birbirinden ayrılmasına imkan olmayan iki olgudur.
*normalde futbol
*'un siyaset ile pek bir işi olmaz. en azından bir zamanlar durum böyleydi. futbolun ilk yıllarında,
temiz yıllarında.. ancak insan işte, yüksek mevkilere tırmanabilmek için her türlü olanağı deniyor. olaya siyaset açısında bakarsak durum biraz farklı. özellikle ülkemizde siyasiler futbolun büyük kitlelere egemen olma özelliğini her dönemde kullanmak istemişlerdir.
bu konuda bazı olayları sizlere aktarmak istiyorum;
progres * ve güneş neyi temsil ediyordu?1914 yılına, yani birinci dünya savaşı'nın başına gelindiğinde osmanlı futbolunun örgüt yapısı kurucu üyeleri kadıköy, fenerbahçe, galatasaray, progres ve strugglers olan
istanbul futbol kulüpleri ligi* ile bu yapıya alınmayan istanbul jimnastik, darulfünun ve sanayi mektebi gibi okul takımlarının çoğunlukta olduğu
cuma ligi diye ikiye bölünmüştü.
bu kargaşalı ortam içinde, o tarihe kadar belli-belirsiz bir başarı gösteremeyen progras kulübü adını değiştirdi, atağa kalktı. 1914'ten başlayarak 1918'e kadar peşpeşe 5 yıl güçlü
pazar ligi'nin şampiyonluğunu kazandı,sonra da kapandı.
türkiye futboluna ilk kez profesyonelliği sokan progres(terakki) kulübünün bu başarısının sırrı kuruluşuna öncülük eden ittihat ve terakki fırkası'nın 1913 yılında gerçekleştirdiği hükümet darbesinden sonra,
kendisini spor alanlarında da temsil edecek bir devlet kulübü olarak ona sahip çıkmasıdır. birinci dünya savaçının patlak vermesi bu oluşumu hızlandırmış. osmanlı'nın resmi ideolojisinin ''ırkçılık-turancılık'' olarak şekillenmesine paralel biçimde progres adı
altınordu olarak değiştirilmiştir. kulüp başkanlığına dahiliye nazırı
* talat paşa, yönetim kurulu üyeliklerine de ittihat-terakki'nin merkez-i umumi üyeleri
* getirilmiştir. savaş süresince istedikleri oyuncuya istedikleri parayı vermek, kimlerin cepheye giderken kimlerin istanbul'da kalıp top oynayacağına karar vermek onların elindeydi. beş yıl arka arkaya şampiyon olan altınordu'nun ittihat-terakki yöneticilerinin yurt dışına kaçmalarından bir-iki gün sonra kendiliğinden kapandığını biliyoruz.
--------------------------------------------------------------------bir de 1933'te kurulup 1938 yılı 11 kasım'ında kendi kendini fesheden
güneş kulübü var.
güneş'in durumunun bir kısmını hemen hepimiz biliyoruz zaten. ancak çoğu kaynakta güneş ve siyaset ilişkisi işlenmez sadece galatasaray yöneticileri arasındaki anlaşmazlıklardan bahsedilir. bakalım olayın gerçek yüzü nasılmış.
güneş kulübünün galatasaray'dan ayrılanlarca kurulduğu, özellikle fenerbahçe'den büyük katılmaların olduğu o dönemin özelliği,
kadro dergisi'nin ekonomide, halkevlerinin yayın oyganı olan
ülkü dergisinin'de sporda devletçiliği ısrarla savunuyor olmasıydı. ekonomide 1929 bunalımına, sporda da özel kişilerce kurulup yönetilen (gbkz: türkiye idman cemiyetleri ittifakı (tici) )' nın
* kulüplere dayallı yapısının kişi ve kulüp çekişmeleri yüzünden kargaşaya girmesine tepkiydi bu gelişmeler... dahası devletin partisi vardı ama başkent ankara'yı ve onun simgesi olan hitit güneşi'ni istanbul'da temsil edecek bir
devlet kulübü yoktu. 1935-1936 futbol sezonunda birinci lige yükselen güneş kulübü, 1937-1938 de , futbolun yanı sıra, atletizm ve kürekte de şampiyon olmuştu. o dönemlerde sporcularına sağladığı maddi , manevi imkanlarla bir kuvvet sembolü olup çıkmıştı güneş kulübü. tam zirvedeyken atatürk'ün vefatından bir gün sonra
kendi kendini feshetti güneş kulübü...
--------------------------------------------------------------------bu olaylar sadece güneş ve altınordu ile sınırlı kalmıyor tabiki. siyasetin sadece futbolu değil bütün sporları denetim altına alarak ve kitleleri kendi istediği tarafa yönlendirme arzusu hiç bitmedi. ulusal spor yönetimlerimiz olan tici
*,tsk
*,btgm
* sürekli siyaset'in müdahalalelerine uğradı ve birbirinin farklı misyonlu ardılları olmalarına rağmen kaderleri hep aynı oldu.
sonuç olarak siyaset belki bir gün insafa gelir ve ellerini spordan çekebilir ancak bu bizim ülkemizde ne zaman olur bunu kestirmek çok zor.