15226
2017 yılında ülkede verilecek her kupa için en kuvvetli adaydır an itibarıyla. beni böyle düşündürten nedenleri anlatmaya çalışayım.
öncelikle rakiplerimiz geride bıraktığımız sezondan kalan problemlerini çözemedikleri gibi kendilerine yeni problemler yaratarak elimizi güçlendirdi. beşiktaş ile başlayalım;
son şampiyon olarak lige nasıl başlanılmaz ise öyle başlamış durumdalar. fikret orman bu yıla dek hemen her şeyi fena idare etmedi kulüpte. sonucunda da somut olarak bir başarı kazanıldı ama zihnen bir büyümenin olmadığını çok rahat anlayabiliyoruz bugün. fikret orman'ın kapasitesinin sınırı buymuş. yoksa yeni stadyumda şampiyonlar ligi müziğini duyan bir kulak ocak ayında gomez'i alır, sosa'ya zam yapar ve tüm dünyada kaleci arardı. ayrıyetten bugün uğur karakullukçu'nun twitlerinden anladığımız kadarıyla transferin sonunda kadroya kattıkları atınç ve caner'in transferleri doğrudan şampiyonlar ligindeki yerli ve akademiden çıkmış oyuncu kotasıyla ilintili. sahanın içine inelim. kaleyi transit geçip* hemen savunmaya gelelim. stoperde vasat üstü diyebileceğimiz yalnız marcelo var. rhodolfo'nun o fizikle harika bir dönüş yapacağını düşünmüyorum yine de eldekilerle kıyaslanınca marcelo'ya partner olacaktır. adriano transfer döneminde yapılan en doğru iş oldu, ligimizde fark yaratacaktır. savunmanın sağ tarafı için aynı şeyleri söyleyemem, gökhan'ın şu sözleşmesinin bizim umut'a yaptığımızdan farkı yok. beck'ten fazla ne vereceğini ben düşündüm bulamadım, beşiktaş hiç düşünmemiş anlaşılan. orta alanda atiba-inler rotasyonu güvenilir. oğuzhan gayet iyiydi geçtiğimiz sezon gomez ve sosa ile. bu sezon o iletişimi kurabileceği pek alternatif gözükmüyor ve hissiyatıma göre bu sezon sosa'cılık oynamayı kafaya koymuş gibi. sonucunda beşiktaş da kendi de kaybeder. tolgay'ın yetenekleri aşikar ama üretken ve güvenilir oyuncu tipi değil. 33. yaşını kutlayacak q7'nin yeri garanti iken olası kötü günlerde elini ne kadar taşın altına sokacağı büyük soru işareti. aboubakar ve talisca ile ilgili ahkam kesecek pozisyonda değilim ama yerine geldikleri oyuncuların futbolcu kimliklerinden çok farklı olduklarını anlamak zor değil. portekiz ligindeki iyi oyuncuların hangi bonservislerle nerelere gittiğini biliyoruz ama yine de ligimiz için yeter şartta olabilirler tabi. seviyesi, şampiyonlar liginde hakkıyla sınanmış kaç oyuncusu var diye bakarsak başitaş'a büyüteç yardımıyla q7, adriano ve aboubakar isimlerinden başka bir şey göremiyoruz. evvel zaman içinde bu arenada azıcık sahaya çıkan birkaç oyuncusu daha var ama bahse girerim kendilerine son çıktıkları şampiyonlar ligi maçını sorsak önce biraz düşüneceklerdir. geçen sezon en iyi haliyle avrupa liginde arnavutluk takımı dışında galibiyeti yokken oldukça güç kaybetmiş kadrosuyla bu sezon şampiyonlar liginde kabus yaşaması kaçınılmaz gibi gözüküyor beşiktaş'ın. bu doğal olarak ligi de etkileyecek ve zannımca beşiktaş hayal kırıklığı ile sezonu noktalayacak.
gelelim fenerbahçe'ye;
tüm o çirkin ve manasız hoca, başkan ilişkilerini geçip direk sahaya inelim. "son kale" itandje, karcemarskas, onur kıvrak, volkan babacan kadar rakibi zorlayamayacak birine emanet*. etkisini sürekli kaybetse de fenerbahçe'ye bir oyun ezberi sunan gökhan ve caner artık yok. kjaer, skrtel ve van der wiel uluslararası oyuncular, işi mümkün olduğunca kotarırlar ama takımın geri kalanı tam bir muamma ve keşmekeş. birlikte performans vermesi çok zor bir takım. oyun aklı ve yönlendiricileri kimler olacak takımda büyük bir bilinmeyen. salih konusundaki iyimserlik de yerini yavaş yavaş homurtulara bırakacaktır. 2 senedir seria a'da 10 kere topa dokunmadı bu çocuk nasıl taşısın takımı? kısır bir 4-3-3 ile az gol atıp az yiyen dirençli bir anadolu takımı kıvamında bir sezon öngörüyorum. hastalıklı zat için son sezon olması da artık herkesin hayrına.
sonunda galatasaray;
geçtiğimiz sezon sahada fiziksel hiçbir nosyonda asgari şartları yerine getiremeyen bir takımdık. bu bağlamda her transferimiz doğru. tekrar edeyim bu bağlamda doğru, diğer parametreleri işin içine katarsak de jong, josue ve sigthorsson dışında hepsi tartışılabilir. geçen sezondan farklı olarak bruma, cavanda, de jong, tolga ve eren direk 11'de oynayacaktır. geçen sezonla mukayese edilmeyecek ölçüde bir fizik yeterlilik sağlayacaktır bu arkadaşlarımız bize. hem de bu fizik yeterliliğin farklı alanlarında performans verebilecek potansiyeldeler. cavanda dayanıklı ve güçlü, de jong sert ve dirençli, tolga presçi, eren'in hava hakimiyeti ve ceza sahasında kapladığı alan muazzam, bruma uzun mesafeleri kısa sürede almamızı sağlıyor. rakiplerimize oranla ekseriyeti geçtiğimiz sezonu boş geçirmemiş oyuncuları kadroya dahil etmemiz de bir başka avantaj. aciliyet derecesi en yüksek mesele olan fiziksel kifayet kısmını hallettiğimize göre işin teknik ve karakter kısmına bakalım. riekerink hocanın ilk planı selçuk ve ön libero transferinin üzerine inşa edeceği bruma-wesley-podolski-eren dörtlüsüydü bana kalırsa. diarra'yı alabilseydik bu plan elan işleyebilirdi fakat de jong'un transferi ve tolga'nın performansı hocayı farklı bir plana zorluyor. tabi podolski'nin sakatlanıp sinan'ın olgun olmayan oyunu üzerine de işlemez gözüktü bu plan. tahminimce de jong-selçuk-tolga orta üçlüsünün üzerine wesley-bruma-eren ile gol arayacağız. bu wesley'i mümkün olduğunca rakip yarı alanda tutmak için gayet mantıklı gözüküyor. carole'ün lige başlangıcı da bu plan için hocayı cesaretlendirecektir bana kalırsa. tabi böyle bir hücum hattı için orta alandan skor katkısı gelmek zorunda. sezona başlangıcı iyi olmasa da selçuk'un bunu yapileceğini biliyoruz, tolga'yı izlediğim kadarıyla kesinlikle şut kullanması için telkin edilmeli çünkü kendine şut için alan ve zaman yaratabilecek bir oyuncu. savunma tarafımızı genel kanaatin dışında ligimiz için gayet iyi ve yeterli buluyorum. denayer transfer olsa tabi bir kerte daha yukarı çıkabilirdi fakat de jong'un varlığını denkleme katınca cavanda-chedjou-balta-carole dörtlüsü yeterli bir dörtlüdür. sabri-serdar-semih-linnes yeterli alternatiflerdir. yine geçen sezondan en büyük farklılık kulübemiz olacak. oyuna müdahalede oldukça fazla opsiyonu var riekerink hocanın. muslera-cavanda-chedjou-balta-carole-de jong-selçuk-tolga-wesley-bruma-eren gibi bir 11 varsayalım. kulübe cenk, podolski, sigthorsson, sinan, josue, hamit, semih gibi olacaktır. kör düğümleri açmak, oyunu tutmak, farkı arttırmak vesaire için her türlü hamle çıkar gibi gözüküyor bu kulübeden. işin karakter kısmındaysa muslera, balta, selçuk, podolski ve wesley muadilinde winner oyuncuları bulunan rakibimiz yok. kadronun yaş ortalamasının düşürülüp, taraftarla artık barışması mümkün olmayan oyuncularla yolların ayrılması da takımdaşlığa katkı verecek unsurdur. tabii olarak bu noktada en büyük görev her zaman hocanındır ve riekerink hocanın genel tabiatı, oyuncularla iletişimi, verdiği mesajlar bizi en çok takımdaşlık meselesinde ikna etti diye düşünüyorum. umarım hoca bu çizgiye paralel başka özellikleriyle de bizimle birlikte büyür. 83 puan deyip bitirelim.
öncelikle rakiplerimiz geride bıraktığımız sezondan kalan problemlerini çözemedikleri gibi kendilerine yeni problemler yaratarak elimizi güçlendirdi. beşiktaş ile başlayalım;
son şampiyon olarak lige nasıl başlanılmaz ise öyle başlamış durumdalar. fikret orman bu yıla dek hemen her şeyi fena idare etmedi kulüpte. sonucunda da somut olarak bir başarı kazanıldı ama zihnen bir büyümenin olmadığını çok rahat anlayabiliyoruz bugün. fikret orman'ın kapasitesinin sınırı buymuş. yoksa yeni stadyumda şampiyonlar ligi müziğini duyan bir kulak ocak ayında gomez'i alır, sosa'ya zam yapar ve tüm dünyada kaleci arardı. ayrıyetten bugün uğur karakullukçu'nun twitlerinden anladığımız kadarıyla transferin sonunda kadroya kattıkları atınç ve caner'in transferleri doğrudan şampiyonlar ligindeki yerli ve akademiden çıkmış oyuncu kotasıyla ilintili. sahanın içine inelim. kaleyi transit geçip* hemen savunmaya gelelim. stoperde vasat üstü diyebileceğimiz yalnız marcelo var. rhodolfo'nun o fizikle harika bir dönüş yapacağını düşünmüyorum yine de eldekilerle kıyaslanınca marcelo'ya partner olacaktır. adriano transfer döneminde yapılan en doğru iş oldu, ligimizde fark yaratacaktır. savunmanın sağ tarafı için aynı şeyleri söyleyemem, gökhan'ın şu sözleşmesinin bizim umut'a yaptığımızdan farkı yok. beck'ten fazla ne vereceğini ben düşündüm bulamadım, beşiktaş hiç düşünmemiş anlaşılan. orta alanda atiba-inler rotasyonu güvenilir. oğuzhan gayet iyiydi geçtiğimiz sezon gomez ve sosa ile. bu sezon o iletişimi kurabileceği pek alternatif gözükmüyor ve hissiyatıma göre bu sezon sosa'cılık oynamayı kafaya koymuş gibi. sonucunda beşiktaş da kendi de kaybeder. tolgay'ın yetenekleri aşikar ama üretken ve güvenilir oyuncu tipi değil. 33. yaşını kutlayacak q7'nin yeri garanti iken olası kötü günlerde elini ne kadar taşın altına sokacağı büyük soru işareti. aboubakar ve talisca ile ilgili ahkam kesecek pozisyonda değilim ama yerine geldikleri oyuncuların futbolcu kimliklerinden çok farklı olduklarını anlamak zor değil. portekiz ligindeki iyi oyuncuların hangi bonservislerle nerelere gittiğini biliyoruz ama yine de ligimiz için yeter şartta olabilirler tabi. seviyesi, şampiyonlar liginde hakkıyla sınanmış kaç oyuncusu var diye bakarsak başitaş'a büyüteç yardımıyla q7, adriano ve aboubakar isimlerinden başka bir şey göremiyoruz. evvel zaman içinde bu arenada azıcık sahaya çıkan birkaç oyuncusu daha var ama bahse girerim kendilerine son çıktıkları şampiyonlar ligi maçını sorsak önce biraz düşüneceklerdir. geçen sezon en iyi haliyle avrupa liginde arnavutluk takımı dışında galibiyeti yokken oldukça güç kaybetmiş kadrosuyla bu sezon şampiyonlar liginde kabus yaşaması kaçınılmaz gibi gözüküyor beşiktaş'ın. bu doğal olarak ligi de etkileyecek ve zannımca beşiktaş hayal kırıklığı ile sezonu noktalayacak.
gelelim fenerbahçe'ye;
tüm o çirkin ve manasız hoca, başkan ilişkilerini geçip direk sahaya inelim. "son kale" itandje, karcemarskas, onur kıvrak, volkan babacan kadar rakibi zorlayamayacak birine emanet*. etkisini sürekli kaybetse de fenerbahçe'ye bir oyun ezberi sunan gökhan ve caner artık yok. kjaer, skrtel ve van der wiel uluslararası oyuncular, işi mümkün olduğunca kotarırlar ama takımın geri kalanı tam bir muamma ve keşmekeş. birlikte performans vermesi çok zor bir takım. oyun aklı ve yönlendiricileri kimler olacak takımda büyük bir bilinmeyen. salih konusundaki iyimserlik de yerini yavaş yavaş homurtulara bırakacaktır. 2 senedir seria a'da 10 kere topa dokunmadı bu çocuk nasıl taşısın takımı? kısır bir 4-3-3 ile az gol atıp az yiyen dirençli bir anadolu takımı kıvamında bir sezon öngörüyorum. hastalıklı zat için son sezon olması da artık herkesin hayrına.
sonunda galatasaray;
geçtiğimiz sezon sahada fiziksel hiçbir nosyonda asgari şartları yerine getiremeyen bir takımdık. bu bağlamda her transferimiz doğru. tekrar edeyim bu bağlamda doğru, diğer parametreleri işin içine katarsak de jong, josue ve sigthorsson dışında hepsi tartışılabilir. geçen sezondan farklı olarak bruma, cavanda, de jong, tolga ve eren direk 11'de oynayacaktır. geçen sezonla mukayese edilmeyecek ölçüde bir fizik yeterlilik sağlayacaktır bu arkadaşlarımız bize. hem de bu fizik yeterliliğin farklı alanlarında performans verebilecek potansiyeldeler. cavanda dayanıklı ve güçlü, de jong sert ve dirençli, tolga presçi, eren'in hava hakimiyeti ve ceza sahasında kapladığı alan muazzam, bruma uzun mesafeleri kısa sürede almamızı sağlıyor. rakiplerimize oranla ekseriyeti geçtiğimiz sezonu boş geçirmemiş oyuncuları kadroya dahil etmemiz de bir başka avantaj. aciliyet derecesi en yüksek mesele olan fiziksel kifayet kısmını hallettiğimize göre işin teknik ve karakter kısmına bakalım. riekerink hocanın ilk planı selçuk ve ön libero transferinin üzerine inşa edeceği bruma-wesley-podolski-eren dörtlüsüydü bana kalırsa. diarra'yı alabilseydik bu plan elan işleyebilirdi fakat de jong'un transferi ve tolga'nın performansı hocayı farklı bir plana zorluyor. tabi podolski'nin sakatlanıp sinan'ın olgun olmayan oyunu üzerine de işlemez gözüktü bu plan. tahminimce de jong-selçuk-tolga orta üçlüsünün üzerine wesley-bruma-eren ile gol arayacağız. bu wesley'i mümkün olduğunca rakip yarı alanda tutmak için gayet mantıklı gözüküyor. carole'ün lige başlangıcı da bu plan için hocayı cesaretlendirecektir bana kalırsa. tabi böyle bir hücum hattı için orta alandan skor katkısı gelmek zorunda. sezona başlangıcı iyi olmasa da selçuk'un bunu yapileceğini biliyoruz, tolga'yı izlediğim kadarıyla kesinlikle şut kullanması için telkin edilmeli çünkü kendine şut için alan ve zaman yaratabilecek bir oyuncu. savunma tarafımızı genel kanaatin dışında ligimiz için gayet iyi ve yeterli buluyorum. denayer transfer olsa tabi bir kerte daha yukarı çıkabilirdi fakat de jong'un varlığını denkleme katınca cavanda-chedjou-balta-carole dörtlüsü yeterli bir dörtlüdür. sabri-serdar-semih-linnes yeterli alternatiflerdir. yine geçen sezondan en büyük farklılık kulübemiz olacak. oyuna müdahalede oldukça fazla opsiyonu var riekerink hocanın. muslera-cavanda-chedjou-balta-carole-de jong-selçuk-tolga-wesley-bruma-eren gibi bir 11 varsayalım. kulübe cenk, podolski, sigthorsson, sinan, josue, hamit, semih gibi olacaktır. kör düğümleri açmak, oyunu tutmak, farkı arttırmak vesaire için her türlü hamle çıkar gibi gözüküyor bu kulübeden. işin karakter kısmındaysa muslera, balta, selçuk, podolski ve wesley muadilinde winner oyuncuları bulunan rakibimiz yok. kadronun yaş ortalamasının düşürülüp, taraftarla artık barışması mümkün olmayan oyuncularla yolların ayrılması da takımdaşlığa katkı verecek unsurdur. tabii olarak bu noktada en büyük görev her zaman hocanındır ve riekerink hocanın genel tabiatı, oyuncularla iletişimi, verdiği mesajlar bizi en çok takımdaşlık meselesinde ikna etti diye düşünüyorum. umarım hoca bu çizgiye paralel başka özellikleriyle de bizimle birlikte büyür. 83 puan deyip bitirelim.