• 68
    aman aman bir hikayem yok hatta bence buna hikaye denmez ama yine anlatayım. üniversiteye yeni başlamışım. normalde konuştuğum zaman kendime güvenen bariton sesli biriyim ama okula 5,5 yaşında başlamanın yaşattığı dezavantajı üniversiteye de taşımışım. hazırlık da yok. anlayacağınız 17 yaşında 120 kişilik amfilerdeyim. insanlara bakıyorum herkes babam gibi, ben ise 65 kiloluk gelişememiş bir oğlan çocuğuyum. genel anlamda mutsuzum, çevrem yok, dersten eve evden de derse yapıyorum. konuştuğum insan lab derslerinde tanıştığım bölümden 1-2 arkadaş o kadar. ama haftalar hatta aylar geçmiş bu durumu neredeyse kanıksamışım, hatta yeni bir insanla tanışma şansı geldiğinde 'aman bana bulaşmasın yaa, zaten öyle böyle yaşıyorum ne olacak ki' şeklinde düşünmekteydim. tam da bunları yaşadığım dönemde o malum 10-11 aralık dönemi geldi. mancini ile kör topal ilerliyoruz ama bir karakterimiz var. kadroda sneijder, drogba var halen. maç için ekran karşısındayım. ilk gün maçın ertelendiğine aklım ermedi açıkçası. 2. gün yani 11 aralık'a tekabül eden gün üniversitede alınabilecek en gereksiz ders olan bil 101 dersi için -sırf bu ders için- yine ümraniye'den kalkıp maslak'a gitmişim. şöyle böyle quiz sınavını yapıp geri dönüyorum. yine yalnız, yine kafa önde... eve geçip o dönemlerde müptelası olduğum eşortmanımı giymişim ve maçı sakince izliyorum. yalan yok ki, aman aman heyecanlanmıyorum. kendimi germiyorum. sebebini bilmediğim bir rahatlık var içimde. ama öyle maçı kafada bitirmiş de zaten eleniriz düşüncesi gibi bir şey değil. malum dakika geldi: umut uzun oynadı, ercan taner sustu, drogba indirdi sneijder fişi çekti. o dizlerimi yakan eşortmanla meşhur halımızın üzerinde bir kaymışım ki dizler öyle böyle kızarmadı. hatta eşortmanım kaymaya hiç müsait olmayacak ki belimden aşağı epey bir sıyrıldı neredeyse bacaklarımdan aşağı iniyordu. adeta statik sürtünmenin günlük yaşamdaki örneğini yaşadım. golden 5 dakika falan sonra babam vardiyalı işinden 'koçlarım benim, aslanlarım benim' nidalarıyla döndü. çok sıkışmış olacak ki şöyle bir tv'ye bakıp wc'ye kaçtı sonra kemer falan çözülmüş halde koşturarak geldi. son dakikalarda epey bir zamana oynadık. hakeme itirazlar vs. derken maç bitti. tarih yazdık. sonraki gün işletme mühendisliğine giriş dersinde az sayıda samimi olduğum insan taktığım galatasaray atkısından ötürü beni tebrik etti, ufak tefek muhabbet etti. stadın kapıları açılmış muhabbetleri döndü vs.

    gerçek anlamda bir hikaye değil. belki de hiçbir anlamı yok ancak madem başlığı açılmış ben de yazayım dedim.

    not: üniversitedeki mevcut hayatımdan ancak 4. sınıfta 'daha dışa dönük' olmaya karar vermem sıyrıldım. mutlaka buralarda benden küçükler de vardır. onlara tavsiyem, tabiki kendinize güveniyorsunuzdur o ayrı bir konu, en baştan itibaren dışa dönük olun. serseri olun, laubali olun ve ona buna atlayın demiyorum ama iletişiminiz iyi olsun bu zaten cepte ise bunu yansıtabileceğiniz ortamlara girin, girmekten çekinmeyin.
App Store'dan indirin Google Play'den alın