35
rijkaard'ın yap(a)madığı kadroyu ilahiyat yapıyor. bir futbolcunun sakatlanmasını, ceza almasını, kadro dışı kalmasını istemem, o başka bir şey. ancak ne yapalım ki sağlıklı kalmak için yapılmıyor bu meret. milyonlarca seveni var, atılacak bir gole, alınacak bir kupaya hayatını riske atacak insanlar var. parasını harcamak için çok daha başka seçenekleri olduğu halde, bir başkasına çok saçma gelse de, yandaşı olduğu takım için harcayan yığınlar var. o halde sülük medyamızın verdiği kara habere üzülmemek gerekiyor. ''mustafa sarp cezalı, gökhan zan iptal, sabri'nin sakatlığı devam ediyor'' ve bu sene ilk defa takım baros eksiğiyle tam kadro olarak bir maça çıkacak. bence sevinmeliyiz, hatta(severim kendisini) servet çetin'i de hayırlısıyla bir takıma kakalayabilsek, bu takımın futbolunun tadından yenmeyecek.
görüşlerime çoğunuz katılmıyor, olsun, biz bu sayfada atış talimi yapmıyoruz. karavana çıksa da hesap vereceğimiz kimse yok. tabeladan bağımsız, gol pozisyonununa ve muteber pas trafiğine bağımlı futbol için formülü, ilacı ben buldum. servet ve gökhan'dan biri, mustafa sarp ve mehmet topal'dan biri oynamayacak. kadroda olması kesmez, kesin olarak maçta oynama ihtimali olmayacak. gerekirse hiçbiri oynamayacak. bu kadro yapısında, büyük surinamlı'nın güttüğü takımın oynadığı, oynayacağı futbolda, okuyucularımdan sadece birinin katılmadığı nonda takıntımı bile tolore edebilirim. ben nonda'yı attığı, kaçırdığı gollerle değerlendirmiyorum. gol pozisyonlarındaki duruş tercihleri beni deli ediyor. sanki topla buluşmak istemiyor gibi (gibisi fazla) bir noktada, ya da çok elverişsiz aksiyonda buluşuyor neticeye gidemiyor. ya nonda için yeni gol girişimi taktikleri geliştirilecek, ya da nonda oynatılmayacak başka yolu var mı?
çol basit olan futbolu, bu düzeni geliştirenler, bu düzenden padişah hayatı yaşayanlar zorlaştırıyor. rakamlarla, bilimle, istatistikle karmakarışık hale sokup bu işi yapanları ordinaryus diye yutturuyorlar. oysa ki ülkemizde yetişen en büyük hoca fatih terim'in lise diploması bile yok. hani iyi atış yapabilen birinin genel kurmay başkanı olması gibi bir şey. dünya üzerinde en az 30 milyon kişinin iyi, en az 60 milyon kişinin kötü sonuç almasını beklediği bir futbol takımının kaderi 3-5 kişinin elinde. bu 3-5 kişiyi de 300 kişiyi geçmeyen prostatlı tayin ediyor, sonra da biz eğitimsiz, çapulcu, fakir yandaşlardan onlar gibi düşünmemizi bekliyorlar. ne yaparlarsa yapsınlar arkalarında duralım, bu düzenin düzülenleri sıfatımızdan asla vazgeçmeyelim istiyorlar ve ne yazık ki başarıyorlar.
çok mu zor? çıldırmak işten değil. en az 20 yazı gösterebilirim arşivimizden, sinan bolat gibi son saniyelerde kalecilerin de ileriye çıkıp gol araması gerektiğini. tugay iyi kalecilik yapardı, ümit karan'da öyle. şu an sabri takımda en iyi kalecilik yapabilecek olan futbolcudur. varsa başkası ben bilmiyorum, geçirin kaleye kardeşim normal bir maçta. dönün eski mahalle takımı futboluna, kaleci değişerek oynasın. ama mutlaka ilerde oynayabilecek yetenekte bir kaleci olsun. kaleye hiç top gelmeyen belediye maçında bana lev yaşin olsan ne yazar? hadi geldi, leo franko olsa kurtarabileceği bir topu sabri yedi, 3 mislisini atamazsak adam değilim. bütün halı saha maçlarını izleyin kaleciyle oyuncu arasında bir fark var mı? şimdi ki düzende kaleci sanki başka bir spor yapıyor, maçtan önce ayrı ısınıyor, gol atıldığı zaman sevinen guruba katılamıyor, üvey evlat, 2. sınıf acınası bir halde.
kaleciyi takımla bütünleşebilecek bir oyun kurgusu yapılması, kurlması lazım. lazım ki bundan sonra kaleci olacak olanlar yeteneklerini bu yönde geliştirsinler, nitekim yıllar önce kaleciler geri pasları elle alabiliyorlardı. kural değiştikten sonra ne çok hata yaptılar, alışkanlıklarından kolay vazgeçemediler, şimdi halı saha kalecileri bile geri pasını elle almıyor. kaleciyi geçtim, şimdi savunmayı kurguluyorum.
git iğdır'ın köylerine(servet iğdır'lı bir köy delikanlısıdır) güçlü, kuvvetli, yorulmak bilmez, gözünü budaktan sakınmaz, hile yapmaz, haksız kazancı istemez bir delikanlı getir, koy 18 yayının üstüne. şaka değil, eskiden hüseyin alp diye türkiye'nin en uzun adamını üniversiteye alıp itü'de basket oynatmışlardı. ne farkı var ki, gelen tehlikeli topu hangi uzvunla vurursan vur uzaklaştır kardeşim. çalım atma, pas verme, senden istenen, pas verilen adamdan çalım yeme. topa ondan önce dokun, zaten çoğu uzaktan, havadan geliyor sıçra, dağda kurttan ayıdan kaçar gibi koş, yılandan sakınır gibi sakın, nacakla ağaç keser gibi kuvvetli ol, bulgur pilavı, eşek hoşafı yiyerek hasta olma, sağlam giyin üşüme, nedir yani? alt tarafı 90 dakika katlanacaksın. bu vasıfta hiç para almadan, sadece saydığım imkanlarla galatasaray savunmasında servet'ten gökhan'dan daha iyi oynayabilecek 100 kişi bulamazsam bu ülkede, ben bu ülkenin tapusunu verenlere militanlık yaparım.
bu saydığım pozisyondaki adamın tribün jargonundaki adı kazma. bulduk bir kazma, duralım orda, yanına, önüne, arkasına kazmadan devşirme bir delikanlı daha lazım. o da teknik bir kesici, durdurucu, topu oyuna sokucu.yok mu? bulamıyormusunuz? hadi canım futbol sahası olan her yerde mutlak biri çıkar. seçe seçe en iyisini, senin yandaşın olanını bul oynat.
gerisini ne mi yapacaksın? çok kolay dünya top cambazlarıyla kaynıyor. al 8 kişi daha at çayır çimene. zafere kaçış diye bir film vardı. pele esir, kenardan maçı seyrediyordu, top taca çıkınca cambazlık yaptı oyuna aldılar. devre arasında antrenör taktik veriyor o dinlemiyordu. aldı tebeşiri eline, çizdi zik zakları, çalım, çalım, çalım şu gol. bu kadar basit işte, ya da tek kişi bile olsam benim istediğim bu.
gelelim bu akşam ne yaparıza bu basitlik ortamında. leo bu vasıfta kaleci mi bilmiyorum? şu ana kadar top elle, ayakla oyna sokmaya çalışmasıyla bana teknik bir kaleci izlenimi verdi. daha çok oyuna katılmasını bekliyorum. defansta zaten bir iğdır'lı var, yanında, önünde, arkasında topal idare eder, bana kalsa orada kewell'i oynatırım. geriye kaldı 8 kişi. 8 tane elano, 8 tane keita, 8 tane arda.....,
hiç farketmez, topla hokkabazlık yapabilecek 8 kişi. duruma oyuna göre, beke geçerler, pas verirler, çalım atarlar. hatta iddia ediyorum fazla koşmak istemedikleri için topu bile kaybetmezler. keriz mi kardeşim teknik futbolcu ki koşsun? misal sergen, hagi, alex aynı takımda oynasa, topu kaybedip barış gibi kendini paralayacak. sana top göstermezler ki bu adamlar, sen ancak santra yaparken topa değebilirsin.
bu geceyi çok merak ediyorum. surinamlı'nın eline bulunmaz bir şans geçti. aynı zamanda benim içimde de ütopya futbolu izlerim gibi bir his var. bu maçı da, kazanalım da nasıl kazanırsak, şu lanet olası 3 puanı alalım felsefesiyle oynarsa ben artık yokum arkadaşlar, yoruldum, bittim. benim aradığım futbol bu ülkede olmayacak, olacaksa da benim ömrüm vefa etmeyecek.
görüşlerime çoğunuz katılmıyor, olsun, biz bu sayfada atış talimi yapmıyoruz. karavana çıksa da hesap vereceğimiz kimse yok. tabeladan bağımsız, gol pozisyonununa ve muteber pas trafiğine bağımlı futbol için formülü, ilacı ben buldum. servet ve gökhan'dan biri, mustafa sarp ve mehmet topal'dan biri oynamayacak. kadroda olması kesmez, kesin olarak maçta oynama ihtimali olmayacak. gerekirse hiçbiri oynamayacak. bu kadro yapısında, büyük surinamlı'nın güttüğü takımın oynadığı, oynayacağı futbolda, okuyucularımdan sadece birinin katılmadığı nonda takıntımı bile tolore edebilirim. ben nonda'yı attığı, kaçırdığı gollerle değerlendirmiyorum. gol pozisyonlarındaki duruş tercihleri beni deli ediyor. sanki topla buluşmak istemiyor gibi (gibisi fazla) bir noktada, ya da çok elverişsiz aksiyonda buluşuyor neticeye gidemiyor. ya nonda için yeni gol girişimi taktikleri geliştirilecek, ya da nonda oynatılmayacak başka yolu var mı?
çol basit olan futbolu, bu düzeni geliştirenler, bu düzenden padişah hayatı yaşayanlar zorlaştırıyor. rakamlarla, bilimle, istatistikle karmakarışık hale sokup bu işi yapanları ordinaryus diye yutturuyorlar. oysa ki ülkemizde yetişen en büyük hoca fatih terim'in lise diploması bile yok. hani iyi atış yapabilen birinin genel kurmay başkanı olması gibi bir şey. dünya üzerinde en az 30 milyon kişinin iyi, en az 60 milyon kişinin kötü sonuç almasını beklediği bir futbol takımının kaderi 3-5 kişinin elinde. bu 3-5 kişiyi de 300 kişiyi geçmeyen prostatlı tayin ediyor, sonra da biz eğitimsiz, çapulcu, fakir yandaşlardan onlar gibi düşünmemizi bekliyorlar. ne yaparlarsa yapsınlar arkalarında duralım, bu düzenin düzülenleri sıfatımızdan asla vazgeçmeyelim istiyorlar ve ne yazık ki başarıyorlar.
çok mu zor? çıldırmak işten değil. en az 20 yazı gösterebilirim arşivimizden, sinan bolat gibi son saniyelerde kalecilerin de ileriye çıkıp gol araması gerektiğini. tugay iyi kalecilik yapardı, ümit karan'da öyle. şu an sabri takımda en iyi kalecilik yapabilecek olan futbolcudur. varsa başkası ben bilmiyorum, geçirin kaleye kardeşim normal bir maçta. dönün eski mahalle takımı futboluna, kaleci değişerek oynasın. ama mutlaka ilerde oynayabilecek yetenekte bir kaleci olsun. kaleye hiç top gelmeyen belediye maçında bana lev yaşin olsan ne yazar? hadi geldi, leo franko olsa kurtarabileceği bir topu sabri yedi, 3 mislisini atamazsak adam değilim. bütün halı saha maçlarını izleyin kaleciyle oyuncu arasında bir fark var mı? şimdi ki düzende kaleci sanki başka bir spor yapıyor, maçtan önce ayrı ısınıyor, gol atıldığı zaman sevinen guruba katılamıyor, üvey evlat, 2. sınıf acınası bir halde.
kaleciyi takımla bütünleşebilecek bir oyun kurgusu yapılması, kurlması lazım. lazım ki bundan sonra kaleci olacak olanlar yeteneklerini bu yönde geliştirsinler, nitekim yıllar önce kaleciler geri pasları elle alabiliyorlardı. kural değiştikten sonra ne çok hata yaptılar, alışkanlıklarından kolay vazgeçemediler, şimdi halı saha kalecileri bile geri pasını elle almıyor. kaleciyi geçtim, şimdi savunmayı kurguluyorum.
git iğdır'ın köylerine(servet iğdır'lı bir köy delikanlısıdır) güçlü, kuvvetli, yorulmak bilmez, gözünü budaktan sakınmaz, hile yapmaz, haksız kazancı istemez bir delikanlı getir, koy 18 yayının üstüne. şaka değil, eskiden hüseyin alp diye türkiye'nin en uzun adamını üniversiteye alıp itü'de basket oynatmışlardı. ne farkı var ki, gelen tehlikeli topu hangi uzvunla vurursan vur uzaklaştır kardeşim. çalım atma, pas verme, senden istenen, pas verilen adamdan çalım yeme. topa ondan önce dokun, zaten çoğu uzaktan, havadan geliyor sıçra, dağda kurttan ayıdan kaçar gibi koş, yılandan sakınır gibi sakın, nacakla ağaç keser gibi kuvvetli ol, bulgur pilavı, eşek hoşafı yiyerek hasta olma, sağlam giyin üşüme, nedir yani? alt tarafı 90 dakika katlanacaksın. bu vasıfta hiç para almadan, sadece saydığım imkanlarla galatasaray savunmasında servet'ten gökhan'dan daha iyi oynayabilecek 100 kişi bulamazsam bu ülkede, ben bu ülkenin tapusunu verenlere militanlık yaparım.
bu saydığım pozisyondaki adamın tribün jargonundaki adı kazma. bulduk bir kazma, duralım orda, yanına, önüne, arkasına kazmadan devşirme bir delikanlı daha lazım. o da teknik bir kesici, durdurucu, topu oyuna sokucu.yok mu? bulamıyormusunuz? hadi canım futbol sahası olan her yerde mutlak biri çıkar. seçe seçe en iyisini, senin yandaşın olanını bul oynat.
gerisini ne mi yapacaksın? çok kolay dünya top cambazlarıyla kaynıyor. al 8 kişi daha at çayır çimene. zafere kaçış diye bir film vardı. pele esir, kenardan maçı seyrediyordu, top taca çıkınca cambazlık yaptı oyuna aldılar. devre arasında antrenör taktik veriyor o dinlemiyordu. aldı tebeşiri eline, çizdi zik zakları, çalım, çalım, çalım şu gol. bu kadar basit işte, ya da tek kişi bile olsam benim istediğim bu.
gelelim bu akşam ne yaparıza bu basitlik ortamında. leo bu vasıfta kaleci mi bilmiyorum? şu ana kadar top elle, ayakla oyna sokmaya çalışmasıyla bana teknik bir kaleci izlenimi verdi. daha çok oyuna katılmasını bekliyorum. defansta zaten bir iğdır'lı var, yanında, önünde, arkasında topal idare eder, bana kalsa orada kewell'i oynatırım. geriye kaldı 8 kişi. 8 tane elano, 8 tane keita, 8 tane arda.....,
hiç farketmez, topla hokkabazlık yapabilecek 8 kişi. duruma oyuna göre, beke geçerler, pas verirler, çalım atarlar. hatta iddia ediyorum fazla koşmak istemedikleri için topu bile kaybetmezler. keriz mi kardeşim teknik futbolcu ki koşsun? misal sergen, hagi, alex aynı takımda oynasa, topu kaybedip barış gibi kendini paralayacak. sana top göstermezler ki bu adamlar, sen ancak santra yaparken topa değebilirsin.
bu geceyi çok merak ediyorum. surinamlı'nın eline bulunmaz bir şans geçti. aynı zamanda benim içimde de ütopya futbolu izlerim gibi bir his var. bu maçı da, kazanalım da nasıl kazanırsak, şu lanet olası 3 puanı alalım felsefesiyle oynarsa ben artık yokum arkadaşlar, yoruldum, bittim. benim aradığım futbol bu ülkede olmayacak, olacaksa da benim ömrüm vefa etmeyecek.