3178
sadece eksiklerimize odaklanmamız ve fırsat satışlarını gerçekleştirmemiz gereken dönemde yine bir galatasaray klasiği olarak hiç beklemediğimiz noktalardan kaosun içinde bulduk kendimizi, hadi olsun biz alışığız diyelim, biz böyle diyelim de, bu durum dillere pelesenk olmuş "plansızlık" olgusunun sözlük tanımıdır, belirtmeden geçemeyeceğim.
transfer sezonlarında yazmaktan da, okumaktan da genel olarak hiç haz etmiyorum, mümkün olduğunca ilgilenmemeye çalışıyorum. serdar aziz konusunda da karar netleşinceye kadar yazmak istemedim, olay tahmin ettiğim, ama tahmin ettiğim gibi olmasından korktuğum bir şekilde sonuçlandı.
öncelikle ben kulüp içinde özellikle takım sporlarında disiplin, ahenk, kültür bu konulara oldukça inanan bir insanım. bunlar korunması gereken ve bir karakteristiği olması gereken kavramlar, fakat ben şunun da farkındayım bu kavramların dinamikleri de değişti hala da değişiyor, değişmeye de hep devam edecek. bunu inkar etmenin bir anlamı yok. sosyal medya girdi hayatların içine, insanlar/biz tahmin ettiğimiz kadar akıllı değiliz, daha bunu iş/özel hayatımızda nasıl kullanacağımızı ve yorumlayacağımızı bilmiyoruz, buna göre olguları değerlendirirken eskiye göre farklı düşünüyor ve yargılıyoruz, bu elde bir olsun.
ikinci konu, kadro dışı ciddi bir karardır, eşit suça eşit ceza prensibini de unutmayalım, her suçun bir ağırlığının olduğunu da bilmeyen yok. serdar'ın yaptığı disiplinsizlik midir, gerçekten anlatıldığı gibi ise evet disiplinsizliktir. terim yönetimindeki kadrolarda ilk kez mi yaşanmıştır, hayır. bu fiilinin bir cezası olmalı mıydı, bence yüzde yüz olmalıydı. fakat bu kesinlikle kadro dışı olmamalı. diyelim üst paragraftaki yeni yaşam normlarından arındık (bence keşke), eskisi gibi her şey, 80'ler, 90'lar futboluna gidelim, ben yaş olarak hatırlayabilecek bir yaştayım. serdar'ın yaptığı çakallığı türk futbolunda her takımda bu zaman diliminde, genelde yabancılar olurdu, her sezon yapan en az bir futbolcu muhakkak çıkar. izleyemeyen arkadaşlarımız belki çoğunlukta aramızda, belki kulübün veya hocanın haberi oluyordu durum tam aynı olmayabilir ama 1996-2000 galatasaray'ında hagi de dahil olmak üzere ilk yarı son maça çıkmayan çok oyuncumuz olmuştur. buradan sakın, bu iş normal dediğim anlaşılmasın, bu işin yaptırımı vardır, bu yaptırım da benim fikrim ve hatırladıklarım para cezası olmalıdır, belki ilaveten biraz da daha önce hocanın burak'a yaptığı gibi biraz kulübeye çekme.
edit not: bu arada, maçta performans veremeyecek biri gayet de maç saatinde veya hemen bitiminde tatile gidebilir, bu gayet normaldir. tabi gerçek durum böyle ise.
ilave olarak serdar terbiyesiz falan da bir adam değil bildiğimiz kadarı ile. özür de dilemeye, yaptırım görmeye de razıydı bildiğimiz kadarı ile. bu olay haricinde neler oldu ya? eren ile aynı kefeye koymak ise abesle iştigaldir. saha dışında neler oluyor bilmiyoruz ama sahada biri elinden geleni ardına koymayan bir savaşçı, biri ise sahada bildiğin "bana ne ulan, bana mı oynuyorsunuz" diyen bir adam. hoca detaylara önem veren bir adam, ig videoda ikisini bir anması bile serdar'a hırsını alamadığının bir göstergesi.
tek olaya dayanmadığını söylüyor hoca ama o çıkıp anlatmadıkça bunun aslını asla tam öğrenemeyeceğiz. o sebeple ben bu olay üzerinden değerlendiririm ve gönül rahatlığı ile bu krizin rezalet bir şekilde yönetildiğini söyleyebilirim.
hangi müspet sonuç çıktı buradan?
yanıt, hiç.
takımdaki en iyi stoper, ozan falan diyenin kalbini kırarım, gitti. para cezası artı çok sert bir ihtar ile bir allahın kulu duymadan çözülebilecek olay sonucunda oyuncu kaybettik. ha disiplini, düzeni sağladık derseniz, back to 3. paragraf, maalesef dünyada artık öyle bir devir kalmadı, mourinho gibi kapı kapı kovulursunuz maalesef artık futbol da, dünya da, endüstri de bu oldu. davulla, zurna ile kadro dışı bıraktık, hadi hatadan para kazanalım desek, kimse duymadan, sakin bir şekilde yönetilse satacağımızın çok daha azına satacağız.
eksikleri kapatacağımız transfer döneminde asıl hedefler üzerindeki konsantrasyon kaybı da cabası.
rakibe satsan ayrı dert, yabancı kısıtı çıksa ayrı dert. ha tabi ki giden gider, galatasaray'a oyuncu mu yok denilebilir belki ama bu kadar da ucuz olmaz. belki en başta yazmam gerekeni şimdi yazayım bu kadar ucuz sebepten adam harcanmaz. nefret ettiğim tudor için de yazmıştım, disiplin böyle sağlanmaz (en azından günümüzde). bunları bir de takımı şampiyon yapacak tek adam dediğimiz kişi yapınca ben bozulurum, bozulmakta da haklıyım.
birileri çıkar tek olaydan başka neler var anlatır, o zaman derim ki helal olsun hocam, serdar sen de allah'ından bul, benim kaptan adayımdın sen be diye.
o zamana kadar bu durum benim gözümde plansızlık, aşırı öfke ile alınmış bir karar olarak kalmaya devam edecek. arkasında başka, ama ciddi, bir şey yoksa eğer kendi elimizle dünyanın en saçma kaosunu yaratmış olabiliriz.
transfer sezonlarında yazmaktan da, okumaktan da genel olarak hiç haz etmiyorum, mümkün olduğunca ilgilenmemeye çalışıyorum. serdar aziz konusunda da karar netleşinceye kadar yazmak istemedim, olay tahmin ettiğim, ama tahmin ettiğim gibi olmasından korktuğum bir şekilde sonuçlandı.
öncelikle ben kulüp içinde özellikle takım sporlarında disiplin, ahenk, kültür bu konulara oldukça inanan bir insanım. bunlar korunması gereken ve bir karakteristiği olması gereken kavramlar, fakat ben şunun da farkındayım bu kavramların dinamikleri de değişti hala da değişiyor, değişmeye de hep devam edecek. bunu inkar etmenin bir anlamı yok. sosyal medya girdi hayatların içine, insanlar/biz tahmin ettiğimiz kadar akıllı değiliz, daha bunu iş/özel hayatımızda nasıl kullanacağımızı ve yorumlayacağımızı bilmiyoruz, buna göre olguları değerlendirirken eskiye göre farklı düşünüyor ve yargılıyoruz, bu elde bir olsun.
ikinci konu, kadro dışı ciddi bir karardır, eşit suça eşit ceza prensibini de unutmayalım, her suçun bir ağırlığının olduğunu da bilmeyen yok. serdar'ın yaptığı disiplinsizlik midir, gerçekten anlatıldığı gibi ise evet disiplinsizliktir. terim yönetimindeki kadrolarda ilk kez mi yaşanmıştır, hayır. bu fiilinin bir cezası olmalı mıydı, bence yüzde yüz olmalıydı. fakat bu kesinlikle kadro dışı olmamalı. diyelim üst paragraftaki yeni yaşam normlarından arındık (bence keşke), eskisi gibi her şey, 80'ler, 90'lar futboluna gidelim, ben yaş olarak hatırlayabilecek bir yaştayım. serdar'ın yaptığı çakallığı türk futbolunda her takımda bu zaman diliminde, genelde yabancılar olurdu, her sezon yapan en az bir futbolcu muhakkak çıkar. izleyemeyen arkadaşlarımız belki çoğunlukta aramızda, belki kulübün veya hocanın haberi oluyordu durum tam aynı olmayabilir ama 1996-2000 galatasaray'ında hagi de dahil olmak üzere ilk yarı son maça çıkmayan çok oyuncumuz olmuştur. buradan sakın, bu iş normal dediğim anlaşılmasın, bu işin yaptırımı vardır, bu yaptırım da benim fikrim ve hatırladıklarım para cezası olmalıdır, belki ilaveten biraz da daha önce hocanın burak'a yaptığı gibi biraz kulübeye çekme.
edit not: bu arada, maçta performans veremeyecek biri gayet de maç saatinde veya hemen bitiminde tatile gidebilir, bu gayet normaldir. tabi gerçek durum böyle ise.
ilave olarak serdar terbiyesiz falan da bir adam değil bildiğimiz kadarı ile. özür de dilemeye, yaptırım görmeye de razıydı bildiğimiz kadarı ile. bu olay haricinde neler oldu ya? eren ile aynı kefeye koymak ise abesle iştigaldir. saha dışında neler oluyor bilmiyoruz ama sahada biri elinden geleni ardına koymayan bir savaşçı, biri ise sahada bildiğin "bana ne ulan, bana mı oynuyorsunuz" diyen bir adam. hoca detaylara önem veren bir adam, ig videoda ikisini bir anması bile serdar'a hırsını alamadığının bir göstergesi.
tek olaya dayanmadığını söylüyor hoca ama o çıkıp anlatmadıkça bunun aslını asla tam öğrenemeyeceğiz. o sebeple ben bu olay üzerinden değerlendiririm ve gönül rahatlığı ile bu krizin rezalet bir şekilde yönetildiğini söyleyebilirim.
hangi müspet sonuç çıktı buradan?
yanıt, hiç.
takımdaki en iyi stoper, ozan falan diyenin kalbini kırarım, gitti. para cezası artı çok sert bir ihtar ile bir allahın kulu duymadan çözülebilecek olay sonucunda oyuncu kaybettik. ha disiplini, düzeni sağladık derseniz, back to 3. paragraf, maalesef dünyada artık öyle bir devir kalmadı, mourinho gibi kapı kapı kovulursunuz maalesef artık futbol da, dünya da, endüstri de bu oldu. davulla, zurna ile kadro dışı bıraktık, hadi hatadan para kazanalım desek, kimse duymadan, sakin bir şekilde yönetilse satacağımızın çok daha azına satacağız.
eksikleri kapatacağımız transfer döneminde asıl hedefler üzerindeki konsantrasyon kaybı da cabası.
rakibe satsan ayrı dert, yabancı kısıtı çıksa ayrı dert. ha tabi ki giden gider, galatasaray'a oyuncu mu yok denilebilir belki ama bu kadar da ucuz olmaz. belki en başta yazmam gerekeni şimdi yazayım bu kadar ucuz sebepten adam harcanmaz. nefret ettiğim tudor için de yazmıştım, disiplin böyle sağlanmaz (en azından günümüzde). bunları bir de takımı şampiyon yapacak tek adam dediğimiz kişi yapınca ben bozulurum, bozulmakta da haklıyım.
birileri çıkar tek olaydan başka neler var anlatır, o zaman derim ki helal olsun hocam, serdar sen de allah'ından bul, benim kaptan adayımdın sen be diye.
o zamana kadar bu durum benim gözümde plansızlık, aşırı öfke ile alınmış bir karar olarak kalmaya devam edecek. arkasında başka, ama ciddi, bir şey yoksa eğer kendi elimizle dünyanın en saçma kaosunu yaratmış olabiliriz.