4314
en önemli silahı tekmeye kafa sokabilecek kadar cesur olması olan defans oyuncusu. bu özelliğinin de yardımıyla tek topa müdahale konusunda avrupa standartlarındadır. tek topa müdahaleden kastım gelen bir ortaya kafa vurmak, atılan bir uzun topu araya girip taca yollamak tarzı şeyler. konsantrasyonu yerinde olan bir semih kaya'nın bu tarz pozisyonlarda hata ya da ıska yapma ihtimali sıfıra yakındır. kafasının patlayacağını bilse bile topa vurmaya çalışması bu tarz pozisyonlarda onu rakipsiz yapmaktadır.
ancak topla gelen rakibi takip etmek, geriden oyun kurmak ya da topu dışarı atmadan uzaklaştırmak konularında o kadar da sağlam değildir. o sebepten yanında pozisyon bilgisi ve top tekniği konularında daha üst düzey bir yetenekle oynaması elzemdir. ujfalusi döneminde olan da buydu aslında. topla gelen rakibi karşılamak, geride oyun kurmak, gerekirse rakip forvete çalım atarak topu çıkarmak gibi işler ujfalusi'nin göreviydi. semih'in asli görevi ujfalusi'nin yerine bu tarz tek hamleleri yapmak, ve ikinci forvet ya da hücuma çıkan adam ile top arasında kalmaktan ibaretti. bu da konsantrasyon ve kondüsyon ile pek ala halledilebilecek bir işti. ara sıra geriden top çıkardığı, hatta şimdilerde çoğu başarısız olan top saklama denemelerini yine yaptığı oluyordu ama bu tarz denemeler ujfalusi'nin himayesinde olduğu için hata yapsa bile telafisi kolay oluyordu.
ha eksik taraflarını geliştirebilir miydi, bilemiyorum. sonuçta bu ülkede "imparator" diye nam salmış bir adamın "defans yapmak öğrenilebilir, hücum yapmak yetenektir" tarzı bir atasözü(!) var. kendisine benzer tarzda olup dünya yıldızı olabilmiş hatta yolu galatasaray'dan geçmiş bir frank de boer örneği var. kendisinin sağdan sola dönmeye çalışırken kaptırdığı toplar ya da her daim kısa düşen arapasları, o dönem taraftara epey bir heyecan(!) yaşatmıştı.
ancak gerçek şudur ki kendisi yapabileceğinden büyük bir yükü üstlenmektedir sezon itibarı ile. belki de oyuncuları orjinal mevkilerinde oynatmamak muhabbetinin muhataplarından biri bile sayılabilir. gelişirdi, gelişemezdi onu bilmem ama; kendisi profesyonel bir futbolcudur. kendisini geliştirmesi için yönlendirilmediği sürece "kendini geliştirmiyor" diye eleştirmek biraz haksızlık olacaktır.
tabi senede üç teknik adam eskiten bir ülkede olduğumuz için, uzun vadeli planların altı aylık olduğunu unutmuşum...
ancak topla gelen rakibi takip etmek, geriden oyun kurmak ya da topu dışarı atmadan uzaklaştırmak konularında o kadar da sağlam değildir. o sebepten yanında pozisyon bilgisi ve top tekniği konularında daha üst düzey bir yetenekle oynaması elzemdir. ujfalusi döneminde olan da buydu aslında. topla gelen rakibi karşılamak, geride oyun kurmak, gerekirse rakip forvete çalım atarak topu çıkarmak gibi işler ujfalusi'nin göreviydi. semih'in asli görevi ujfalusi'nin yerine bu tarz tek hamleleri yapmak, ve ikinci forvet ya da hücuma çıkan adam ile top arasında kalmaktan ibaretti. bu da konsantrasyon ve kondüsyon ile pek ala halledilebilecek bir işti. ara sıra geriden top çıkardığı, hatta şimdilerde çoğu başarısız olan top saklama denemelerini yine yaptığı oluyordu ama bu tarz denemeler ujfalusi'nin himayesinde olduğu için hata yapsa bile telafisi kolay oluyordu.
ha eksik taraflarını geliştirebilir miydi, bilemiyorum. sonuçta bu ülkede "imparator" diye nam salmış bir adamın "defans yapmak öğrenilebilir, hücum yapmak yetenektir" tarzı bir atasözü(!) var. kendisine benzer tarzda olup dünya yıldızı olabilmiş hatta yolu galatasaray'dan geçmiş bir frank de boer örneği var. kendisinin sağdan sola dönmeye çalışırken kaptırdığı toplar ya da her daim kısa düşen arapasları, o dönem taraftara epey bir heyecan(!) yaşatmıştı.
ancak gerçek şudur ki kendisi yapabileceğinden büyük bir yükü üstlenmektedir sezon itibarı ile. belki de oyuncuları orjinal mevkilerinde oynatmamak muhabbetinin muhataplarından biri bile sayılabilir. gelişirdi, gelişemezdi onu bilmem ama; kendisi profesyonel bir futbolcudur. kendisini geliştirmesi için yönlendirilmediği sürece "kendini geliştirmiyor" diye eleştirmek biraz haksızlık olacaktır.
tabi senede üç teknik adam eskiten bir ülkede olduğumuz için, uzun vadeli planların altı aylık olduğunu unutmuşum...