4862
sene 2005. aile dostumuzun oğlu fatih abiyle başımda babam olmadan ilk maçıma gidicem. fatih abilerin durumu aşırı durumda iyi. babasının aldığı numaralıda ki koltuklarına değilde kapalı tribünde ki yerine götürdü beni, artık bende bir ultraslandım tabii. maçtan önce klasik olarak herkesin kafası güzel bende gizli saklı bir bira içmişim laylay her besteye eşlik etmeye çalışıyorum. hayatımda ki en güzel günlerden biriydi belkide.tribüne takılmaya devam ettim bu şekilde. fırsat buldukça sık sık kapalıya gidiyordum fatih abiyle, yaşımda büyüyünce daha rahat takılmaya başladım yanlarında. diğer taraftarlara olan davranışları pek hoşuma gitmesede sesimi çıkarmamıştım onlara ayak uydurmaya çalışmıştım. tabi bu beni zamanla rahatsız etmeye başlayınca ultraslanla bir daha maça gitmemeye başladım. hala oluşumun içinde tanıdığım benden yaşça büyük abiler ve okuldan arkadaşlarım var fakat ben amacı maç izlemek olan arkadaşlarımla veya tek başıma gitmeyi tercih ediyorum artık maçlara. ha diyecekseniz ki ulan bunları niye anlattın lan it. geliyorum hemen mevzuya. ultraslan'ın bende bir zamanlar anlamı çok büyüktü,fakat yaptıkları hataları unutmam mümkün değil. kendi taraftarına saldırmak, kendi hocasını haksız yere ıslıklamak ve takımın başına gelen bütün felaketlerde sessiz kalmak gibi tonla şey sayabilirim. bugün yaptıkları koreografi sylvester stalone tarafından paylaşılıyor ve ultraslan bu durumdaysa kendi potansiyellerinin farkında değiller demektir. açıkcası ultraslan'ı her durumda savunmak geliyor içimden ama vicdanım bir türlü el vermiyor buna. koreografi meselesinde ise hedef ultraslan değil galatasaraydır. bu saldırılara en iyi savunma her galatasaray taraftarının sesini yükseltmesidir ama bu ses ultraslan çatısı altında değil bireysel olmalıdır bana göre.