12022
geri gelmesini isteyenler fatih terim in galatasarayı kendine bağımlı ettiğini anlayamıyorlar galiba. ünal aysal fatih terim çatışmasındaki ana mesele de buydu zaten; fatih terim galatasarayı kendisine tabii bir kurum olarak görüyordu, zamanın başkanı ünal aysal "hadi ordan" dedi. kendisi başkan olduğu halde galatasaray camiası ne dediyse onu yaptı, gitmesini istediler, gitti. fatih terim halen galatasaray kendi tapulu malıymış gibi konuşuyor.
takımımızın başına ilk geçtiğinde sene 1995'miş. aramızda bu zamanda doğmamış olanlar vardır ama ben biraz daha eskiyim ve hatırlıyorum, fatih terimsiz bir zamanımız da oldu. hatta ben fatih terim'in futbolculuğunu da hatırlamayan şanslı tayfadanım, eğer saha içinde yaptıklarını çocuk kalbimle görsem allah korusun galatasarayı tutmayabilirdim. benim çocukluğumun galatasarayı, tanjuyla avrupa çapında forveti, prekaziyle moda ikonu bir futbolcusu, uğur tütüneker ile ilk almancı/ayarsız/tuhaf pırpır forveti, koseckiyle türkiye üstü yabancı transferi, semih ve ismaili vs. zaten harika bir takımdı. kalli ilk kez geldiğinde gerçek bir değişiklik olmuştu, alt yapı haberlerini duyar olmuştuk, gerçek bir disiplin vardı. yani demem o ki galatasaray zaten büyük kulüp koca camiaydı. 500 yıllık kurum bir adamın ağzına bakamazdı; ünal aysal bunu yapmak istedi, terim ise her zamanki gibi (en iyi yaptığı iştir) kendini arzu nesnesi haline getirdi, kaçarak başarıya taş koydu. ne olurdu "evet ben galatasarayın elemanıyım" deyip çalışmaya devam etse? yapamazdı çünkü avcuna aldığı galatasaray camiası ellerinden kayıp gidiyordu. vebali günahı boynuna, kadrodaki yerli oyuncuların terim gittikten sonraki isteksizliğini bile buna bağlıyorum ben. (selçuk terim zamanında galatasaray formasını çıkarmaya cesaret edemezdi evet ama zaten çıkarma gereği de duymazdı)
nitekim "ihanete uğradım" diye mızıkladığı da budur işte. arda zaten o gelir gelmez takımı satarak terim'e karşı güç kazanmıştı, hiç bir zaman terim'in biat listesine girmedi. sırf uzuna yakın olduğu için yemedi yani arda terim'i, zaten hiç boyunduruğuna girmediği için yedi. bu sırada terim'in çok güvendiği selçuk, burak gibi has adamları da terim'i sattı; böylece çaresiz terim yuvası sandığı yere dönmeye niyetlendi.
beraber bir hayal kuralım, gözlerinizi kapatıp düşünün. geçen haftaki bursa maçı veya fark etmez bu haftaki kasımpaşa maçı. terim'i maçı izlerken düşünün. galatasaray taraftarı gibi (çünkü öyle olduğunu söylüyor) hop oturup hop kalkıyor mudur? takım geri dönüp de galebe çalınca başında riekerink'in olduğu takıma "helal be" diye bağırıyor mudur? üzülüyor mudur kaybedilen fenerbahçe maçının ardından galatasaray yenildi diye? seviniyor mudur düşe kalka da olsa 2 haftadır takım kazandığı için?
elinizi vicdanınıza koyup söyleyin. yukarda saydıklarımı yapıyor mudur yoksa bir kenarda sırası gelsin de hamlesini yapsın diye bekliyor mudur? buna göre terim'i mideniz kaldırıyor mu, kararınızı verirsiniz.
takımımızın başına ilk geçtiğinde sene 1995'miş. aramızda bu zamanda doğmamış olanlar vardır ama ben biraz daha eskiyim ve hatırlıyorum, fatih terimsiz bir zamanımız da oldu. hatta ben fatih terim'in futbolculuğunu da hatırlamayan şanslı tayfadanım, eğer saha içinde yaptıklarını çocuk kalbimle görsem allah korusun galatasarayı tutmayabilirdim. benim çocukluğumun galatasarayı, tanjuyla avrupa çapında forveti, prekaziyle moda ikonu bir futbolcusu, uğur tütüneker ile ilk almancı/ayarsız/tuhaf pırpır forveti, koseckiyle türkiye üstü yabancı transferi, semih ve ismaili vs. zaten harika bir takımdı. kalli ilk kez geldiğinde gerçek bir değişiklik olmuştu, alt yapı haberlerini duyar olmuştuk, gerçek bir disiplin vardı. yani demem o ki galatasaray zaten büyük kulüp koca camiaydı. 500 yıllık kurum bir adamın ağzına bakamazdı; ünal aysal bunu yapmak istedi, terim ise her zamanki gibi (en iyi yaptığı iştir) kendini arzu nesnesi haline getirdi, kaçarak başarıya taş koydu. ne olurdu "evet ben galatasarayın elemanıyım" deyip çalışmaya devam etse? yapamazdı çünkü avcuna aldığı galatasaray camiası ellerinden kayıp gidiyordu. vebali günahı boynuna, kadrodaki yerli oyuncuların terim gittikten sonraki isteksizliğini bile buna bağlıyorum ben. (selçuk terim zamanında galatasaray formasını çıkarmaya cesaret edemezdi evet ama zaten çıkarma gereği de duymazdı)
nitekim "ihanete uğradım" diye mızıkladığı da budur işte. arda zaten o gelir gelmez takımı satarak terim'e karşı güç kazanmıştı, hiç bir zaman terim'in biat listesine girmedi. sırf uzuna yakın olduğu için yemedi yani arda terim'i, zaten hiç boyunduruğuna girmediği için yedi. bu sırada terim'in çok güvendiği selçuk, burak gibi has adamları da terim'i sattı; böylece çaresiz terim yuvası sandığı yere dönmeye niyetlendi.
beraber bir hayal kuralım, gözlerinizi kapatıp düşünün. geçen haftaki bursa maçı veya fark etmez bu haftaki kasımpaşa maçı. terim'i maçı izlerken düşünün. galatasaray taraftarı gibi (çünkü öyle olduğunu söylüyor) hop oturup hop kalkıyor mudur? takım geri dönüp de galebe çalınca başında riekerink'in olduğu takıma "helal be" diye bağırıyor mudur? üzülüyor mudur kaybedilen fenerbahçe maçının ardından galatasaray yenildi diye? seviniyor mudur düşe kalka da olsa 2 haftadır takım kazandığı için?
elinizi vicdanınıza koyup söyleyin. yukarda saydıklarımı yapıyor mudur yoksa bir kenarda sırası gelsin de hamlesini yapsın diye bekliyor mudur? buna göre terim'i mideniz kaldırıyor mu, kararınızı verirsiniz.