792
şahsen ben, ergenlik çağlarımda, biraz da milli duygularla bu tip yabancı oyuncu sayısı kısıtlamaların gerekliliğine inanırdım.
sanki bu yasaklar, sınırlamalar, bizim yerli oyuncuları geliştirecek ve yetiştirecek zannederdim.
ancak başta söylediğim gibi, bunun böyle olduğunu zannetmek sadece ergen düşüncesi olabilir, öteye geçemez.
misal bugün, dünyanın en iyi stoperini de getirsen, semih kaya'yı yedeğe çeker misin?
çekmezsin, partner yaparsın. çünkü "semih'te o ışık ve kapasite var" dersin.
yine misal, sağ bek için kimi düşünürsen düşün, gökhan gönül kadronda ise, yedek oturmaz, oynar.
yıllarcaarda turan'lar, hakan şükür'ler, ümit karan'lar, kadronda ne kadar yabancı olursa olsun, oynadılar.
bugün drogba ile partner olan burak, geçtiğimiz yıl ronaldo ile gol krallığında çekişiyordu örneğin. he kötünün iyisi mi dersin, ne dersin, o başka...
net olarak şunu görmek lazım, bugün bir ingiliz kulübü, şampiyonlar ligi ve kendi liginde bir çok yabancı ile oynuyor.
ama aynı zamanda da, milli takımlar düzeyinde aynı sağlam kaliteye sahipler. çünkü liginde oynayamayan ya da oynamak istemeyen yerlileri, avrupa'da iyi takımlarda oynayabiliyorlar.
sen ise, avrupa'ya gönderdiğin 2-3 futbolcunun haftalık haberlerini yapıyorsun gazetelerde...
fransa ve almanya da keza aynı şekilde söylenebilir. kulüpler bazında onlarca yabancı oynayabilirken, milli takımlar olarak da çok iyi ve diri durumdalar.
bugün avrupa ya da dünya kupası için ilk 5 kafaya oynayacak takımı say deseler, hiç düşünmeden bu ülkeler ve benzer ülkeler söylenebilir.
peki neden, yabancı kısıtlaması var ya da yok diye mi?
değil kardeşim.
adamlarda tesisleşme ve profesyonel altyapı yaklaşımı var çünkü.
hani bizim aklı evvel kardeşlerimizin, sırf teknik direktör değişti diye bok attıkları o kurumsallaşma ve profesyonelleşme var ya; on yıllardır avrupa'da olan bu sistem.
ve bu adımların başında da tesisleşme ve disiplin geliyor.
türkiye'nin dörtte bir küçüklüğünde olan ülkeler, dünya'nın en iyi sol beklerini yetiştirirken, senin transfer marketlerde sabahlaman işte bu yüzden.
kısacası, yabancı sınırı olması ya da olmaması, olayın özünü teşkil etmiyor. iyi oyuncu, yerli de olsa yabancı da olsa oynar zaten. burada aslolan, kapalı düzen spor sistemi kurmak değil, kulüpler bazında altyapı tesislerine ve daha iyi kanalize olmaya önem vermekten geçiyor.
x'lerle dolu bir tek bilinmeyenli denklemi, y ya da z koyarak çözmeye çalışıyoruz.
zaten bu nedenle ülke futbolunu geliştiremiyoruz.
sanki bu yasaklar, sınırlamalar, bizim yerli oyuncuları geliştirecek ve yetiştirecek zannederdim.
ancak başta söylediğim gibi, bunun böyle olduğunu zannetmek sadece ergen düşüncesi olabilir, öteye geçemez.
misal bugün, dünyanın en iyi stoperini de getirsen, semih kaya'yı yedeğe çeker misin?
çekmezsin, partner yaparsın. çünkü "semih'te o ışık ve kapasite var" dersin.
yine misal, sağ bek için kimi düşünürsen düşün, gökhan gönül kadronda ise, yedek oturmaz, oynar.
yıllarcaarda turan'lar, hakan şükür'ler, ümit karan'lar, kadronda ne kadar yabancı olursa olsun, oynadılar.
bugün drogba ile partner olan burak, geçtiğimiz yıl ronaldo ile gol krallığında çekişiyordu örneğin. he kötünün iyisi mi dersin, ne dersin, o başka...
net olarak şunu görmek lazım, bugün bir ingiliz kulübü, şampiyonlar ligi ve kendi liginde bir çok yabancı ile oynuyor.
ama aynı zamanda da, milli takımlar düzeyinde aynı sağlam kaliteye sahipler. çünkü liginde oynayamayan ya da oynamak istemeyen yerlileri, avrupa'da iyi takımlarda oynayabiliyorlar.
sen ise, avrupa'ya gönderdiğin 2-3 futbolcunun haftalık haberlerini yapıyorsun gazetelerde...
fransa ve almanya da keza aynı şekilde söylenebilir. kulüpler bazında onlarca yabancı oynayabilirken, milli takımlar olarak da çok iyi ve diri durumdalar.
bugün avrupa ya da dünya kupası için ilk 5 kafaya oynayacak takımı say deseler, hiç düşünmeden bu ülkeler ve benzer ülkeler söylenebilir.
peki neden, yabancı kısıtlaması var ya da yok diye mi?
değil kardeşim.
adamlarda tesisleşme ve profesyonel altyapı yaklaşımı var çünkü.
hani bizim aklı evvel kardeşlerimizin, sırf teknik direktör değişti diye bok attıkları o kurumsallaşma ve profesyonelleşme var ya; on yıllardır avrupa'da olan bu sistem.
ve bu adımların başında da tesisleşme ve disiplin geliyor.
türkiye'nin dörtte bir küçüklüğünde olan ülkeler, dünya'nın en iyi sol beklerini yetiştirirken, senin transfer marketlerde sabahlaman işte bu yüzden.
kısacası, yabancı sınırı olması ya da olmaması, olayın özünü teşkil etmiyor. iyi oyuncu, yerli de olsa yabancı da olsa oynar zaten. burada aslolan, kapalı düzen spor sistemi kurmak değil, kulüpler bazında altyapı tesislerine ve daha iyi kanalize olmaya önem vermekten geçiyor.
x'lerle dolu bir tek bilinmeyenli denklemi, y ya da z koyarak çözmeye çalışıyoruz.
zaten bu nedenle ülke futbolunu geliştiremiyoruz.