3169
en büyük sorununun, galatasaray futbol takımı oyuncularının, gruplaşma, sorun çıkarma eğilimi olduğunu düşünüyorum. takımdaki "ağır topların" etkinliğini kıramayıp, idare etme tutumu kendisini zora sokuyor.
bu oyuncu topluluğu 2011 yılından itibaren kurulmaya başlandığında; başarıya aç, kendilerini kanıtlama çabası olan bir gruptu. isimlerinin galatasaray adıyla var olduklarını biliyorlardı. çok başarılı oldular. çok kupa kazandılar ve galatasaray futbol takımının kendileriyle var olduklarına inanmaya başladılar. bu döngü her yerde aynıdır. burada futbolcuları suçlamak gibi bir niyetim yok. ancak, sirkülasyon/dönüşüm doğru yapılamadı. bunun da ana sebebi istikrarsız yönetimlerdir.
riekerink bey, böyle bir ortama geldi. üstelik çok büyük bir otoriteyle değil. saygıdeğer bir yönetim grubuyla da değil. dolayısıyla kendisinin "idare etme" politikasını anlayabiliyorum. kendisi alt yapıdan sorumlu antrenörken, bu takımı şampiyonlar ligi çeyrek finali oynatmış bir kadro vardı karşısında. mourinho'nun chelsea'ye ilk gelişi gibi; "sizler büyük futbolcular olabilirsiniz ama alın size şampiyonlar ligi kupası. hanginizde var?" diye posta koyarak otorite kurabilecek bir kozu yok maalesef.
aldığı her kararın teyide ihtiyaç duyduğunu kendisi de biliyor. bu iklimde, arkasında durabilecek potansiyelde bir yönetim kadrosu olmadığını da biliyor. medyanın saygı duymadığını da...
tek güvenebileceği şey, güvenmek zorunda olduğu şey takımın papazları... inisiyatifi tamamen oyuncu grubuna bırakmış durumda. işin mental yönünü bu şekilde idare edebilirse, teknik meselelere yönelmek istiyor aslında. ancak çok temel bir kural var;
büyük takım hocalığı, yıldız oyuncu yönetebilme meziyetidir.
riekerink'i hamzaoğlu'ndan ayıran bir nokta var. hamzaoğlu, kendini takımın papazlarına emanet etti. onları "idare etti". evet bu ilk geldiğinde başarı getirdi ancak tıkandı ve bitti. riekerink de mental yönetim konusunda benzer bir yolu izliyor. ancak fark olarak; taktik/teknik olarak da takıma bir sistem kurmaya çalışıyor.
türkiye'nin futbol iklimi buna müsaade eder mi, emin değilim. güçlü, otoriter bir yapınız olmadan, demokratik yollarla çözüm yaklaşımları pek işe yarayan bir materyal değil bizde. o halde yapılması gereken takım içi sirkülasyondur. bu dönüşümü yavaş yavaş da yapmaya çalışan bir adam riekerink. kolay olmuyor elbette, sancılı epey. muhtemelen de başaramadan gidecek. ama galatasaray'ın buna ihtiyacı var. futbol takımının değişimine, şiddetle ihtiyacımız var.
bu oyuncu topluluğu 2011 yılından itibaren kurulmaya başlandığında; başarıya aç, kendilerini kanıtlama çabası olan bir gruptu. isimlerinin galatasaray adıyla var olduklarını biliyorlardı. çok başarılı oldular. çok kupa kazandılar ve galatasaray futbol takımının kendileriyle var olduklarına inanmaya başladılar. bu döngü her yerde aynıdır. burada futbolcuları suçlamak gibi bir niyetim yok. ancak, sirkülasyon/dönüşüm doğru yapılamadı. bunun da ana sebebi istikrarsız yönetimlerdir.
riekerink bey, böyle bir ortama geldi. üstelik çok büyük bir otoriteyle değil. saygıdeğer bir yönetim grubuyla da değil. dolayısıyla kendisinin "idare etme" politikasını anlayabiliyorum. kendisi alt yapıdan sorumlu antrenörken, bu takımı şampiyonlar ligi çeyrek finali oynatmış bir kadro vardı karşısında. mourinho'nun chelsea'ye ilk gelişi gibi; "sizler büyük futbolcular olabilirsiniz ama alın size şampiyonlar ligi kupası. hanginizde var?" diye posta koyarak otorite kurabilecek bir kozu yok maalesef.
aldığı her kararın teyide ihtiyaç duyduğunu kendisi de biliyor. bu iklimde, arkasında durabilecek potansiyelde bir yönetim kadrosu olmadığını da biliyor. medyanın saygı duymadığını da...
tek güvenebileceği şey, güvenmek zorunda olduğu şey takımın papazları... inisiyatifi tamamen oyuncu grubuna bırakmış durumda. işin mental yönünü bu şekilde idare edebilirse, teknik meselelere yönelmek istiyor aslında. ancak çok temel bir kural var;
büyük takım hocalığı, yıldız oyuncu yönetebilme meziyetidir.
riekerink'i hamzaoğlu'ndan ayıran bir nokta var. hamzaoğlu, kendini takımın papazlarına emanet etti. onları "idare etti". evet bu ilk geldiğinde başarı getirdi ancak tıkandı ve bitti. riekerink de mental yönetim konusunda benzer bir yolu izliyor. ancak fark olarak; taktik/teknik olarak da takıma bir sistem kurmaya çalışıyor.
türkiye'nin futbol iklimi buna müsaade eder mi, emin değilim. güçlü, otoriter bir yapınız olmadan, demokratik yollarla çözüm yaklaşımları pek işe yarayan bir materyal değil bizde. o halde yapılması gereken takım içi sirkülasyondur. bu dönüşümü yavaş yavaş da yapmaya çalışan bir adam riekerink. kolay olmuyor elbette, sancılı epey. muhtemelen de başaramadan gidecek. ama galatasaray'ın buna ihtiyacı var. futbol takımının değişimine, şiddetle ihtiyacımız var.