12437
hala milli takıma gitmesindeki tüm suç kendisininmiş gibi tavır sergilenmesine hayretle baktığım teknik direktör. kendisi sütten çıkmış ak kaşık değil elbet, fakat tek suçlu kendisi değil. ünal aysal ile ikinci yılın devre arasında sorunları baş göstermişti. sneijder transferinden çok, terim istediği futbolcuların alınabilecek iken alınmamasına içerlemişti. hasan şaş'ta bir dönem tv'de bu durumdan bahsetti. "sneijder son 2 yılda 4 maç oynamıştı. bizim listemizde vardı ama adı 4.sıradaydı. biz o sıralar kaka, nemanja matic ve ben arfa gibi isimleri oyun sistemimize daha uygun olur diye düşünmüştük." demişti. bu haberden sonra herkes asıp kesti burada adamı.
halbuki söylediği gayet açık, kimse sneijder neden geldi demiyor. orada anlattığı tek şey istedikleri 3 futbolcudan biriyle çok rahat anlaşabilecek iken ısrarla sneijder'in transfer edilmesi durumu. senin istediğin ve alınabilecek başka adamlar var iken, sırf marka sevdasıyla bir isimin transfer edilmesini terim gibi teknik direktörler sindiremez. akabinde basına sızan "gerekirse sneijder'i oynatacak teknik direktörü de transfer ederiz." tarzı açıklamalar. teknik direktörüne "eleman" sıfatı takılması vs ortalık iyice kulüp içinde güç savaşına dönmüştü. yönetim kadrosunda terim'i destekleyen adamları elemesi de cabası. ayrıca hasan şaş bence de bu konuda haklı. sneijder harika bir futbolcu elbette ama sneijder gibi bir adamı alıyorsan, ali ece'nin de dediği gibi bu adamı oyunun merkezine koyarak, diğer transferleri de bu adama göre yapacaksın. bu o dönemler eldeki mevcut kadroyu tamamen dağıtmak anlamını taşıyordu. zaten borç içinde olan bir kulübün tamamen yepyeni bir yapılanmaya gitmesi ise kolay değil. sonuç olarak bugün sneijder, geldiği gün ki umutlarımızın ve beklentilerimizin çoğunu karşılayamadı. nedeni sneijder'in suçlu olması değil, sneijder'in yanlış adamlarla bir arada oynaması.
sonuç olarak iki kişinin ego savaşında kaybeden galatasaray oldu. burada fatih terim'i tek başına suçlamak, objektif bir bakış açısı değildir. özellikle mancini'nin menajerinin galatasaray ile ilk olarak terim görevdeyken görüştüklerinden bahsetmesi, aysal'ın ve çevresindeki güruhunda terim'in ipini çoktan çektiğinin göstergesi. keza ünal aysal'ın, demirören'e "2-3 hafta önce söyleseydiniz hocamızı size tamamen verirdik" minvalinde açıklamaları, neden özellikle bu sözlükte göz ardı ediliyor cidden merak ediyorum.
terim ve aysal'ın uzun zamandır iletişim kopukluğu yaşadıklarını ve birebir hiç görüşemediklerini, galatasaray'a yakın birçok isim dile getirmişti. akabinde yaşanan kriz ve karşılıklı hatalarla saçma sapan bir ayrılık yaşandı. olan ise galatasaray'a oldu. hala kalkıp bu olayı tamamen terim'e yıkarak, ünal aysal ve o dönem ki mevcut yönetimi pürü pakmış gibi göstermek ya olayı bilmemektir, ya da açıkça taraf olmaktır.
halbuki söylediği gayet açık, kimse sneijder neden geldi demiyor. orada anlattığı tek şey istedikleri 3 futbolcudan biriyle çok rahat anlaşabilecek iken ısrarla sneijder'in transfer edilmesi durumu. senin istediğin ve alınabilecek başka adamlar var iken, sırf marka sevdasıyla bir isimin transfer edilmesini terim gibi teknik direktörler sindiremez. akabinde basına sızan "gerekirse sneijder'i oynatacak teknik direktörü de transfer ederiz." tarzı açıklamalar. teknik direktörüne "eleman" sıfatı takılması vs ortalık iyice kulüp içinde güç savaşına dönmüştü. yönetim kadrosunda terim'i destekleyen adamları elemesi de cabası. ayrıca hasan şaş bence de bu konuda haklı. sneijder harika bir futbolcu elbette ama sneijder gibi bir adamı alıyorsan, ali ece'nin de dediği gibi bu adamı oyunun merkezine koyarak, diğer transferleri de bu adama göre yapacaksın. bu o dönemler eldeki mevcut kadroyu tamamen dağıtmak anlamını taşıyordu. zaten borç içinde olan bir kulübün tamamen yepyeni bir yapılanmaya gitmesi ise kolay değil. sonuç olarak bugün sneijder, geldiği gün ki umutlarımızın ve beklentilerimizin çoğunu karşılayamadı. nedeni sneijder'in suçlu olması değil, sneijder'in yanlış adamlarla bir arada oynaması.
sonuç olarak iki kişinin ego savaşında kaybeden galatasaray oldu. burada fatih terim'i tek başına suçlamak, objektif bir bakış açısı değildir. özellikle mancini'nin menajerinin galatasaray ile ilk olarak terim görevdeyken görüştüklerinden bahsetmesi, aysal'ın ve çevresindeki güruhunda terim'in ipini çoktan çektiğinin göstergesi. keza ünal aysal'ın, demirören'e "2-3 hafta önce söyleseydiniz hocamızı size tamamen verirdik" minvalinde açıklamaları, neden özellikle bu sözlükte göz ardı ediliyor cidden merak ediyorum.
terim ve aysal'ın uzun zamandır iletişim kopukluğu yaşadıklarını ve birebir hiç görüşemediklerini, galatasaray'a yakın birçok isim dile getirmişti. akabinde yaşanan kriz ve karşılıklı hatalarla saçma sapan bir ayrılık yaşandı. olan ise galatasaray'a oldu. hala kalkıp bu olayı tamamen terim'e yıkarak, ünal aysal ve o dönem ki mevcut yönetimi pürü pakmış gibi göstermek ya olayı bilmemektir, ya da açıkça taraf olmaktır.
