8414
şahsen 18 ekim 2014 galatasaray fenerbahçe maçı'na olan ilginin önceki senelerdeki derbilere nazaran çok daha az olmasını yadırgamıyorum. en basitinden geçen sezonun ikinci yarısında şampiyonluk şansımızın olmadığı ve iddiasız bir şekilde çıktığımız fenerbahçe maçından bir hafta önce bile yerimde duramayışımı hatırlıyorum. fakat yarın oynanacak 18 ekim 2014 galatasaray fenerbahçe maçı'na olan ilgi ve alakam "lan sahi hafta sonu da derbi var"dan öteye gitmedi bir haftadır. hiç de heyecanlandırmıyor derbinin oluşu.
bunun için tek bir sebep sayamam. onlarca sebebi var.
en basitinden ali sami yen arena'da oynayacağımız bir fenerbahçe derbisi için kulüp bir haftadır "takımını yalnız bırakma, sen yoksan bir kişi eksiğiz" diye resmi site, televizyon ve sosyal medya kanallarından sürekli çağrı yapıyor. bakın yineliyorum; bir fenerbahçe maçı öncesi kulüp taraftarına "takımını yalnız bırakma" diyor. önceki seneler fenerbahçe maçları öncesi bilet sistemleri kitlenir, büyük hengameler yaşanırdı. geçen sezon 40 bin kombine satan kulüp bu sene rica minnet taraftar çağırıyor stadyuma. neden? (bkz: passolig)
ne ilginçtir ki aynı kulüp bu passolig zımbırtısına ilk atlayan kulüplerden biri oldu. sırf kasasına girecek nakit 2.5 milyon euro'dan* dolayı. oysa biraz taraftarını düşünen, biraz taraftarının nabzını tutabilen bir kulüp on binlerce taraftarını yüzüstü bırakmazdı. passolig'i reddeder, gerekirse kombinelere 100 lira daha zam yapar ve cezasını da buradan sağladığı gelirle öderdi. 100 lira fazla, 100 lira eksik, hiçbir şey fark etmez, zaten kombine alan insanlar kombinesini yine alacak. böylelikle hem taraftarın arkasında durulur, hem de taraftarın desteği alınabilirdi. şimdi düşünün ki galatasaray mabedinde bir şampiyonlar ligi maçına çıkıyor, hem de o maç sezonun ilk taraftarlı maçı ve tribünlerde 30 bin kişi bile yok. evet 16 eylül 2014 galatasaray anderlecht maçı'ndan bahsediyorum. belki o gün stadyum tamamen dolu olsa taraftar çoşkusuyla alacağımız maçı, ölü ve futbolcusunu yuhalayan taraftarlar yüzünden kazanamadık. maçtan önce "passolig geçerli, bizim elimizde olan bir şey yok, kanuni zorunluluk" diye açıklama yapan kulüp, maç günü bilet satışının yerlerde olduğunu görüp passolig'i kaldırıyor. hani kanuniydi, hani zorunluydu? kimi kandırıyorsunuz? amaç insanlara zorla passolig aldırmak. yeter ki endüstriyel futbolun çarkı dönsün. şampiyonlar ligi'nde galibiyet için 1 milyon euro, beraberlik için 500 bin euro ödendiğini de söylemeden geçemeyeceğim. sen en başında ceza ödememek için hem taraftarını küstürüyorsun hem de taraftar desteğinden mahrum kalıyorsun. sebep? çünkü kulübü locadan yönetiyorsun. galatasaray yönetimiyle taraftarı arasında yıllardır kopuk bir bağ var. bakın taraftar grubu demiyorum; galatasaray taraftarıyla. yönetim taraftar grubuyla çok güzel iletişime girip onların isteklerini karşılayabiliyor ama söz konusu gerçek galatasaray taraftarı olunca konuya fazlasıyla fransızlar.
kendimi bildim bileli galatasaray'ın maçlarına gidiyorum. ilk gittiğim maçın üzerinden 23 yıl geçmiş. senelerdir kombinemi yeniliyorum. bu sene de kombinemi yeniledim. fakat sırf passolig almadığım için yarın 18 ekim 2014 galatasaray fenerbahçe maçı'na giremeyeceğim. sezon başı parasını ödememe rağmen kulübüm beni içeriye almayacak. neymiş, passoligmiş, zorunluymuş, kanuniymiş... yersen.
bir başka konu galatasaray düşmanı mevcut türkiye futbol federasyonu. sırf şike sürecinden sonra fenerbahçe'yi kurtarmak ve galatasaray'la fenerbahçe arasında oluşacak maddi-manevi uçuruma engel olmak için kurulmuş bir federasyon. hem de birinci elden; hükümetin eliyle. fenerbahçe avrupa kupalarından men edilmiş, önemli bir prestij ve gelir kaybı yaşıyor. başkanı dahi "artık kulübün dosya kağıdını bile idareli kullanmalıyız" diye açıklama yapıyor. diğer tarafta ise yeni yönetimiyle beraber işleri tamamen yolunda giden, 40 binden fazla kombine satışı yapan aynı zamanda da sportif başarıyı yakalamış bir galatasaray var. daha önce hayal dahi edilemeyecek yıldızlar galatasaray forması giyiyor. türkiye'de sportif ve ekonomik açıdan arayı açacak bir galatasaray'ı en çok endüstriyel futbolun aktörleri istemez. saha içinde oyun skoruna kadar etki edecek hakem hataları; özellikle saha dışında yazılı ve görsel basın aracılığıyla yapılan yanlı, kasıtlı ve yanıltıcı haberler; tek görevi galatasaray'a ceza kesmek olan federasyon kuruluşları ve en önemlisi tepeden tırnağa galatasaray düşmanı bir federasyon başkanı.
öyle bir federasyon başkanı ki; senelerce başkanlığını yaptığı kulübünü milyonlarca dolar zarar uğratmış, maddi ve manevi açıdan çökertmiş ve gelinen son noktada avrupa kupalarından men edilir noktaya taşımış. bu üstün başarıları sonucuyla da çok kritik bir dönemde türkiye futbol federasyonu başkanı yapılmış. şu an sayesinde milli takım ve türk futbolu en karanlık dönemlerini yaşıyor.
bir de yabancı oyuncu sınırlaması meselesi var. 17 kulüp bu sınırlamanın kaldırılmasını ya da iyileştirilmesini isterken sırf fenerbahçe istemiyor diye dayatılan saçma sapan bir uygulama. sebebi de belli; madem fenerbahçe avrupa kupalarına gidemiyor, o halde galatasaray da arayı açmasın. herkes biliyor ki; ne zaman fenerbahçe avrupa kupalarına gidecek ya da gitme ihtimali belirecek o zaman bu saçma sapan uygulama kaldırılacak. düşünün ki tek başına tüm federasyona nüfuz eden bir fenerbahçe camiası. dünya futbol tarihinin en büyük şikesinin sonucu olarak uluslararası organizasyonlar tarafından sürekli cezalandırılmış fakat ne ilginçtir ki ulusal federasyon tarafından hiçbir müeyyideyle karşılaşmamış bir fenerbahçe...
saymakla bitmeyecek daha onlarca sebep var.
sadece bu sezon felipe melo bir retweet yüzünden ceza aldı. federasyon pdfk'nın verdiği kararı beğenmeyip zorla galatasaray'ın sahasını kapattırdı. hani pfdk kararlarında bağımsızdı? şimdi de 18 ekim 2014 galatasaray fenerbahçe maçı'na cüneyt çakır'ı atamışlar. nerden baksan tutarsızlık, nerden baksan ahmakça.
daha komiği bugün kulüpler birliği başkanlığını istanbul büyükşehir belediyespor başkanıyken şikeli sezonda (2010-2011) futbolcularından fenerbahçe'ye yenilmelerini isteyen hükümetin damadı göksel gümüşdağ yapmakta. daha da acı olan bir şey var; ne yazık ki benim kulübün de seçimde oyunu göksel gümüşdağ'dan yana kullanmış. hani marjinal bizdik? yani "ne içindeyiz çemberin ne de büsbütün dışında" mı? ya da politik olmak mı deniyor buna...
bir başka ve en önemli konu da siyasi otoritenin futbol üzerindeki baskı ve tutumu; yani despot yönetimi. sayfalarca yazı yazılır bunula ilgili ama heyhat!
yeni ali sami yen spor stadyumu açılışında, bazı devlet adamları ve siyasilerin, sanki galatasaray'a bedavadan yeni bir stadyum tahsis etmiş gibi olayı kendi kişisel ve siyasal şovları dönüştürmeleri sonucu hak ettikleri muameleyi gördükten sonra bir türlü tamamlanamayan ali sami yen arena'nın yolları var bir de. istediği zaman altı ayda avm, bir yılda gökdelen dikebilenler, aylardır bitireceklerini söyledikleri bir metro inşaatını bile bitiremediler. hem kimin umurundaki? zaten o istasyon sadece maç günleri işe yarıyor. o ıslıklamanın bedeli ödettirilmeli galatasaray taraftarına. vaat edildiği halde bir türlü yapılmayan yollar var. geçen sezon aslanlı yolda o kalabalıkta bir taraftar hayatını kaybetti. hangi maçtı hatırlamıyorum ama bir maç çıkışında da yine o kalabalıkta kalp krizi geçiren adamın yerdeki çırpınışlarını aklımdan çıkaramıyorum bir türlü. hangi galatasaraylı ünlü ve iş adamının umrundaki bunlar? bugün kulübü yönetenleri kenarda bırakırsak, yönetme iddiasında olanlar ve kongre üyelerinden hangileri çıkıp konuşabiliyor ki bunları. hangisi savunuyor galatasaray'ın haklarını? ama işlerine gelince en iyi galatasaraylılar onlar.
bir de egoları galatasaray'ı aşmış olanlar var ki; onlara söylenecek laf kalmadı. kâh teknik direktör, kâh yönetici, kâh başkan... zoru görünce kaç.
evet şahsen ben ne yarınki derbi için ne de bu sezon için heyecan duymuyorum. içimdeki heyecanı öldürdüler artık. sezonun planı da belli zaten. beşiktaş yarıştan erken koparsa galatasaray - fenerbahçe arasındaki şampiyonluk yarışı son haftalara kadar taşınacak ama sırf şampiyonlar ligi'ne direkt gidebilmesi için* fenerbahçe şampiyon yapılmak istenecek. kimse bu aşamada galatasaray'ın şampiyon olmasını istemez.
olur da galatasaray yarıştan erken koparsa bu sefer yarış zorla beşiktaş ve fenerbahçe arasında gerçekleştirecek. fakat bu sefer şampiyonluk ibresi beşiktaş'tan yana olacak. zaten on yılda bir-iki kere şampiyon olabiliyorlar; zamanları geldi. hem aradan çıkar hem de ağlayışları kesilir üç beş sene. yıldırım demirören'i türk futbolunun başına saran ve bugün federasyona karşı sadece aleyhine hakem hataları olduğunda cılız sesler çıkaran omurgasız beşiktaş camiasına da bir paragraf açmak gerekir ama değmez.
olur da fenerbahçe yarıştan erken koparsa diyeceğim ama böyle bir ihtimal yüzde bir bile değil. futbol ekonomisindeki rant gruplarının en istemeyeceği senaryo bu olduğu için değerlendirmeye bile almıyorum bunu.
daha onlarca, yüzlerce sebep; yaz yaz bitmez. kendin söyle, kendin dinle...
üzgünüm ama gerçekler böyle.
hoşgeldiniz: yeni türkiye...
bunun için tek bir sebep sayamam. onlarca sebebi var.
en basitinden ali sami yen arena'da oynayacağımız bir fenerbahçe derbisi için kulüp bir haftadır "takımını yalnız bırakma, sen yoksan bir kişi eksiğiz" diye resmi site, televizyon ve sosyal medya kanallarından sürekli çağrı yapıyor. bakın yineliyorum; bir fenerbahçe maçı öncesi kulüp taraftarına "takımını yalnız bırakma" diyor. önceki seneler fenerbahçe maçları öncesi bilet sistemleri kitlenir, büyük hengameler yaşanırdı. geçen sezon 40 bin kombine satan kulüp bu sene rica minnet taraftar çağırıyor stadyuma. neden? (bkz: passolig)
ne ilginçtir ki aynı kulüp bu passolig zımbırtısına ilk atlayan kulüplerden biri oldu. sırf kasasına girecek nakit 2.5 milyon euro'dan* dolayı. oysa biraz taraftarını düşünen, biraz taraftarının nabzını tutabilen bir kulüp on binlerce taraftarını yüzüstü bırakmazdı. passolig'i reddeder, gerekirse kombinelere 100 lira daha zam yapar ve cezasını da buradan sağladığı gelirle öderdi. 100 lira fazla, 100 lira eksik, hiçbir şey fark etmez, zaten kombine alan insanlar kombinesini yine alacak. böylelikle hem taraftarın arkasında durulur, hem de taraftarın desteği alınabilirdi. şimdi düşünün ki galatasaray mabedinde bir şampiyonlar ligi maçına çıkıyor, hem de o maç sezonun ilk taraftarlı maçı ve tribünlerde 30 bin kişi bile yok. evet 16 eylül 2014 galatasaray anderlecht maçı'ndan bahsediyorum. belki o gün stadyum tamamen dolu olsa taraftar çoşkusuyla alacağımız maçı, ölü ve futbolcusunu yuhalayan taraftarlar yüzünden kazanamadık. maçtan önce "passolig geçerli, bizim elimizde olan bir şey yok, kanuni zorunluluk" diye açıklama yapan kulüp, maç günü bilet satışının yerlerde olduğunu görüp passolig'i kaldırıyor. hani kanuniydi, hani zorunluydu? kimi kandırıyorsunuz? amaç insanlara zorla passolig aldırmak. yeter ki endüstriyel futbolun çarkı dönsün. şampiyonlar ligi'nde galibiyet için 1 milyon euro, beraberlik için 500 bin euro ödendiğini de söylemeden geçemeyeceğim. sen en başında ceza ödememek için hem taraftarını küstürüyorsun hem de taraftar desteğinden mahrum kalıyorsun. sebep? çünkü kulübü locadan yönetiyorsun. galatasaray yönetimiyle taraftarı arasında yıllardır kopuk bir bağ var. bakın taraftar grubu demiyorum; galatasaray taraftarıyla. yönetim taraftar grubuyla çok güzel iletişime girip onların isteklerini karşılayabiliyor ama söz konusu gerçek galatasaray taraftarı olunca konuya fazlasıyla fransızlar.
kendimi bildim bileli galatasaray'ın maçlarına gidiyorum. ilk gittiğim maçın üzerinden 23 yıl geçmiş. senelerdir kombinemi yeniliyorum. bu sene de kombinemi yeniledim. fakat sırf passolig almadığım için yarın 18 ekim 2014 galatasaray fenerbahçe maçı'na giremeyeceğim. sezon başı parasını ödememe rağmen kulübüm beni içeriye almayacak. neymiş, passoligmiş, zorunluymuş, kanuniymiş... yersen.
bir başka konu galatasaray düşmanı mevcut türkiye futbol federasyonu. sırf şike sürecinden sonra fenerbahçe'yi kurtarmak ve galatasaray'la fenerbahçe arasında oluşacak maddi-manevi uçuruma engel olmak için kurulmuş bir federasyon. hem de birinci elden; hükümetin eliyle. fenerbahçe avrupa kupalarından men edilmiş, önemli bir prestij ve gelir kaybı yaşıyor. başkanı dahi "artık kulübün dosya kağıdını bile idareli kullanmalıyız" diye açıklama yapıyor. diğer tarafta ise yeni yönetimiyle beraber işleri tamamen yolunda giden, 40 binden fazla kombine satışı yapan aynı zamanda da sportif başarıyı yakalamış bir galatasaray var. daha önce hayal dahi edilemeyecek yıldızlar galatasaray forması giyiyor. türkiye'de sportif ve ekonomik açıdan arayı açacak bir galatasaray'ı en çok endüstriyel futbolun aktörleri istemez. saha içinde oyun skoruna kadar etki edecek hakem hataları; özellikle saha dışında yazılı ve görsel basın aracılığıyla yapılan yanlı, kasıtlı ve yanıltıcı haberler; tek görevi galatasaray'a ceza kesmek olan federasyon kuruluşları ve en önemlisi tepeden tırnağa galatasaray düşmanı bir federasyon başkanı.
öyle bir federasyon başkanı ki; senelerce başkanlığını yaptığı kulübünü milyonlarca dolar zarar uğratmış, maddi ve manevi açıdan çökertmiş ve gelinen son noktada avrupa kupalarından men edilir noktaya taşımış. bu üstün başarıları sonucuyla da çok kritik bir dönemde türkiye futbol federasyonu başkanı yapılmış. şu an sayesinde milli takım ve türk futbolu en karanlık dönemlerini yaşıyor.
bir de yabancı oyuncu sınırlaması meselesi var. 17 kulüp bu sınırlamanın kaldırılmasını ya da iyileştirilmesini isterken sırf fenerbahçe istemiyor diye dayatılan saçma sapan bir uygulama. sebebi de belli; madem fenerbahçe avrupa kupalarına gidemiyor, o halde galatasaray da arayı açmasın. herkes biliyor ki; ne zaman fenerbahçe avrupa kupalarına gidecek ya da gitme ihtimali belirecek o zaman bu saçma sapan uygulama kaldırılacak. düşünün ki tek başına tüm federasyona nüfuz eden bir fenerbahçe camiası. dünya futbol tarihinin en büyük şikesinin sonucu olarak uluslararası organizasyonlar tarafından sürekli cezalandırılmış fakat ne ilginçtir ki ulusal federasyon tarafından hiçbir müeyyideyle karşılaşmamış bir fenerbahçe...
saymakla bitmeyecek daha onlarca sebep var.
sadece bu sezon felipe melo bir retweet yüzünden ceza aldı. federasyon pdfk'nın verdiği kararı beğenmeyip zorla galatasaray'ın sahasını kapattırdı. hani pfdk kararlarında bağımsızdı? şimdi de 18 ekim 2014 galatasaray fenerbahçe maçı'na cüneyt çakır'ı atamışlar. nerden baksan tutarsızlık, nerden baksan ahmakça.
daha komiği bugün kulüpler birliği başkanlığını istanbul büyükşehir belediyespor başkanıyken şikeli sezonda (2010-2011) futbolcularından fenerbahçe'ye yenilmelerini isteyen hükümetin damadı göksel gümüşdağ yapmakta. daha da acı olan bir şey var; ne yazık ki benim kulübün de seçimde oyunu göksel gümüşdağ'dan yana kullanmış. hani marjinal bizdik? yani "ne içindeyiz çemberin ne de büsbütün dışında" mı? ya da politik olmak mı deniyor buna...
bir başka ve en önemli konu da siyasi otoritenin futbol üzerindeki baskı ve tutumu; yani despot yönetimi. sayfalarca yazı yazılır bunula ilgili ama heyhat!
yeni ali sami yen spor stadyumu açılışında, bazı devlet adamları ve siyasilerin, sanki galatasaray'a bedavadan yeni bir stadyum tahsis etmiş gibi olayı kendi kişisel ve siyasal şovları dönüştürmeleri sonucu hak ettikleri muameleyi gördükten sonra bir türlü tamamlanamayan ali sami yen arena'nın yolları var bir de. istediği zaman altı ayda avm, bir yılda gökdelen dikebilenler, aylardır bitireceklerini söyledikleri bir metro inşaatını bile bitiremediler. hem kimin umurundaki? zaten o istasyon sadece maç günleri işe yarıyor. o ıslıklamanın bedeli ödettirilmeli galatasaray taraftarına. vaat edildiği halde bir türlü yapılmayan yollar var. geçen sezon aslanlı yolda o kalabalıkta bir taraftar hayatını kaybetti. hangi maçtı hatırlamıyorum ama bir maç çıkışında da yine o kalabalıkta kalp krizi geçiren adamın yerdeki çırpınışlarını aklımdan çıkaramıyorum bir türlü. hangi galatasaraylı ünlü ve iş adamının umrundaki bunlar? bugün kulübü yönetenleri kenarda bırakırsak, yönetme iddiasında olanlar ve kongre üyelerinden hangileri çıkıp konuşabiliyor ki bunları. hangisi savunuyor galatasaray'ın haklarını? ama işlerine gelince en iyi galatasaraylılar onlar.
bir de egoları galatasaray'ı aşmış olanlar var ki; onlara söylenecek laf kalmadı. kâh teknik direktör, kâh yönetici, kâh başkan... zoru görünce kaç.
evet şahsen ben ne yarınki derbi için ne de bu sezon için heyecan duymuyorum. içimdeki heyecanı öldürdüler artık. sezonun planı da belli zaten. beşiktaş yarıştan erken koparsa galatasaray - fenerbahçe arasındaki şampiyonluk yarışı son haftalara kadar taşınacak ama sırf şampiyonlar ligi'ne direkt gidebilmesi için* fenerbahçe şampiyon yapılmak istenecek. kimse bu aşamada galatasaray'ın şampiyon olmasını istemez.
olur da galatasaray yarıştan erken koparsa bu sefer yarış zorla beşiktaş ve fenerbahçe arasında gerçekleştirecek. fakat bu sefer şampiyonluk ibresi beşiktaş'tan yana olacak. zaten on yılda bir-iki kere şampiyon olabiliyorlar; zamanları geldi. hem aradan çıkar hem de ağlayışları kesilir üç beş sene. yıldırım demirören'i türk futbolunun başına saran ve bugün federasyona karşı sadece aleyhine hakem hataları olduğunda cılız sesler çıkaran omurgasız beşiktaş camiasına da bir paragraf açmak gerekir ama değmez.
olur da fenerbahçe yarıştan erken koparsa diyeceğim ama böyle bir ihtimal yüzde bir bile değil. futbol ekonomisindeki rant gruplarının en istemeyeceği senaryo bu olduğu için değerlendirmeye bile almıyorum bunu.
daha onlarca, yüzlerce sebep; yaz yaz bitmez. kendin söyle, kendin dinle...
üzgünüm ama gerçekler böyle.
hoşgeldiniz: yeni türkiye...