1599
soru-cevap şeklinde geçtiğimiz haftanın değerlendirmesini yapmış. uzun bir yazı :)
--- alıntı ---
arka arkaya maçlar yapan beşiktaş, gaziantep maçinin pazartesi gününe alinmasini talep etti ama bir karşilik bulamadi. eksiklere ve yorgunluğa rağmen sahadan galibiyetle ayrilmayi başardi. bu durumlarda federasyonun bir esneklik göstermesi gerekmez mi?
federasyonun, galatasaray'a yaptığı neydi? belçika'dan dönüp takımı gaziantep'e gönderdiler. federasyonun neyi nasıl yaptığına akıl erdirmek güç!..
buna karşılık beşiktaş'ın iyi bir kadrosu var. biri sakatlandığı zaman yerine herhangi bir adam gelmiyor. o sakatlananın yerine beşiktaş formasını rahatça giyebilecek bir adam geliyor. yerli, yabancı...
düşün; iki tane milli santrforun var. biri yerli milli, öbürü yabancı milli... ikisi de aynı hafta sakatlanıyor ama üçüncü santrforun bunlardan aşağı kalan yanı yok. türkiye'nin en iyi forvetlerinden biri cenk tosun beşiktaş'ta... orta sahadaki adamları öyle… savunmadakiler öyle…
mesela bu hafta motta sakatlandı. ben beşiktaşlı olsam 'iyi oldu' derim. çünkü bana sorarsan; ismail köybaşı, motta'dan iyi...
gökhan töre'nin ilk yarida şenol can'a dirsek atmasi maça damgasini vurdu. çağatay şahan'in çarpma olarak değerlendirip, oyunu devam ettirmesi büyük tepki çekti. bu karar maçin kaderini ne kadar etkiledi?
maçın kader anıydı. birinci yarıda maç 0-0'ken beşiktaş 10 kişi kalsa!..
tabii çok şey değişirdi. beşiktaş'ın kendi yöneticisi bile "dürüst olmamız lazım; ben olsam atardım" dedi.
gökhan töre'nin aynen fenerbahçeli emre gibi psikolojik bir yardıma ihtiyacı var. bu çocuk başına gelenleri tek başına sırtlayacak güçte değil. gökhan töre'nin neredeyse arka arkaya olay çıkartmadığı hafta yok!
iyi bir topçu ama 'beni şutlayın' diye bastırıyor! iyi bir doktora götürüp, profesyonel yardım almasını sağlamak lazım. yoksa kaybediyoruz gökhan töre'yi.
beşiktaş-galatasaray maçinin hangi statta oynanacaği da çok konuşulan konular arasindaydi. beşiktaş, konya'daki stattan memnun kaldiktan sonra derbiyi konya'da oynama arzusundaydi. galatasaray yöneticileri önce olumlu yanit verdi, ardindan vazgeçtiler!
galatasaray şaşkın! galatasaray'ı kimin yönettiği belli değil, her kafadan bir ses çıkıyor.
ben galatasaray'da yetkili olsam; konya'da oynamayı tercih ederim. çünkü galatasaray iyi futbol oynama yolunda hızlı adımlar atan bir takım... iyi futbol oynayan takım, kendisine güvenen takım; iyi saha ister, iyi hava şartları ister.
olimpiyat stadı futbol oynamanın yasaklanması gereken bir stadyum aslında...
biz "olimpiyat'ta oynamak istiyoruz" diyen ali dürüst açıkça şunu söylüyor: 'biz galatasaray olarak bu maçta beraberliğe razıyız. en berbat koşullarda oynansın ki maç, beşiktaş bir şey yapamasın biz de aradan sıyrılırız!' bunun anlamı bu!..
galatasaray, konya'daki sahada nasıl top oynayacağını gösterdi. olimpiyat'ta oynanması beşiktaş'ın lehine...
fenerbahçe'nin sivas'i yendiği karşilaşmada büyük bir hakem hatasi yaşandi. sari-lacivertli takimin attiği ilk golde bariz ofsayt vardi. aslinda son dönemde hakemlerle ilgili şikayetler de artmaya başladi. hakem hatalarinin asgariye indirilmesi için ne yapilmasi gerekiyor?
akla hayale gelmez bir hata!.. ben bunca yıldır futbol seyrediyorum, bunca yıldır futbol yorumculuğu yapıyorum; böyle bir şey görmedim. abartılı olmasın ama öbür taraftaki yan hakem dahi ofsaydı görebilirdi! arkadaki 6. hakem görebilirdi, durduğu yerden orta hakemin kendisi görebilirdi. o kadar açık ve net!.. bir kişi de değil, dört kişi birden ofsayt!.. ve de bir metre ofsayt!!! piero'sunu çekmişler; 86 santim ofsayt çıkmış.
"bu ofsaydı ben görmedim; veremiyorum" diyen bir hakem olamaz.
orada suç sadece yan hakemin değil; aynı zamanda orta hakemin... re'sen düdük çalabilirdi.
o maç türkiye ligi için o kadar kritik ki... birisi şampiyonluğa oynuyor, birisi de kümede kalmaya oynuyor. maçın 3. dakikasında sivas gibi bir takım böyle bir gol yerse ondan sonra iflah olur mu!..
neticeyi etkileyen, skoru değiştiren hakem hataları felaket bir şekilde artmaya başladı.
ahmet çakar, sabah gazetesindeki köşesinde yazmış. "bu zekeriya alp ile olacak iş değil. yaptığı salı toplantıları hakemleri hırpalamak, zayıflatmaktan başka bir işe yaramıyor. ama öte yandan düzelmeleri yolunda da herhangi bir katkıda bulunmuyor. hakemler çok kötü yönetiliyor" diye...
bu pozisyonun dişinda başka tartişmali anlar da vardi. emre ve meireles'in pozisyonlarinda sivas penalti bekledi.
iki tane penaltı vardı. net... öteden beri söylüyorum; bu inancımda değişiklik yok. üç büyükler özellikle kendi sahalarında oynadığı zaman hakem de yanlarında yer alıyor. fenerbahçe sahada 14 kişiydi. resmen...
14 kişi olmasına gerek de yoktu. bu gördüğüm en kötü sivaslardan bir tanesiydi ama ne olursa olsun, sen 3. dakikada akıllara seza bir hakem tokadı yersen iyi olsan da bir şey yapamazsın.
fenerlilere kart çıkarılmıyor, sivaslılara çıkarılıyor. penaltılar verilmiyor. yani tam bir hakemlik komedisi!!!
böyle olunca da maçı yorumlamak da zor. hatırla, roberto carlos hafta içinde maçın hakemlerinin böyle olacağını adeta tarif etti. "saracoğlu'na gidiyoruz, orada nasıl hakemler bulacağımızı biliyoruz" dedi.
fenerbahçe kamuoyunda bu defa genel anlamda beğenildi.
maçın genelinde fenerbahçe'nin iyi futbol oynadığını söylemek mümkün değil. tabelacı olsam bile söyleyemem ki ben tabelacı değilim. savunması çok kötü... fenerbahçe iyi oynasa o maç 10-0 biterdi. atılan gollere bak; sivas kalecisinin hediyesi gibi goller...
galatasaray, konya'yi 5-0 mağlup ederek adeta büyük bir patlamaya imza atti. aslinda maçin zorlu geçmesi bekleniyordu ama konya, son dönemde çikişta olan galatasaray karşisinda varlik gösteremedi.
aykut kocaman'ın gelişinden sonra konyaspor kendi sahasında ligin en iyi futbol oynayan takımlarından biriydi. galatasaray'ın da hamza ile kıpırdanma içinde olduğu ortadaydı. ama arsenal maçındaki durum da meydanda...
onun için maç öncesi bana bir galatasaraylı olarak 'beraberliğe razı mısın?' diye sorsalardı; 'evet' derdim. öyle bir görüntü vardı ama galatasaray'ın en kolay maçlarından biri oldu. hatta bu sezona bakarsan; galatasaray'ın kazandığı en kolay maçların ilki oldu.
bunda tabii galatasaray'ın girdiği pozisyonları gole çevirmesi etkili oldu. galatasaray'ın kaleyi bulan 8 şutu var; 5'i gol... galatasaray'ın böyle bir şut isabet yüzdesi yok. galatasaray'ın bu kadar şut attığı bir maç yok.
hamza'nın gelişi ile takımda ortaya çıkan durum şu: hücum futbolu oynuyorlar. hem kadronun kuruluşu hücuma dönük hem oynanan futbol anlayışı hücuma dönük. hücum futbolu oynamak da sanki hücum oyuncularını psikolojik olarak etkilemiş, gol pozisyonlarında onları daha akılcı, daha doğru vuruşlar yapmaya sevk etmiş gibi...
hepsi bir araya geldi ve beklenmedik kolaylık da bir maç ortaya çıktı.
bu maç gelecek maçlara örnek olur mu; göreceğiz. ben hem fenerbahçe'nin 4-1'ini hem galatasaray'ın 5-0'ını fazla güvenilmesi gereken maçlar olarak görmüyorum.
öteki taraftan arsenal maçini aradan cimbizlarsak eskişehir, akhisar ve konya maçlarina baktiğimizda bir 'toparlanmadan söz edebiliriz' miyiz?
hala erken... bu erken kararları trabzon için de vermişlerdi; trabzon'un durumu ortada... galatasaray'da gözle görülür bir düzelme var. özellikle yerli futbolcularda...
bunun en bariz görüntüsü şu; galatasaray 4-4-2 oynuyor. ortada iki tane santrfor -umut ve burak- var.
kanat kombinasyonlarını bu taktik içinde orta sahanın ve savunmanın kanatlarında oynayan adamlar ikili ataklarla geliştirirler. galatasaray'ın sağında sabri ve emre çolak oynuyor. solda telles ve sneijder oynuyor. galatasaray hangi kanattan daha tehlikeli, daha fazla akın yapar? hangi kanat daha fazla gol pozisyonu yaratır?
sneijder solu en azindan isim olarak parlatiyor.
sabri ile emre; telles ile sneijder'e fark attı! bırak türk milli takımı'nı, galatasaray da bile oynatılmayan iki adam sağ kanatta; brezilya milli takımı'nın beki ile hollanda'nın en iyi oyuncularından biri sol kanatta ama sağdan gelen akınlar sola fark attı!
bu da beraberinde başka bir soruyu getiriyor: italyan hocalar, yerli oyuncuları küstürmüşlerdi; şimdi de yabancılar da mı bir sorun var?
melo da bir durgunluk hissediliyor sanki...
melo, arsenal maçının en iyisiydi. konya maçında sahada yoktu. telles döküldü. ben hayatımda bu kadar kötü bir telles görmedim. resmen 'adamlar soldan gelecekler' diye korkuyorduk ki ben başından beri telles ve bruma'nın oynatılması ve kazanılması gerektiğine inanıyordum. hala da inanıyorum ama onların da fırsat verildiği zaman bunu değerlendirmeleri lazım.
işte sabri'ye bir fırsat verildi; a2 takımından geldi ve 11'e yerleşti. telles gibi bir adam kendisine verilen fırsatı böyle mi kullanır!
daha önce hamzaoğlu'na verdiğiniz öğütler arasinda melo önemli bir yer tutuyordu. "melo tercihi belirleyici olacak" demiştiniz. hamzaoğlu'nun melo'lu bir takimi tercih ettiğini görüyoruz. buna karşilik konya maçinda bruma kenardaydi. bu seçim sahaya nasil yansidi?
bruma, arsenal maçında çok kötü oynadı. melo da sahanın en iyisiydi. bir de gözle gördüğün var. galatasaray, beşiktaş ve fenerbahçe ile kıran kırana bir puan mücadelesi veriyor. son yıllarda olmayan bir mücadele bu...
o zaman hamzaoğlu'nun doğru yerde doğru seçimi yaptiğini söyleyebilir miyiz?
yapacak bir şey yok. ben de hamza hamzaoğlu'nun yerinde olsaydım; bruma'yı değil, melo'yu düşünürdüm. ama şu melo'yu gördükten sonra da yeniden düşünürüm
telles de dediğiniz gibi son iki maçta döküldü.
galatasaray iyi takım olacaksa iyi bir bruma ve iyi bir telles'e ihtiyacı var.
o zaman ilk söylediğinize dönersek; hamzaoğlu'nun yabancilari da sarip sarmalamasi gerekiyor.
evet. yabancıları kazanırsa maddi manevi kazancın olur. bir de bunları iyi paraya satarsın. emre çolak harikalar yaratıyor da kime satacaksın emre çolak'ı!.. avrupa'da emre'ye talip olacak takım var mı?
bruma'nın, telles'in şimdiden talipleri var. galatasaray gibi boğazına kadar borca batmış bir kulübün transfer pazarını düşünmesi lazım. bir yandan bu var bir yandan da hata affetmeyen, kıran kırana bir şampiyonluk mücadelesi var. avrupa'dan elendikten sonra galatasaray'ın başka mücadele edeceği bir alan yok.
hamza hocanin kazandiği isimlerin başinda emre çolak geliyor. siz emre'de bir gelişme görüyor musunuz?
emre, italyanların zamanında fırsat verildiğinde de takımın en yararlı adamlarından biri oluyordu ama italyanlar, yüz vermediler nedense!.. 'fatih terim'in adamı' diye herhalde yüz vermediler! emre görev adamı; emre büyük bir futbolcu değil.
golü güzeldi.
ramsey'in golü gibi… ayağına oturursa olur.
selçuk da doğru yerde ve doğru zamanda topu çikardi.
öyle topların biz hem de emre tarafından tribünlere atıldığını çok gördük. bazen sen de iyi oynarsın, şansın da yerinde olur ve top da ayağına oturur. bana sorarsan; emre hakkında bu hafta çıkan abartılı övgülerin baş sebebi o gol...
topu ayağına öyle oturtursan herkes senden bahseder. ramsey'e topu kimin verdiğini hatırlayan var mı? galatasaraylılar verdi. topu açmak isterken adamın önüne attılar. adamın da ayağına oturacağı varmış.
sneijder kaç tane şut attı? sneijder'in bir tane kaleyi tutan şutu yok. şöyle bir avrupa'da, herhangi bir gazeteciye sorun bakalım; hangisi iyi şut atar; sneijder mi, ramsey mi? ramsey'in iki golü var, sneijder'in yok. bazen olmayınca olmuyor, bazen de olunca oluyor.
galatasaray'da unutulan isimlerden bir tanesi de trabzonspor'dan alinan olcan adin…
olcan'ın alınması yanlış. trabzon'dan alınan iyi adam bana sorarsan; yasin. yasin geleceği olan bir adam... aklını başına devşirirse, kendini bu işe ciddi ciddi verirse ve hoca da ona inanırsa galatasaray, yasin'den çok şey kazanır.
olcan'dan fazla bir beklentiniz yok anladiğim kadariyla...
bir an evvel satılmasında fayda var. olcan küçük takımın büyük futbolcusu... trabzon da o yüzden vazgeçti zaten...
takim düzelmeye başladi ama galatasaray'daki mali kriz derinleşmeye devam ediyor.
bir de 40 milyon lira ceza geldi. vuran vuruyor!
özellikle basketbol şubesi büyük darbe yedi bu mali kriz nedeniyle... oyuncular teker teker gidiyorlar.
galatasaray basketbol şubesi bitik. bu hafta maça çıkacak 5 kişi bulunur mu; bilemiyorum! şiddetle ve çok hızlı bir şekilde sponsora ihtiyacı var galatasaray'ın... çünkü liv hospital 5 milyonluk sponsorluğunu 1 milyona indirmiş. kulüpte 5 kuruş para yok.
ergin ataman'ın "ünal aysal basketbola sponsor olsun" diye bir teklifi var. bence en mantıklı ve en akılcı teklif... ünal aysal basketbola sponsor olur ve iyi bir galatasaray basketbol takımı ortaya çıkarsa kulüpte ve camiada kaybettiği itibarını da bir ölçüde kurtarır.
--- alıntı ---
--- alıntı ---
arka arkaya maçlar yapan beşiktaş, gaziantep maçinin pazartesi gününe alinmasini talep etti ama bir karşilik bulamadi. eksiklere ve yorgunluğa rağmen sahadan galibiyetle ayrilmayi başardi. bu durumlarda federasyonun bir esneklik göstermesi gerekmez mi?
federasyonun, galatasaray'a yaptığı neydi? belçika'dan dönüp takımı gaziantep'e gönderdiler. federasyonun neyi nasıl yaptığına akıl erdirmek güç!..
buna karşılık beşiktaş'ın iyi bir kadrosu var. biri sakatlandığı zaman yerine herhangi bir adam gelmiyor. o sakatlananın yerine beşiktaş formasını rahatça giyebilecek bir adam geliyor. yerli, yabancı...
düşün; iki tane milli santrforun var. biri yerli milli, öbürü yabancı milli... ikisi de aynı hafta sakatlanıyor ama üçüncü santrforun bunlardan aşağı kalan yanı yok. türkiye'nin en iyi forvetlerinden biri cenk tosun beşiktaş'ta... orta sahadaki adamları öyle… savunmadakiler öyle…
mesela bu hafta motta sakatlandı. ben beşiktaşlı olsam 'iyi oldu' derim. çünkü bana sorarsan; ismail köybaşı, motta'dan iyi...
gökhan töre'nin ilk yarida şenol can'a dirsek atmasi maça damgasini vurdu. çağatay şahan'in çarpma olarak değerlendirip, oyunu devam ettirmesi büyük tepki çekti. bu karar maçin kaderini ne kadar etkiledi?
maçın kader anıydı. birinci yarıda maç 0-0'ken beşiktaş 10 kişi kalsa!..
tabii çok şey değişirdi. beşiktaş'ın kendi yöneticisi bile "dürüst olmamız lazım; ben olsam atardım" dedi.
gökhan töre'nin aynen fenerbahçeli emre gibi psikolojik bir yardıma ihtiyacı var. bu çocuk başına gelenleri tek başına sırtlayacak güçte değil. gökhan töre'nin neredeyse arka arkaya olay çıkartmadığı hafta yok!
iyi bir topçu ama 'beni şutlayın' diye bastırıyor! iyi bir doktora götürüp, profesyonel yardım almasını sağlamak lazım. yoksa kaybediyoruz gökhan töre'yi.
beşiktaş-galatasaray maçinin hangi statta oynanacaği da çok konuşulan konular arasindaydi. beşiktaş, konya'daki stattan memnun kaldiktan sonra derbiyi konya'da oynama arzusundaydi. galatasaray yöneticileri önce olumlu yanit verdi, ardindan vazgeçtiler!
galatasaray şaşkın! galatasaray'ı kimin yönettiği belli değil, her kafadan bir ses çıkıyor.
ben galatasaray'da yetkili olsam; konya'da oynamayı tercih ederim. çünkü galatasaray iyi futbol oynama yolunda hızlı adımlar atan bir takım... iyi futbol oynayan takım, kendisine güvenen takım; iyi saha ister, iyi hava şartları ister.
olimpiyat stadı futbol oynamanın yasaklanması gereken bir stadyum aslında...
biz "olimpiyat'ta oynamak istiyoruz" diyen ali dürüst açıkça şunu söylüyor: 'biz galatasaray olarak bu maçta beraberliğe razıyız. en berbat koşullarda oynansın ki maç, beşiktaş bir şey yapamasın biz de aradan sıyrılırız!' bunun anlamı bu!..
galatasaray, konya'daki sahada nasıl top oynayacağını gösterdi. olimpiyat'ta oynanması beşiktaş'ın lehine...
fenerbahçe'nin sivas'i yendiği karşilaşmada büyük bir hakem hatasi yaşandi. sari-lacivertli takimin attiği ilk golde bariz ofsayt vardi. aslinda son dönemde hakemlerle ilgili şikayetler de artmaya başladi. hakem hatalarinin asgariye indirilmesi için ne yapilmasi gerekiyor?
akla hayale gelmez bir hata!.. ben bunca yıldır futbol seyrediyorum, bunca yıldır futbol yorumculuğu yapıyorum; böyle bir şey görmedim. abartılı olmasın ama öbür taraftaki yan hakem dahi ofsaydı görebilirdi! arkadaki 6. hakem görebilirdi, durduğu yerden orta hakemin kendisi görebilirdi. o kadar açık ve net!.. bir kişi de değil, dört kişi birden ofsayt!.. ve de bir metre ofsayt!!! piero'sunu çekmişler; 86 santim ofsayt çıkmış.
"bu ofsaydı ben görmedim; veremiyorum" diyen bir hakem olamaz.
orada suç sadece yan hakemin değil; aynı zamanda orta hakemin... re'sen düdük çalabilirdi.
o maç türkiye ligi için o kadar kritik ki... birisi şampiyonluğa oynuyor, birisi de kümede kalmaya oynuyor. maçın 3. dakikasında sivas gibi bir takım böyle bir gol yerse ondan sonra iflah olur mu!..
neticeyi etkileyen, skoru değiştiren hakem hataları felaket bir şekilde artmaya başladı.
ahmet çakar, sabah gazetesindeki köşesinde yazmış. "bu zekeriya alp ile olacak iş değil. yaptığı salı toplantıları hakemleri hırpalamak, zayıflatmaktan başka bir işe yaramıyor. ama öte yandan düzelmeleri yolunda da herhangi bir katkıda bulunmuyor. hakemler çok kötü yönetiliyor" diye...
bu pozisyonun dişinda başka tartişmali anlar da vardi. emre ve meireles'in pozisyonlarinda sivas penalti bekledi.
iki tane penaltı vardı. net... öteden beri söylüyorum; bu inancımda değişiklik yok. üç büyükler özellikle kendi sahalarında oynadığı zaman hakem de yanlarında yer alıyor. fenerbahçe sahada 14 kişiydi. resmen...
14 kişi olmasına gerek de yoktu. bu gördüğüm en kötü sivaslardan bir tanesiydi ama ne olursa olsun, sen 3. dakikada akıllara seza bir hakem tokadı yersen iyi olsan da bir şey yapamazsın.
fenerlilere kart çıkarılmıyor, sivaslılara çıkarılıyor. penaltılar verilmiyor. yani tam bir hakemlik komedisi!!!
böyle olunca da maçı yorumlamak da zor. hatırla, roberto carlos hafta içinde maçın hakemlerinin böyle olacağını adeta tarif etti. "saracoğlu'na gidiyoruz, orada nasıl hakemler bulacağımızı biliyoruz" dedi.
fenerbahçe kamuoyunda bu defa genel anlamda beğenildi.
maçın genelinde fenerbahçe'nin iyi futbol oynadığını söylemek mümkün değil. tabelacı olsam bile söyleyemem ki ben tabelacı değilim. savunması çok kötü... fenerbahçe iyi oynasa o maç 10-0 biterdi. atılan gollere bak; sivas kalecisinin hediyesi gibi goller...
galatasaray, konya'yi 5-0 mağlup ederek adeta büyük bir patlamaya imza atti. aslinda maçin zorlu geçmesi bekleniyordu ama konya, son dönemde çikişta olan galatasaray karşisinda varlik gösteremedi.
aykut kocaman'ın gelişinden sonra konyaspor kendi sahasında ligin en iyi futbol oynayan takımlarından biriydi. galatasaray'ın da hamza ile kıpırdanma içinde olduğu ortadaydı. ama arsenal maçındaki durum da meydanda...
onun için maç öncesi bana bir galatasaraylı olarak 'beraberliğe razı mısın?' diye sorsalardı; 'evet' derdim. öyle bir görüntü vardı ama galatasaray'ın en kolay maçlarından biri oldu. hatta bu sezona bakarsan; galatasaray'ın kazandığı en kolay maçların ilki oldu.
bunda tabii galatasaray'ın girdiği pozisyonları gole çevirmesi etkili oldu. galatasaray'ın kaleyi bulan 8 şutu var; 5'i gol... galatasaray'ın böyle bir şut isabet yüzdesi yok. galatasaray'ın bu kadar şut attığı bir maç yok.
hamza'nın gelişi ile takımda ortaya çıkan durum şu: hücum futbolu oynuyorlar. hem kadronun kuruluşu hücuma dönük hem oynanan futbol anlayışı hücuma dönük. hücum futbolu oynamak da sanki hücum oyuncularını psikolojik olarak etkilemiş, gol pozisyonlarında onları daha akılcı, daha doğru vuruşlar yapmaya sevk etmiş gibi...
hepsi bir araya geldi ve beklenmedik kolaylık da bir maç ortaya çıktı.
bu maç gelecek maçlara örnek olur mu; göreceğiz. ben hem fenerbahçe'nin 4-1'ini hem galatasaray'ın 5-0'ını fazla güvenilmesi gereken maçlar olarak görmüyorum.
öteki taraftan arsenal maçini aradan cimbizlarsak eskişehir, akhisar ve konya maçlarina baktiğimizda bir 'toparlanmadan söz edebiliriz' miyiz?
hala erken... bu erken kararları trabzon için de vermişlerdi; trabzon'un durumu ortada... galatasaray'da gözle görülür bir düzelme var. özellikle yerli futbolcularda...
bunun en bariz görüntüsü şu; galatasaray 4-4-2 oynuyor. ortada iki tane santrfor -umut ve burak- var.
kanat kombinasyonlarını bu taktik içinde orta sahanın ve savunmanın kanatlarında oynayan adamlar ikili ataklarla geliştirirler. galatasaray'ın sağında sabri ve emre çolak oynuyor. solda telles ve sneijder oynuyor. galatasaray hangi kanattan daha tehlikeli, daha fazla akın yapar? hangi kanat daha fazla gol pozisyonu yaratır?
sneijder solu en azindan isim olarak parlatiyor.
sabri ile emre; telles ile sneijder'e fark attı! bırak türk milli takımı'nı, galatasaray da bile oynatılmayan iki adam sağ kanatta; brezilya milli takımı'nın beki ile hollanda'nın en iyi oyuncularından biri sol kanatta ama sağdan gelen akınlar sola fark attı!
bu da beraberinde başka bir soruyu getiriyor: italyan hocalar, yerli oyuncuları küstürmüşlerdi; şimdi de yabancılar da mı bir sorun var?
melo da bir durgunluk hissediliyor sanki...
melo, arsenal maçının en iyisiydi. konya maçında sahada yoktu. telles döküldü. ben hayatımda bu kadar kötü bir telles görmedim. resmen 'adamlar soldan gelecekler' diye korkuyorduk ki ben başından beri telles ve bruma'nın oynatılması ve kazanılması gerektiğine inanıyordum. hala da inanıyorum ama onların da fırsat verildiği zaman bunu değerlendirmeleri lazım.
işte sabri'ye bir fırsat verildi; a2 takımından geldi ve 11'e yerleşti. telles gibi bir adam kendisine verilen fırsatı böyle mi kullanır!
daha önce hamzaoğlu'na verdiğiniz öğütler arasinda melo önemli bir yer tutuyordu. "melo tercihi belirleyici olacak" demiştiniz. hamzaoğlu'nun melo'lu bir takimi tercih ettiğini görüyoruz. buna karşilik konya maçinda bruma kenardaydi. bu seçim sahaya nasil yansidi?
bruma, arsenal maçında çok kötü oynadı. melo da sahanın en iyisiydi. bir de gözle gördüğün var. galatasaray, beşiktaş ve fenerbahçe ile kıran kırana bir puan mücadelesi veriyor. son yıllarda olmayan bir mücadele bu...
o zaman hamzaoğlu'nun doğru yerde doğru seçimi yaptiğini söyleyebilir miyiz?
yapacak bir şey yok. ben de hamza hamzaoğlu'nun yerinde olsaydım; bruma'yı değil, melo'yu düşünürdüm. ama şu melo'yu gördükten sonra da yeniden düşünürüm
telles de dediğiniz gibi son iki maçta döküldü.
galatasaray iyi takım olacaksa iyi bir bruma ve iyi bir telles'e ihtiyacı var.
o zaman ilk söylediğinize dönersek; hamzaoğlu'nun yabancilari da sarip sarmalamasi gerekiyor.
evet. yabancıları kazanırsa maddi manevi kazancın olur. bir de bunları iyi paraya satarsın. emre çolak harikalar yaratıyor da kime satacaksın emre çolak'ı!.. avrupa'da emre'ye talip olacak takım var mı?
bruma'nın, telles'in şimdiden talipleri var. galatasaray gibi boğazına kadar borca batmış bir kulübün transfer pazarını düşünmesi lazım. bir yandan bu var bir yandan da hata affetmeyen, kıran kırana bir şampiyonluk mücadelesi var. avrupa'dan elendikten sonra galatasaray'ın başka mücadele edeceği bir alan yok.
hamza hocanin kazandiği isimlerin başinda emre çolak geliyor. siz emre'de bir gelişme görüyor musunuz?
emre, italyanların zamanında fırsat verildiğinde de takımın en yararlı adamlarından biri oluyordu ama italyanlar, yüz vermediler nedense!.. 'fatih terim'in adamı' diye herhalde yüz vermediler! emre görev adamı; emre büyük bir futbolcu değil.
golü güzeldi.
ramsey'in golü gibi… ayağına oturursa olur.
selçuk da doğru yerde ve doğru zamanda topu çikardi.
öyle topların biz hem de emre tarafından tribünlere atıldığını çok gördük. bazen sen de iyi oynarsın, şansın da yerinde olur ve top da ayağına oturur. bana sorarsan; emre hakkında bu hafta çıkan abartılı övgülerin baş sebebi o gol...
topu ayağına öyle oturtursan herkes senden bahseder. ramsey'e topu kimin verdiğini hatırlayan var mı? galatasaraylılar verdi. topu açmak isterken adamın önüne attılar. adamın da ayağına oturacağı varmış.
sneijder kaç tane şut attı? sneijder'in bir tane kaleyi tutan şutu yok. şöyle bir avrupa'da, herhangi bir gazeteciye sorun bakalım; hangisi iyi şut atar; sneijder mi, ramsey mi? ramsey'in iki golü var, sneijder'in yok. bazen olmayınca olmuyor, bazen de olunca oluyor.
galatasaray'da unutulan isimlerden bir tanesi de trabzonspor'dan alinan olcan adin…
olcan'ın alınması yanlış. trabzon'dan alınan iyi adam bana sorarsan; yasin. yasin geleceği olan bir adam... aklını başına devşirirse, kendini bu işe ciddi ciddi verirse ve hoca da ona inanırsa galatasaray, yasin'den çok şey kazanır.
olcan'dan fazla bir beklentiniz yok anladiğim kadariyla...
bir an evvel satılmasında fayda var. olcan küçük takımın büyük futbolcusu... trabzon da o yüzden vazgeçti zaten...
takim düzelmeye başladi ama galatasaray'daki mali kriz derinleşmeye devam ediyor.
bir de 40 milyon lira ceza geldi. vuran vuruyor!
özellikle basketbol şubesi büyük darbe yedi bu mali kriz nedeniyle... oyuncular teker teker gidiyorlar.
galatasaray basketbol şubesi bitik. bu hafta maça çıkacak 5 kişi bulunur mu; bilemiyorum! şiddetle ve çok hızlı bir şekilde sponsora ihtiyacı var galatasaray'ın... çünkü liv hospital 5 milyonluk sponsorluğunu 1 milyona indirmiş. kulüpte 5 kuruş para yok.
ergin ataman'ın "ünal aysal basketbola sponsor olsun" diye bir teklifi var. bence en mantıklı ve en akılcı teklif... ünal aysal basketbola sponsor olur ve iyi bir galatasaray basketbol takımı ortaya çıkarsa kulüpte ve camiada kaybettiği itibarını da bir ölçüde kurtarır.
--- alıntı ---