188
kırkbeş yaş üstü spor yazarlarının içinde belki de en iyi niyetlisidir. skor yazarlığı yapmamaya çalışır, olaylara farklı bakış açıları getirmeye çalışır, tabuları eleştirir, göze hoş gelen futbol ister vs. ama tüm bunları en nihayetinde seksenlerin futbol mantalitesi ile yaptığı için olsa gerek, çağa ayak uyduramaz. hatta yer yer saçmalar. örneğin hücum futbolu ister, ama bir takımın hücum kabiliyetinin sahadaki forvet sayısı ile doğru orantılı olduğunu sanır. hatta 3'lü defansın dörtlü defanstan, genel bir ilke olarak, daha ofansif olduğunu düşünecek kadar çağın gerisindedir. ona göre, avrupanın güçlü devleri karşısında dengeli futbol oynamak korkaklıktır. ama, bir avrupa devine hücum edip fark yerseniz de beceriksizlikse suçlanırsınız onun tarafından.
seksenlerde kaldığının en önemli kanıtı ''korkaklık'' takıntısıdır bana göre. seksenlerdeki ''nasılsa yenileceğiz, bari fark yemeyelim'' anlayışının hala devam ettiğini sandığından, seksenlere göre ilerici bir tavırla, teknik direktörlerin korkusuzca hücum etmelerini ister. anlamadığıysa, avrupa karşısındaki o aşağılık kompleksini bırakın anadolu takımlarını, fenerbahçe'nin bile aşmış olduğudur. eğer barcelona değilseniz, avrupada, ancak alan daraltıp rakibi durdurarak başarılı olabileceğiniz gerçeğinin de farkında değildir. o, üç kişiyi geride bırakıp kalan herkesi ileri göndermemizi ister; tıpkı seksenlerdeki gibi.
büyük futbolcu takıntısı da seksenlerden kalmadır. bir tek futbolcunun, takımı ne kadar kötü olursa olsun, takımına maç kazandırabileceğine ve hatta takımını şampiyon yapabileceğine inanır. galatasaray'ın favori olmadığı bütün derbilerden önce, galatasaraylı ahı gitmiş vahı kalmış bir yıldıza özel vurgu yapar. takımın yerlerde sürünmesine rağmen onun çıkıp takımı kurtaracağını iddia eder. hıncal uluç'un mantığı doğru olsaydı eğer, ronaldinho'lu milanın geçen sene daha başarılı olması gerkmez miydi? (uyan hocam! maradona ve arkadaşları futbolu çoktan bıraktı.)
yazıma başlarken değindiğim gibi, piyasadaki yaşdaşı pek çok yazar bozuntusundan daha iyi niyetlidir . ama sadece iyi niyet yetmiyor. lafla peynir gemisi yürümüyor.
spor dışı konulardaki yazıları ise tipik küçük-burjuva entellektüelliğidir işte. o kadar uzun boylu üzerinde düşünmeye gerek yok.
seksenlerde kaldığının en önemli kanıtı ''korkaklık'' takıntısıdır bana göre. seksenlerdeki ''nasılsa yenileceğiz, bari fark yemeyelim'' anlayışının hala devam ettiğini sandığından, seksenlere göre ilerici bir tavırla, teknik direktörlerin korkusuzca hücum etmelerini ister. anlamadığıysa, avrupa karşısındaki o aşağılık kompleksini bırakın anadolu takımlarını, fenerbahçe'nin bile aşmış olduğudur. eğer barcelona değilseniz, avrupada, ancak alan daraltıp rakibi durdurarak başarılı olabileceğiniz gerçeğinin de farkında değildir. o, üç kişiyi geride bırakıp kalan herkesi ileri göndermemizi ister; tıpkı seksenlerdeki gibi.
büyük futbolcu takıntısı da seksenlerden kalmadır. bir tek futbolcunun, takımı ne kadar kötü olursa olsun, takımına maç kazandırabileceğine ve hatta takımını şampiyon yapabileceğine inanır. galatasaray'ın favori olmadığı bütün derbilerden önce, galatasaraylı ahı gitmiş vahı kalmış bir yıldıza özel vurgu yapar. takımın yerlerde sürünmesine rağmen onun çıkıp takımı kurtaracağını iddia eder. hıncal uluç'un mantığı doğru olsaydı eğer, ronaldinho'lu milanın geçen sene daha başarılı olması gerkmez miydi? (uyan hocam! maradona ve arkadaşları futbolu çoktan bıraktı.)
yazıma başlarken değindiğim gibi, piyasadaki yaşdaşı pek çok yazar bozuntusundan daha iyi niyetlidir . ama sadece iyi niyet yetmiyor. lafla peynir gemisi yürümüyor.
spor dışı konulardaki yazıları ise tipik küçük-burjuva entellektüelliğidir işte. o kadar uzun boylu üzerinde düşünmeye gerek yok.