• 107
    sözleşmenin zamanlaması

    dördüncü fatih terim dönemi 22 aralık 2017 tarihinde imzalanan sözleşme ile başladı. sözleşmenin zamanlaması futbol takımı için doğru olsa da seçimlere olabilecek etkisi düşünüldüğünde galatasaray spor kulübü için çok çok sıkıntılı.

    terim daha önce attığı bir imza ile şikeyi hasır altı eden ve de galatasaray'a çok büyük zararlar veren demirören'e adeta can vermiş, zor zamanında koltuğuna tutunmasını sağlamıştı. benzer bir durum galatasaray'a yine büyük zararlar veren başka bir isim dursun özbek için de yaşanabilir. umarım galatasaray genel kurulu dirayetli davranır ve buna izin vermez. zira galatasaray spor kulübünün geleceği sadece futbol takımının sportif başarısına bağlı değil; başarısı da sadece futbol takımına endeksli değil. başkanlığı süresince aldığı skandal kararlar; camiaya pek çok konuda söylediği yalanlar; riva ve florya'da kulübü milyarlarca lira zarara uğratması; yönetici ve profesyoneller konusunda yanlış tercihleri özbek'in galatasaray spor kulübüne başkanlık yapamayacağını açık bir şekilde ortaya koymuştur. atılan bir imza 2,5 senedir yaşananları unutturamaz, unutturmamalı.

    teknik adam değişikliği ile galatasaray futbol takımının başarısı için önemli bir adım atılmıştır; galatasaray spor kulübünün başarısı için de başkanın değişmesi şarttır.

    dördüncü döneminde terim'den öncelikli beklentiler

    tabii ki öncelikli beklenti sportif başarı ve şampiyonlar ligi seviyesinde bir takım yaratılması. ancak kendisinin de belirttiği gibi bu bir meydan okumaysa, özellikle daha önce görev aldığı dönemlerden sonra yaşanan sıkıntılardan da yola çıkarak, başarıda süreklilik için çok daha köklü, reform niteliğinde adımların atılması lazım.

    fatih terim'in kulüpte bundan önce görev aldığı dönemlere dair iki önemli sıkıntı göze çarpıyor. bunlardan ilki, kendisinden sonra da işleyecek bir düzeni florya'da tesis edememiş olması; ikincisi ise kendi yerini alabilecek nitelikte teknik adam yetiştirememiş olması. bu iki sıkıntılı konuda üreteceği çözümler florya'da kişilerden bağımsız işleyen bir düzenin tesisi ve başarıda süreklilik için çok çok önemli. bu durum sadece florya için değil genel anlamda kulüp için de geçerli; galatasaray her başı sıkıştığında terim ya da aysal'ın adını haykırmamalı. kulüpte ve florya'da kişilerden bağımsız çağdaş bir düzenin tesisi galatasaray'ın geleceği ve başarıda süreklilik için hayati bir konu. özbek'in kulüpte bu yönde adımlar atamayacağı aşikar olsa da, terim florya'da bu adımları atabilir.

    teknik heyet ve liyakat

    sadece ülke sporunun değil ülkenin de en büyük sorunu, liyakat. liyakat değil biat anlayışıyla ve de ahbap çavuş ilişkileriyle tesis edilen kadroların hem galatasaray'ı hem ülke futbolunu hem de ülkeyi ne hale getirdiği ortada. en azında florya'da bu durumdan uzaklaşmanın yolu etkin bir organizasyon şeması oluşturularak bu şemadaki pozisyonlar için gerekli niteliklerin belirlenmesinde. terim'in bundan önceki dönemlerde gerek kendisinden sonra da işleyen bir düzeni florya'da tesis edememesinin gerekse teknik adam yetiştirememesinin en büyük nedeni, gözardı ettiği bu organizasyon şeması oluşturma ve liyakat meselesi.

    örneğin yardımcı olarak adı geçen hasan şaş, ümit davala gibi isimlerin galatasaray teknik heyetinde yer almak için hangi yeterliliklere sahip olduğu; özellikle galatasaray'daki görevlerinden ayrıldıktan sonra kendilerini geliştirmek için ne yapıp yapmadıkları sorgulanmalı. en basitinden "yeni bir dil öğrendiler mi", "yeni bir lisans aldılar mı", "bir spor akademisine gittiler mi" soruları sorulmalı. bu soruların cevabı hayır ise bu isimlerle çalışılmamalı. gerekli donanıma sahip olmayan ve de bu duruma rağmen kendisini geliştirme konusunda gayreti olmayan isimlerin kulüpte görev almasının önüne geçilmeli. bunun tek yolu da ilgili pozisyonlar için niteliklerin belirlenmesinde ve bu pozisyonlara liyakatle atama yapılmasında.

    en ufak bir kurumsal yapının en sıradan pozisyonuna dahi eleman aranırken onlarca niteliğin istendiği ve adayların özgeçmişlerinin en ince ayrıntısına kadar değerlendirildiği bir dünyada yaşıyoruz. galatasaray gibi dünya markası bir kulübün lokomotifi olan futbol takımında hiç bir nitelik ve donanım aranmadan özgeçmişinde sadece eski futbolcu yazan isimlerin teknik adam yapılmasının izahı olamaz.

    nihai olarak tekrar etmek gerekirse; galatasaray teknik heyetinde yer alacak isimler için bir organizasyon şeması oluşturulmalı ve bu şemada yer alan pozisyonlara atanacak isimlerde, en az iki yabancı dil bilmek, pedagojik formasyon eğitimi almış olmak, prolisans sahibi olmak, spor akademisi mezunu olmak gibi nitelikler aranmalı. bu niteliklere haiz isimler bulunamıyorsa da bu görevlere getirilecek kişilerden en kısa sürede bu nitelikleri kazanmaları istenmeli, hatta gerekiyorsa bu konuda destek verilmeli.

    aslında bu konuda atılacak ve tüm bu sorunları kökünden çözecek en önemli adım galatasaray üniversitesi bünyesinde bir spor akademisi bölümünün açılması. bu akademiden yetişecek nitelikli spor adamları sadece kulübe hizmet etmekle kalmayıp ülke sporuna da yön verecektir. eğitim ülke futbolunun en büyük eksikliği, bu konuda atılacak her adım kulübü olduğu yerin çok daha ötesine taşıyacaktır.

    kadro kalitesi

    şahsi kanaatim büyük maçların kaybedilmesinde tudor'un yetersizliği ve takımın yeni kurulmuş olmasının da ötesinde, en önemli sebep takımda fark yaratan şampiyonlar ligi seviyesinde yıldız oyuncunun bulunmayışı. (bunu rezil hakem performanslarını görmezden gelerek yazıyorum.) sezon başı transfer edilen oyuncuların neredeyse tamamı çok karakterli ve bir o kadar da profesyonel oyuncular. ancak bu oyuncuların hiç biri bugüne kadar şampiyonlar ligi seviyesinde üst düzey bir takımda forma giymemiş, ya da bu takımların bu oyunculara ısrarlı bir ilgileri olmamış.

    galatasaray başarılı olduğu dönemlerde iyi bir takım kurmakla birlikte barcelona, real madrid, inter, chelsea gibi takımlarda şampiyonlar ligi seviyesinde üst düzey performans sergilemiş oyuncuları da bünyesinde barındırdı. popescu, hagi, taffarel ya da drogba, sneijder, eboue gibi. juventus'u elerken topu indiren drogba, golü atan sneijder'di. her iki isimde şampiyonlar ligi şampiyonluğu kazanmış ballon d'or'a aday gösterilmiş isimlerdi.

    bu doğrultuda gerek devre arasında gerekse sezon sonu için teknik heyet ve scout ekibinin transfere dair hedefi takımın mevcut kalitesini artıracak şampiyonlar ligi seviyesinde yıldız oyuncular olmalı. önemli ölçüde cenk ergün ve scout ekibinin katkılarıyla kurulan bu kadroya şampiyonlar ligi seviyesinde takviyeler yapılmalı. sahaya çıkılırken sadece galatasaray rakip oyunculara alacağı önlemleri değil aynı zamanda rakibi de galatasaray'ın oyuncularına alacağı önlemleri düşünmeli, her pozisyon için.

    bu anlamda ihtiyacın aşikar olduğu sol bek ve sol açık pozisyonlarına yapılacak transferler mutlaka takımın kalite ortalamasının üzerinde yıldız oyuncular olmalı. örnek; sözleşmeleri biten ve dolayısı ile bonservis yerine yüksek kontrat verilebilecek kwadwo asamoah ve alexis sanchez gibi. yine takımın uzun yıllardır en büyük eksiği sol ayaklı şampiyonlar ligi seviyesinde üst düzey bir stoper. bu konuda da önemli bir fırsat söz konusu; sözleşmesi biten ve yine bonservis yerine yüksek kontrat verilebilecek giorgio chiellini. bunun dışında savunma ve orta sahada alternatif yaratma ve kadroyu derinleştirme adına transferi gündemde olan ve yine sözleşmesi biten kaan ayhan da takıma önemli katkı sağlayacaktır.

    şu an takıma hiç bir katkı sağlamayan ona yakın oyuncu takımdan gönderilebilirse bu oyunculara ödenen senelik ücretler rahatlıkla yukarıda örneklendirilen türden yüksek kalitede üç dört oyuncunun senelik ücretini karşılayacaktır. bu mesele on tane orta düzey katkı alamadığın oyuncuya verdiğin kontratı üst düzey katkı alacağın şampiyonlar ligi seviyesinde üç oyuncuya verme meselesidir. galatasaray önümüzdeki sezon yer alacağı şampiyonlar ligi seviyesini de düşünerek mevcut takımının kalitesini yükseltmek için bu adımı atmalıdır.

    ancak yukarıdaki isimlerle örneklendirilen türden yıldız oyuncuların transferi en azından devre arası için mümkün değil. bu doğrultuda bu türden oyuncularla önümüzdeki sezon için ocak ayından itibaren iletişime geçilse de sezonun ikinci yarısı için özellikle sol bek ve sol açık pozisyonlarına kiralık oyuncularla geçici çözümler üretilmeli. bu çözüm daha önce galatasaray'da forma giyen carole ve bruma gibi isimlerle de sağlanabilir; şampiyonlar ligi seviyesindeki takımların kadrolarında yer bulamayan kenedy ve gaitan gibi başka isimlerle de.

    kadro kalitesine dair bir diğer önemli husus da fatih terim'in sabri sarıoğlu ile ilgili açıklamaları üzerinden değerlendirilebilecek geçmiş dönemde takıma katkı sağlamış oyunculara bugünkü durumlarını gözardı ederek kadroda yer verme meselesi.

    sadece galatasaray'da değil diğer kulüplerde de vefa konusunda tersten bir okuma söz konusu. oyuncular mı kulüplerine çok şey borçlu yoksa kulüpler mi oyunculara? aslolan kulüp menfaatleri mi yoksa kulüp menfaatlerini hiçe sayacak noktada futbolcuların kişisel menfaatleri mi? ya da başka bir ifade ile sabri sarıoğlu mu bunca yıl maddi manevi kendisine kazandırdıkları nedeni ile galatasaray'a vefa göstermeli ve artık yetersiz kaldığı noktada kulüpten sorun çıkarmadan ayrılmalı; yoksa galatasaray mı bugün katkı alamasa da geçmiş dönemde verdiği katkıları gözeterek bu oyunculara milyonlarca lira ödemeye devam etmeli? bence soruların cevapları gayet açık. futbolun maddi ve manevi en büyük kazananı olarak, bu camialara hiçbir zaman borçlarını ödeyemeyecek olanlar ve sonsuz bir vefa duygusu ile kulüplerine bağlı kalmak zorunda olanlar futbolculardır. gerçekten kulüplerine dair maddi kazanımlarının ötesinde bir aidiyetleri varsa, kulübün menfaatleri doğrultusunda bırakın zorla gönderilmeyi, yetersiz kaldıkları noktada kendi kendilerine takımdan ayrılması gerekenler de onlardır.

    fatih terim de hem teknik heyet için yapacağı tercihlerde hem de kadroda yer vereceği futbolcu seçimlerinde liyakat esasıyla hareket etmeli ve bu doğrultuda karar vermelidir. galatasaray'ın menfaatleri her teknik adam ve futbolcunun kişisel menfaatlerinin önündedir. bu kulübe yıllarca hizmet etme onuruna erişmiş ve de bunun karşılığını maddi manevi fazlasıyla almış futbolcuların yetersiz kaldıklarında takımdan ayrılmaları noktasında vefa göstermesi gereken galatasaray değil bu futbolcuların kendileridir.

    altyapı ve olası yerli oyuncu transferi

    galatasaray'ın geçen yıl fazlasıyla gündeme gelen 17 yaş altı takımı oyuncuları başta olmak üzere altyapıda çok değerli bir oyuncu grubu var. galatasaray altyapısında böylesi değerli bir jenerasyon yakalanmışken ülke içinden bonservis ödeyerek hiç bir yerli oyuncu transferi yapılmamalı. terim a takım kadrosuna alternatif olarak yapılacak yerli oyuncu transferleri yerine altyapıdaki bu yetenekli oyuncu grubuna güvenmeli. her biri yirmiye yakın milli olmuş bu oyuncular şans verilmesi durumunda adı geçen tüm yerli futbolculardan daha iyi performans gösterecektir. geçmişte yaşanan tarık çamdal, salih dursun, veysel sarı, umut gündoğan, yiğit gökoğlan gibi tecrübeler artık bize bir şeyler öğretmeli. adı geçen uğur çiftçi, aziz behich, emre akbaba, ömer ali şahiner gibi isimler bu çocuklardan daha yetenekli ya da daha yeterli değil. adı geçen oyuncuların bonservislerine ve üç dört yılık kontratlarına milyonlarca lira vermektense bu jenerasyona güvenilmeli. bu oyunculara verilecek şans takım içinde galatasaray ruhunu yeniden canlandıracak çekirdek bir kadronun temellerinin atılması bakımından da önemli. galatasaray hem mali durumun gereği olarak hem de geleceğine sahip çıkma adına yerli transferlerden vazgeçip bu genç jenerasyonu kazanmalı. terim ülke futbolunda bunu yapabilecek en önemli teknik adamlardan biri, belki de birincisi.

    altyapıyla ilgili bir diğer önemli husus da altyapı sürecini tamamlamış ancak a takıma yükselemeyen oyuncuların durumu. başka kulüplere kiralanan bu oyuncuların gelişimlerini sürdürebilmesi için hangi seviyedeki kulüplere hangi şartlarla kiralandıkları ve kiralandıktan sonraki dönemin takibi çok önemli. ne acıdır ki bu durum galatasaray’ın en başarısız olduğu konulardan biri.

    altyapıdan yetişen ve a takımda düşünülmeyen oyuncuların kiralanmasında yöneticiler ve teknik heyetler arasındaki sıcak ilişkiler değil; kiralanan takımın oyun mantalitesi, teknik heyetinin kalitesi, oyuncunun ilk on birde ne kadar şans bulup bulamayacağı gibi konular ön planda tutulmalı. doğru takım ve doğru teknik heyet seçildikten sonra yapılan sözleşmelere, italya ve ingiltere’de örneklerine rastladığımız gibi, oyuncunun en az 20 maç, 30 maç ilk on birde oynamasını sağlayacak şekilde şartlar konmalı.

    onca yıl altyapıda emek verdiğimiz bu genç futbolcular hiç bir kriter gözetmeksizin iki yöneticinin bir telefon konuşması ile kiralanacak ve kariyerleri heba edilecek kadar değersiz olmamalılar. bu durum hem oyuncunun hem hocalarının hem de galatasaray’ın onlarca yıl verdiği emeğe ihanettir.

    tüm bunların ötesinde altyapıda nitelikli oyuncu yetiştirme konusunda uzun vadede atılacak en önemli ve asıl adım galatasaray spor lisesi'nin hayata geçirilmesi. umarım terim önayak olur ve bu konuda bir adım atılmasını sağlar.
App Store'dan indirin Google Play'den alın