16119
galatasaray bir orta saha takımıdır. bu hep böyle olmuştur. olmaya devam edecektir. ne zaman ki orta sahası güçlü bir takım kurabildiyse, başarılı olmuştur. günümüz futbolunda ve aslında futbolun damarlarına işlediği üzere takımdaki omurga dediğimiz iki kale arasındaki çekilen mevkileri de, ne zaman güçlü tutsa başarılı olmuştur.
yani güçlü orta sahalı, güçlü bir omurga... galatasaray yeniden yapılanacaksa bunun için uğraşmalı. derwall ile yaptığımız veya fatih terim ile yollarımız üçüncü kere kesiştiğinde yaptığımız buydu.
biz efsane hücum hattına sahip galatasaraylar çok gördük. gelene beş, gidene on atacaktık güya. ama nafile. şimdilerde efsane olan bam üçlüsünün önündeki hücum hattını hatırlayınız. gerçekten, ne kadar geriye gitmek istiyorsanız o kadar geriye gidin. hatrınıza getirmeye çalışın. güçlü bir kaleci, güçlü stoper ikilisi, güçlü orta saha, güçlü beyin, güçlü forvet. bunu yakaladığımız zamanları ve bunun bozulmaya ve dağılmaya başlamasından sonra bunun ekmeğini yemeye devam ettiğimiz zamanları bir tahayyül edin.
şimdiye gelirsek, temeli sağlam bir omurgamız olduğu doğru. çünkü temelde muslera gibi bir kaleci var. üstündeki, kendisine yük olan stoper katını dengede tutmaya çalışıyor. ve omurganın en önemli kısmı orta saha kusurlu, içindeki cerahat akıtılıp yenilenmesi sağlanmak yerine, sürekli yamanmakta. ama nereye kadar. baş, yani beyin öyle fevkalade bir organ ki, isterse acıyı yok sayıyor. sen de iş var, sen daha ölmedin çalışırsın, kanadın kırık değil uçabilirsin, el kolun sağlam tutabilirsin diyebiliyor. ama bir kere denklemden çıkmayagörsün. hemen her şey darmadağın olmuyor mu? biz bunu defalarca yaşadık ve yaşamaya devam ediyoruz. bakalım daha ne kadar daha böyle devam edebileceğiz, nefes alıp yarışta tutunabileceğiz, merak konusu.
pembe rüyalara dalmaya gerek yok. yine beyin öyle bir yaratılıştır ki, arada toz pembe halüsinasyon da gördürür. bu takım şu haliyle, sallanmaya, dengesiz olmaya, "hangisi gerçek, hangisi hayal?" ikileminde şizofrenik takılmaya mahkum.
pekala reçetesi de malum. sorun: tedavi edicilerde, ki onlar, sahte semptonlara kapılıp bir hayali mi yamayacaklar, yoksa gerçeğin ardına düşüp neşter mi vuracaklar?
hadi hayırlısı.
yani güçlü orta sahalı, güçlü bir omurga... galatasaray yeniden yapılanacaksa bunun için uğraşmalı. derwall ile yaptığımız veya fatih terim ile yollarımız üçüncü kere kesiştiğinde yaptığımız buydu.
biz efsane hücum hattına sahip galatasaraylar çok gördük. gelene beş, gidene on atacaktık güya. ama nafile. şimdilerde efsane olan bam üçlüsünün önündeki hücum hattını hatırlayınız. gerçekten, ne kadar geriye gitmek istiyorsanız o kadar geriye gidin. hatrınıza getirmeye çalışın. güçlü bir kaleci, güçlü stoper ikilisi, güçlü orta saha, güçlü beyin, güçlü forvet. bunu yakaladığımız zamanları ve bunun bozulmaya ve dağılmaya başlamasından sonra bunun ekmeğini yemeye devam ettiğimiz zamanları bir tahayyül edin.
şimdiye gelirsek, temeli sağlam bir omurgamız olduğu doğru. çünkü temelde muslera gibi bir kaleci var. üstündeki, kendisine yük olan stoper katını dengede tutmaya çalışıyor. ve omurganın en önemli kısmı orta saha kusurlu, içindeki cerahat akıtılıp yenilenmesi sağlanmak yerine, sürekli yamanmakta. ama nereye kadar. baş, yani beyin öyle fevkalade bir organ ki, isterse acıyı yok sayıyor. sen de iş var, sen daha ölmedin çalışırsın, kanadın kırık değil uçabilirsin, el kolun sağlam tutabilirsin diyebiliyor. ama bir kere denklemden çıkmayagörsün. hemen her şey darmadağın olmuyor mu? biz bunu defalarca yaşadık ve yaşamaya devam ediyoruz. bakalım daha ne kadar daha böyle devam edebileceğiz, nefes alıp yarışta tutunabileceğiz, merak konusu.
pembe rüyalara dalmaya gerek yok. yine beyin öyle bir yaratılıştır ki, arada toz pembe halüsinasyon da gördürür. bu takım şu haliyle, sallanmaya, dengesiz olmaya, "hangisi gerçek, hangisi hayal?" ikileminde şizofrenik takılmaya mahkum.
pekala reçetesi de malum. sorun: tedavi edicilerde, ki onlar, sahte semptonlara kapılıp bir hayali mi yamayacaklar, yoksa gerçeğin ardına düşüp neşter mi vuracaklar?
hadi hayırlısı.