1596
sabahspor.com'a bu hafta verdiği röportaj şu şekilde,
--- alıntı ---
galatasaray'da eleştirilerin odağında yer alan prandelli gönderildi. italyan hocayı yollamak için galatasaray'ın avrupa'dan elenmesini beklemek ne kadar doğru?
prandelli'nin ayrılığı; galatasaray'ın ne kadar kötü halde olduğunu gösteriyor. senin, prandelli'yi gönderecek maddi-manevi gücün vardı da niye avrupa'dan elenmeyi bekledin; ey ali dürüst kardeşim, ey abdurrahim albayrak kardeşim, ey duygun yarsuvat!.. sen katılmadığın toplantıya telefon edip, 'parasını bulun, gönderin' diyecek kadar otoriter, diktatör bir galatasaray başkanısın da şimdiye kadar niye susup oturdun?
galatasaray'ın avrupa'dan elenmesinin maddi-manevi kulübe kaybettirdiklerinin ölçüsü yok. ali dürüst de abdurrahim albayrak da duygun yarsuvat da bütün mal varlıklarını satsalar bu kaybedilenleri karşılayamazlar. o kadar büyük kaybı var galatasaray'ın... galatasaray, şöyle bir grupta avrupa ligi'ne bile gitmiyor; düşünebiliyor musun!..
daha bir hafta varken, kendi sahasında oynayacağı bir maç daha varken galatasaray elenmeyi garantiledi! başarıya bakar mısın!..
ünal aysal 'kulübü kötü yönetti' diye gitmedi; ünal aysal, 'prandelli'yi getirdi' diye gitti. insan içine çıkacak hali kalmadı, 'ben kaçıyorum' dedi. gelenlerin ilk yapması gereken şey ne; prandelli'ye teşekkür etmek.
adamı kovdular; parayı nasıl ödeyeceklerini şimdi düşünüyorlar! su ada'da -adı galatasaray adası değil artık- yemek vereceklermiş de yumuşatacaklarmış, gelecek seneki alacaklarından vazgeçireceklermiş! galatasaray'ın düştüğü hale bak!
bir kere daha aynı hikayeyi anlatacağım. her hafta anlatacağım. bekri mustafa'yı imam yapmışlar, cenaze namazını kıldırıyor. eğilmiş tabuta; "yukarıda sorgucu melekler, dünyanın halini sorarlarsa 'bekri imam oldu' de anlarlar" demiş!
abdurrahim albayrak, galatasaray'da başkan yardımcısı olduysa... abdurrahim albayrak'ın olacağı bir tek şey var; florya'da ağabey... çocuklarla konuşacak, yemek yiyecek, sohbet edecek, onların morallerini düzeltecek, acil parası ihtiyacı olana -alacağına mahsuben- 'al kardeşim şu parayı da olay çıkarma' diyecek... böyle birisi albayrak... bu da iyi bir şey... bu da galatasaray için çok gerekli bir şey...
birinci sınıf genç bir polis adliye muhabiri var. 'vay ne güzel haber yapmış' diye ben bunu getirip sabah'a genel yayın müdürü yapıyorum!..
trabzon maçının ardından, "hocamızın arkasındayız" deyip de bir gün sonra televizyonda, "ben artık hocanın arkasında duramam" sözleri büyük bir gaf olarak değerlendirildi.
galatasaray camiasında, abdurrahim albayrak'ın arkasında kim duruyor peki! duygun yarsuvat durabiliyor mu?
hamzaoğlu'nun tercih edilmesinde terim'in payı nedir? hikmet karaman çok konuşuldu. o da göreve davet edilmesini çok bekledi. davet gelmeyince de "eğer fatih hoca, beni veto etmişse, çok ayıp etmiş" açıklaması yaptı.
yayılan dedikodular şu; terim veto etti. çünkü terim ile abdurrahim albayrak ve ali dürüst arasındaki dostluğu bilmeyen yok. ünal aysal'ın bu ikisini kadro dışı bırakması, acele ile kongreye gidip abdurrahim ve ali'siz bir yönetim seçip, arkasından fatih'i kovması zaten yeterince yazıldı.
şimdi tabii abdurrahim ile ali dürüst'ün fatih terim'in görüşünü almadan oraya bir hoca getirmeleri söz konusu değil. getirdikleri adam da fatih terim'in yardımcısı olunca, hemen dedikodu başladı. 'fatih terim, hikmet karaman'ı veto etti ve hamza'yı oraya tayin etti' diye...
galatasaray yönetimi bu hallerdeyse, batsın galatasaray zaten!.. ama bu hale getirdiler işi...
başka şeyler de var: sen milli takım antrenörüsün ve de iyi para kazanıyorsun. işin başında da fatih terim var. yani senin işin, türkiye'de büyük bir garanti altında... paran kalmaz, aylığın kalmaz, ikramiyen kalmaz. sağlamdasın. sen bunları bir kenara bırakıyorsun, milli takımdan ayrılıyorsun, 5 ay için, 11 ayda 4 hoca değiştiren galatasaray'ın hocalık teklifini kabul ediyorsun.
bunu kabul eden kişinin ya çok idealist bir galatasaraylı olması ya da geri zekalı olması gerekiyor. hamza bunların ikisi de olmadığına göre, futbol federasyonu ve fatih terim de anında hamza'ya izin verdiklerine göre bütün bu planlamanın, abdurrahim ve ali'nin yakın dostu, türkiye futbol direktörü fatih terim tarafından yapıldığını söyleyenler; bir yığın gerekçe sıralayabilirler. ve de bütün görünüşü ile haklı olabilirler. bunları bir kenara bırakıyorum.
hamza hamzaoğlu, bu dönemde galatasaray için en iyi seçimdir.
1- iyi galatasaraylıdır.
2- çok iyi bir hoca olduğunu; akhisar gibi bir takımı yoktan var ederek göstermiştir. izmir takımları, denizliler, aydınlar sürünürken, akhisar'ı, koskoca ege'nin birinci ligde tek temsilcisi yapan ve de yerleştiren kişidir. fatih terim onu 'milli takım' diye ayartmasa ve akhisar'da kalsaydı, akhisar bu sene avrupa'ya oynuyordu.
bu çapta bir hoca... galatasaray'ın içini biliyor, türkiye'yi gayet iyi biliyor, hakemlerini gayet iyi biliyor, lig tv'sini gayet iyi biliyor, medyasını gayet iyi biliyor, kendi adamlarını gayet iyi biliyor, rakiplerini gayet iyi biliyor. 5 ay için daha ne istiyorsun? üstelik 5 ay için hocalık yapmayı da kabulleniyor.
başkan yarsuvat, mayıs ayında görev sürelerin dolması nedeniyle 5 aylık sözleşme yaptıklarını açıkladı.
duygun yarsuvat hukukçu ya!.. "ben gelecek yönetimi bağlayamam" diyor!.. sayın duygun yarsuvat, rahmetli özhan canaydın'ın gelecek 4 yönetimi bağlayan, su ada anlaşmasını niye soruşturmuyor!
ben şimdi duygun yarsuvat'a soruyorum: 'su ada' lafı utandırmıyor mu galatasaray camiasını! koskoca galatasaray kulübü, o adayı sahiplenemedi, o adaya bir şey yapamadı; orası bir kişiye veriliyor ve o kişi galatasaray'a bir verip, yüz kazanıyor! adayı kaçak olarak büyütüyor! bu yüzden mahkemeye verildi, bu yüzden ada üç defa mühürlendi; bu mührü üç defa kırdı! mühür kırıyor; adamdaki cesarete bakar mısın! mahkemeye verilen de galatasaray!.. adanın sahibi galatasaray çünkü...
ey duygun yarsuvat bütün bunlara göz yumuyorsun da şimdi niye "ben gelecek yönetimi bağlamam. onun için anlaşmayı 5 aylık yaparım" diyorsun!
'ben, 5 ay için bu göreve geldim' diyen bir hoca ile 'ben en az 1.5 sene bu görevde kalacağım' diyecek bir hocanın farkını anlatmaya, tartışmaya gerek var mı?
galatasaray için en ideal adam mustafa denizli'ydi. gerek geçmişi ile gerek yaptıklarıyla, gerek çapıyla... ama mustafa denizli'ye 5 aylık teklifte bulunmaya cesaret dahi edemezsin. onun için mustafa denizli'yi akıllarından dahi geçirmediler.
mustafa denizli, 'ben bu seneyi tamamlarım. mayıs ayından sonra da kendi takımımı kurarım' diyen bir hoca... yani en az 1.5 sene... 'benden gelecek sene hesap sorarsınız. çünkü sezon sonunda kendi takımımı kurarım' diyen bir hoca... bunlar onu aramıyorlar; bunlar ambulans şoförü arıyorlar!
ama eğrisi doğrusu bir yana; hamza hamzaoğlu, tekrar tekrar söylüyorum: galatasaray'ın bugünkü koşullarında, bugünkü yönetimiyle, bugünkü durumu ile en iyi seçimdir. galatasaray taraftarı nezdinde de saygın bir adam... fatih terim'den nefret edenler var galatasaray'da... mustafa denizli'den nefret edenler var galatasaray'da... tribünde 'gelsin bu da çuvallasın' diye bekleyenler var. hamza'ya karşı hiç kimsenin böyle bir hissi yok. hamza nötr bir hoca olarak geliyor. başarılı bir hoca olarak geliyor ve galatasaraylı olarak geliyor.
taffarel'in yönetiminde sahaya çıkan galatasaray, gaziantep'i burak'ın son dakikalarda bulduğu golle mağlup etti. bu maçla ilgili değerlendirmeniz nedir? prandelli'nin gidişi takımı olumlu etkiledi mi?
galatasaray, anderlecht maçında da derli toplu bir futbol oynamadı. aynı takım aşağı yukarı... taffarel, anderlecht maçında listede olmadığı için oynayamayan sabri'yi kadroya koydu, telles'i çıkardı. bence yanlış... bu takımda muhakkak oynaması gereken iki adam var. galatasaray'ın yönetiminde yer alan herkes bunu ezberine yazmalı.
1- telles... caner'den de iyi olabilecek bir sol bek, sol açık... kazanman lazım. kazanmanın yolu her hafta oynatmak.
2- umut... burak gibi bir adamı kazanmak istiyorsan, onu yeniden gol kralı görmek istiyorsan yanında umut'u oynatmak zorundasın. madem drogba'n yok. ikinci santrfor umut'u oynatacaksın.
bunu ezberlemeyen bir hocanın galatasaray'da başarılı olması söz konusu değil...
prandelli ve mancini, denenebilecek tüm rakamlı sistemleri denedi. başarılı olan bir tek sistem var: ileride çift forvet... ama maçın tamamında, ama ikinci yarıda, ama son 10 dakikada... galatasaray ne zaman iki forvet oynuyor; o zaman burak'ın futbolu değişiyor.
burak'ın attığı ilk şut maçın 52. dakikasında... umut, 46. dakikada oyuna girdi, maçın ilk şutunu attı burak... bunlar çok önemli göstergeler.
hamza hamzaoğlu'na 'ağabey öğütleri' diye bir yazı yazmayı düşünüyorum. galatasaray'ın fatih terim döneminden beri yaptığı yanlışlar var. bir türlü düzeltmediği yanlışlar var. bunları birisinin galatasaray takımına anlatması lazım.
en basiti; geçen pazar arkadaşlar geldi, fener maçını bekliyoruz. televizyonu açtık; tottenham-everton maçı başlamış. maçın ikinci dakikasıydı. 45 dakikasını seyrettik. "arkadaşlar bu maçta garip bir şey gözünüze çarptı mı?" dedim. "yok" dediler. "hiç yere düşen bir adam gördünüz mü; yerde kalan, yerde üç takla atan, hakeme ağlaşan..." dedim.
şimdi kural şu; futbolun iyi oynanması, futbolun göze hoş gelmesi, futbolun seyirci toplaması için iyi futbol gerekiyor. tottenham-everton maçında bir tek boş yer yoktu. bunlar şampiyonluğa oynayan takımlar da değil üstelik. çünkü seyirci iyi futbol istiyor. niye?
1- futbolcu, kendini yere atıp maçın 1 dakika, 2 dakika durmasına sebep olmuyor.
2- hakem zırt pırt faul çalmıyor. oyunda devamlılık sağlanıyor. maçı durdurmak açık seçik oyunun kalitesini düşürür.
şimdi biz seninle oyun oynuyoruz. futbol değil, herhangi bir oyun... benim oyuncu kalitem 10, senin oyuncu kaliten 100... oyunun kalitesi 100 üzerinde oynandığında kim kazanır?
ben kazanırım.
benim senin yenmemin bir tek yolu var, oyunun kalitesini 10'a indirmek. oyunun kalitesi nasıl düşer futbolda; durdukça düşüyor. yani oyunun durması kimin lehine; kötü takımın lehine... kimin aleyhine; iyi takımın aleyhine...
galatasaray oyun kuramıyor, en büyük sebebi; galatasaray'ın sah-te-kar futbolcuları... burak 8 takla atacak, tarık 3 takla atacak, sabri hakemin üzerine koşacak. bunların hepsi oyunu durduruyor. oyun 30 saniyede bir durursa galatasaray nasıl oyun kuracak?
bakın ingiltere maçına; adam tekmeyi yiyor, düşüyor. hakem faulü çalıyor, o yerde yatan, hakem düdüğü çaldığı anda ayağa fırlıyor, oyunu hemen başlatıyor. hemen... sanki durmamış gibi. çünkü oyunu hızlı oynamak iyi takımın lehine...
3- oyunu hızlı oynamak tribünlerin lehine. adam da o bilinç de var.
'ben tottenham'ı yeneyim' diye düşünmüyor. 'mesele, bu tribünün dolu olması... bu tribün dolu olursa ben bu maaşı kazanırım' diye düşünüyor.
nba'de de prensip o değil mi? kendi galibiyetlerinden önce tribünlerin ve televizyonların önü dolarsa eğer 50 milyon dolarlık anlaşma yapacağını biliyor adam; şampiyon olursa değil. onun için de nba'yi üst düzeyde tutmaya uğraşıyor bütün nba futbolcuları ve yöneticileri...
tarık'ın haline bak! bu geleceğin yıldızı olacak da... 'püf' yapıyor birisi, üç takla atıyor yerinde!.. hayda beklesin, dursun da oyun soğusun. soğuyan oyun bitirir. galatasaray'ı bitirir!.. bunun farkında değil. çünkü bunu ona kimse söylemiyor.
galatasaray'ın antrenörü olacak fatih terim, galatasaray'ın antrenörü olacak mancini, galatasaray'ın antrenörü olacak prandelli 'kendini yere atıp, böyle üç takla atıp oyunu durduranı, bekleteni, soğutanı oyarım' demiyor!
maç başlıyor, daha saniye 30; çatladıkkapıspor'un kalecisi değil, galatasaray'ın kalecisi muslera, topu kaç saniyede elinden çıkarıyor? autu kaç saniyede atıyor muslera? ağır, ağır, ağır... kırk yılda bir hızlı oyuna sokuyor, gol oluyor. o zaman yazıyorlar 'muslera asist yaptı' diye!.. peki ötekiler; öldürdükleri? bir kişi muslera'nın kulağından çekip, 'kardeşim, sen galatasaray'ın kalecisisin. galatasaray galip durumda olsa bile bunu yapmaya hakkın yok. bak tribünler bomboş senin yüzünden' demiyor! muslera da 30. saniyeden başlıyor oyunu yavaşlatmaya...
düşünün, muslera'nın sarı kart gördüğü kaç maç var? galatasaray kalecisi vakit öldürmekten sarı kart görür mü! muslera'dan başlayarak bütün galatasaraylı futbolcular oyunu durdurmak için ellerinden geleni yapıyorlar!
rakip kızarmış ekmeğini getirmiş, galatasaray da üstüne çok güzel tereyağını sürüyor. bunu anlatmıyorlar mesela... bakalım hamza anlatacak mı? daha böyle neler var.
taffarel gibi kaleci antrenörü var galatasaray'ın... kornerlerde, duran toplarda arka direkten yediği golün hesabı yok muslera'nın!.. hala arka direğe bir adam koymuyorlar! muslera'nın gözünün gördüğü ön direkte bir adam var, görmediği arka direkte adam yok. oradan gol yiyor galatasaray habire!.. kaçıncı golü yediler! demiyor ki 'biz kardeşim arka direkten habire gol yiyoruz. bari arka direğe de adam koyalım.'
'hamza kardeşim bak bunları kimse galatasaray'a öğretmedi. bari sen öğret' diye madde madde yazacağım.
--- alıntı ---
--- alıntı ---
galatasaray'da eleştirilerin odağında yer alan prandelli gönderildi. italyan hocayı yollamak için galatasaray'ın avrupa'dan elenmesini beklemek ne kadar doğru?
prandelli'nin ayrılığı; galatasaray'ın ne kadar kötü halde olduğunu gösteriyor. senin, prandelli'yi gönderecek maddi-manevi gücün vardı da niye avrupa'dan elenmeyi bekledin; ey ali dürüst kardeşim, ey abdurrahim albayrak kardeşim, ey duygun yarsuvat!.. sen katılmadığın toplantıya telefon edip, 'parasını bulun, gönderin' diyecek kadar otoriter, diktatör bir galatasaray başkanısın da şimdiye kadar niye susup oturdun?
galatasaray'ın avrupa'dan elenmesinin maddi-manevi kulübe kaybettirdiklerinin ölçüsü yok. ali dürüst de abdurrahim albayrak da duygun yarsuvat da bütün mal varlıklarını satsalar bu kaybedilenleri karşılayamazlar. o kadar büyük kaybı var galatasaray'ın... galatasaray, şöyle bir grupta avrupa ligi'ne bile gitmiyor; düşünebiliyor musun!..
daha bir hafta varken, kendi sahasında oynayacağı bir maç daha varken galatasaray elenmeyi garantiledi! başarıya bakar mısın!..
ünal aysal 'kulübü kötü yönetti' diye gitmedi; ünal aysal, 'prandelli'yi getirdi' diye gitti. insan içine çıkacak hali kalmadı, 'ben kaçıyorum' dedi. gelenlerin ilk yapması gereken şey ne; prandelli'ye teşekkür etmek.
adamı kovdular; parayı nasıl ödeyeceklerini şimdi düşünüyorlar! su ada'da -adı galatasaray adası değil artık- yemek vereceklermiş de yumuşatacaklarmış, gelecek seneki alacaklarından vazgeçireceklermiş! galatasaray'ın düştüğü hale bak!
bir kere daha aynı hikayeyi anlatacağım. her hafta anlatacağım. bekri mustafa'yı imam yapmışlar, cenaze namazını kıldırıyor. eğilmiş tabuta; "yukarıda sorgucu melekler, dünyanın halini sorarlarsa 'bekri imam oldu' de anlarlar" demiş!
abdurrahim albayrak, galatasaray'da başkan yardımcısı olduysa... abdurrahim albayrak'ın olacağı bir tek şey var; florya'da ağabey... çocuklarla konuşacak, yemek yiyecek, sohbet edecek, onların morallerini düzeltecek, acil parası ihtiyacı olana -alacağına mahsuben- 'al kardeşim şu parayı da olay çıkarma' diyecek... böyle birisi albayrak... bu da iyi bir şey... bu da galatasaray için çok gerekli bir şey...
birinci sınıf genç bir polis adliye muhabiri var. 'vay ne güzel haber yapmış' diye ben bunu getirip sabah'a genel yayın müdürü yapıyorum!..
trabzon maçının ardından, "hocamızın arkasındayız" deyip de bir gün sonra televizyonda, "ben artık hocanın arkasında duramam" sözleri büyük bir gaf olarak değerlendirildi.
galatasaray camiasında, abdurrahim albayrak'ın arkasında kim duruyor peki! duygun yarsuvat durabiliyor mu?
hamzaoğlu'nun tercih edilmesinde terim'in payı nedir? hikmet karaman çok konuşuldu. o da göreve davet edilmesini çok bekledi. davet gelmeyince de "eğer fatih hoca, beni veto etmişse, çok ayıp etmiş" açıklaması yaptı.
yayılan dedikodular şu; terim veto etti. çünkü terim ile abdurrahim albayrak ve ali dürüst arasındaki dostluğu bilmeyen yok. ünal aysal'ın bu ikisini kadro dışı bırakması, acele ile kongreye gidip abdurrahim ve ali'siz bir yönetim seçip, arkasından fatih'i kovması zaten yeterince yazıldı.
şimdi tabii abdurrahim ile ali dürüst'ün fatih terim'in görüşünü almadan oraya bir hoca getirmeleri söz konusu değil. getirdikleri adam da fatih terim'in yardımcısı olunca, hemen dedikodu başladı. 'fatih terim, hikmet karaman'ı veto etti ve hamza'yı oraya tayin etti' diye...
galatasaray yönetimi bu hallerdeyse, batsın galatasaray zaten!.. ama bu hale getirdiler işi...
başka şeyler de var: sen milli takım antrenörüsün ve de iyi para kazanıyorsun. işin başında da fatih terim var. yani senin işin, türkiye'de büyük bir garanti altında... paran kalmaz, aylığın kalmaz, ikramiyen kalmaz. sağlamdasın. sen bunları bir kenara bırakıyorsun, milli takımdan ayrılıyorsun, 5 ay için, 11 ayda 4 hoca değiştiren galatasaray'ın hocalık teklifini kabul ediyorsun.
bunu kabul eden kişinin ya çok idealist bir galatasaraylı olması ya da geri zekalı olması gerekiyor. hamza bunların ikisi de olmadığına göre, futbol federasyonu ve fatih terim de anında hamza'ya izin verdiklerine göre bütün bu planlamanın, abdurrahim ve ali'nin yakın dostu, türkiye futbol direktörü fatih terim tarafından yapıldığını söyleyenler; bir yığın gerekçe sıralayabilirler. ve de bütün görünüşü ile haklı olabilirler. bunları bir kenara bırakıyorum.
hamza hamzaoğlu, bu dönemde galatasaray için en iyi seçimdir.
1- iyi galatasaraylıdır.
2- çok iyi bir hoca olduğunu; akhisar gibi bir takımı yoktan var ederek göstermiştir. izmir takımları, denizliler, aydınlar sürünürken, akhisar'ı, koskoca ege'nin birinci ligde tek temsilcisi yapan ve de yerleştiren kişidir. fatih terim onu 'milli takım' diye ayartmasa ve akhisar'da kalsaydı, akhisar bu sene avrupa'ya oynuyordu.
bu çapta bir hoca... galatasaray'ın içini biliyor, türkiye'yi gayet iyi biliyor, hakemlerini gayet iyi biliyor, lig tv'sini gayet iyi biliyor, medyasını gayet iyi biliyor, kendi adamlarını gayet iyi biliyor, rakiplerini gayet iyi biliyor. 5 ay için daha ne istiyorsun? üstelik 5 ay için hocalık yapmayı da kabulleniyor.
başkan yarsuvat, mayıs ayında görev sürelerin dolması nedeniyle 5 aylık sözleşme yaptıklarını açıkladı.
duygun yarsuvat hukukçu ya!.. "ben gelecek yönetimi bağlayamam" diyor!.. sayın duygun yarsuvat, rahmetli özhan canaydın'ın gelecek 4 yönetimi bağlayan, su ada anlaşmasını niye soruşturmuyor!
ben şimdi duygun yarsuvat'a soruyorum: 'su ada' lafı utandırmıyor mu galatasaray camiasını! koskoca galatasaray kulübü, o adayı sahiplenemedi, o adaya bir şey yapamadı; orası bir kişiye veriliyor ve o kişi galatasaray'a bir verip, yüz kazanıyor! adayı kaçak olarak büyütüyor! bu yüzden mahkemeye verildi, bu yüzden ada üç defa mühürlendi; bu mührü üç defa kırdı! mühür kırıyor; adamdaki cesarete bakar mısın! mahkemeye verilen de galatasaray!.. adanın sahibi galatasaray çünkü...
ey duygun yarsuvat bütün bunlara göz yumuyorsun da şimdi niye "ben gelecek yönetimi bağlamam. onun için anlaşmayı 5 aylık yaparım" diyorsun!
'ben, 5 ay için bu göreve geldim' diyen bir hoca ile 'ben en az 1.5 sene bu görevde kalacağım' diyecek bir hocanın farkını anlatmaya, tartışmaya gerek var mı?
galatasaray için en ideal adam mustafa denizli'ydi. gerek geçmişi ile gerek yaptıklarıyla, gerek çapıyla... ama mustafa denizli'ye 5 aylık teklifte bulunmaya cesaret dahi edemezsin. onun için mustafa denizli'yi akıllarından dahi geçirmediler.
mustafa denizli, 'ben bu seneyi tamamlarım. mayıs ayından sonra da kendi takımımı kurarım' diyen bir hoca... yani en az 1.5 sene... 'benden gelecek sene hesap sorarsınız. çünkü sezon sonunda kendi takımımı kurarım' diyen bir hoca... bunlar onu aramıyorlar; bunlar ambulans şoförü arıyorlar!
ama eğrisi doğrusu bir yana; hamza hamzaoğlu, tekrar tekrar söylüyorum: galatasaray'ın bugünkü koşullarında, bugünkü yönetimiyle, bugünkü durumu ile en iyi seçimdir. galatasaray taraftarı nezdinde de saygın bir adam... fatih terim'den nefret edenler var galatasaray'da... mustafa denizli'den nefret edenler var galatasaray'da... tribünde 'gelsin bu da çuvallasın' diye bekleyenler var. hamza'ya karşı hiç kimsenin böyle bir hissi yok. hamza nötr bir hoca olarak geliyor. başarılı bir hoca olarak geliyor ve galatasaraylı olarak geliyor.
taffarel'in yönetiminde sahaya çıkan galatasaray, gaziantep'i burak'ın son dakikalarda bulduğu golle mağlup etti. bu maçla ilgili değerlendirmeniz nedir? prandelli'nin gidişi takımı olumlu etkiledi mi?
galatasaray, anderlecht maçında da derli toplu bir futbol oynamadı. aynı takım aşağı yukarı... taffarel, anderlecht maçında listede olmadığı için oynayamayan sabri'yi kadroya koydu, telles'i çıkardı. bence yanlış... bu takımda muhakkak oynaması gereken iki adam var. galatasaray'ın yönetiminde yer alan herkes bunu ezberine yazmalı.
1- telles... caner'den de iyi olabilecek bir sol bek, sol açık... kazanman lazım. kazanmanın yolu her hafta oynatmak.
2- umut... burak gibi bir adamı kazanmak istiyorsan, onu yeniden gol kralı görmek istiyorsan yanında umut'u oynatmak zorundasın. madem drogba'n yok. ikinci santrfor umut'u oynatacaksın.
bunu ezberlemeyen bir hocanın galatasaray'da başarılı olması söz konusu değil...
prandelli ve mancini, denenebilecek tüm rakamlı sistemleri denedi. başarılı olan bir tek sistem var: ileride çift forvet... ama maçın tamamında, ama ikinci yarıda, ama son 10 dakikada... galatasaray ne zaman iki forvet oynuyor; o zaman burak'ın futbolu değişiyor.
burak'ın attığı ilk şut maçın 52. dakikasında... umut, 46. dakikada oyuna girdi, maçın ilk şutunu attı burak... bunlar çok önemli göstergeler.
hamza hamzaoğlu'na 'ağabey öğütleri' diye bir yazı yazmayı düşünüyorum. galatasaray'ın fatih terim döneminden beri yaptığı yanlışlar var. bir türlü düzeltmediği yanlışlar var. bunları birisinin galatasaray takımına anlatması lazım.
en basiti; geçen pazar arkadaşlar geldi, fener maçını bekliyoruz. televizyonu açtık; tottenham-everton maçı başlamış. maçın ikinci dakikasıydı. 45 dakikasını seyrettik. "arkadaşlar bu maçta garip bir şey gözünüze çarptı mı?" dedim. "yok" dediler. "hiç yere düşen bir adam gördünüz mü; yerde kalan, yerde üç takla atan, hakeme ağlaşan..." dedim.
şimdi kural şu; futbolun iyi oynanması, futbolun göze hoş gelmesi, futbolun seyirci toplaması için iyi futbol gerekiyor. tottenham-everton maçında bir tek boş yer yoktu. bunlar şampiyonluğa oynayan takımlar da değil üstelik. çünkü seyirci iyi futbol istiyor. niye?
1- futbolcu, kendini yere atıp maçın 1 dakika, 2 dakika durmasına sebep olmuyor.
2- hakem zırt pırt faul çalmıyor. oyunda devamlılık sağlanıyor. maçı durdurmak açık seçik oyunun kalitesini düşürür.
şimdi biz seninle oyun oynuyoruz. futbol değil, herhangi bir oyun... benim oyuncu kalitem 10, senin oyuncu kaliten 100... oyunun kalitesi 100 üzerinde oynandığında kim kazanır?
ben kazanırım.
benim senin yenmemin bir tek yolu var, oyunun kalitesini 10'a indirmek. oyunun kalitesi nasıl düşer futbolda; durdukça düşüyor. yani oyunun durması kimin lehine; kötü takımın lehine... kimin aleyhine; iyi takımın aleyhine...
galatasaray oyun kuramıyor, en büyük sebebi; galatasaray'ın sah-te-kar futbolcuları... burak 8 takla atacak, tarık 3 takla atacak, sabri hakemin üzerine koşacak. bunların hepsi oyunu durduruyor. oyun 30 saniyede bir durursa galatasaray nasıl oyun kuracak?
bakın ingiltere maçına; adam tekmeyi yiyor, düşüyor. hakem faulü çalıyor, o yerde yatan, hakem düdüğü çaldığı anda ayağa fırlıyor, oyunu hemen başlatıyor. hemen... sanki durmamış gibi. çünkü oyunu hızlı oynamak iyi takımın lehine...
3- oyunu hızlı oynamak tribünlerin lehine. adam da o bilinç de var.
'ben tottenham'ı yeneyim' diye düşünmüyor. 'mesele, bu tribünün dolu olması... bu tribün dolu olursa ben bu maaşı kazanırım' diye düşünüyor.
nba'de de prensip o değil mi? kendi galibiyetlerinden önce tribünlerin ve televizyonların önü dolarsa eğer 50 milyon dolarlık anlaşma yapacağını biliyor adam; şampiyon olursa değil. onun için de nba'yi üst düzeyde tutmaya uğraşıyor bütün nba futbolcuları ve yöneticileri...
tarık'ın haline bak! bu geleceğin yıldızı olacak da... 'püf' yapıyor birisi, üç takla atıyor yerinde!.. hayda beklesin, dursun da oyun soğusun. soğuyan oyun bitirir. galatasaray'ı bitirir!.. bunun farkında değil. çünkü bunu ona kimse söylemiyor.
galatasaray'ın antrenörü olacak fatih terim, galatasaray'ın antrenörü olacak mancini, galatasaray'ın antrenörü olacak prandelli 'kendini yere atıp, böyle üç takla atıp oyunu durduranı, bekleteni, soğutanı oyarım' demiyor!
maç başlıyor, daha saniye 30; çatladıkkapıspor'un kalecisi değil, galatasaray'ın kalecisi muslera, topu kaç saniyede elinden çıkarıyor? autu kaç saniyede atıyor muslera? ağır, ağır, ağır... kırk yılda bir hızlı oyuna sokuyor, gol oluyor. o zaman yazıyorlar 'muslera asist yaptı' diye!.. peki ötekiler; öldürdükleri? bir kişi muslera'nın kulağından çekip, 'kardeşim, sen galatasaray'ın kalecisisin. galatasaray galip durumda olsa bile bunu yapmaya hakkın yok. bak tribünler bomboş senin yüzünden' demiyor! muslera da 30. saniyeden başlıyor oyunu yavaşlatmaya...
düşünün, muslera'nın sarı kart gördüğü kaç maç var? galatasaray kalecisi vakit öldürmekten sarı kart görür mü! muslera'dan başlayarak bütün galatasaraylı futbolcular oyunu durdurmak için ellerinden geleni yapıyorlar!
rakip kızarmış ekmeğini getirmiş, galatasaray da üstüne çok güzel tereyağını sürüyor. bunu anlatmıyorlar mesela... bakalım hamza anlatacak mı? daha böyle neler var.
taffarel gibi kaleci antrenörü var galatasaray'ın... kornerlerde, duran toplarda arka direkten yediği golün hesabı yok muslera'nın!.. hala arka direğe bir adam koymuyorlar! muslera'nın gözünün gördüğü ön direkte bir adam var, görmediği arka direkte adam yok. oradan gol yiyor galatasaray habire!.. kaçıncı golü yediler! demiyor ki 'biz kardeşim arka direkten habire gol yiyoruz. bari arka direğe de adam koyalım.'
'hamza kardeşim bak bunları kimse galatasaray'a öğretmedi. bari sen öğret' diye madde madde yazacağım.
--- alıntı ---