9353
en büyük sorununu kendini ifade edememek olan eski teknik direktörümüz.
şampiyonluk sonrası her şeyin sarpa sarmasının birden fazla sebebi var. takım iskeleti dağıldı ve yerleri düzgün doldurulmadı. burada hamza hamzaoğlu'nun ve cüneyt tanman'ın vasat demeçleri aklımıza geliyor. "sabri'nin maxi pereira'dan eksiği mi var?", "konoplyanka'yı sistemimize uymadığı için transfer etmeyi düşünmedik" vb.
bu konuda akla iki ihtimal geliyor: ya bu iki kişi de içinde bulunduğumuz ekonomik durum veya yönetimin beceriksizliğini görüp kendilerini siper ettiler ya da gerçekten vasatlar.
ben saydığım her iki ihitmal için de yöneticilik kabiliyetlerini sorgularım. şartlarımız bunu gerektiriyor gibi taraftarı bilgilendirici ve kendilerini de düzgün ifade edebilecek cümleleri seçmek yerine bizleri saf yerine koymayı seçtiler. her ne olursa olsun, illa bu adı geçen isimler transfer edilseydi takıntımız yok ama kan kaybeden kadro farklı şekilde revize edebilirdi. kesinlikle kötü bir kadro kuruldu o sene, gelen giden oyuncular, transfer zamanlamaları, son dakika elden çıkan yıldızlar, vasat yerlilerden medet ummak gibi çıkmaz bir sokağa soktu o dönem yönetim ve teknik ekip bizi. neden fatih terim'e aynısını yapılamıyor, çünkü o iyi bir yönetici. bunları kabul ederse kendisinin otoritesinin, kendisinin kalitesinin sorgulanacağını biliyor. neden adnan polat'ın teklifini kabul etmeyip ertesi sene ünal aysal'ın teklifini kabul etti? çünkü biliyordu adnan polat gibi bir başkanın kalitesiz yönetimi kendi başına dert açacaktı. aynı özhan canaydın zamanında olduğu gibi. bu sezgi fatih terim'i hamza hamzaoğlu'ndan daha iyi bir yönetici yapar. veto hakkını ve hatta gerekirse istifa kozunu kullanmadıktan sonra her şeye razı gelip bir de üzerine tek suçlu yönetimmiş gibi davranmak yanlış teşhise varmamıza neden olur.
galatasaray taraftarını diğer taraftarlardan ayıran bence en önemli özellik vasatlığı sindirememesidir. arda turan'ı istemeyiz, gelmesine engel oluruz. saha içinde zamanla performansı düşen vurdumduymaz futbolcuya, yeteneksiz olana tavizi en düşük taraftar biziz. biz bu formanın hak edildiğini görmek istiyoruz, en azından hak edilmesi için çaba görmek istiyoruz. emre çolak bu yüzden gözden düştü, bu yüzden selçuk ıslıklandı. sneijder bize değil fenerbahçe'ye transfer olmuş olsaydı şu an hala topallayarak dolanıyordu sahada. biz buna katlanmayız.
aynı şey teknik direktörlük için de geçerli. prandelli de mancini de hamza hamzaoğlu da bu sebeple gitti. yönetimin kendisini zor durumda bıraktığından en çok şikayet edebilecek adam rijkaard'dır. adama barış-ayhan-mustafa sarp üçlüsüyle 4-3-3 oynamak zorunda bıraktı adnan polat yönetimi, her ne kadar ileri üçlü efsane olsa da orta saha rezaletti. buna sesini çıkarmayan rijkaard kariyerini çöpe attı. aynı süreç, aynı sonuç. daha sezon başında olsun ya idare ederiz diye yola çıkıp sonra çileye dönen sezonlar. hepsinin de hikayesi aynıdır.
biraz toparlayacak olursak, bu sene getirin bu kadroyla bizi şampiyon yapar. sonra gelecek sene önce feghouli sonra seri sonra belhanda sonra marcao'yu gönderir. yerine bu formayı hak etmeyen ama "ben bir şekilde idare ederim" diye düşündüğü vasat topçuları doldurur. hem de giderlerken bu adamları küstürür, süreç uzar, transferler gecikir, son dakika razı olmak zorunda kaldığımız adamlarla kadroyu yamar. çünkü iyi bir yönetici değil, yönetemez süreci. teknik direktörlük dediğimiz makam sadece saha kenarında ve kulübede yapılan bir görev olmadığı için kendisi bizim için gereken vasıflara sahip değildir. başka takımlarda ne yaptığı veya teoride neler yapabileceği üzerine düşünceler kendisinin yaşatmış olduğu gerçekleri zerre etkilemeyecektir.
şampiyonluk sonrası her şeyin sarpa sarmasının birden fazla sebebi var. takım iskeleti dağıldı ve yerleri düzgün doldurulmadı. burada hamza hamzaoğlu'nun ve cüneyt tanman'ın vasat demeçleri aklımıza geliyor. "sabri'nin maxi pereira'dan eksiği mi var?", "konoplyanka'yı sistemimize uymadığı için transfer etmeyi düşünmedik" vb.
bu konuda akla iki ihtimal geliyor: ya bu iki kişi de içinde bulunduğumuz ekonomik durum veya yönetimin beceriksizliğini görüp kendilerini siper ettiler ya da gerçekten vasatlar.
ben saydığım her iki ihitmal için de yöneticilik kabiliyetlerini sorgularım. şartlarımız bunu gerektiriyor gibi taraftarı bilgilendirici ve kendilerini de düzgün ifade edebilecek cümleleri seçmek yerine bizleri saf yerine koymayı seçtiler. her ne olursa olsun, illa bu adı geçen isimler transfer edilseydi takıntımız yok ama kan kaybeden kadro farklı şekilde revize edebilirdi. kesinlikle kötü bir kadro kuruldu o sene, gelen giden oyuncular, transfer zamanlamaları, son dakika elden çıkan yıldızlar, vasat yerlilerden medet ummak gibi çıkmaz bir sokağa soktu o dönem yönetim ve teknik ekip bizi. neden fatih terim'e aynısını yapılamıyor, çünkü o iyi bir yönetici. bunları kabul ederse kendisinin otoritesinin, kendisinin kalitesinin sorgulanacağını biliyor. neden adnan polat'ın teklifini kabul etmeyip ertesi sene ünal aysal'ın teklifini kabul etti? çünkü biliyordu adnan polat gibi bir başkanın kalitesiz yönetimi kendi başına dert açacaktı. aynı özhan canaydın zamanında olduğu gibi. bu sezgi fatih terim'i hamza hamzaoğlu'ndan daha iyi bir yönetici yapar. veto hakkını ve hatta gerekirse istifa kozunu kullanmadıktan sonra her şeye razı gelip bir de üzerine tek suçlu yönetimmiş gibi davranmak yanlış teşhise varmamıza neden olur.
galatasaray taraftarını diğer taraftarlardan ayıran bence en önemli özellik vasatlığı sindirememesidir. arda turan'ı istemeyiz, gelmesine engel oluruz. saha içinde zamanla performansı düşen vurdumduymaz futbolcuya, yeteneksiz olana tavizi en düşük taraftar biziz. biz bu formanın hak edildiğini görmek istiyoruz, en azından hak edilmesi için çaba görmek istiyoruz. emre çolak bu yüzden gözden düştü, bu yüzden selçuk ıslıklandı. sneijder bize değil fenerbahçe'ye transfer olmuş olsaydı şu an hala topallayarak dolanıyordu sahada. biz buna katlanmayız.
aynı şey teknik direktörlük için de geçerli. prandelli de mancini de hamza hamzaoğlu da bu sebeple gitti. yönetimin kendisini zor durumda bıraktığından en çok şikayet edebilecek adam rijkaard'dır. adama barış-ayhan-mustafa sarp üçlüsüyle 4-3-3 oynamak zorunda bıraktı adnan polat yönetimi, her ne kadar ileri üçlü efsane olsa da orta saha rezaletti. buna sesini çıkarmayan rijkaard kariyerini çöpe attı. aynı süreç, aynı sonuç. daha sezon başında olsun ya idare ederiz diye yola çıkıp sonra çileye dönen sezonlar. hepsinin de hikayesi aynıdır.
biraz toparlayacak olursak, bu sene getirin bu kadroyla bizi şampiyon yapar. sonra gelecek sene önce feghouli sonra seri sonra belhanda sonra marcao'yu gönderir. yerine bu formayı hak etmeyen ama "ben bir şekilde idare ederim" diye düşündüğü vasat topçuları doldurur. hem de giderlerken bu adamları küstürür, süreç uzar, transferler gecikir, son dakika razı olmak zorunda kaldığımız adamlarla kadroyu yamar. çünkü iyi bir yönetici değil, yönetemez süreci. teknik direktörlük dediğimiz makam sadece saha kenarında ve kulübede yapılan bir görev olmadığı için kendisi bizim için gereken vasıflara sahip değildir. başka takımlarda ne yaptığı veya teoride neler yapabileceği üzerine düşünceler kendisinin yaşatmış olduğu gerçekleri zerre etkilemeyecektir.