104
sarhoş değilim. alkole bağlı bir mayhoşluk da yok. kısaca içmedim işte. aklım başımda. önümde bir bardak su var. böbreklerimde taş var benim. geçen yaz düşürdüm bir tane. çok canım yandı. artık bol bol su içmeye çalışıyorum. siz de için. yoksa ben gibi kıvranırsınız iki hafta. neyse lafı uzatmayalım. uzatmayalım da ne yazacağımı bilmiyorum pek aslında. burada bir sigara yakayım ben. dumanını ekrana üfleyelim. bu arada yazarken çalanları da ekleyeyim.
https://www.youtube.com/watch?v=M2nTH5eszr0
hayatım çok değişti benim. çok değişti derken, çok kere "çok" değişti. ani değişikliklerden, sürpriz kararlardan korkmadım hiç. o anki durumuma göre kafama ne estiyse yaptım. pişman olduklarım da oldu, olmadıklarım da. geçtiğimiz yıl, yani 2017'de başladığım yere dönmüş gibi hissettim. ki biraz da öyle oldu. ama başladığım yere dönen ben, başladığım yerdeki ben değildi. zaten değişim kaçınılmaz. her gün, her an değişiyoruz. iyi veya kötü mutlaka değişiyoruz. ben nasıl değiştiğimi bilmiyorum henüz. nedenini gayet iyi bildiğim bir boşluk var. ve aylardır dolduramadım. 32 yaşındayım ben sözlük. cahit sıtkı'nın dediği gibi yolun yarısına pek bişey kalmamış. gerçi cahit sıtkı'da yolun yarısı deyip 39 yaşında rahmetli olmuş ya, o ayrı bir konu. her neyse; önümde ne var pek bilmiyorum. daha doğrusu bakmıyorum. herhangi bir hedefim yok. herhangi bir amacım yok. sabahları zorla kalkıp işe gidiyorum. ama gerçekten zorla kalkıyorum bak, üç ayrı alarm kurup üçünü de en az bir defa erteliyorum. soluk soluğa yetişiyorum servise genelde. uyumayı da pek sevmiyorum aslında. ama uyuyunca geçiyor her şey. daha doğrusu hissetmiyorsun.
https://www.youtube.com/watch?v=LieCp3_SOYk
gerçi uyumadığım zamanlarda da pek bir şey hissedemiyorum artık. bol miktarda öfke, kırılmışlık, "ben bunu hak etmedim" duygusu. sakin bir adamdım ben. ani tepkiler vermezdim pek. şimdi afedersin ota boka kızıyorum. bir anda yükseliyorum gereksiz şeylere. 9 ay 7 gün oldu. bir çocuğun doğacağı bir süredir böyleyim ben. 3 gün sonra geçer mi bilmiyorum. tutuyorum kendimi. tutuyordum daha doğrusu. geçen perşembe akşamı iş yerinden bir kaç arkadaşımla dışarı çıktık. oturduk yiyip içip muhabbet ediyoruz, eğleniyoruz işte. söz döndü dolaştı uzak durmaya çalıştığım yerlere dokundu. tutmuştum ben kendimi oysa. güzel idare ediyordum. o ana kadar. insanların da keyfini kaçırdım. kalktım eve geldim. saklayacak bir şeyim yok evde. tek başına yaşıyorum. rahat böyle. o anda nasıl olmak istiyorsam öyle olabiliyorum. kitap okuyorum, oyun oynuyorum, film izliyorum, kaşınıyorsam bir şekilde, 9 ay 7 gündür arkamda duran bıçağı kurcalıyorum. biraz daha kanatıyorum belki sonunu bulurum diye. olmadı şimdiye kadar. ama saklamıştım herkesten. görmemişlerdi. cuma günü biraz sıkıntılı geçti. aynı odada çalıştığım insanları zor durumda bıraktım. "nasılsın" diye sormak istiyorlar ama soramıyorlar. farkındaydım. ki teşekkür ederim sormadıkları için. "iyiyim" diyebileceğim bir durumda değilim.
https://www.youtube.com/watch?v=j-oUt3HV-SE
eskişehirliyim ben. kendimi bildim bileli eskişehir'de yaşadım. 2013 yılına kadar. o an bir karar verdim ve her şeyimi arkamda bırakıp gittim. kendi kendime değil tabi. her şeyi arkamda bırakıp gidebileceğimi sandığım bir sebep için gittim. pişman da değilim. bugün öyle bir sebebim olsa yine giderim. zaten eskisi kadar çok şeye sahip değilim burada. o zaman işimi, ailemi, çevremi, arkadaşlarımı bırakıp gittim. döndüğümde sadece ailem ve bir kaç arkadaşım kalmış. hala şehir bile yabancı gelebiliyor. hala buraya ait değilmişim gibi hissediyorum. emanet gibiyim. bazı yerleri hatırlayamıyorum.
https://www.youtube.com/watch?v=xtDnSkTjzIw
yeni şeyler denemeye çalıştım. "artık yeni bir hayatım var, baştan başlıyorum ama yeni her şey" demeye çalıştım. henüz beceremedim. artık denemek de istemiyorum sanki. dedim ya değişiyoruz. değişmişim ben de. ama nasıl, hala bilmiyorum. hayatımda hep üzerine koyarak ilerlemeye çalıştım. bildiklerime, gördüklerime, okuduklarıma hep bir şeyler eklemeye çalıştım. daha düzgün bir insan olmaya, daha kendini bilen, daha geniş çerçeveden bakabilen, her durumda karşısındakini anlamaya-hak vermeye çalışan biri olmaya çalıştım. her şeyin altında bir sebep, bir gerekçe aradım. bunları öyle olması gerektiği için yapmaya çalışmadım. doğal olarak gelişti her şey açıkçası. yapay, üzerimde emanet duran hallerden, tavırlardan kaçınmaya çalıştım. başardığımı da sanıyorum. "ne kadar iyisin? gerçekten böyle mi düşünüyorsun? gerçekten bunları yaptın mı-yapar mısın?" ve benzeri soruları çok duydum. ama gerçekten böyle bir insan(d)ım ben. başkalarına ufacık da olsa bir şekilde bir katkım olduğu zaman iyi hissediyordum. şimdi yapamıyorum. içimden gelmiyor.
https://www.youtube.com/watch?v=HDIBU25z6X4
şarkı da tam yerine denk geldi sanki. bir sigara daha yakılır buna. her zaman insanlara inanmayı, güvenmeyi seçtim. kandırmak isterseniz çok kolay kandırabilirsiniz beni. daha doğrusu kandırabilirdiniz. şimdi güvenmiyorum kimseye. ne diyorduk? değişim. dedim ya değiştim ben de. nasıl olduğunu bilmiyorum. bildiklerim de var ama bu değişime dair. eksildi bir şeyler. belki hayatımdaki en önemli şeyler. güvenmiyorum artık kimseye. hayatıma kimseyi yanaştırmıyorum. denedim. onu da denedim. olmadı. işin aslı bundan sonra da olabileceğine ihtimal veremiyorum. neden veremiyorum? şimdi size anlatsam "hadi lan oradan, olmaz öyle şey!" diyeceğiniz şekilde kaybettim insanlara olan güvenimi. bu saatten sonra tekrar birine güvenmek imkansız görünüyor.
https://www.youtube.com/watch?v=pfYU8hVQBaQ
aslında çok isterdim. birine yüzümü dönüp tekrar her şeyi arkamda bırakıp gidebilmeyi. gitmek şart değil elbette. ama tekrar "bunu yapabilirim" diyecek birinin olmasını. ama oluru yok gibi geliyor bana.
canımın çok yandığını hissediyorum sözlük. ismail abi sormuştu. şimdi ben de soruyorum ama cevabını veremiyorum. "bu acı geçiyor mu?" kötü bir şey yaşadım ben. hiç bir insanın yaşamasını istemeyeceğim, hiç kimsenin hak etmeyeceği bir şey. bana bunu yaşatanın bile yaşamasını istemeyeceğim kadar kötü bana göre. yok sanırım o kadar değil. istiyorum aslında bunu. benim canımın yandığından çok daha fazla canları yansın istiyorum. acı çektiklerini, süründüklerini görmek istiyorum.
işin komik tarafı da bunları hissetmeye daha geç başlamış olmam. ne olduğunu net olarak anlayabilmem için ufak bir artçı şok daha yaşamam gerekiyormuş. ondan sonra tam olarak ne olduğunun farkına vardım.
başıma hiç gelmedi bilmiyorum ama insan bıçaklandığında ilk başta acı hissetmezmiş. hatta fark etmezmiş bile bunu. bıçağı gördükten, kanını gördükten, yarasını gördükten sonra fark edermiş, ondan sonra hissetmeye başlarmış yarasının acısını. benim de o hesap sanırım.
https://www.youtube.com/watch?v=24B8qOt7n_c
hayatta daha büyük acılar vardır. eminim buna. çok daha kötü şeyler yaşayanlar, çok daha büyük acılar çekenler vardır. buna lafım yok. ama hiç kimse için "senin yaşadığın da bir şey mi?" diyemeyiz. richard linklater'ın before sunset filminde erkek karakterimiz jesse şöyle diyordu:
"kendi hayatıma baktığımda, itiraf etmeliyim ki etrafında hiç silahlar ya da şiddet olmadı. ne siyasi bir entrika, ne de bir helikopter kazası oldu. ama kendi bakış açımdan hayatım acı doluydu."
yani demem o ki; başkalarının daha büyük şeyler yaşaması, insanların yaşadıklarını küçültmüyor.
çok kafa şişirmiş olabilirim. özür diliyorum. buraya kadar gelenler için özet geçeyim:
birinin peşinden her şeyimi bırakıp gittim. evlendim. her şeyimi verdim, vermeye çalıştım. boşandım. geri döndüm. hiç bir şeyim kalmadı. başladığım yerde eksilmiş olarak yeniden başlamaya çalışıyorum...
https://www.youtube.com/watch?v=M2nTH5eszr0
hayatım çok değişti benim. çok değişti derken, çok kere "çok" değişti. ani değişikliklerden, sürpriz kararlardan korkmadım hiç. o anki durumuma göre kafama ne estiyse yaptım. pişman olduklarım da oldu, olmadıklarım da. geçtiğimiz yıl, yani 2017'de başladığım yere dönmüş gibi hissettim. ki biraz da öyle oldu. ama başladığım yere dönen ben, başladığım yerdeki ben değildi. zaten değişim kaçınılmaz. her gün, her an değişiyoruz. iyi veya kötü mutlaka değişiyoruz. ben nasıl değiştiğimi bilmiyorum henüz. nedenini gayet iyi bildiğim bir boşluk var. ve aylardır dolduramadım. 32 yaşındayım ben sözlük. cahit sıtkı'nın dediği gibi yolun yarısına pek bişey kalmamış. gerçi cahit sıtkı'da yolun yarısı deyip 39 yaşında rahmetli olmuş ya, o ayrı bir konu. her neyse; önümde ne var pek bilmiyorum. daha doğrusu bakmıyorum. herhangi bir hedefim yok. herhangi bir amacım yok. sabahları zorla kalkıp işe gidiyorum. ama gerçekten zorla kalkıyorum bak, üç ayrı alarm kurup üçünü de en az bir defa erteliyorum. soluk soluğa yetişiyorum servise genelde. uyumayı da pek sevmiyorum aslında. ama uyuyunca geçiyor her şey. daha doğrusu hissetmiyorsun.
https://www.youtube.com/watch?v=LieCp3_SOYk
gerçi uyumadığım zamanlarda da pek bir şey hissedemiyorum artık. bol miktarda öfke, kırılmışlık, "ben bunu hak etmedim" duygusu. sakin bir adamdım ben. ani tepkiler vermezdim pek. şimdi afedersin ota boka kızıyorum. bir anda yükseliyorum gereksiz şeylere. 9 ay 7 gün oldu. bir çocuğun doğacağı bir süredir böyleyim ben. 3 gün sonra geçer mi bilmiyorum. tutuyorum kendimi. tutuyordum daha doğrusu. geçen perşembe akşamı iş yerinden bir kaç arkadaşımla dışarı çıktık. oturduk yiyip içip muhabbet ediyoruz, eğleniyoruz işte. söz döndü dolaştı uzak durmaya çalıştığım yerlere dokundu. tutmuştum ben kendimi oysa. güzel idare ediyordum. o ana kadar. insanların da keyfini kaçırdım. kalktım eve geldim. saklayacak bir şeyim yok evde. tek başına yaşıyorum. rahat böyle. o anda nasıl olmak istiyorsam öyle olabiliyorum. kitap okuyorum, oyun oynuyorum, film izliyorum, kaşınıyorsam bir şekilde, 9 ay 7 gündür arkamda duran bıçağı kurcalıyorum. biraz daha kanatıyorum belki sonunu bulurum diye. olmadı şimdiye kadar. ama saklamıştım herkesten. görmemişlerdi. cuma günü biraz sıkıntılı geçti. aynı odada çalıştığım insanları zor durumda bıraktım. "nasılsın" diye sormak istiyorlar ama soramıyorlar. farkındaydım. ki teşekkür ederim sormadıkları için. "iyiyim" diyebileceğim bir durumda değilim.
https://www.youtube.com/watch?v=j-oUt3HV-SE
eskişehirliyim ben. kendimi bildim bileli eskişehir'de yaşadım. 2013 yılına kadar. o an bir karar verdim ve her şeyimi arkamda bırakıp gittim. kendi kendime değil tabi. her şeyi arkamda bırakıp gidebileceğimi sandığım bir sebep için gittim. pişman da değilim. bugün öyle bir sebebim olsa yine giderim. zaten eskisi kadar çok şeye sahip değilim burada. o zaman işimi, ailemi, çevremi, arkadaşlarımı bırakıp gittim. döndüğümde sadece ailem ve bir kaç arkadaşım kalmış. hala şehir bile yabancı gelebiliyor. hala buraya ait değilmişim gibi hissediyorum. emanet gibiyim. bazı yerleri hatırlayamıyorum.
https://www.youtube.com/watch?v=xtDnSkTjzIw
yeni şeyler denemeye çalıştım. "artık yeni bir hayatım var, baştan başlıyorum ama yeni her şey" demeye çalıştım. henüz beceremedim. artık denemek de istemiyorum sanki. dedim ya değişiyoruz. değişmişim ben de. ama nasıl, hala bilmiyorum. hayatımda hep üzerine koyarak ilerlemeye çalıştım. bildiklerime, gördüklerime, okuduklarıma hep bir şeyler eklemeye çalıştım. daha düzgün bir insan olmaya, daha kendini bilen, daha geniş çerçeveden bakabilen, her durumda karşısındakini anlamaya-hak vermeye çalışan biri olmaya çalıştım. her şeyin altında bir sebep, bir gerekçe aradım. bunları öyle olması gerektiği için yapmaya çalışmadım. doğal olarak gelişti her şey açıkçası. yapay, üzerimde emanet duran hallerden, tavırlardan kaçınmaya çalıştım. başardığımı da sanıyorum. "ne kadar iyisin? gerçekten böyle mi düşünüyorsun? gerçekten bunları yaptın mı-yapar mısın?" ve benzeri soruları çok duydum. ama gerçekten böyle bir insan(d)ım ben. başkalarına ufacık da olsa bir şekilde bir katkım olduğu zaman iyi hissediyordum. şimdi yapamıyorum. içimden gelmiyor.
https://www.youtube.com/watch?v=HDIBU25z6X4
şarkı da tam yerine denk geldi sanki. bir sigara daha yakılır buna. her zaman insanlara inanmayı, güvenmeyi seçtim. kandırmak isterseniz çok kolay kandırabilirsiniz beni. daha doğrusu kandırabilirdiniz. şimdi güvenmiyorum kimseye. ne diyorduk? değişim. dedim ya değiştim ben de. nasıl olduğunu bilmiyorum. bildiklerim de var ama bu değişime dair. eksildi bir şeyler. belki hayatımdaki en önemli şeyler. güvenmiyorum artık kimseye. hayatıma kimseyi yanaştırmıyorum. denedim. onu da denedim. olmadı. işin aslı bundan sonra da olabileceğine ihtimal veremiyorum. neden veremiyorum? şimdi size anlatsam "hadi lan oradan, olmaz öyle şey!" diyeceğiniz şekilde kaybettim insanlara olan güvenimi. bu saatten sonra tekrar birine güvenmek imkansız görünüyor.
https://www.youtube.com/watch?v=pfYU8hVQBaQ
aslında çok isterdim. birine yüzümü dönüp tekrar her şeyi arkamda bırakıp gidebilmeyi. gitmek şart değil elbette. ama tekrar "bunu yapabilirim" diyecek birinin olmasını. ama oluru yok gibi geliyor bana.
canımın çok yandığını hissediyorum sözlük. ismail abi sormuştu. şimdi ben de soruyorum ama cevabını veremiyorum. "bu acı geçiyor mu?" kötü bir şey yaşadım ben. hiç bir insanın yaşamasını istemeyeceğim, hiç kimsenin hak etmeyeceği bir şey. bana bunu yaşatanın bile yaşamasını istemeyeceğim kadar kötü bana göre. yok sanırım o kadar değil. istiyorum aslında bunu. benim canımın yandığından çok daha fazla canları yansın istiyorum. acı çektiklerini, süründüklerini görmek istiyorum.
işin komik tarafı da bunları hissetmeye daha geç başlamış olmam. ne olduğunu net olarak anlayabilmem için ufak bir artçı şok daha yaşamam gerekiyormuş. ondan sonra tam olarak ne olduğunun farkına vardım.
başıma hiç gelmedi bilmiyorum ama insan bıçaklandığında ilk başta acı hissetmezmiş. hatta fark etmezmiş bile bunu. bıçağı gördükten, kanını gördükten, yarasını gördükten sonra fark edermiş, ondan sonra hissetmeye başlarmış yarasının acısını. benim de o hesap sanırım.
https://www.youtube.com/watch?v=24B8qOt7n_c
hayatta daha büyük acılar vardır. eminim buna. çok daha kötü şeyler yaşayanlar, çok daha büyük acılar çekenler vardır. buna lafım yok. ama hiç kimse için "senin yaşadığın da bir şey mi?" diyemeyiz. richard linklater'ın before sunset filminde erkek karakterimiz jesse şöyle diyordu:
"kendi hayatıma baktığımda, itiraf etmeliyim ki etrafında hiç silahlar ya da şiddet olmadı. ne siyasi bir entrika, ne de bir helikopter kazası oldu. ama kendi bakış açımdan hayatım acı doluydu."
yani demem o ki; başkalarının daha büyük şeyler yaşaması, insanların yaşadıklarını küçültmüyor.
çok kafa şişirmiş olabilirim. özür diliyorum. buraya kadar gelenler için özet geçeyim:
birinin peşinden her şeyimi bırakıp gittim. evlendim. her şeyimi verdim, vermeye çalıştım. boşandım. geri döndüm. hiç bir şeyim kalmadı. başladığım yerde eksilmiş olarak yeniden başlamaya çalışıyorum...