resim
Fatih Terim
Görev:Teknik Direktör
Takım:-
Yaş:71
Uyruk:Türkiye
  • 12004
    20. çaylak entry'imi özellikle senin için yazmak istedim hocam.

    sen benim gözümde öyle bir sembolsün ki bu kulüp için, senin yaşattıklarını kimse yaşatamadı bizlere.

    1996 yılında bu kulübün kapısından teknik direktör olarak girdiğinde, hepimizin sana inancı vardı elbet. milli takımda başardıkların göz ardı edilecek gibi değildi. ancak yine de bu denli çığır açabileceğin öngörülemez bir durumdu. sen ve arkadaşların 4 yıl boyunca tırnaklarınızla kazıyarak bir ekol yarattınız. yarattığınız takımın ve ortaya koyduğunuz futbolun rüzgarı o kadar kuvvetliydi ki, rakipler ve onların taraftarları üzerindeki yıkıcı etkileri hala devam ediyor. sırf bu yüzden galatasaray'dan ölesiye nefret eden adamlar tanıyorum. hatta öyle ki istanbul anadolu yakasında civciviyle ünlü bir semt takımının kendi sahalarında bize kaybetmemeleriyle övünür olmalarını sağladın. o ünlü 17 mayıs gecesinde, popescu kendinden geçmiş halde taraftarlara koşarken, sen de bir köşede yere çökerek başını ellerinin arasına alıp, ağlamaklı olduğunda benim gibi milyonlarca taraftar da sevinçten gözyaşı döküyordu. kahramandın, idoldün, yeni doğan milyonlarca çocuğun galatasaraylı olmalarının en büyük sebeplerinden biriydin.

    sonra ne mi oldu? biz nasıl sevineceğimize karar verememişken, artık şampiyonlar ligini ne zaman kazanabileceğimizi hesaplamaya çalışırken, rakiplerimizin artık galatasaray'ı durdurmak gibi bir ümitleri kalmamışken, bir 31 mayıs günü yaptığın basın toplantısıyla benden bu kadar dedin. 31 mayıs benim doğum günüm hocam. hayatımda geçirdiğim en berbat dogum gününü yaşattın bana. düşünsene; ne kadar sıkıntılı günler geçirirsen geçir, gönül verdiğin renklerin sahalarda fırtına gibi esmesini sağlayan kahraman, sana benden bu kadar diyor. inanamadım, inanmak da istemedim. ancak gerçekten de çektin gittin be hocam. hem de daha kazanılacak bir çok kupa, mutluluktan ağlanacak bir çok an olmasına karşın. hem de türkiye'de sana tapan milyonlarca galatasaraylı, gitme diye gözünün içine bakarken. arkana bile bakmadın.

    kolay olmadı kabullenmesi, senin yerine gelen o güzel insana, lucescu'ya bile bu taraftar çok zor alıştı. oysa ki gelir gelmez uefa süper kupasi'nı almıştı. bize böyle bir kazik atıp gitmiş olmana rağmen, gözümüz hep senin oynattığın hücum futbolunu, gönlümüz de saha kenarındaki fatih hoca'yı arıyordu. ancak yarattığın yıkım sadece duygusal değilmiş, onu da öğrendik. kulüp maddi olarak çok zor durumdaymış. o seninle başarıdan başarıya koşan güzel insanlar, o güzel atlarına binip gittiler birer birer. çok değil 2 sene önce, dünyada kimsenin bileğimizi bükemeyeceğini düşünen bizler, bu duruma nasıl geldiğimizi düşüneduralım; lucescu, adını daha önce hiç duymadığımız oyuncularla galatasaray'ın tükendiğini düşünen insanlara karşı dimdik durdu. 2002 senesinin serin bir nisan gününde, ceketinin içine giymis oldugu kırmızı t-shirtün üzerine işli sarı renkli 3 yıldızla bizim gönlümüze taht kurdu.

    hatırla hocam. 2. kez bu takımın başına nasıl geldiğini hatırla. yoktan var ettigi takımıyla 3 yıldızı göğsümüze takan lucescu'nun, boynu bükük ali sami yen'den ayrılışını hatırla. bu taraftar senden başka kimseyi sevmemeliydi değil mi hocam? ama sana o kadar sevdalıydı ki bu taraftar, git denilince tek bir kelime etmeden giden kalbi kırık lucescu için bile tepki koyamamıştı. kolay mı, fatih terim dönüyordu. fatih terim dönecek, 2 sene önce bıraktığı yerden devam edecek, galatasaray'ı biraz geç de olsa şampiyonlar ligi şampiyonu yapacaktı. yapamadın hocam. sevdalı olduğumuz adam tarafından terk edilmiştik, geri döneceğini duyunca sevinçten kudurmuştuk, ama her ilişki gibi bağ bir kere kopunca ikincisinde olmuyormuş hocam. üstüne üstlük bu seferinde bize öyle büyük zararlar verdin ki; bugün riva'yı ve florya'yı, bakkal bile işletemeyecek bir adama devlete peşkeş çekmesi için teslim ettiler. eğer iki sene önce dünyanın uzaydan görülen 4-5 şeyinden biri olan egon yüzünden bizi terk edip gitmeseydin, birçok saçma sapan futbolcuya bu kadar parayı saçmak zorunda kalmayacaktık. ya da sırf lucescu'ya sevdalanmamızı görüp, kiskançlığından geri dönmeseydin, şimdi shaktar gibi ekol sahibi bir takım olacaktık. izin vermedin hocam. her zaman olduğu gibi, yine sadece ve sadece kendini düşündün . denedin, baktın, olmuyor dedin, aldın ceketini yine gittin. arkana bile bakmadın yine. mücadele bile vermedin.

    sonra ne mi oldu? yarattığın yıkım bir kaç sezon sürdü. mesela 100. yılımızda şampiyon olamadık hocam. gerçi bu durum senin için ne kadar önemliydi, bilmiyorum. maddi olarak yarattığın yıkım ise katlanarak devam etti. düşün ki hocam, yarattığın acıları hafifletmek için dr. emmett brown'ın dolorean'ına bindirip 1993 yılından kalli'yi bile getirdik. arada yüzümüzü güldüren kısa süreli ilişkilerimiz de olmadı değil, eric gerets gibi. hiçbiri uzun süreli olamadı. gel zaman git zaman başkanlarımızdan biri barça'yı barça yapan çikolata renkli futbol sanatçısı rijkaard'ı getirince bu sefer tamam dedik. ama herşey daha da beter oldu. 2000 yılında kaçacak delik arayan fenerliler, "kümede kal" diye tezahurat yaptılar bize. kırgındık, umutsuzduk, yorulmuştuk.

    iste tam da o zaman çıktın geldin hocam. çok kırgındık, çok kızgındık sana. ama çok da özlemiştik. sonuçta öyle böyle bir sevda değildi aramızdaki. sen de bu gelişinde bizi özlemiştin belli. ilk gelişindeki gibi güzel insanlar vardı bu kez etrafında. mesafeli yaklaştık birbirimize bu sefer. bir hayal kırıklığı daha kaldırabilecek durumda değildik. bir takım kuşlar, bir takım illegal olaylarla iştigal olduklarından; tüyleri başkaları tarafından yolunuyordu, bu da bizim ekmeğimize yağ sürdü ne yalan söyleyeyim. ama sen çok hırslıydın hocam. 1996 yılında galatasaray'ın başına gelen genç fatih terim gibi hırslıydın. 8. olmuş takımı yeniden kaldırdın ayağa. öyle hırsla, öyle mağlubiyeti kabullenmeden oynuyordu ki takım, aramızdaki buzlar günden güne eriyordu. öyle ki 2012 yılının bir mart aksamı, floryada yeniden ilan-i ask etti taraftar sana. ama bu ilişkiden o kadar çok korkuyordu ki bazıları, şampiyon olmana ragmen saymadılar hocam. play-off dediler, ver o puan farkının yarısını dediler. sen dimdik durdun. bizim sevdalı olduğumuz fatih terim geri dönmüştü, hem de ne dönüş. kadıköy'ün kuşları evlerindeki feneri kapattılar, git baska yerde kaldır o kupayı dediler. ünal baskan ile sen kabul etmedin. karanlıkta da olsa kaldırdın o kupayı . bir korku kapladı yine kuşların içlerini. dönmüştün hocam, bütün psikolojik üstünlüğü tarafımıza çevirerek. sayende tekrar duyduk zadok the priest'ı. biz daha uzun bir süreçte gerçekleşir derken, önce 2. tura kaldık, sonra da çeyrek finale. her ne kadar elensekte, mou'nun ve real'li oyuncuların yüzündeki korkuyu gördük.
    is bu süreç böyle giderken, biz sevdalımıza kavuştuğumuz için mutlu, şampiyonluk üzerine şampiyonluk yaşadığımız için gururlu ve şampiyonlar ligi şampiyonluğu görür müyüz diyecek kadar da umutluyken; sen, yine seni sevenleri arkasından vurdun baba. seni sevenleri bırakıp, ceketini alıp, yine döndün arkanı gittin. hem de bizim şampiyonluğumuzu saymayan, seni haftalarca tribüne mahkum eden tüpçünün, tüp dükkanının başında durmaya gittin. yeniden inşa ettiğin bütün herşeyi yerle bir edip gittin. arkana bile bakmadın yine.

    yine arkanda bir yıkım bıraktın hocam. yine kalp kırıklıkları, yine toparlanması gereken bir galatasaray. simdi bu takım yeniden ayağa kalkmak için uğrasırken, jor her sallandığında, senin adın fısıldanıyor hocam.

    n'olur artık dönme hocam. ali sami yen'i imparator diye inleten su taraftarı birazcık da olsa sevdiysen dönme. artık galatasaray'a bir yararın olmaz. yine ilk firsatta kaçıp gideceğin için, bu taraftar bir hayal kırıklığını daha kaldıramaz.
App Store'dan indirin Google Play'den alın