3418
https://www.youtube.com/watch?v=wo7_nn3dkFc
uzun zamandır kendisi hakkında bir entry yazmak istiyordum, youtube'da bu röportajına denk geldim ve zamanının geldiğini düşündüm.
öncelikle, yazacaklarım dolayısıyla fikir ayrılığına düşeecğimiz arkadaşlarımız olacaktır, onların argümanlarını da haklı bulduğumu belirteyim.
bizlere lanse edildiği gibi kötü bir başkan olduğunu düşünmüyorum. kritik noktalarda yaptığı kritik hatalar var, bu yüzden başkanlığı kötüye çıktı ama aslında başardıkları ve öncü olduğu düşünceler şu an en çok başımızı ağrıtan noktalar. bu başardığı ve öncü olduğu düşünceler derken kastettiklerim şunlar;
-ali sami yen: fenerbahçe'nin 50.000'lik yeni stat yapması sonucu bizim onlarla yarışabilmemiz için yeni bir stat gerekliliği ortadaydı. aranızda bilmeyen çoktur, galatasaray'ın 14 senelik şampiyonluk hasreti tam da stadının olmadığı yıllara rastlar. stadınızın modern olması, kapasitesi başarı için en önemli kıstaslardan biridir. evet, ali sami yen bir cehennemdi ama o cehennem artık dökülmeye başlamıştı. kendisinin stat konusunda, üstelik böyle rantçı, kötü niyetli bir hükümete karşı doğru adımları attığını düşünüyorum. o mali durumdan ve o hükümetten türk telekom arena'yı o kadar kısa sürede ortaya çıkarmak gerçekten zordu.
-finansal fair-play: bugün en çok başımızı ağrıtan konulardan. taa o dönemde bunu türkiye'de ilk dile getiren kulüp başkanı kendisiydi. futbolcu ücretlerini doğru seviyelere çekmişti. hatası bunu şampiyonluklarla taçlandırarak yapmak istemesiydi. beşiktaş gibi bir feda sezonu ile yola çıksaydı, birkaç sezon bu şekilde gidecek, stattan sonra her şey düzelecek deseydi belki taraftar tepkisini bu kadar üstünde toplamazdı.
-riva-florya: bu projeleri ilk dile getiren başkan. o zamanlar yabancı ekspertiz şirketlere analizini yaptırmıştı, buralardan gelecek gelirleri konuşuyordu. daha kimsenin aklında yokken. bu projeler galatasaray'ın kurtuluşuydu, dursun özbek'in elinde hiç oldu.
yaptıkları hatalar çok vahim. en sert eleştirdiğim konulardan birincisi dönemin başbakanının önünde el-pençe divan durması. bunun bir açıklaması yok, galatasaray'a zeval gelmesin anlayışıyla yaptığını anlayabiliyorum ama yanlış.
diğer bir hatası aziz yıldırım dostluğu. kendisi aziz yıldırım'ı fenerbahçe başkanı olarak gördüğünden dostluk kurmaya çalıştı. ali tanrıyar, alp yalman gibi başkanların yanında yetişip, süleyman seba gibi rakip başkanların olduğu bir ortamda görev alıp, özhan canaydın gibi bir başkandan görevi devralmış bir adamdan bahsediyoruz. karşısına aziz yıldırım gibi bir "unidentified hating object" çıkması çok büyük şanssızlığı oldu.
başka bir hatası vazgeçemediği yöneticiler ki bunların şahı adnan sezgin'dir. bu konu da savunulamaz bana göre.
arda konusunda yaptıkları da oldukça yanlış, arda'yı boş sözleşmeye oynayan arif'lerle, bülent kaptan'larla bir tutması çok büyük hataydı, çünkü bülent'lerin, arif'lerin devrinde tüm ekip aynı durumdaydı. ama sen milyon euro'lar alan adamların arasındaki arda'ya hasan şaş gözüyle bakarsan o yaşta, kaybedersin o çocuğu.
bunun dışında, aklıma ciddi bir hatası gelmiyor şu an.
asıl mevzu bana göre şu, kendisi liseci zihniyete savaş açmıştı ki bu çok kritik. inan kıraç gibi adamların karşısında durmaya çalıştı ve sonuç olarak ibra edilmedi. bugün o küfrettiğimiz, bizi dursun ve zevatına mahkum bırakmaya çalışan zihniyet, işte tam olarak adnan polat'ın karşısında durmaya çalıştığı zihniyettir. ada projesi diyorlar, evet, ada galatasaray için çok önemlidir. ama siz adayı galatasaray'ın büyüklüğü için önemli görürken, o liseci zihniyet adayı eşiyle dostuyla rahat rahat içip eğlenebilmek için önemli görür. işte adnan polat onların karşısında duran adamdı.
kendisi gönderildikten sonra gelen adam, 1 milyar tl harcadı ve sonunda basketbolcuların bile maaşını ödeyemeyecek duruma geldiğimizde bu kulüpten koşarak uzaklaştı. başarılı çok seviyoruz vesaire diyoruz ama, adnan polat'tan sonra, stat-riva-florya gibi projeler sebebiyle, bir fırsat olarak görülen galatasaray başkanlığına, ünal aysal'dan sonra aday bulunamadığı için duygun yarsuvat seçildi. ne yeni bir proje, ne bir miras bırakıldı galatasaray'a, üstelik bırakılan miraslar da hiç edildi. adnan polat'ın getiremediği sportif başarı 2 yıllığına geldi (ki bu da fatih terim sayesinde), ama galatasaray'ın geleceği resmen ipotek altına alındı.
haklı olarak sportif başarı bekleyen biz taraftarların görmek istemediği tablo bu. adnan polat genele bakıldığında iyi bir başkan değildi, ama iyi bir başkan vekiliydi, galatasaray'a uzun yıllar hizmet etmiş ve kaybedilmemesi gereken bir değerdi. liseci zihniyete açtığı savaş sonunu getirdi. keşke hep arka planda, galatasaray'ın projelerini yürüten adam olarak kalsaydı. başkan olmak onun mizacındaki bir adama uygun değil, ama galatasaray için çokça hizmet edebilecek bir adamı liseci zihniyete kurban etmemiz de biz taraftarların utancı olsun.
umarım bu utancımızın farkına varır ve bu liseci zihniyetin mustafa cengiz'i de kurban edip dursun özbek gibi bir izansızı kulübün başına getirmesine engel olabiliriz.
saygılar,
uzun zamandır kendisi hakkında bir entry yazmak istiyordum, youtube'da bu röportajına denk geldim ve zamanının geldiğini düşündüm.
öncelikle, yazacaklarım dolayısıyla fikir ayrılığına düşeecğimiz arkadaşlarımız olacaktır, onların argümanlarını da haklı bulduğumu belirteyim.
bizlere lanse edildiği gibi kötü bir başkan olduğunu düşünmüyorum. kritik noktalarda yaptığı kritik hatalar var, bu yüzden başkanlığı kötüye çıktı ama aslında başardıkları ve öncü olduğu düşünceler şu an en çok başımızı ağrıtan noktalar. bu başardığı ve öncü olduğu düşünceler derken kastettiklerim şunlar;
-ali sami yen: fenerbahçe'nin 50.000'lik yeni stat yapması sonucu bizim onlarla yarışabilmemiz için yeni bir stat gerekliliği ortadaydı. aranızda bilmeyen çoktur, galatasaray'ın 14 senelik şampiyonluk hasreti tam da stadının olmadığı yıllara rastlar. stadınızın modern olması, kapasitesi başarı için en önemli kıstaslardan biridir. evet, ali sami yen bir cehennemdi ama o cehennem artık dökülmeye başlamıştı. kendisinin stat konusunda, üstelik böyle rantçı, kötü niyetli bir hükümete karşı doğru adımları attığını düşünüyorum. o mali durumdan ve o hükümetten türk telekom arena'yı o kadar kısa sürede ortaya çıkarmak gerçekten zordu.
-finansal fair-play: bugün en çok başımızı ağrıtan konulardan. taa o dönemde bunu türkiye'de ilk dile getiren kulüp başkanı kendisiydi. futbolcu ücretlerini doğru seviyelere çekmişti. hatası bunu şampiyonluklarla taçlandırarak yapmak istemesiydi. beşiktaş gibi bir feda sezonu ile yola çıksaydı, birkaç sezon bu şekilde gidecek, stattan sonra her şey düzelecek deseydi belki taraftar tepkisini bu kadar üstünde toplamazdı.
-riva-florya: bu projeleri ilk dile getiren başkan. o zamanlar yabancı ekspertiz şirketlere analizini yaptırmıştı, buralardan gelecek gelirleri konuşuyordu. daha kimsenin aklında yokken. bu projeler galatasaray'ın kurtuluşuydu, dursun özbek'in elinde hiç oldu.
yaptıkları hatalar çok vahim. en sert eleştirdiğim konulardan birincisi dönemin başbakanının önünde el-pençe divan durması. bunun bir açıklaması yok, galatasaray'a zeval gelmesin anlayışıyla yaptığını anlayabiliyorum ama yanlış.
diğer bir hatası aziz yıldırım dostluğu. kendisi aziz yıldırım'ı fenerbahçe başkanı olarak gördüğünden dostluk kurmaya çalıştı. ali tanrıyar, alp yalman gibi başkanların yanında yetişip, süleyman seba gibi rakip başkanların olduğu bir ortamda görev alıp, özhan canaydın gibi bir başkandan görevi devralmış bir adamdan bahsediyoruz. karşısına aziz yıldırım gibi bir "unidentified hating object" çıkması çok büyük şanssızlığı oldu.
başka bir hatası vazgeçemediği yöneticiler ki bunların şahı adnan sezgin'dir. bu konu da savunulamaz bana göre.
arda konusunda yaptıkları da oldukça yanlış, arda'yı boş sözleşmeye oynayan arif'lerle, bülent kaptan'larla bir tutması çok büyük hataydı, çünkü bülent'lerin, arif'lerin devrinde tüm ekip aynı durumdaydı. ama sen milyon euro'lar alan adamların arasındaki arda'ya hasan şaş gözüyle bakarsan o yaşta, kaybedersin o çocuğu.
bunun dışında, aklıma ciddi bir hatası gelmiyor şu an.
asıl mevzu bana göre şu, kendisi liseci zihniyete savaş açmıştı ki bu çok kritik. inan kıraç gibi adamların karşısında durmaya çalıştı ve sonuç olarak ibra edilmedi. bugün o küfrettiğimiz, bizi dursun ve zevatına mahkum bırakmaya çalışan zihniyet, işte tam olarak adnan polat'ın karşısında durmaya çalıştığı zihniyettir. ada projesi diyorlar, evet, ada galatasaray için çok önemlidir. ama siz adayı galatasaray'ın büyüklüğü için önemli görürken, o liseci zihniyet adayı eşiyle dostuyla rahat rahat içip eğlenebilmek için önemli görür. işte adnan polat onların karşısında duran adamdı.
kendisi gönderildikten sonra gelen adam, 1 milyar tl harcadı ve sonunda basketbolcuların bile maaşını ödeyemeyecek duruma geldiğimizde bu kulüpten koşarak uzaklaştı. başarılı çok seviyoruz vesaire diyoruz ama, adnan polat'tan sonra, stat-riva-florya gibi projeler sebebiyle, bir fırsat olarak görülen galatasaray başkanlığına, ünal aysal'dan sonra aday bulunamadığı için duygun yarsuvat seçildi. ne yeni bir proje, ne bir miras bırakıldı galatasaray'a, üstelik bırakılan miraslar da hiç edildi. adnan polat'ın getiremediği sportif başarı 2 yıllığına geldi (ki bu da fatih terim sayesinde), ama galatasaray'ın geleceği resmen ipotek altına alındı.
haklı olarak sportif başarı bekleyen biz taraftarların görmek istemediği tablo bu. adnan polat genele bakıldığında iyi bir başkan değildi, ama iyi bir başkan vekiliydi, galatasaray'a uzun yıllar hizmet etmiş ve kaybedilmemesi gereken bir değerdi. liseci zihniyete açtığı savaş sonunu getirdi. keşke hep arka planda, galatasaray'ın projelerini yürüten adam olarak kalsaydı. başkan olmak onun mizacındaki bir adama uygun değil, ama galatasaray için çokça hizmet edebilecek bir adamı liseci zihniyete kurban etmemiz de biz taraftarların utancı olsun.
umarım bu utancımızın farkına varır ve bu liseci zihniyetin mustafa cengiz'i de kurban edip dursun özbek gibi bir izansızı kulübün başına getirmesine engel olabiliriz.
saygılar,