10797
2014 sezon başlangıcı itibariyle "kötü" olarak nitelendirmek bence biraz haksızlık olacaktır bu takımı.
savunma anlamında uzun yıllardır en "ne yaptığını, nerede duracağını bilen" takımı izliyoruz şu anda.
rakamlara da yansıyor bu. avrupa'nın en diri en organize takımlarından atletico karşısında gol yememiş olmamız, 4-2-3-1 başladığımız ve ortasaha kontrolünü tamamen rakibe verdiğimiz süper kupa finali'nde dahi son 3 yıldır hiç bozulmadan devam eden fenerbahçe'den gol yememiş olmamız, deplasmanda bursaspor ve deplasmandan da beter bir psikolojiyle oynanan eskişehirspor maçlarında da -ki şenol güneş ve ertuğrul sağlam gibi takımları hep takım oyunu oynayan takımlardır- neredeyse pozisyon vermemiş olmamız çok önemliydi.
şöyle de ifade etmeye çalıştım gerçi ama; (bkz: #1548619)
hücumda biraz sorun yaşıyoruz gibi evet.
ama daha önce de belirttiğim üzere, sistemli bir hücumu oturtmak, sistemli bir savunmayı oturtmaktan çok daha zordur.
çok daha fazla zaman ve yetenek ister. yaratıcılığa ve dolayısıyla daha çok birlikte oynamaya ihtiyaç vardır.
iki stoperin birbirini tanıması, iki santraforun birbirini tanımasından daha kısa sürer.
savunmada her oyuncuya anlatırsınız ne zaman nerede duracağını, rakibine karşı nasıl davranacağını, kimin kademesine dikkat edeceğini, her maç için de alacaksınız özel önlemlerinizi alır aktarırsınız oyunculara; hele bir de hazırlık dönemini birlikte geçirirseniz savunması oturur takımın.
ama hücum öyle değil işte.
hücumda, savunmanın aksine çok daha fazla ekstra işe ihtiyacınız vardır. savunmada "şu adamı şöyle karşılayacaksın" diyebilirsiniz ama hücumda "şu adamı şöyle geçeceksin" deseniz bile etkisi olmayabilir.
daha fazla özveri ister.
şu anda ne yazık ki özellikle burak ve selçuk, özverili oynamıyorlar hücum anlamında.
demek istediğim, bugüne kadar ne oynamışlarsa onu oynamaya çalışıyorlar.
bursa deplasmanında burak biraz farklı oynadı; hemen golü bulduk zaten.
ama selçuk inatla boş adamları değil burak'ı topla buluşturmaya çalışıyor.
"yekta çok tek yönlü oynuyor" dediğimizde "zaten görevi o" diyen arkadaşlarımız oldu.
aynı yerde melo da oynuyor. melo asla tek yönlü oynamıyor. demek ki o bölgede oynayan oyuncunun görevi tek yönlü değil.
yekta da özveri gösterip yeni bir şey yapmıyor.
bu oyunda özellikle böyle önemli geçiş zamanlarında dediğim gibi ekstra işlere çok ihtiyacımız var.
bunlar beklenmedik çalımlar, uzaktan şutlar, çizgiye inmeler gibi, rakip defansı karıştıracak ve hazırlıksız yakalayacak organizasyonlar.
bunları organize edecek adamımız sneijder de formsuz olunca özellikle eskişehir maçında tıkandık.
bu yüzden, bence, ilerde mutlaka olcan'ı ve pandev'i kullanmamız gerekiyor. selçuk'taki doğaüstü formsuzluğu da düşünürsek, yerine dzemaili'yi kullanmamız şart. e melo'suz zaten olmuyor. veysel'in yerine de furkan'ı denesek çok bir şey kaybetmeyiz gibime geliyor.
veya ortadaki üçlüyü melo-dzemaili-furkan şeklinde kurabiliriz.
bu durumda, her ne kadar çok başarılı bir sezon başlangıcı geçirse de, bence şecu'yu kenara almaktan başka çaremiz yok lig maçlarında.
muslera
veysel(furkan)-semih-balta-tarık
melo dzemaili
olcan sneijder pandev
burak
hatta içerdeki maçlarda muslera yerine sinan'ı alıp pandev'i ileri koyup yerine bruma da belki de denenebilir.
ama hem melo'nun hem pandev'in hem de olcan'ın mutlaka sahada olması gerekir diye düşünüyorum.
selçuk'un da mutlaka sahada olmaması gerekir artık.
çünkü formsuzluğundan ve yanlış tercihlerinden daha kötüsü, bunların varlığını reddetmesi.
birisinin kendisine bunları anlatması gerekiyor.
oyuncu tercihleri ile ilgili haddim olmadan görüşlerimi paylaştım.
özetle, kendi adıma, hocamız prandelli'ye güvendiğimi, savunma anlamında sezon başlangıcımızı beğendiğimi, istatistiklerin ve futbol gerçeklerinin de bunu kanıtladığını ifade etmeliyim.
hücum anlamında ise, geçmişteki prandelli takımnlarını da düşünürsek 4-5 hafta içinde çok daha iyi bir takım izleyeceğimize inanıyorum.
zaten zaman zaman her maçta 6-7 tek pasla ceza sahasına giren bir takım olduk.
son paslar ve daha da geniş tabirle son tercihlerde zamanla daha verimli olursak ve bu tek pasla içeriye girmelerin de sayısı da arttıkça çok daha kolay gol bulabileceğimize inanıyorum.
savunma anlamında uzun yıllardır en "ne yaptığını, nerede duracağını bilen" takımı izliyoruz şu anda.
rakamlara da yansıyor bu. avrupa'nın en diri en organize takımlarından atletico karşısında gol yememiş olmamız, 4-2-3-1 başladığımız ve ortasaha kontrolünü tamamen rakibe verdiğimiz süper kupa finali'nde dahi son 3 yıldır hiç bozulmadan devam eden fenerbahçe'den gol yememiş olmamız, deplasmanda bursaspor ve deplasmandan da beter bir psikolojiyle oynanan eskişehirspor maçlarında da -ki şenol güneş ve ertuğrul sağlam gibi takımları hep takım oyunu oynayan takımlardır- neredeyse pozisyon vermemiş olmamız çok önemliydi.
şöyle de ifade etmeye çalıştım gerçi ama; (bkz: #1548619)
hücumda biraz sorun yaşıyoruz gibi evet.
ama daha önce de belirttiğim üzere, sistemli bir hücumu oturtmak, sistemli bir savunmayı oturtmaktan çok daha zordur.
çok daha fazla zaman ve yetenek ister. yaratıcılığa ve dolayısıyla daha çok birlikte oynamaya ihtiyaç vardır.
iki stoperin birbirini tanıması, iki santraforun birbirini tanımasından daha kısa sürer.
savunmada her oyuncuya anlatırsınız ne zaman nerede duracağını, rakibine karşı nasıl davranacağını, kimin kademesine dikkat edeceğini, her maç için de alacaksınız özel önlemlerinizi alır aktarırsınız oyunculara; hele bir de hazırlık dönemini birlikte geçirirseniz savunması oturur takımın.
ama hücum öyle değil işte.
hücumda, savunmanın aksine çok daha fazla ekstra işe ihtiyacınız vardır. savunmada "şu adamı şöyle karşılayacaksın" diyebilirsiniz ama hücumda "şu adamı şöyle geçeceksin" deseniz bile etkisi olmayabilir.
daha fazla özveri ister.
şu anda ne yazık ki özellikle burak ve selçuk, özverili oynamıyorlar hücum anlamında.
demek istediğim, bugüne kadar ne oynamışlarsa onu oynamaya çalışıyorlar.
bursa deplasmanında burak biraz farklı oynadı; hemen golü bulduk zaten.
ama selçuk inatla boş adamları değil burak'ı topla buluşturmaya çalışıyor.
"yekta çok tek yönlü oynuyor" dediğimizde "zaten görevi o" diyen arkadaşlarımız oldu.
aynı yerde melo da oynuyor. melo asla tek yönlü oynamıyor. demek ki o bölgede oynayan oyuncunun görevi tek yönlü değil.
yekta da özveri gösterip yeni bir şey yapmıyor.
bu oyunda özellikle böyle önemli geçiş zamanlarında dediğim gibi ekstra işlere çok ihtiyacımız var.
bunlar beklenmedik çalımlar, uzaktan şutlar, çizgiye inmeler gibi, rakip defansı karıştıracak ve hazırlıksız yakalayacak organizasyonlar.
bunları organize edecek adamımız sneijder de formsuz olunca özellikle eskişehir maçında tıkandık.
bu yüzden, bence, ilerde mutlaka olcan'ı ve pandev'i kullanmamız gerekiyor. selçuk'taki doğaüstü formsuzluğu da düşünürsek, yerine dzemaili'yi kullanmamız şart. e melo'suz zaten olmuyor. veysel'in yerine de furkan'ı denesek çok bir şey kaybetmeyiz gibime geliyor.
veya ortadaki üçlüyü melo-dzemaili-furkan şeklinde kurabiliriz.
bu durumda, her ne kadar çok başarılı bir sezon başlangıcı geçirse de, bence şecu'yu kenara almaktan başka çaremiz yok lig maçlarında.
muslera
veysel(furkan)-semih-balta-tarık
melo dzemaili
olcan sneijder pandev
burak
hatta içerdeki maçlarda muslera yerine sinan'ı alıp pandev'i ileri koyup yerine bruma da belki de denenebilir.
ama hem melo'nun hem pandev'in hem de olcan'ın mutlaka sahada olması gerekir diye düşünüyorum.
selçuk'un da mutlaka sahada olmaması gerekir artık.
çünkü formsuzluğundan ve yanlış tercihlerinden daha kötüsü, bunların varlığını reddetmesi.
birisinin kendisine bunları anlatması gerekiyor.
oyuncu tercihleri ile ilgili haddim olmadan görüşlerimi paylaştım.
özetle, kendi adıma, hocamız prandelli'ye güvendiğimi, savunma anlamında sezon başlangıcımızı beğendiğimi, istatistiklerin ve futbol gerçeklerinin de bunu kanıtladığını ifade etmeliyim.
hücum anlamında ise, geçmişteki prandelli takımnlarını da düşünürsek 4-5 hafta içinde çok daha iyi bir takım izleyeceğimize inanıyorum.
zaten zaman zaman her maçta 6-7 tek pasla ceza sahasına giren bir takım olduk.
son paslar ve daha da geniş tabirle son tercihlerde zamanla daha verimli olursak ve bu tek pasla içeriye girmelerin de sayısı da arttıkça çok daha kolay gol bulabileceğimize inanıyorum.