10
ben sıradan bir galatasaray taraftarıyım, sözlük.. galatasaraylılığımla gurur duyuyorum, zaten sıradan bir galatasaray taraftarı olmam bundan ileri geliyor. önceleri çok önceleri yani çocukken fenerbahçeliydim.. ilkokula yeni başladığım yıllardı galiba.. boliç'in aşırtma golü attığı fenerbahçe-manchester united maçı oynanıyordu..daha o yaşta o kadar
sevinmiştim ki, "iyi ki fenerbahçe var." demiştim kendi kendime, hatırlıyorum.o zamanlar çocukluğun da verdiği hevesle kazanan takımı tutuyordum. zaten birçoğumuz da bu yollardan geçmiştir.
nasıl galatasaraya vurgun bir taraftar oldum peki onu da anlatayım..
1999-2000 sezonuydu.. galatasarayımız üstüste şampiyonluklar almış benim çocuk gönlümü fethetmiş ve dört sene öncesinden galatasaraylı olmama sebep olmuştu zaten.ama -tesadüfen aldığımız!- uefa kupası sezonu bambaşkaydı, galatasaraylılık duygularım ayyuka çıkmıştı.. galatasaray hem türkiye liginde, hem türkiye kupasında, hem de uefa kupasında yoluna emin adımlarla devam ediyordu. o devam ettikçe benim galatasaraylılık asimptotlarımın maksimum noktası(aga okulda öğrendim bu kelimeyi, türevden. hoşgörün) devamlı değişiyor, yukarıya daha yukarıya çıkıyordu.televizyonumuz yoktu o zamanlar. maçları zar zor frekansını tutturabildiğim radyodan dinliyordum..kaçırdığımız gollerde gaza gelip gecenin bir yarısında, dondurucu soğukta uzaktaki akrabalarımıza yürüyerek gitmeyi bile göze alıyordum.ama o yaşta annem müsade etmiyordu tabi.neyse konuyu dağıtmayalım; bologna, borussia dortmund, real mallorca, leeds maçları bu duygularla geçmişti hep..sonra arsenalle oynadığımız final maçı geldi çattı.o gün de radyodan dinliyordum maçı.peşpeşe goller kaçıyor, taffarel goller kurtarıyor, spiker her pozisyonda heyecanıma rehber oluyordu. sonra penaltılara kaldı maç, arsenal devamlı kaçırıyor, o kaçırdıkça spiker bağırıyor ben heyecandan havalara sıçrayıp radyonun frekansını bozuyordum..
sonra zar zor ayarlayıp son penaltıya yetişmiştim.spiker "hadi oğlum!hadi oğlum" diye sesleniyordu popescu'ya..sonra sonra bir sessizlik, "gooollllll..gooolllll..!"".uefa kupası galatasarayın,uefa kupası bizim."...
işte hala galatasaray dendiğinde o ses yankılanır kulağımda, o yankılandıkça ben iyi ki galatasaraylı olmuşum derim, dedikçe galatasaray sevgim artar..
işte benim gerçek bir galatasaraylı olmamdaki sebep.konu ben miyim? değil tabi. aşağıya yazarım tanımımı. ukdem bir bitsin hele..
"acaba" diyorum, "fenerli ya da beşiktaşlı olsaydım, fenerliliğim, şimdiki galatasaraylılığım kadar olur muydu?".. olmazdı tabi lan**
şimdi uefa kupasına tesadüf diyen aklı evvellerin, var mıdır çocuk gönüllerini ölene kadar fetheden bir uefa kupası?..var mıdır en iyi zamanını yaşayan dünyanın en iyi kulübünün elinden, sökerek süper kupa almışlığı?
hatrınız kırılmasın diye tanım:
benim için dünyanın en önemli "-*lıllığıdır".. isterse avrupada senelerce başarılı olmamış olsun, ister son dokuz senedir fenerbahçeyi kadıköy'de yenememiş olsun.. galatasaray farklıdır, galatasaraylılık farklıdır..
ulan ne dolmuşum be.. ne ukdedir arkadaş. heyyytt!
sevinmiştim ki, "iyi ki fenerbahçe var." demiştim kendi kendime, hatırlıyorum.o zamanlar çocukluğun da verdiği hevesle kazanan takımı tutuyordum. zaten birçoğumuz da bu yollardan geçmiştir.
nasıl galatasaraya vurgun bir taraftar oldum peki onu da anlatayım..
1999-2000 sezonuydu.. galatasarayımız üstüste şampiyonluklar almış benim çocuk gönlümü fethetmiş ve dört sene öncesinden galatasaraylı olmama sebep olmuştu zaten.ama -tesadüfen aldığımız!- uefa kupası sezonu bambaşkaydı, galatasaraylılık duygularım ayyuka çıkmıştı.. galatasaray hem türkiye liginde, hem türkiye kupasında, hem de uefa kupasında yoluna emin adımlarla devam ediyordu. o devam ettikçe benim galatasaraylılık asimptotlarımın maksimum noktası(aga okulda öğrendim bu kelimeyi, türevden. hoşgörün) devamlı değişiyor, yukarıya daha yukarıya çıkıyordu.televizyonumuz yoktu o zamanlar. maçları zar zor frekansını tutturabildiğim radyodan dinliyordum..kaçırdığımız gollerde gaza gelip gecenin bir yarısında, dondurucu soğukta uzaktaki akrabalarımıza yürüyerek gitmeyi bile göze alıyordum.ama o yaşta annem müsade etmiyordu tabi.neyse konuyu dağıtmayalım; bologna, borussia dortmund, real mallorca, leeds maçları bu duygularla geçmişti hep..sonra arsenalle oynadığımız final maçı geldi çattı.o gün de radyodan dinliyordum maçı.peşpeşe goller kaçıyor, taffarel goller kurtarıyor, spiker her pozisyonda heyecanıma rehber oluyordu. sonra penaltılara kaldı maç, arsenal devamlı kaçırıyor, o kaçırdıkça spiker bağırıyor ben heyecandan havalara sıçrayıp radyonun frekansını bozuyordum..
sonra zar zor ayarlayıp son penaltıya yetişmiştim.spiker "hadi oğlum!hadi oğlum" diye sesleniyordu popescu'ya..sonra sonra bir sessizlik, "gooollllll..gooolllll..!"".uefa kupası galatasarayın,uefa kupası bizim."...
işte hala galatasaray dendiğinde o ses yankılanır kulağımda, o yankılandıkça ben iyi ki galatasaraylı olmuşum derim, dedikçe galatasaray sevgim artar..
işte benim gerçek bir galatasaraylı olmamdaki sebep.konu ben miyim? değil tabi. aşağıya yazarım tanımımı. ukdem bir bitsin hele..
"acaba" diyorum, "fenerli ya da beşiktaşlı olsaydım, fenerliliğim, şimdiki galatasaraylılığım kadar olur muydu?".. olmazdı tabi lan**
şimdi uefa kupasına tesadüf diyen aklı evvellerin, var mıdır çocuk gönüllerini ölene kadar fetheden bir uefa kupası?..var mıdır en iyi zamanını yaşayan dünyanın en iyi kulübünün elinden, sökerek süper kupa almışlığı?
hatrınız kırılmasın diye tanım:
benim için dünyanın en önemli "-*lıllığıdır".. isterse avrupada senelerce başarılı olmamış olsun, ister son dokuz senedir fenerbahçeyi kadıköy'de yenememiş olsun.. galatasaray farklıdır, galatasaraylılık farklıdır..
ulan ne dolmuşum be.. ne ukdedir arkadaş. heyyytt!