6070
2 şubat 2019 alanyaspor galatasaray maçındaki performansı, örneğin fernando'dan bir iki gömlek, yine örneğin linnes'ten ise tahminen bi' on gömlek falan üstündür; ama belhanda'ya yapılan eleştirinin onda biri fernando'ya yapılmıyor, linnes'e ise binde biri bile yapılmıyor. nasıl ki muslera'yı -her ne kadar sayıları biraz azalsa da- hâlâ ve hâlâ ''kedimiz'' diye sevip okşayan bir grup varsa, canı sıkıldıkça belhanda'ya sövmeyi mârifet sayan bir grup da var galatasaray taraftarı içinde. yoksa, maç günü olmayan bir günde dahi belhanda başlığı altında 20-30 adet yergi entry'si görmenin hiçbir mantıklı açıklaması yok. bu arada, bahsi geçen bu iki grubun aynı kişilerden oluşuyor olması da küçümsenmemesi gereken bir olasılık sanırım.
bakın sayın ezberine bandıklarım... belhanda, yüksek eforla, aynı zamanda yüksek top kaybıyla oynayan bir oyuncu. onu savunanlar dahi -ki ben onlardan da değilim- onun bu yüksek top kaybıyla oynama durumunu görmezden gelmiyorlar. belhanda'nın defolarını örtüp ondan verim alman için oyunu ona kurdurmaman lâzım öncelikle. galatasaray, savunma ve orta sahasına yoğun pres uygulandığında topla çıkmakta zâten çok zorlanan bir takım. açık konuşalım ki bu konuda da doğru düzgün bir çalışma yapılmıyor, bu belli. geçen sezon tudor döneminde de özellikle deplasmanlarda böyleydi bu, fatih hoca döneminde de böyle. kabûl, hakem-makem olayları tam bir fecaat; ama avcı'nın başakşehir'i belözoğlu, irfan, mossoro, arda ile oynuyorken, senin ortasahanda feghouli ve biraz da fernando dışında pas oyununa tam anlamıyla uygun, yeri geldiğinde top saklayıp faul falan alabilecek oyuncu yok. fernando da tam mânâsıyla bu kategoride değil aslında; çünkü çevik olmayangiller familyasından olduğundan, onun da ayağının düzgünlüğü falan kalmıyor baskı yediğinde, o da faul alamayıp aksine kart falan görüyor. dolayısıyla hem oyuncu profilleri pek uygun değil, hem de zâten çalışmıyorsun buna; sonuç da böyle hüsran oluyor işte.
belhanda profilinde bir oyuncunun galatasaray gibi pas oyunu oynaması gereken bir büyük takımdaki rolü anca çizgiye yakın oynamak falan olabilir bence; çünkü orada daha az top kaybı yapacaktır muhtemelen. pas oyunu oynamayıp geçiş oyunu oynayacaksan o ayrı. o durumda belhanda bulunmaz nimet; ama bu işin babalarından olan klopp bile ingiltere'ye gittiğinden beri biraz vazgeçti bu geçiş oyunu işinden, büyük maçlar hâricinde ilk plan olarak kullanmıyor bunu. düşün; hızlı hücuma dayalı 4-3-3'ün yılmaz uygulayıcısı dahi, topu dolaştırmaya dönük bir 4-2-3-1 oynuyor orta ve alt sıra takımlara karşı. çünkü, pas oyunu oynamayı bilmezsen, rakip pres yaptığında onu pasla kıramazsan, çalışılmış set hücumların yoksa, topa sâhip olamıyorsan çok zorlanıyorsun bâzı maçların kilidini açmakta. duran top falan çalışan bir takım da değiliz biz, başakşehir gibi başımız sıkıştığında epureanu ile falan da değiştiremiyoruz maçın seyrini; sonuç olarak da alanya maçındaki gibi gömülüp kalıyoruz işte. o dakikadan sonra da yiyorsun golü bir şekilde.
''kardeşim, siz de bu adamı savunmak için kıçınızı yırtıyorsunuz; önce 10 değil dediniz, şimdi 8 de değil diyorsunuz, ne o zaman bu adam'' şeklindeki soruların muhatabı, belhanda'yı ölçüsüzce ve ezbere eleştirenlere karşı çıkan yazarlar değil. şahsen benim hiç umrumda değil belhanda falan, babamın oğlu da değil bu arkadaş. ben yalnızca, bu adama duyulan nefretin ne denli boş beleş olduğunu anlatmaya çalışıyorum burada. gerisini fatih hoca'ya soracaksınız ona buna hömerene kadar; zira araplardan gelen 9 milyonluk teklife rağmen transferi veto eden* bizzat hoca, bu takıma pres yediğinde nasıl çıkacağını öğretememiş olan da hoca, duran top çalışmalarından doğru düzgün netice alamayan yine hoca. belhanda eleştirileriniz konusunda iyi niyetli ve samimi iseniz, biraz da takıma ''doğaçlama futbol'' oynatan hocanın başlığına alalım sizi; hocaya ilişkin de birkaç eleştiri cümlesi duyalım.
saatler sonra gelen düzeltme: prof dr seri anelizci haklı olarak uyardı; kaos futbolunun da bir plana dayalı olduğunu, benim kaos futbolu tâbirini plansızlığı işâret etmek için kullanmak sûretiyle yanlış bir kelime tercihi yaptığımı ifâde etti. katılıyorum. bu yüzden de oradaki tâbiri ''doğaçlama futbol'' olarak değiştiriyorum. kendisine teşekkür ederim.
bakın sayın ezberine bandıklarım... belhanda, yüksek eforla, aynı zamanda yüksek top kaybıyla oynayan bir oyuncu. onu savunanlar dahi -ki ben onlardan da değilim- onun bu yüksek top kaybıyla oynama durumunu görmezden gelmiyorlar. belhanda'nın defolarını örtüp ondan verim alman için oyunu ona kurdurmaman lâzım öncelikle. galatasaray, savunma ve orta sahasına yoğun pres uygulandığında topla çıkmakta zâten çok zorlanan bir takım. açık konuşalım ki bu konuda da doğru düzgün bir çalışma yapılmıyor, bu belli. geçen sezon tudor döneminde de özellikle deplasmanlarda böyleydi bu, fatih hoca döneminde de böyle. kabûl, hakem-makem olayları tam bir fecaat; ama avcı'nın başakşehir'i belözoğlu, irfan, mossoro, arda ile oynuyorken, senin ortasahanda feghouli ve biraz da fernando dışında pas oyununa tam anlamıyla uygun, yeri geldiğinde top saklayıp faul falan alabilecek oyuncu yok. fernando da tam mânâsıyla bu kategoride değil aslında; çünkü çevik olmayangiller familyasından olduğundan, onun da ayağının düzgünlüğü falan kalmıyor baskı yediğinde, o da faul alamayıp aksine kart falan görüyor. dolayısıyla hem oyuncu profilleri pek uygun değil, hem de zâten çalışmıyorsun buna; sonuç da böyle hüsran oluyor işte.
belhanda profilinde bir oyuncunun galatasaray gibi pas oyunu oynaması gereken bir büyük takımdaki rolü anca çizgiye yakın oynamak falan olabilir bence; çünkü orada daha az top kaybı yapacaktır muhtemelen. pas oyunu oynamayıp geçiş oyunu oynayacaksan o ayrı. o durumda belhanda bulunmaz nimet; ama bu işin babalarından olan klopp bile ingiltere'ye gittiğinden beri biraz vazgeçti bu geçiş oyunu işinden, büyük maçlar hâricinde ilk plan olarak kullanmıyor bunu. düşün; hızlı hücuma dayalı 4-3-3'ün yılmaz uygulayıcısı dahi, topu dolaştırmaya dönük bir 4-2-3-1 oynuyor orta ve alt sıra takımlara karşı. çünkü, pas oyunu oynamayı bilmezsen, rakip pres yaptığında onu pasla kıramazsan, çalışılmış set hücumların yoksa, topa sâhip olamıyorsan çok zorlanıyorsun bâzı maçların kilidini açmakta. duran top falan çalışan bir takım da değiliz biz, başakşehir gibi başımız sıkıştığında epureanu ile falan da değiştiremiyoruz maçın seyrini; sonuç olarak da alanya maçındaki gibi gömülüp kalıyoruz işte. o dakikadan sonra da yiyorsun golü bir şekilde.
''kardeşim, siz de bu adamı savunmak için kıçınızı yırtıyorsunuz; önce 10 değil dediniz, şimdi 8 de değil diyorsunuz, ne o zaman bu adam'' şeklindeki soruların muhatabı, belhanda'yı ölçüsüzce ve ezbere eleştirenlere karşı çıkan yazarlar değil. şahsen benim hiç umrumda değil belhanda falan, babamın oğlu da değil bu arkadaş. ben yalnızca, bu adama duyulan nefretin ne denli boş beleş olduğunu anlatmaya çalışıyorum burada. gerisini fatih hoca'ya soracaksınız ona buna hömerene kadar; zira araplardan gelen 9 milyonluk teklife rağmen transferi veto eden* bizzat hoca, bu takıma pres yediğinde nasıl çıkacağını öğretememiş olan da hoca, duran top çalışmalarından doğru düzgün netice alamayan yine hoca. belhanda eleştirileriniz konusunda iyi niyetli ve samimi iseniz, biraz da takıma ''doğaçlama futbol'' oynatan hocanın başlığına alalım sizi; hocaya ilişkin de birkaç eleştiri cümlesi duyalım.
saatler sonra gelen düzeltme: prof dr seri anelizci haklı olarak uyardı; kaos futbolunun da bir plana dayalı olduğunu, benim kaos futbolu tâbirini plansızlığı işâret etmek için kullanmak sûretiyle yanlış bir kelime tercihi yaptığımı ifâde etti. katılıyorum. bu yüzden de oradaki tâbiri ''doğaçlama futbol'' olarak değiştiriyorum. kendisine teşekkür ederim.