251
galatasaray'ın ciddi bir şekilde incelenmesi gerektiğini düşündüğüm maçtır. kupayı kaybettik ama dersimizi aldık bari diyebilelim.
bazı oyuncularımız ve oyun planımızla ilgili kendi görüşlerimi yazmak istedim.
öncelikle ilk 11'imize bakıyorum; muslera, veysel, telles, semih, chedjou, melo, selçuk, yasin, olcan, sneijder, burak. kadroya bir şey diyemiyor insan. dizilimi düşününce de 4-2-3-1 makul ve mantıklı görünüyor göze.
sonuçlara gelelim;
forvetimiz burak bizim. bir forvet olarak burak'ı tartışmayı doğru bulmuyorum. çünkü her futbolcu gibi burak'ın da bir futbol karakteri var. ve bu futbol karakteri biz burak'ı alırken de vardı ve aynıydı. burak defansın arkasına çok iyi sızıp aldığı toplarla skor oluşturan bir forvet. yani arkasında ara paslarla, öldürücü toplarla burak'ı kaleciyle karşı karşıya bırakıp onu kral yapacak oyunculara ihtiyacı var burak'ın. türk futbolu için bu oyunculara örnek vermemiz gerekirse; sneijder, eski selçuk inan ve birkaç yıldır bu işi iyi yapan olcan adın'ı gösterebiliriz. yani burak'ın arkasındaki üçlüden ikisini kastediyorum, bir diğeri de orta sahamızın göbeğini teşkil ediyor. ama her maç istenilenler yapılamıyor ve bu maç olduğu gibi pozisyon üretemiyoruz bazen.
sneijder'e gelelim. fevkalade üstün meziyetlerle bezeli bir oyuncu. takımı için inanılmaz çalışan çabalayan bir oyuncu. fakat yumuşak bir futbol yapısı var. sertliğe maruz kalınca yılıyor haklı olarak. lakin dedim ya canını dişine takıp elinden gelenin en iyisini veriyor takıma. geçen sezon kendisini sol kanatta oynatmaya çalıştığını düşünüp mancini'ye az yüklenmemiştik belki ama; mancini kendisini solda göstermekle beraber, her zaman baskı ve kalabalıktan uzak tutmaya çalışarak gerçek performansını göstermesi için bir takım önlemler almıştı ve sonucunda güzel bir performans ve skora etki eden bir sneijder izlemiştik. sneijder in mevkisi olması hasebiyle forvet arkasında ve ortada oynatılması ısrarından daha çok topla daha özgür olabileceği, baskıdan en uzak durabileceği bir bölgede oynaması gerektiğini düşünüyorum. saha içinde de adı konulmuş böyle bir bölge olmadığı için oyuncumuzu ileri hatta, serbest rolde, atak organizatörümüz olarak kullanmamız gerekiyor diye düşünüyorum.
yasin takımımıza yeni katılmış olması hasebiyle bugün yapamadıklarını bir kıstas olarak kabul etmemek gerektiğini düşünüyorum. en az yarım sezon kendini takımımızda gördükten sonra bizlere de genel bir kanaat hasıl olur. bugün etkisiz olması belki tecrübe eksikliği belki heyecan belki de maç kondisyonunun eksik olması dolayısıyladır. bildiğimiz gibi planlanmış hazırlık maçlarımızı bile iptal edip az sayıda ve yeterli etkinlikte olmayan ekiplerle hazırlık maçları oynadık.
olcan görünen takımda en çok umut verenlerden biri konumunda. ara ara sazı eline alıp takıma hareketlilik getirmesi bile bugünkü kötü performansımızın arasında sırıtmasına yetti.
semih ve chedjou bugün çakılı defans kavramının nasıl bir şey olduğunu en güzel şekliyle bize gösterdiler. günümüz futbol anlayışında pek yeri olmadığı düşünülse de gol yemedik 120 dk. hem de böylesine bir futbolla.
alex telles konusu var bir de bizim takımımızda. kendisi hakkında sözlükteki diğer arkadaşların yazdıklarına katılmamak elde değil. "kendisinin yerine kimi oynatırsak oynatalım takımın bir yönü şimdikinden üstün olacak" evet. brezilyada hayranlık uyandıran bir sol beki alıp ülkemize getiriyoruz. kadromuzda ilk 11 de sürekli oynama şansını veriyoruz. sol kanada hükmedecek, hem top kesip defansif anlamda iş yapacak, hem ataklarımızda sol kanada canlılık getirecek hem de güzel ortalarıyla rakibe tehlike oluşturacak diye büyük bir hevesle alıyoruz. lakin ne defansif ne de ofansif olarak kendisinden faydalanamıyoruz. başarılı olabilmesi için; kendisini geliştirmek istemesi, yeterli profesyonelliğe sahip olması ve doğru olarak yönetilip yönlendirilmesi şart.
genç yabancı veya bir başka deyişle yatırım transferlerimizle(telles, bruma, ontivero, doria?, balanta?..vs) ilgili bir noktaya daha değinmeliyiz diye düşünüyorum. "bu adamları alıp 3-5 sene oynatıp geliştirip satarız." mantalitesi güzel tabi ki ama biz sadece bu cümleden ibaret olan mantaliteye football manager mantalitesi diyoruz ve bu mantalite gerçek hayatın gerçeklikleriyle uyuşmuyor. bir genç oyuncuyu alıyorsan o oyuncunun gelişmesini istiyorsan ilk olarak oyuncuyu yetenek olarak değil zihinsel olarak geliştirecek olduğunu bilmelisin ve buna yönelik atılım yapmalısın. büyük klüplerin alt yapı antrenöürlerine bakacak olursak kendi alanlarında uzman olduklarını görürüz. yani bu antrenörler genç ya da minik oyuncuların geliştirilmesi hususunda uzman, tecrübeli insanlardır. bizim en üst düzey klüplerimizde ise eski bir futbolcu hemen altyapıda hoca olur ve gelecek onlara emanet edilir. bu antrenörler kötüdür demiyorum lakin işi de ehline bırakmak gerekir. bunun gibi dünyanın büyük klüplerinin zihinsel gelişim amaçlı çalışan kişisel gelişim uzmanları, futbolcuların futbol dünyasının yükünü kaldırmakta çektikleri zorluklara göğüs germelerinde onlara yardımcı olacak alanlarında uzman onlarca psikolog ve psikiyatristleri mevcutken bizim klüplerimizin bu konularda bir çalışması olduğuna dair bir gelişmeden haberdar değilim. demek istediğim şudur ki; genç ve yıldız adayı diye birilerini transfer etmeden önce transfer edeceğin o genç oyuncuları fiziksel ve mental olarak yıldız olma yolunda eksiksiz olarak destekleyecek bir ekibe sahip olmak zorunluluğun var. bizim klübümüzde bu ortam veya bu ekip var mı bilmiyorum. yani daha doğrusu bildiğim kadarıyla yok. bu nedenle bruma ve telles gibi oyunculara kolay kolay kızamıyorum. çünkü eksikliklerindeki tek payın kendilerinde olduğuna inanmıyorum.
son olarak muslera; beni hiç yanıltmadı. daha önce bir entry kaleme almıştım kendisi hakkında; "yabancı sınırı 1 e dahi indirilse muslera'yı bu takımda görmek isterim." demiştim. bu gün yine bizim kalecimiz olduğu için şükrettim. uzun zamandır sinan'ı izleyemedik ama arkasında sağlam bir kaleci olduğunu düşündürtmüş olabilir muslera'ya. sakatlanmayasıca panterimiz...
umarım ki takımımızı daha derli toplu, daha hırslı ve ısırgan olarak göreceğimiz günler yakındır.
biraz uzun oldu yazım. başta zaman ayırıp okuyan, daha sonra da "ya bu kadar uzun mu yazılır!" deyip hemen geçen herkese teşekkürü borç bilirim. sürç-i lisan ettiysek affola.
bazı oyuncularımız ve oyun planımızla ilgili kendi görüşlerimi yazmak istedim.
öncelikle ilk 11'imize bakıyorum; muslera, veysel, telles, semih, chedjou, melo, selçuk, yasin, olcan, sneijder, burak. kadroya bir şey diyemiyor insan. dizilimi düşününce de 4-2-3-1 makul ve mantıklı görünüyor göze.
sonuçlara gelelim;
forvetimiz burak bizim. bir forvet olarak burak'ı tartışmayı doğru bulmuyorum. çünkü her futbolcu gibi burak'ın da bir futbol karakteri var. ve bu futbol karakteri biz burak'ı alırken de vardı ve aynıydı. burak defansın arkasına çok iyi sızıp aldığı toplarla skor oluşturan bir forvet. yani arkasında ara paslarla, öldürücü toplarla burak'ı kaleciyle karşı karşıya bırakıp onu kral yapacak oyunculara ihtiyacı var burak'ın. türk futbolu için bu oyunculara örnek vermemiz gerekirse; sneijder, eski selçuk inan ve birkaç yıldır bu işi iyi yapan olcan adın'ı gösterebiliriz. yani burak'ın arkasındaki üçlüden ikisini kastediyorum, bir diğeri de orta sahamızın göbeğini teşkil ediyor. ama her maç istenilenler yapılamıyor ve bu maç olduğu gibi pozisyon üretemiyoruz bazen.
sneijder'e gelelim. fevkalade üstün meziyetlerle bezeli bir oyuncu. takımı için inanılmaz çalışan çabalayan bir oyuncu. fakat yumuşak bir futbol yapısı var. sertliğe maruz kalınca yılıyor haklı olarak. lakin dedim ya canını dişine takıp elinden gelenin en iyisini veriyor takıma. geçen sezon kendisini sol kanatta oynatmaya çalıştığını düşünüp mancini'ye az yüklenmemiştik belki ama; mancini kendisini solda göstermekle beraber, her zaman baskı ve kalabalıktan uzak tutmaya çalışarak gerçek performansını göstermesi için bir takım önlemler almıştı ve sonucunda güzel bir performans ve skora etki eden bir sneijder izlemiştik. sneijder in mevkisi olması hasebiyle forvet arkasında ve ortada oynatılması ısrarından daha çok topla daha özgür olabileceği, baskıdan en uzak durabileceği bir bölgede oynaması gerektiğini düşünüyorum. saha içinde de adı konulmuş böyle bir bölge olmadığı için oyuncumuzu ileri hatta, serbest rolde, atak organizatörümüz olarak kullanmamız gerekiyor diye düşünüyorum.
yasin takımımıza yeni katılmış olması hasebiyle bugün yapamadıklarını bir kıstas olarak kabul etmemek gerektiğini düşünüyorum. en az yarım sezon kendini takımımızda gördükten sonra bizlere de genel bir kanaat hasıl olur. bugün etkisiz olması belki tecrübe eksikliği belki heyecan belki de maç kondisyonunun eksik olması dolayısıyladır. bildiğimiz gibi planlanmış hazırlık maçlarımızı bile iptal edip az sayıda ve yeterli etkinlikte olmayan ekiplerle hazırlık maçları oynadık.
olcan görünen takımda en çok umut verenlerden biri konumunda. ara ara sazı eline alıp takıma hareketlilik getirmesi bile bugünkü kötü performansımızın arasında sırıtmasına yetti.
semih ve chedjou bugün çakılı defans kavramının nasıl bir şey olduğunu en güzel şekliyle bize gösterdiler. günümüz futbol anlayışında pek yeri olmadığı düşünülse de gol yemedik 120 dk. hem de böylesine bir futbolla.
alex telles konusu var bir de bizim takımımızda. kendisi hakkında sözlükteki diğer arkadaşların yazdıklarına katılmamak elde değil. "kendisinin yerine kimi oynatırsak oynatalım takımın bir yönü şimdikinden üstün olacak" evet. brezilyada hayranlık uyandıran bir sol beki alıp ülkemize getiriyoruz. kadromuzda ilk 11 de sürekli oynama şansını veriyoruz. sol kanada hükmedecek, hem top kesip defansif anlamda iş yapacak, hem ataklarımızda sol kanada canlılık getirecek hem de güzel ortalarıyla rakibe tehlike oluşturacak diye büyük bir hevesle alıyoruz. lakin ne defansif ne de ofansif olarak kendisinden faydalanamıyoruz. başarılı olabilmesi için; kendisini geliştirmek istemesi, yeterli profesyonelliğe sahip olması ve doğru olarak yönetilip yönlendirilmesi şart.
genç yabancı veya bir başka deyişle yatırım transferlerimizle(telles, bruma, ontivero, doria?, balanta?..vs) ilgili bir noktaya daha değinmeliyiz diye düşünüyorum. "bu adamları alıp 3-5 sene oynatıp geliştirip satarız." mantalitesi güzel tabi ki ama biz sadece bu cümleden ibaret olan mantaliteye football manager mantalitesi diyoruz ve bu mantalite gerçek hayatın gerçeklikleriyle uyuşmuyor. bir genç oyuncuyu alıyorsan o oyuncunun gelişmesini istiyorsan ilk olarak oyuncuyu yetenek olarak değil zihinsel olarak geliştirecek olduğunu bilmelisin ve buna yönelik atılım yapmalısın. büyük klüplerin alt yapı antrenöürlerine bakacak olursak kendi alanlarında uzman olduklarını görürüz. yani bu antrenörler genç ya da minik oyuncuların geliştirilmesi hususunda uzman, tecrübeli insanlardır. bizim en üst düzey klüplerimizde ise eski bir futbolcu hemen altyapıda hoca olur ve gelecek onlara emanet edilir. bu antrenörler kötüdür demiyorum lakin işi de ehline bırakmak gerekir. bunun gibi dünyanın büyük klüplerinin zihinsel gelişim amaçlı çalışan kişisel gelişim uzmanları, futbolcuların futbol dünyasının yükünü kaldırmakta çektikleri zorluklara göğüs germelerinde onlara yardımcı olacak alanlarında uzman onlarca psikolog ve psikiyatristleri mevcutken bizim klüplerimizin bu konularda bir çalışması olduğuna dair bir gelişmeden haberdar değilim. demek istediğim şudur ki; genç ve yıldız adayı diye birilerini transfer etmeden önce transfer edeceğin o genç oyuncuları fiziksel ve mental olarak yıldız olma yolunda eksiksiz olarak destekleyecek bir ekibe sahip olmak zorunluluğun var. bizim klübümüzde bu ortam veya bu ekip var mı bilmiyorum. yani daha doğrusu bildiğim kadarıyla yok. bu nedenle bruma ve telles gibi oyunculara kolay kolay kızamıyorum. çünkü eksikliklerindeki tek payın kendilerinde olduğuna inanmıyorum.
son olarak muslera; beni hiç yanıltmadı. daha önce bir entry kaleme almıştım kendisi hakkında; "yabancı sınırı 1 e dahi indirilse muslera'yı bu takımda görmek isterim." demiştim. bu gün yine bizim kalecimiz olduğu için şükrettim. uzun zamandır sinan'ı izleyemedik ama arkasında sağlam bir kaleci olduğunu düşündürtmüş olabilir muslera'ya. sakatlanmayasıca panterimiz...
umarım ki takımımızı daha derli toplu, daha hırslı ve ısırgan olarak göreceğimiz günler yakındır.
biraz uzun oldu yazım. başta zaman ayırıp okuyan, daha sonra da "ya bu kadar uzun mu yazılır!" deyip hemen geçen herkese teşekkürü borç bilirim. sürç-i lisan ettiysek affola.