ama genel olarak ffp türk takımlarını bu üç transfer tipine yöneltiyor. bu da aslında ffp'yi türk takımları açısında işlevsiz yapıyor. zira bu transfer tiplerinde düşük bonservis yüksek maaş veriliyor. işlevsizlik de burada zaten. çünkü türk takımları hiçbir zaman yüksek bonservisler ödeyecek durumda olmadılar ki türk futbolunun bonservis rekorunu şu anda avrupa takımları yedek futbolcuların bonservisine ödüyorlar.
türk takımlarını asıl batıran ve ligin imajını arap çoğrafyası seviyesine çeken şey ödenen maaşlar. ülkemizde vergi uygulamasının da büyük desteğiyle türk takımları ciddi maaşlar ödüyorlar futbolculara. türk takımlarını yıpratan da bu maaş yükü. zira yaş ortalaması yüksek olan transferler bir yerden sonra kulübün sırtında kambur olmaya başlıyor.
ffp'nin türk takımlarını yola getirebilmesi için dramatik bir maaş kısıtı şart. türk takımlarının kurtuluşu düşük bonservis + yüksek maaş formüllü yaşlı futbolcu transferleri değil makul bonservis (kulübün durumuna göre) + düşük maaş formüllü futbolcu transferleri. bu durum futbolcuyu elden çıkarmak için de önemli zira yüksek maaşlı futbolcular aynı maaşı başka yerden alamadıkları için kene gibi yapışıyorlar takımlara. düşük maaşlı adamlar tutmasalar bile bonservislerine ödenen paranın bir kısmını amorti edebiliyor. yüksek maaşlı adamlarda bu durum pek mümkün değil. tabii yukarıda belirttiğim gibi avrupa pazarı ile türkiye pazarındaki fiyat farkı bonservisle transfer yapma işini zora sokuyor. orasını kabul ediyorum. *
yıllarca spor basını bruma'ya ödenen bonservisi konuştu ancak bruma'nın maaşı ve bonservisinin kulübe toplam maliyeti ortalama bir yaşlı yıldız transferinin maliyetiyle eşit seviyedeydi ve bruma maliyetini amorti ederken bu yıldız dostların herhangi bir geri dönüşü olmadığı ortada. şu kadar maç kazandırır, tanınırlık kazandırır tarzı goygoylara girmiyorum tabii.
ffp ile birlikte ülkemize giren sattığın kadar al uygulaması türk takımlarına gerçekten futbolcu satmayı öğretti. kabul ediyorum. bu transferlerin önemli bir kısmı arap çoğrafyasına olsa da son yıllarda türkiye'den yurtdışına oyuncu satışı sayısı arttı ki bu transferlerin önemli kısmı çift haneli. her takım kendi satış rekorunu kırdı bu süreçte. bu rekorlar zamanla daha da geliştirilecektir.
ancak tüm bu olumlu satış durumlarına rağmen türkiye pazarı hala avrupa pazarına göre çok ucuz. türkiye'den wonderkid alınan parayla büyük avrupa liglerinden anca rotasyon oyuncusu alınabiliyor. bu durum da türk takımlarına büyük dezavantaj yaratıyor. zira türk takımları ucuza futbolcu satıp pahalıya oyuncu almak zorunda kalıyor bu piyasada. üstelik bir - iki oyuncu satılan dönemde yeri geliyor beş-altı oyuncu transfer etmek gerekiyor. bu durum da türk takımlarını üç alternatife yöneltiyor. bunlar;
- kiralık oyuncu. tüm avrupa aslında ffp sonrası kiralık+opsiyonlu satın alma yoluna yönelse de bizde sadece kiralık transferler daha yaygın. zira çoğu futbolcunun satın alma opsiyonu türk takımlarının bütçesini aşıyor. luyindama, ljalic gibi bonservis bedeli 10 milyon altında olan oyuncular istisna tabii.
- büyük takımlarda gözden düşmüş bir zamanların yıldızları. tabii bu adamlar hala daha büyük oyuncular yanlış anlaşılmasın ama artık yaşlarını başlarını aldıklarından ve maaşları da yüksek olduğundan kulüpleri bu tarz futbolcuları düşük bonservisle bırakıyor genelde. fazla bonservis ödeyecek gücü olmayan ama maaş konusunda aynı durumda olmayan türk takımları için taraftarların gözünü boyama için bire bir transfer türüdür bu arada.
- son olarak da serbest konumda olan futbolcular. bunlar için de yine belli bir yaşın üstünde olan ve imza bedeli talebi o kadar yüksek olmayan isimler türk takımlarının gündemine geliyor. zira serbest oyuncu piyasası bile çok uçuk durumda. çift haneli imza parası isteyen oyuncular var.
bu üç transfer türü dışında da transferler yapılıyor ama genel olarak ffp türk takımlarını bu üç transfer tipine yöneltiyor. bu da aslında ffp'yi türk takımları açısında işlevsiz yapıyor. zira bu transfer tiplerinde düşük bonservis yüksek maaş veriliyor. işlevsizlik de burada zaten. çünkü türk takımları hiçbir zaman yüksek bonservisler ödeyecek durumda olmadılar ki türk futbolunun bonservis rekorunu şu anda avrupa takımları yedek futbolcuların bonservisine ödüyorlar.
türk takımlarını asıl batıran ve ligin imajını arap çoğrafyası seviyesine çeken şey ödenen maaşlar. ülkemizde vergi uygulamasının da büyük desteğiyle türk takımları ciddi maaşlar ödüyorlar futbolculara. türk takımlarını yıpratan da bu maaş yükü. zira yaş ortalaması yüksek olan transferler bir yerden sonra kulübün sırtında kambur olmaya başlıyor.
ffp'nin türk takımlarını yola getirebilmesi için dramatik bir maaş kısıtı şart. türk takımlarının kurtuluşu düşük bonservis + yüksek maaş formüllü yaşlı futbolcu transferleri değil makul bonservis (kulübün durumuna göre) + düşük maaş formüllü futbolcu transferleri. bu durum futbolcuyu elden çıkarmak için de önemli zira yüksek maaşlı futbolcular aynı maaşı başka yerden alamadıkları için kene gibi yapışıyorlar takımlara. düşük maaşlı adamlar tutmasalar bile bonservislerine ödenen paranın bir kısmını amorti edebiliyor. yüksek maaşlı adamlarda bu durum pek mümkün değil. tabii yukarıda belirttiğim gibi avrupa pazarı ile türkiye pazarındaki fiyat farkı bonservisle transfer yapma işini zora sokuyor. orasını kabul ediyorum. *
yıllarca spor basını bruma'ya ödenen bonservisi konuştu ancak bruma'nın maaşı ve bonservisinin kulübe toplam maliyeti ortalama bir yaşlı yıldız transferinin maliyetiyle eşit seviyedeydi ve bruma maliyetini amorti ederken bu yıldız dostların herhangi bir geri dönüşü olmadığı ortada. şu kadar maç kazandırır, tanınırlık kazandırır tarzı goygoylara girmiyorum tabii.