• 112
    sezonun ilk yarısını gençlerbirliği gibi çekinilesi bir rakip karşısında iyi denebilecek bir oyunla aldığımız galibiyetle bitirmemizi sağlayan maç.artık önümüzdeki transfer dönemine bakıyoruz.dur bi dakka lan bunu en sonunda söylicektim.neyse boşver, klavyeden çıktı bi kere...

    ilk yarı gerek hücumda yakaladığımız tempoyla, gerekse -nedenini bilemedim şimdi büyük ihtimal rakip kaynaklıdır- defanstaki dengeli ve hatasız oyunumuzla (yanlış mı okudum şüphesine kapılmayın galatasaray defansından bahsediyorum evet) göz doldurduk.hatta bi ara öyle bi baskı kurduk ki yeni açıktakiler için endişelendim adamların göz sağlığı bozulacak sürekli uzağa bakmaktan diye.
    ikinci yarıya da atak başladık aslında; ama benim oturduğum koltuğu, thomas doll'un da pısırık oyun taktiğini değiştirmesiyle ibre tersine döndü.önce hakan balta sonra caner'in "n'oluyoruz lan niye hiç beyazlı yok etrafta?"diye düşündükleri benzer iki pozisyon sonrasında ben de "n'oluyoruz ümit davala futbol hayatına gençlerbirliğinde tekrar merhaba mı dedi?" diyordum ki imdadıma maçın spikeri melih yetişti,kahe'ymiş meğer.neyse ki çabuk farkettim de tekli koltuğuma geri dönerek doll'un hamlesine hamleyle karşılık verdim.yoksa orhan şam'ın direkte patlayan kafası goldü.
    şık golümüz ve ardından gelen sevinç gösterisi galatasaray ruhunun cevapsız çağrılarımıza sonunda yanıt verdiğinin göstergesiydi. makus talihimizi yenmemiz için futbolcularımızın sonlara doğru 'abi gelin geri bu sefer de yemeyelim' mantığı her ne kadar stresli dakikalar yaşatsa da şampiyonluk için istekli olduklarını hissettirdi bana.kişisel değerlendirme yaparsak;

    leo franco; hala kendini stoper özellikli ön libero sanıyosun dön çabuk kalene!

    caner; birçok sözlükçü beğenmiş ama bence yeterli değil,özellikle savunmadayken topa hiç girmeyip baskatbolcu gibi kollarını iki yana açıp rakibi beklemesi hoş değil.

    uğur; sakatlığına rağmen gerçek bir galatasaraylı olduğunu kanıtlayan fedakar bir oyun ortaya koydu;ama düzgün orta yaparsa ölecek hastalığına tutulmak üzere gibi geldi bana.

    servet; tek sevdiğim özelliğin birebirde rakibe yapışıp kalman ve ölsen bırakmamandı,onu da kaybettin.sen ki vakt-i zamanında nefesini drogba'nın ensesinde hissettirmiş ayıboğanımızsın,etme eyleme özüne dön.

    hakan balta; diyecek bişey bulamadım,şu olabilir belki:sigarayı bırak,sağlığa zararlı!

    mustafa sarp; mücadeleci ama hücumda etkisiz.

    mehmet topal; tek aklımda kalan serdar'ın uzun kaleci vuruşlarını ya auta ya rakibe atmasıydı.serdar vakit geçirmek için değil,topal konsantrasyonunu kaybetsin diye bekletti o topları diye düşündüm bi ara.

    arda; çalım atma sevdan mı, topu atacağın kişiyi seçme sevdan mı yoksa galatasaray sevdan mı ağır basıyor karar vermelisin artık...

    keita; sözüm sana değil de oyuna ikinci yarıda giren ve hocasından "kır ayağını!" talimatını aldığını düşündüğüm bilal miydi neydi ona, onun gibilere ve tabi kuddusi'ye:bırakın adam oynasın...

    elano; ah bi de top gelse!

    kewell; bişey demiyorum ne diyeyim ki?

    ayhan; dakika 90-? (bunu hep yapmak istemişimdir)

    haa bi de toplantı yapmış galiba ultraslanlar,sevgili reisleri kulaklarını çekti heralde pek arabesk takılmadılar,top rakipteyken yuhalamayı akıl ettiler sonunda.gördünüz mü nasıl işe yaradığını küçük alperenler?!...
App Store'dan indirin Google Play'den alın