1175
efsaneleştirilen eski galatasaray teknik direktörü. gerçekten de üst düzeydir. ancak genç nesil galatasaray taraftarının sandığından çok farklı özellikleri vardır.
örneğin disiplinden başlayalım. asla bir kalli değildir. uzlaşmacı ve idareci bir kimliği vardır. mesela sergen'e göre idman tarihi ve saati belirlediği zamanlar olmuştur. türkiye gibi profesyonel olmayan ve art niyetli futbolcuların koşturduğu bir ligde, özellikle de galatasaray'da bana göre abdürrahim albayrak gibi hiç sevmediğim tarz bir adama ihtiyacı vardır. ya da beğenmediğini sil takımdan diyebilecek aslan gibi bir yönetime.
saldırgan futbol oynatmaz. oyun tarzı pasif ve sonuca yöneliktir. rakibi çok iyi etüd eder. mutlaka taktiğini rakibin eksiklerini gözeterek belirler. takımı az gol atmaz ancak az gol yer. yine de heyecanlı, baskılı, bol pozisyonlu bir futbol oynatmaz. bruma, yasin, rodriguez gibi adamları çok iyi kullanır. ancak elden çıkardığımız podolski'ye hayatının futbolunu oynatacak bir sitili vardır.
orta saha kurgusu değişiktir. bir bakmışsın olmayacak adamı prens yapmış. sen de ceyhun gülselam, ben diyim selçuk inan... ama bir şekilde işler sistemi. en becerikli olduğu nokta eksikleri olan oyuncuları birbirinin eksiklerini kapatacak şekilde kullanabilmesidir. olmayacak adamdan olmayacak mevkide verim alır. atıyorum semih'den taş gibi bir sağ bek çıkarabilir... koray'dan mükemmel bir defansif orta saha yaratabilir. bu işleri çok iyi becerir.
son dönemlerde yakından tanıdığımız teknik adamlar içerisinde en çok mancini'ye benzer. ancak lucescu eşittir başarı, eşittir şampiyonluk dememek lazım. hele bu federasyon ve hakemlerle. her şeyi geçtim okan, suat, emre, popescu, hagi, jardel, arif, hasan şaş gibi oyuncuları barındıran galatasaray'ı ilk sezonunda şampiyon yapamamıştır.
dolayısıyla yaşını da düşünürsek aşağı yukarı kalan 3 senelik bir kariyeri var. o 3 seneyi galatasaray'da tamamlamasına izin vermeyeceksen lucescu'yu istemek de, getirmek de saçmalık. her sene üzerine koyarak faydalı olabilecek bir teknik direktördür.
örneğin disiplinden başlayalım. asla bir kalli değildir. uzlaşmacı ve idareci bir kimliği vardır. mesela sergen'e göre idman tarihi ve saati belirlediği zamanlar olmuştur. türkiye gibi profesyonel olmayan ve art niyetli futbolcuların koşturduğu bir ligde, özellikle de galatasaray'da bana göre abdürrahim albayrak gibi hiç sevmediğim tarz bir adama ihtiyacı vardır. ya da beğenmediğini sil takımdan diyebilecek aslan gibi bir yönetime.
saldırgan futbol oynatmaz. oyun tarzı pasif ve sonuca yöneliktir. rakibi çok iyi etüd eder. mutlaka taktiğini rakibin eksiklerini gözeterek belirler. takımı az gol atmaz ancak az gol yer. yine de heyecanlı, baskılı, bol pozisyonlu bir futbol oynatmaz. bruma, yasin, rodriguez gibi adamları çok iyi kullanır. ancak elden çıkardığımız podolski'ye hayatının futbolunu oynatacak bir sitili vardır.
orta saha kurgusu değişiktir. bir bakmışsın olmayacak adamı prens yapmış. sen de ceyhun gülselam, ben diyim selçuk inan... ama bir şekilde işler sistemi. en becerikli olduğu nokta eksikleri olan oyuncuları birbirinin eksiklerini kapatacak şekilde kullanabilmesidir. olmayacak adamdan olmayacak mevkide verim alır. atıyorum semih'den taş gibi bir sağ bek çıkarabilir... koray'dan mükemmel bir defansif orta saha yaratabilir. bu işleri çok iyi becerir.
son dönemlerde yakından tanıdığımız teknik adamlar içerisinde en çok mancini'ye benzer. ancak lucescu eşittir başarı, eşittir şampiyonluk dememek lazım. hele bu federasyon ve hakemlerle. her şeyi geçtim okan, suat, emre, popescu, hagi, jardel, arif, hasan şaş gibi oyuncuları barındıran galatasaray'ı ilk sezonunda şampiyon yapamamıştır.
dolayısıyla yaşını da düşünürsek aşağı yukarı kalan 3 senelik bir kariyeri var. o 3 seneyi galatasaray'da tamamlamasına izin vermeyeceksen lucescu'yu istemek de, getirmek de saçmalık. her sene üzerine koyarak faydalı olabilecek bir teknik direktördür.