77
3 sezon boyunca görevini yapmış, artık değişmesi gereken ikili. muhtemelen melo'ya aşık ruh sevdalıları ve yabancı sınırı düşmanı selçuk hayranları itiraz edecekler ama takıma zararları artık fazlaca olan oyuncu ikilisidir.
melo'nun ruhu, kazanma azmi, top çalmaları iyidir hoştur ama her an kırmızı kart tehlikesi yaşayan ve takım arkadaşlarıyla dahi kavga yaşamış (riera-gökhan zan) birinden bahsediyoruz. teknik anlamda ise oyunun büyük kısmını belirli bölgede oynayan, sanıldığının aksine çift yönlü olmayan ön liberodur. melo eğer hücuma katılmışsa bu onun verdiği ekstra bi katkıdır zira maçın 75 dakikasını 10 metre karelik bir alanda oynar. bu yüzden hiçbir zaman adını en çok koşanlarda göremezsiniz. selçuk'a çok yardımcı olduğu da bu açıdan koca bir yalan. halbuki topla dikine kat etme açısından takımın en yeteneklilerinden biri olduğunu hepimiz biliyoruz. bunları daha fazla yapmasına gerek yok. yeter ki topsuz oyunda da ileri geri çalışsın. mesela rakip hücumlarında geriye hızla depar attığına hiç rastlamadım. topsuz alanda olduğu için o an dikkat çekmiyor ama bulunduğu bölgenin temel görevi savunmaya yardımcı olmaktır. en hatırlanabilecek örnek istanbul'daki schalke maçında yediğimiz gol. jones topu kaptığı anda melo'nun yanındayken gol vuruşunu yaptığı sırada melo'nun 30 metre geride kaldığı görülmüştü. melo dalaklandı heralde...
selçuk ise fiziki açıdan o kadar yetersiz ki, istekli olduğu için her topun peşine koşuyor ama ikili mücadelelerde güçsüz ve beceriksiz kalıyor. çalım yeme becerisi üst düzey. melo rakibe ne derece gözü kapalı giriyorsa selçuk bir o kadar çekingen. ayrıca fazla duygusal ve iyi olmadığı zamanlarda gerginliği ve özgüvensizliği yüzünden okunuyor.
bu ikili fatih terim döneminde engin, emre ve elmander'den yardım alıp ofansif yönlerini de göstermişlerdi ama şu anda herhangi bir özelliklerini gösterebilecekleri bir takım kurgusu yok. bu açıdan haklarını yememek lazım ama komple oyuncular olmadıkları da aşikar. chelsea maçlarında ramires ve lampard'ın orta alanı nasıl parsellediğini çok iyi gördük. ben sahada selçuk ve melo'ya baktığımda titanik içindeki di caprio ve kate winslet kadar küçük görünüyorlar. parselizasyon, pozisyon alma becerileri çok az. takımda sneijder, burak gibi her daim taşınması gereken oyuncular olacaksa bize iki tane ciğersiz adam lazım. bi takımı oluşturmaya da bu bölgeden başlarsınız zaten. orta saha takımın iskeletedir, her şeyidir. yerli, yabancı ayırmaksızın en iyilerini almak lazım.
melo'nun ruhu, kazanma azmi, top çalmaları iyidir hoştur ama her an kırmızı kart tehlikesi yaşayan ve takım arkadaşlarıyla dahi kavga yaşamış (riera-gökhan zan) birinden bahsediyoruz. teknik anlamda ise oyunun büyük kısmını belirli bölgede oynayan, sanıldığının aksine çift yönlü olmayan ön liberodur. melo eğer hücuma katılmışsa bu onun verdiği ekstra bi katkıdır zira maçın 75 dakikasını 10 metre karelik bir alanda oynar. bu yüzden hiçbir zaman adını en çok koşanlarda göremezsiniz. selçuk'a çok yardımcı olduğu da bu açıdan koca bir yalan. halbuki topla dikine kat etme açısından takımın en yeteneklilerinden biri olduğunu hepimiz biliyoruz. bunları daha fazla yapmasına gerek yok. yeter ki topsuz oyunda da ileri geri çalışsın. mesela rakip hücumlarında geriye hızla depar attığına hiç rastlamadım. topsuz alanda olduğu için o an dikkat çekmiyor ama bulunduğu bölgenin temel görevi savunmaya yardımcı olmaktır. en hatırlanabilecek örnek istanbul'daki schalke maçında yediğimiz gol. jones topu kaptığı anda melo'nun yanındayken gol vuruşunu yaptığı sırada melo'nun 30 metre geride kaldığı görülmüştü. melo dalaklandı heralde...
selçuk ise fiziki açıdan o kadar yetersiz ki, istekli olduğu için her topun peşine koşuyor ama ikili mücadelelerde güçsüz ve beceriksiz kalıyor. çalım yeme becerisi üst düzey. melo rakibe ne derece gözü kapalı giriyorsa selçuk bir o kadar çekingen. ayrıca fazla duygusal ve iyi olmadığı zamanlarda gerginliği ve özgüvensizliği yüzünden okunuyor.
bu ikili fatih terim döneminde engin, emre ve elmander'den yardım alıp ofansif yönlerini de göstermişlerdi ama şu anda herhangi bir özelliklerini gösterebilecekleri bir takım kurgusu yok. bu açıdan haklarını yememek lazım ama komple oyuncular olmadıkları da aşikar. chelsea maçlarında ramires ve lampard'ın orta alanı nasıl parsellediğini çok iyi gördük. ben sahada selçuk ve melo'ya baktığımda titanik içindeki di caprio ve kate winslet kadar küçük görünüyorlar. parselizasyon, pozisyon alma becerileri çok az. takımda sneijder, burak gibi her daim taşınması gereken oyuncular olacaksa bize iki tane ciğersiz adam lazım. bi takımı oluşturmaya da bu bölgeden başlarsınız zaten. orta saha takımın iskeletedir, her şeyidir. yerli, yabancı ayırmaksızın en iyilerini almak lazım.