3129
çoğumuz belki hepimiz için hayatın rengi - galatasaray
eh ne demişler, insan neye ne kadar anlam yüklerse üzüntü de yıkım da o boyutta oluyor işte, ne yaparsın?
biz servet'li, barış özbek'li takımları da gördük; hagi, hakan şükür, elmander ve muslera'lı takımları da...
peki ulan nedir bu beni bir kaç aydır geberten mutsuzluk diye düşünüyorum. sonuç mu? o biraz beklesin.
daha 1 sene bile olmadı çeyrek finalin kapısından dönen, real madrid'e kafa tutan, tekrar uefa.com'un manşetlerini süsleyen bir takıma sahiptik. insan merak ediyor - ne oldu da 1 sene bile dolmadan bu çöküş bu hezeyan diye? tanımı çok zor aslında, bir çoğumuzca baba bellediğimiz fatih terim'in kovulması, ünal aysal-fatih terim çekişmesi sonucu takımın paramparça olması... kurumsallık adı altında seri üretim yapan, çirkin, soğuk bir fabrikaya dönüştürülmeye çalışılan takım; galatasaray'ımız.
ah ulan!
ulan oysa ki çok fazla şey istemiyoruz. istiyoruz ki sahada top oynarken en azından 11 kişiden 5-6 tanesi bizim kadar kazanmayı istesin, bizim maç izlerken didindiğimiz, saçımızı yolduğumuz kadar sinirlensin! istiyoruz ki bizim kadar kazanmayı isteyen biri, birileri olsun.
ah ulan!
birileri de en sonunda anlasa, takımın elinden gelenin bu olduğunu bilsek yine 3 sezon önceki gibi amenna der gazetelerde "tak-tak sestak" başlıklarını da görmezden gelirdik ama biliyoruz ki bu takımın potansiyeli bu değil, biliyoruz ki bu takım sadece istemiyor. bu takım çalışsa yapacak çocuk ama zıpkın piç belli ki artık ne çalışıyor ne de çalışmayı istiyor.
bizim tepkimiz,umutsuz ve mutsuzluğumuz bunadır. bizim sitemimiz; bizi mutlu eden/edebilecek olanlaradır...
ulan gaassaray! insan soğudum derken bile, ısınıyor. öyle bir meret bir şey işte bu...
sonuç mu? sonuç şu; (bkz: en büyük galatasaray kardeşim başka birşey yok!)
eh ne demişler, insan neye ne kadar anlam yüklerse üzüntü de yıkım da o boyutta oluyor işte, ne yaparsın?
biz servet'li, barış özbek'li takımları da gördük; hagi, hakan şükür, elmander ve muslera'lı takımları da...
peki ulan nedir bu beni bir kaç aydır geberten mutsuzluk diye düşünüyorum. sonuç mu? o biraz beklesin.
daha 1 sene bile olmadı çeyrek finalin kapısından dönen, real madrid'e kafa tutan, tekrar uefa.com'un manşetlerini süsleyen bir takıma sahiptik. insan merak ediyor - ne oldu da 1 sene bile dolmadan bu çöküş bu hezeyan diye? tanımı çok zor aslında, bir çoğumuzca baba bellediğimiz fatih terim'in kovulması, ünal aysal-fatih terim çekişmesi sonucu takımın paramparça olması... kurumsallık adı altında seri üretim yapan, çirkin, soğuk bir fabrikaya dönüştürülmeye çalışılan takım; galatasaray'ımız.
ah ulan!
ulan oysa ki çok fazla şey istemiyoruz. istiyoruz ki sahada top oynarken en azından 11 kişiden 5-6 tanesi bizim kadar kazanmayı istesin, bizim maç izlerken didindiğimiz, saçımızı yolduğumuz kadar sinirlensin! istiyoruz ki bizim kadar kazanmayı isteyen biri, birileri olsun.
ah ulan!
birileri de en sonunda anlasa, takımın elinden gelenin bu olduğunu bilsek yine 3 sezon önceki gibi amenna der gazetelerde "tak-tak sestak" başlıklarını da görmezden gelirdik ama biliyoruz ki bu takımın potansiyeli bu değil, biliyoruz ki bu takım sadece istemiyor. bu takım çalışsa yapacak çocuk ama zıpkın piç belli ki artık ne çalışıyor ne de çalışmayı istiyor.
bizim tepkimiz,umutsuz ve mutsuzluğumuz bunadır. bizim sitemimiz; bizi mutlu eden/edebilecek olanlaradır...
ulan gaassaray! insan soğudum derken bile, ısınıyor. öyle bir meret bir şey işte bu...
sonuç mu? sonuç şu; (bkz: en büyük galatasaray kardeşim başka birşey yok!)