24
türk futbolumuzda, hatta geniş olarak bakılınca türkler olarak her şeyimizde problemler var, bunlara eyvallah. lakin romantikliğe girip, her şeyin sorumlusu kendimizmiş, bu yabancı hocalara da 2-3 maçta hemen kötü davranıp yazık ediyormuşuz gibi düşünmeyi anlamıyorum. başarısızlar, başarısızdılar, yollanıyorlar, yollandılar. bunu dünya üzerinde tek yapan biz değiliz, almanlar da sezon ortasında hoca değiştiriyor, ingilizler de, italyanlar da, herkes yapıyor, herkes başarısızı yolluyor, bundan daha doğal bir şey yok.
sadece türkiye değil, yabancı bir ülkeye futbol oynamaya, hocalık yapmaya gidiyorsan, oranın şartlarını doğru analiz etmen, onlara uyum sağlaman gerekiyor. ülkemizde bu uyum süreçleri daha karmaşık olabilir, ama başarılı olmak için bunu yapabilmelisin. bunu dünyada sadece biz yapıyormuşuz gibi düşünmeyi bırakalım, real madrid'i şampiyon yapmasına rağmen iyi futbol oynatmıyor diye yollanan yabancı hocası oldu yakın zamanda. bunu doğru örnek olarak söylemiyorum, sadece olabiliyor bunlar. adamların başarısızlığını üstümüze almayalım diyorum. rijkaard başlangıç hariç başarısızdı, skibbe başarısızdı, hiddink başarısızdı, mancini görece başarısızdı, aragones başarısızdı, löw zamanında başarısızdı da yollandı. allah aşkına bu adamların kaçı türkiye'den gittikten sonra nerelere gelmiş bakalım. rijkaard ve hiddink fiyasko işler yaptılar, skibbe şu an grasshopers'ta, mancini boşta. hep örnek verilen löw, 1999'da fenerden ayrılmış, almanya'da 2006'dan beri görev yapıyor, aradaki yıllar yok. milli takımda başarılı elbette, keza del bosque de öyle, ama kabul edersiniz milli takım başka bir kategori. aklıma gelen tek pozitif örnek lucescu burada, haksız yere gönderildi ve sonrasında başarılı bir kariyer sürüyor.
bu dediklerim oyuncular için de geçerli, kaç yabancı oyuncu bizden sonra iyi yerlere gidip devam edebiliyor allah aşkına. öncesindeki kariyerleri hepsinin iyi, çünkü biz etiketçiyiz, ona bakarız, maçlardan sonra hep "bizim seviyemiz burası değil zaten, rakip çok iyiydi" deriz ama seneye o takımın hocasını isteriz, o takımdan oyuncu isteriz, aşağısı şeklimizi bozar. o adamların bazıları da ülkemize babalarının hatrı(!) için geliyor, hiç bir uğraş, çaba göstermeden başarısız oluyor, suçu da türklere atıyor, biz de birbirimizi yiyoruz, değerlerini bilemedik sanıyoruz. hiddink ne katmış türk futboluna allah aşkına, neye zaman harcamış, çabalamış. prandelli efendi ramazan'da oruç tutacağına, bu ülke futboluna kafa yorsaydı da ligin dinamiklerini anlasaydı, galatasaray taraftarının beklentilerini tanımaya çalışsaydı keşke.
yabancılara karşı medya ve yöneticilerin tutumuna da değinecek olursak, bundan da rahatsızım. en basitinden rıdvan dilmen "sneijder galatasaray ataklarını baltalıyor" diyebildiği gibi keşke bir yerli oyuncu için de diyebilse. adamların haberi bile olmayacağı için bu yorumlardan, salla gitsin tabi. ama bu başka bir konu. malesef bazı şeylerde ortamız yok, ve bu başımızı iyice derde sokmaya başladı. her kötü şey sadece bizim başımıza geliyormuş, biz yapıyormuşuz algısını bir yenelim, şu adamların da en az bizim kadar suçlu olduğunu görelim.
sadece türkiye değil, yabancı bir ülkeye futbol oynamaya, hocalık yapmaya gidiyorsan, oranın şartlarını doğru analiz etmen, onlara uyum sağlaman gerekiyor. ülkemizde bu uyum süreçleri daha karmaşık olabilir, ama başarılı olmak için bunu yapabilmelisin. bunu dünyada sadece biz yapıyormuşuz gibi düşünmeyi bırakalım, real madrid'i şampiyon yapmasına rağmen iyi futbol oynatmıyor diye yollanan yabancı hocası oldu yakın zamanda. bunu doğru örnek olarak söylemiyorum, sadece olabiliyor bunlar. adamların başarısızlığını üstümüze almayalım diyorum. rijkaard başlangıç hariç başarısızdı, skibbe başarısızdı, hiddink başarısızdı, mancini görece başarısızdı, aragones başarısızdı, löw zamanında başarısızdı da yollandı. allah aşkına bu adamların kaçı türkiye'den gittikten sonra nerelere gelmiş bakalım. rijkaard ve hiddink fiyasko işler yaptılar, skibbe şu an grasshopers'ta, mancini boşta. hep örnek verilen löw, 1999'da fenerden ayrılmış, almanya'da 2006'dan beri görev yapıyor, aradaki yıllar yok. milli takımda başarılı elbette, keza del bosque de öyle, ama kabul edersiniz milli takım başka bir kategori. aklıma gelen tek pozitif örnek lucescu burada, haksız yere gönderildi ve sonrasında başarılı bir kariyer sürüyor.
bu dediklerim oyuncular için de geçerli, kaç yabancı oyuncu bizden sonra iyi yerlere gidip devam edebiliyor allah aşkına. öncesindeki kariyerleri hepsinin iyi, çünkü biz etiketçiyiz, ona bakarız, maçlardan sonra hep "bizim seviyemiz burası değil zaten, rakip çok iyiydi" deriz ama seneye o takımın hocasını isteriz, o takımdan oyuncu isteriz, aşağısı şeklimizi bozar. o adamların bazıları da ülkemize babalarının hatrı(!) için geliyor, hiç bir uğraş, çaba göstermeden başarısız oluyor, suçu da türklere atıyor, biz de birbirimizi yiyoruz, değerlerini bilemedik sanıyoruz. hiddink ne katmış türk futboluna allah aşkına, neye zaman harcamış, çabalamış. prandelli efendi ramazan'da oruç tutacağına, bu ülke futboluna kafa yorsaydı da ligin dinamiklerini anlasaydı, galatasaray taraftarının beklentilerini tanımaya çalışsaydı keşke.
yabancılara karşı medya ve yöneticilerin tutumuna da değinecek olursak, bundan da rahatsızım. en basitinden rıdvan dilmen "sneijder galatasaray ataklarını baltalıyor" diyebildiği gibi keşke bir yerli oyuncu için de diyebilse. adamların haberi bile olmayacağı için bu yorumlardan, salla gitsin tabi. ama bu başka bir konu. malesef bazı şeylerde ortamız yok, ve bu başımızı iyice derde sokmaya başladı. her kötü şey sadece bizim başımıza geliyormuş, biz yapıyormuşuz algısını bir yenelim, şu adamların da en az bizim kadar suçlu olduğunu görelim.