34
--- alıntı ---
kimsenin siyasi görüşüne karışmak ne görevim ne de haddim… ama olup biteni sorgulamak da en doğal hakkım.
ülkemizde son dönemlerde yaşanan olaylar karşısında galatasaray taraftarının kayıtsız kaldığı, sesini çıkarmadığı söylenemese de, ezeli rakipleri kadar öne çıkmadığı kesin…
hatta siyasetten özellikle uzak durulması yönünde çaba sarf edildiği de biliniyor.
peki siyaset galatasaray’dan uzak duruyor mu?bu sorunun cevabı çok net olarak hayir…
taraftarın çok sevdiği imparator’un kulüpten kopartılmasında da; galatasaray’a kendi elleriyle kupa vermekten imtina eden yıldırım demirören’in federasyon başkanı olmasının arkasında da siyaset var.
eski spor bakanı’nın çatı yüzünden galatasaray’ı açık açık tehdit etmekten kaçınmaması da siyaset; şimdiki spor bakanı’nın babasının, adnan polat döneminde son dakikada yönetime alınması da siyaset; bu gelişme neticesinde abdürrahim albayrak’ın gözyaşları içinde o yönetim listesinden çıkartılması da siyaset…
galatasaray uzak durdukça siyaset üstüne geliyor adeta.
mesela, galatasaray’ın, iktidarın telkiniyle, 1 alıp devlete 3 kazandırarak mecidiyeköy’den çıkması görülmüyor da; sanki stat sarı kırmızılılara lütfedilmiş gibi davranılabiliyor. ezeli rakibin 1 verip 3 kazanarak kenan evren lisesi’ni alması ise her nedense hiç konuşulmuyor.
mesela, stadın açılışında erdoğan bayraktar’ın yaptığı yersiz ve yanlış konuşma yüzünden yükselen protesto nedeniyle galatasaray’a hala kin tutulabiliyor…
hatta, o dönem koltukta olan adnan polat gidip yerine ünal aysal gelmesine rağmen, galatasaray başkanı’na o gün bugündür başbakan tarafından randevu verilmediği herkes tarafından biliniyor.
aynı başbakan, kadıköy’de şahsına yönelik ağır protestolara maruz kaldığı bir maçın sadece birkaç gün sonrasında, ülke rüşvet, yolsuzluk, silah dolu tir haberleriyle çalkalanırken, fenerbahçe’nin kontrolsüz çıkışlarıyla ünlü yöneticisi mahmut uslu’ya kolayca randevu verebiliyor.
her ne hikmetse, kadıköy’deki protestolar sonrasında ekrana çıkıp “tezahüratları kınıyorum. 3 temmuz sürecinde başbakanımız herkesten fazla fenerbahçelilik göstermiştir. bildiğim için söylüyorum. bu ayrıntıların hepsini aziz yıldırım da biliyordur. neden haksızlık yapıldığını da yıldırım’ın açıklamasını bekliyorum” diyen rıdvan dilmen de, bu sürpriz randevu sırasında orada bulunabiliyor. rıdvan dilmen’in şike sürecine etki edildiğinin itirafı niteliğindeki açıklamaları karşısında gayet siyasi davranıp kayıtsız kalabiliyor mesela bazı çevreler.
başa dönecek olursak; galatasaray taraftarının hangi partiye oy verdiğinin hiçbir önemi yok. kime inanıyorsa, kimi seviyorsa onu destekler, başta ben olmak üzere kime ne!
önemli olan siyasetin spordan uzak kalması; her takıma, her kulübe eşit mesafede durmayı başarması.
eğer bu eşitlik ilkesi bozuluyorsa, galatasaray taraftarı türkiye’nin en büyük sivil toplum örgütü olduğunu hatırlayıp hakkını aramalıdır.
eğer aramıyorsa, “hakkımızı yiyorlar” diye sitem etmenin de manası yoktur.bu kadar basit.
--- alıntı ---
iskender baydar
kimsenin siyasi görüşüne karışmak ne görevim ne de haddim… ama olup biteni sorgulamak da en doğal hakkım.
ülkemizde son dönemlerde yaşanan olaylar karşısında galatasaray taraftarının kayıtsız kaldığı, sesini çıkarmadığı söylenemese de, ezeli rakipleri kadar öne çıkmadığı kesin…
hatta siyasetten özellikle uzak durulması yönünde çaba sarf edildiği de biliniyor.
peki siyaset galatasaray’dan uzak duruyor mu?bu sorunun cevabı çok net olarak hayir…
taraftarın çok sevdiği imparator’un kulüpten kopartılmasında da; galatasaray’a kendi elleriyle kupa vermekten imtina eden yıldırım demirören’in federasyon başkanı olmasının arkasında da siyaset var.
eski spor bakanı’nın çatı yüzünden galatasaray’ı açık açık tehdit etmekten kaçınmaması da siyaset; şimdiki spor bakanı’nın babasının, adnan polat döneminde son dakikada yönetime alınması da siyaset; bu gelişme neticesinde abdürrahim albayrak’ın gözyaşları içinde o yönetim listesinden çıkartılması da siyaset…
galatasaray uzak durdukça siyaset üstüne geliyor adeta.
mesela, galatasaray’ın, iktidarın telkiniyle, 1 alıp devlete 3 kazandırarak mecidiyeköy’den çıkması görülmüyor da; sanki stat sarı kırmızılılara lütfedilmiş gibi davranılabiliyor. ezeli rakibin 1 verip 3 kazanarak kenan evren lisesi’ni alması ise her nedense hiç konuşulmuyor.
mesela, stadın açılışında erdoğan bayraktar’ın yaptığı yersiz ve yanlış konuşma yüzünden yükselen protesto nedeniyle galatasaray’a hala kin tutulabiliyor…
hatta, o dönem koltukta olan adnan polat gidip yerine ünal aysal gelmesine rağmen, galatasaray başkanı’na o gün bugündür başbakan tarafından randevu verilmediği herkes tarafından biliniyor.
aynı başbakan, kadıköy’de şahsına yönelik ağır protestolara maruz kaldığı bir maçın sadece birkaç gün sonrasında, ülke rüşvet, yolsuzluk, silah dolu tir haberleriyle çalkalanırken, fenerbahçe’nin kontrolsüz çıkışlarıyla ünlü yöneticisi mahmut uslu’ya kolayca randevu verebiliyor.
her ne hikmetse, kadıköy’deki protestolar sonrasında ekrana çıkıp “tezahüratları kınıyorum. 3 temmuz sürecinde başbakanımız herkesten fazla fenerbahçelilik göstermiştir. bildiğim için söylüyorum. bu ayrıntıların hepsini aziz yıldırım da biliyordur. neden haksızlık yapıldığını da yıldırım’ın açıklamasını bekliyorum” diyen rıdvan dilmen de, bu sürpriz randevu sırasında orada bulunabiliyor. rıdvan dilmen’in şike sürecine etki edildiğinin itirafı niteliğindeki açıklamaları karşısında gayet siyasi davranıp kayıtsız kalabiliyor mesela bazı çevreler.
başa dönecek olursak; galatasaray taraftarının hangi partiye oy verdiğinin hiçbir önemi yok. kime inanıyorsa, kimi seviyorsa onu destekler, başta ben olmak üzere kime ne!
önemli olan siyasetin spordan uzak kalması; her takıma, her kulübe eşit mesafede durmayı başarması.
eğer bu eşitlik ilkesi bozuluyorsa, galatasaray taraftarı türkiye’nin en büyük sivil toplum örgütü olduğunu hatırlayıp hakkını aramalıdır.
eğer aramıyorsa, “hakkımızı yiyorlar” diye sitem etmenin de manası yoktur.bu kadar basit.
--- alıntı ---
iskender baydar