11
hangi ortak paydada buluşturulduğu da açıkça belirtilmesi gereken dörtlü.
şahsen eren derdiyok'u hiçbir kıstasta diğer üçlü ile aynı kefeye koyamam, koymam. kendisi gomis ile ilgili tasarruflarından bile ne kadar düzgün karakterli bir adam olduğunu ortaya koymaktadır.
gelelim diğer üç isme;
ilk önce şunu belirtmek gerekiyor. siz bir alışveriş yaparken ya da bir çalışanınıza bir iş karşılığı ücret verirken belirlediğiniz miktar, o maldan veya çalışandan alacağınız maksimum verime göre belirlenmektedir. yani bugün bir pantolon aldığınızda paçası yırtık olursa fiyatı otomatik olarak düşüyor işçilik hatası vs. denilerek.
tarık çamdal: yukarıda bahsedilen ön bilgiye haiz bir insansanız bu arkadaşa karşı kin beslemenize hak verebilirim. galatasaray futbol kulübü kendisine taahhüt ettiği maaşı maksimum performansını göz önüne alarak belirlemişken, bu beyefendi bir damla ter dökmeyip, gram emek sarfetmeden o parayı kendine helal görüyorsa, koskoca bir yazıklar olsun deyip geçiyorum. üzerine konuşmak, sayfalarca entry girmenin bile gereksiz olduğu bir futbolcu.
tolga ciğerci: artık hangi konjonktür bu oyuncuyu ilk 11'e monte ettirdi, ondan "verimli" bir sol kanat yarattı, allah bilir. ancak takım zora düştüğünde kendisi küsüp kendini dışlıyorsa bu arkadaş bizim takım ruhumuzu, galatasaray'ın kuruluş ideallerinin gerekliliklerini yerine getirmiyor demektir. kaldı ki bu onun işidir, bu işten yüklü bir miktar para kazanmaktadır. bu ufacık fedakarlığı bile gerçekleştirmeyen bir isme yeni sezonda* takımda yer vermemek gerekir. (bazı günler ufak halsizlik, ateş, baş dönmesi gibi rahatsızlığınıza rağmen sevdiğiniz bir arkadaşınıza verdiğiniz söz gereği gidip o halı saha maçında oynarsınız ya, işte böyle bir fedakarlık bile onun yapacağından büyüktür.)
ve geldik en önemli kişiye, selçuk inan: takımımızın 3. fatih terim döneminde yeniden yapılanmasında en önemli etken oyuncumuz selçuk idi. devam eden sonraki sezonda da iyi katkı vermişti ancak hepsi bu kadar. bu oyuncu hali hazırda takım kaptanımız ve yönetime destek olup olmayacağı karakterine kalmıştır. bu sezon benim gözümde iyi oynadığı bir iki maç olsa da sezonun ilk yarısında türk telekom arenadaki bir maçta kendi kaybettiği topun peşinden koşmayıp, öylece seyretmesi hiç aklımdan çıkmıyor. "hiçbir şey yapamıyorsan bari koş be adam " diye bağırdığımı hatırlıyorum bu eylemi üzerine.
eren derdiyok: bu futbolcumuz ise kaçırdığı gollerin hiçbir savunulacak tarafı olmaksızın söylüyorum, benim gözümde en azından çaba sarfetmiştir. bu sezon gerektiğinde şans bulmuş ve belki de en kilit maçlardan biri olan kayserispor maçında ondan bekleneni fazlasıyla yerine getirmiştir. takımımızın oyun sistemi ile alakalı verimli olmayan bir futbol ortaya koymuş olması yalnızca bu çocuğun suçu olamaz. son cümlede ne demek istediğimi 16/17 sezonu ilk lig maçı olan karabükspor karşılaşmasını izleyenler, hatırlayanlar bilir. o maçta hava toplarında etkili bir isim olan eren ısrarla top beklemesine karşın takım yan pas yapmaktan başka bir şey yapamıyordu. hele maçın son anlarında golden önce herkes "içeriye bir orta açılsa gol gelecek" diye bağırırken takım ısrarla yan pasa devam ediyordu. son an da chedjou topu ceza sahasına doldurmuş ve eren kafayla golü atmıştı. bu çocuk bu tarz bir oyun içerisinde başarılı olabilecek potansiyele fazlasıyla sahiptir.
özetle buradan bir dörtlü çıkmaz sevgili renktaşlar, çıksa çıksa yararsız emek bile yapamayan bir üçlü çıkar.
edit: imla.
şahsen eren derdiyok'u hiçbir kıstasta diğer üçlü ile aynı kefeye koyamam, koymam. kendisi gomis ile ilgili tasarruflarından bile ne kadar düzgün karakterli bir adam olduğunu ortaya koymaktadır.
gelelim diğer üç isme;
ilk önce şunu belirtmek gerekiyor. siz bir alışveriş yaparken ya da bir çalışanınıza bir iş karşılığı ücret verirken belirlediğiniz miktar, o maldan veya çalışandan alacağınız maksimum verime göre belirlenmektedir. yani bugün bir pantolon aldığınızda paçası yırtık olursa fiyatı otomatik olarak düşüyor işçilik hatası vs. denilerek.
tarık çamdal: yukarıda bahsedilen ön bilgiye haiz bir insansanız bu arkadaşa karşı kin beslemenize hak verebilirim. galatasaray futbol kulübü kendisine taahhüt ettiği maaşı maksimum performansını göz önüne alarak belirlemişken, bu beyefendi bir damla ter dökmeyip, gram emek sarfetmeden o parayı kendine helal görüyorsa, koskoca bir yazıklar olsun deyip geçiyorum. üzerine konuşmak, sayfalarca entry girmenin bile gereksiz olduğu bir futbolcu.
tolga ciğerci: artık hangi konjonktür bu oyuncuyu ilk 11'e monte ettirdi, ondan "verimli" bir sol kanat yarattı, allah bilir. ancak takım zora düştüğünde kendisi küsüp kendini dışlıyorsa bu arkadaş bizim takım ruhumuzu, galatasaray'ın kuruluş ideallerinin gerekliliklerini yerine getirmiyor demektir. kaldı ki bu onun işidir, bu işten yüklü bir miktar para kazanmaktadır. bu ufacık fedakarlığı bile gerçekleştirmeyen bir isme yeni sezonda* takımda yer vermemek gerekir. (bazı günler ufak halsizlik, ateş, baş dönmesi gibi rahatsızlığınıza rağmen sevdiğiniz bir arkadaşınıza verdiğiniz söz gereği gidip o halı saha maçında oynarsınız ya, işte böyle bir fedakarlık bile onun yapacağından büyüktür.)
ve geldik en önemli kişiye, selçuk inan: takımımızın 3. fatih terim döneminde yeniden yapılanmasında en önemli etken oyuncumuz selçuk idi. devam eden sonraki sezonda da iyi katkı vermişti ancak hepsi bu kadar. bu oyuncu hali hazırda takım kaptanımız ve yönetime destek olup olmayacağı karakterine kalmıştır. bu sezon benim gözümde iyi oynadığı bir iki maç olsa da sezonun ilk yarısında türk telekom arenadaki bir maçta kendi kaybettiği topun peşinden koşmayıp, öylece seyretmesi hiç aklımdan çıkmıyor. "hiçbir şey yapamıyorsan bari koş be adam " diye bağırdığımı hatırlıyorum bu eylemi üzerine.
eren derdiyok: bu futbolcumuz ise kaçırdığı gollerin hiçbir savunulacak tarafı olmaksızın söylüyorum, benim gözümde en azından çaba sarfetmiştir. bu sezon gerektiğinde şans bulmuş ve belki de en kilit maçlardan biri olan kayserispor maçında ondan bekleneni fazlasıyla yerine getirmiştir. takımımızın oyun sistemi ile alakalı verimli olmayan bir futbol ortaya koymuş olması yalnızca bu çocuğun suçu olamaz. son cümlede ne demek istediğimi 16/17 sezonu ilk lig maçı olan karabükspor karşılaşmasını izleyenler, hatırlayanlar bilir. o maçta hava toplarında etkili bir isim olan eren ısrarla top beklemesine karşın takım yan pas yapmaktan başka bir şey yapamıyordu. hele maçın son anlarında golden önce herkes "içeriye bir orta açılsa gol gelecek" diye bağırırken takım ısrarla yan pasa devam ediyordu. son an da chedjou topu ceza sahasına doldurmuş ve eren kafayla golü atmıştı. bu çocuk bu tarz bir oyun içerisinde başarılı olabilecek potansiyele fazlasıyla sahiptir.
özetle buradan bir dörtlü çıkmaz sevgili renktaşlar, çıksa çıksa yararsız emek bile yapamayan bir üçlü çıkar.
edit: imla.