17
avrupa insan hakları sözleşmesinden konu açılmışken düşünce özgürlüğü ile ilgili ilginç olabilecek bir karar var.
malum insan hakları sözleşmesinde çevre hakkı diye bir hak yok. yanlış hatırlamıyorsam italya'daki bir gübre fabrikasının verdiği rahatsızlıkla ilgili insan hakları mahkemesi "bilhassa, ciddi çevre kirliliğinin bireylerin refahını etkileyebileceğine ve konutlarını diledikleri gibi kullanabilmelerine engel oluşturmak suretiyle, bireylerin özel hayatlarını ve aile hayatlarını olumsuz yönde etkileyebileceğine dikkat çekmiştir."
...diyerek konut dokunulmazlığı, özel hayat ve aile hayatının dokunulmazlığı yönünden italya'yı mahkum etmiştir. çevre hakkının olmamasını hayatı yorumlayarak aşmıştır. temel amaç olan insanca yaşamaya hizmet eden bir karar vermiştir.
tabi burada mahkeme görmüyoruz fakat insan hakları mahkemesi normatif değil felsefik ve yaşama dair tartışmalar yapan bir kurumdur. yani güncel hayatta da geçerli ve pratik bir bakış açıları vardır.
dolayısıyla düşünce özgürlüğü adı altında her başlıkta fikir kirliliği yaratılınca benim aklıma bu meselede konut dokunulmazlığının, özel hayatın ve aile hayatının dokunulmazlığının ihlaline karar verilmesine neden olan temel prensip geliyor. ortamı insanlar için çekilmez hale getirmeyeceksin.
işte düşünce özgürlüğünün bir sınırı da budur. bu sınır aşıldığında, medeni bir ortamda seni koruyan bir kural illaki bulunur. hukuk, hayat ve sosyoloji; dolayısıyla moderasyon hakkın kötüye kullanımını korumaz.
malum insan hakları sözleşmesinde çevre hakkı diye bir hak yok. yanlış hatırlamıyorsam italya'daki bir gübre fabrikasının verdiği rahatsızlıkla ilgili insan hakları mahkemesi "bilhassa, ciddi çevre kirliliğinin bireylerin refahını etkileyebileceğine ve konutlarını diledikleri gibi kullanabilmelerine engel oluşturmak suretiyle, bireylerin özel hayatlarını ve aile hayatlarını olumsuz yönde etkileyebileceğine dikkat çekmiştir."
...diyerek konut dokunulmazlığı, özel hayat ve aile hayatının dokunulmazlığı yönünden italya'yı mahkum etmiştir. çevre hakkının olmamasını hayatı yorumlayarak aşmıştır. temel amaç olan insanca yaşamaya hizmet eden bir karar vermiştir.
tabi burada mahkeme görmüyoruz fakat insan hakları mahkemesi normatif değil felsefik ve yaşama dair tartışmalar yapan bir kurumdur. yani güncel hayatta da geçerli ve pratik bir bakış açıları vardır.
dolayısıyla düşünce özgürlüğü adı altında her başlıkta fikir kirliliği yaratılınca benim aklıma bu meselede konut dokunulmazlığının, özel hayatın ve aile hayatının dokunulmazlığının ihlaline karar verilmesine neden olan temel prensip geliyor. ortamı insanlar için çekilmez hale getirmeyeceksin.
işte düşünce özgürlüğünün bir sınırı da budur. bu sınır aşıldığında, medeni bir ortamda seni koruyan bir kural illaki bulunur. hukuk, hayat ve sosyoloji; dolayısıyla moderasyon hakkın kötüye kullanımını korumaz.