140
tekniğin, taktiğin, dizilişin, 11 seçiminin falan umrumda olmadığı karşılaşma. uefa kupası finalinden önce soyunma odasında hoca "bir doksan dakika da oynamayacaksanız şampiyon da olmayın" demiştir ya, aynen öyle bir maç işte. kötü de oynayabiliriz, belki yanlış da oynayabiliriz. hepsi olur, hepimiz hata yapıyoruz. hata insanlar için zaten. ama bu maçı istememenin, sahada yırtınmamanın, gerekirse topa sert olmamanın hiçbir izahı olmaz...
hayatta da böyledir. bazen çok istersin, çok emek verirsin, çok planlar yaparsın, evdeki hesapların hiçbiri çarşıya uymaz. bazen hesapları çarşıya çıkarmaya bile fırsat olmaz, kursağına öyle bir tıkarlar ki boğazında bir yumruyla kalakalırsın olduğun yerde...
ama nadiren de olsa bazen öyle bir gelişir ki olaylar, senin yaptığın hesaplar hava cıva kalır. adına ister allah, ister tanrı, ister tabiat, ister kader diyin; bir yerlerden göz kırparak önünü açar. şu duvarın tepesine bir çıkayım bir şekilde atlar öbür yanına geçerim diye çıktığın yolda bir anda kendini duvarın çok ötesinde bulursun...
bugün işte öyle bir gün. bu maç işte öyle bir maç...
hissiyat falan değil, inanç desen o da değil ama öyle olacak, olmak zorunda beki.
birileri çok önceleri yazmıştı, ben de daha önce yazmıştım buraya. bildiğimiz, dilediğimiz sezon sonu siktiğimin kupasının bize gelmesi ve volume tuşuna dokunup sesi sonuna kadar açmak...
çünkü şairin dediği gibi bir umudum sende anlıyor musun?
(bkz: oğlum göreyim sizi)
yine de sahaya çıkan, tribünde olan, maç öncesi istanbul'un belli semtlerinde olan herkesin unutmaması gerek... yıllardır trabzonspor taraftarının bize bilenmesini, tribünde forma yakmalarını, saha içinde muslera'yı tartaklamalarını, birkaç ay önce beyoğlu gs store'a saldırmalarını...
o tezahüratta dediği gibi unutmamalı...
(bkz: dişe diş kana kan intikam intikam)
hayatta da böyledir. bazen çok istersin, çok emek verirsin, çok planlar yaparsın, evdeki hesapların hiçbiri çarşıya uymaz. bazen hesapları çarşıya çıkarmaya bile fırsat olmaz, kursağına öyle bir tıkarlar ki boğazında bir yumruyla kalakalırsın olduğun yerde...
ama nadiren de olsa bazen öyle bir gelişir ki olaylar, senin yaptığın hesaplar hava cıva kalır. adına ister allah, ister tanrı, ister tabiat, ister kader diyin; bir yerlerden göz kırparak önünü açar. şu duvarın tepesine bir çıkayım bir şekilde atlar öbür yanına geçerim diye çıktığın yolda bir anda kendini duvarın çok ötesinde bulursun...
bugün işte öyle bir gün. bu maç işte öyle bir maç...
hissiyat falan değil, inanç desen o da değil ama öyle olacak, olmak zorunda beki.
birileri çok önceleri yazmıştı, ben de daha önce yazmıştım buraya. bildiğimiz, dilediğimiz sezon sonu siktiğimin kupasının bize gelmesi ve volume tuşuna dokunup sesi sonuna kadar açmak...
çünkü şairin dediği gibi bir umudum sende anlıyor musun?
(bkz: oğlum göreyim sizi)
yine de sahaya çıkan, tribünde olan, maç öncesi istanbul'un belli semtlerinde olan herkesin unutmaması gerek... yıllardır trabzonspor taraftarının bize bilenmesini, tribünde forma yakmalarını, saha içinde muslera'yı tartaklamalarını, birkaç ay önce beyoğlu gs store'a saldırmalarını...
o tezahüratta dediği gibi unutmamalı...
(bkz: dişe diş kana kan intikam intikam)