17275
(bkz: 24 ekim 2018 galatasaray schalke 04 maçı)
sanırım tekrar hatırlatmak gerekiyor. bu sezon fatih terim’e, yarım forveti olan 21 oyunculuk bir kadro verildi. bunların içerisinde de galatasaray seviyesinde olmayan ahmet çalık, ömer bayram, muğdat çelik ile futbol ile ilişkileri kalmamış sofiane feghouli, eren derdiyok ve selçuk inan bulunuyor. elindeki kadro zaten kısıtlıyken, schalke maçı öncesi sakatlıklar nedeniyle elinde toplam 16 oyuncu kaldı, 18’i altyapıdan çıkarttığı oyuncularla tamamladı.
hücumda yalnızca eren, sinan, garry ve muğdat vardı. yunus’un henüz şampiyonlar ligi seviyesinde olmadığını, kadroya 18 kişiliyi tamamlamak için eklendiğini ve zaten fatih terim’in maçtan önce oyun planında düşünmediğini tahmin ediyorum. hangi teknik direktör olursa olsun, hücum üçlüsünü eren/sinan/garry olarak seçer, muğdat’ı da hamle oyuncusu olarak tutardı.
orta sahada yalnızca donk, ndiaye, belhanda ve selçuk vardı. selçuk, fiziksel olarak şampiyonlar ligi’nde 90 dakikayı çıkartmayacağına göre orta sahayı donk/ndiaye/belhanda olarak seçmekten, selçuk’u da hamle oyuncusu olarak tutmaktan başka bir seçenek yoktu.
savunmada stoper olarak elinde yalnızca maicon, ozan ve ahmet vardı. başka bir teknik direktör olsaydı büyük ihtimalle maicon ve ahmet ile başlardı ve schalke'den evimizde fark yerdik. fatih terim, 18 yaşındaki ozan’ı mental olarak çok iyi hazırlayıp sahaya sürdü, maçın adamı ozan oldu. beklerde zaten sorun yoktu, nagatomo ve linnes tercihi mantıklıydı, formsuz olan mariano ve şampiyonlar ligi seviyesinde olmayan ömer’de yedekte bekledi, nagatomo’nun sakatlığı sonrasında da ömer’i oyuna aldı. belki linnes’i sola çekip oyuna mariano’yu alabilirdi.
oyuna müdahele olarak doğru hamleler yaptı. devre arasında eren ve sinan’ın etkisiz kalmaları nedeniyle gol bulamayacağımız zaten belliydi. ikinci yarıda tüm takım fiziksel olarak düşünce, defansı üçleyerek oyunu kendi yarı alanımızda kabul etmeyi, gol atamıyorsak en azından gol yememeyi ve 1 puanı kazanmayı planladı. donk savunmaya geçince selçuk orta sahaya geldi, sinan’ı oyundan aldı. eren, ileride top tutmakta zorlanınca en azından prese hücumda başlamak ve kontra ataklarda daha süratli olabilmek amacıyla eren’i çıkartıp muğdat’ı aldı. nagatomo da zaten sakatlandığı için çıktı.
fatih terim’in de söylediği gibi bir gol yesek farka gidebilecek bir maçta, belki de onun ozan’ı oynatma tercihi ile ikinci yarıda üçlü savunmaya geçmemiz sayesinde 1 puan almayı başardık. başka hiçbir teknik direktörün de bu maçtan kolay puan alabileceğini sanmıyorum.
şu anda ligde lideriz. şampiyonlar ligi’nde ilk 3 maçta 4 puan aldık, bu üç maçta yalnızca porto’dan saçma bir gol yedik, o gol olmasaydı grupta da liderdik. ayrıca kadro kısıtlamasında olduğumuz, mali anlaşma nedeniyle transfer yapamadığımız bir sezonda kulübümüze altyapımızdan üst düzey bir stoper kazandırdı.
bana göre bu şartlar altında her maç iyi oynayan bir takım istemek şımarıklık, 1 puanı almayı başardığı böyle bir şampiyonlar ligi maçı sonrasında fatih terim’i eleştirmek ise vicdansızlıktır.
sanırım tekrar hatırlatmak gerekiyor. bu sezon fatih terim’e, yarım forveti olan 21 oyunculuk bir kadro verildi. bunların içerisinde de galatasaray seviyesinde olmayan ahmet çalık, ömer bayram, muğdat çelik ile futbol ile ilişkileri kalmamış sofiane feghouli, eren derdiyok ve selçuk inan bulunuyor. elindeki kadro zaten kısıtlıyken, schalke maçı öncesi sakatlıklar nedeniyle elinde toplam 16 oyuncu kaldı, 18’i altyapıdan çıkarttığı oyuncularla tamamladı.
hücumda yalnızca eren, sinan, garry ve muğdat vardı. yunus’un henüz şampiyonlar ligi seviyesinde olmadığını, kadroya 18 kişiliyi tamamlamak için eklendiğini ve zaten fatih terim’in maçtan önce oyun planında düşünmediğini tahmin ediyorum. hangi teknik direktör olursa olsun, hücum üçlüsünü eren/sinan/garry olarak seçer, muğdat’ı da hamle oyuncusu olarak tutardı.
orta sahada yalnızca donk, ndiaye, belhanda ve selçuk vardı. selçuk, fiziksel olarak şampiyonlar ligi’nde 90 dakikayı çıkartmayacağına göre orta sahayı donk/ndiaye/belhanda olarak seçmekten, selçuk’u da hamle oyuncusu olarak tutmaktan başka bir seçenek yoktu.
savunmada stoper olarak elinde yalnızca maicon, ozan ve ahmet vardı. başka bir teknik direktör olsaydı büyük ihtimalle maicon ve ahmet ile başlardı ve schalke'den evimizde fark yerdik. fatih terim, 18 yaşındaki ozan’ı mental olarak çok iyi hazırlayıp sahaya sürdü, maçın adamı ozan oldu. beklerde zaten sorun yoktu, nagatomo ve linnes tercihi mantıklıydı, formsuz olan mariano ve şampiyonlar ligi seviyesinde olmayan ömer’de yedekte bekledi, nagatomo’nun sakatlığı sonrasında da ömer’i oyuna aldı. belki linnes’i sola çekip oyuna mariano’yu alabilirdi.
oyuna müdahele olarak doğru hamleler yaptı. devre arasında eren ve sinan’ın etkisiz kalmaları nedeniyle gol bulamayacağımız zaten belliydi. ikinci yarıda tüm takım fiziksel olarak düşünce, defansı üçleyerek oyunu kendi yarı alanımızda kabul etmeyi, gol atamıyorsak en azından gol yememeyi ve 1 puanı kazanmayı planladı. donk savunmaya geçince selçuk orta sahaya geldi, sinan’ı oyundan aldı. eren, ileride top tutmakta zorlanınca en azından prese hücumda başlamak ve kontra ataklarda daha süratli olabilmek amacıyla eren’i çıkartıp muğdat’ı aldı. nagatomo da zaten sakatlandığı için çıktı.
fatih terim’in de söylediği gibi bir gol yesek farka gidebilecek bir maçta, belki de onun ozan’ı oynatma tercihi ile ikinci yarıda üçlü savunmaya geçmemiz sayesinde 1 puan almayı başardık. başka hiçbir teknik direktörün de bu maçtan kolay puan alabileceğini sanmıyorum.
şu anda ligde lideriz. şampiyonlar ligi’nde ilk 3 maçta 4 puan aldık, bu üç maçta yalnızca porto’dan saçma bir gol yedik, o gol olmasaydı grupta da liderdik. ayrıca kadro kısıtlamasında olduğumuz, mali anlaşma nedeniyle transfer yapamadığımız bir sezonda kulübümüze altyapımızdan üst düzey bir stoper kazandırdı.
bana göre bu şartlar altında her maç iyi oynayan bir takım istemek şımarıklık, 1 puanı almayı başardığı böyle bir şampiyonlar ligi maçı sonrasında fatih terim’i eleştirmek ise vicdansızlıktır.