3074
çocukluğumdan beri renklerini onurla, gururla, mutluluğuyla, hüznüyle kısacası her şeyiyle üzerimde taşıdığım takımdır. herkesin bir galatasaraylı olma hikayesi vardır. ya bir ön ayak olan vardır aile fertlerinden ya da kendi seçimindir benimkisi gibi. ama elbet bir hikayesi olanlarıda vardır. ailem fenerbahçeliydi, öyle fanatik değillerdi laf olsun diye sorana fenerbahçeliyiz derlerdi. avrupa maçlarında türk takımlarını destekleyen tipler vardır ya işte onlardan. sene 2000, günlerden 17 mayıs. 3 yaşındayım. anlamıyorum pek bir şey tabii ki. yeni yeni cümle kurmaya başlıyorum daha. evde bir curcuna, bağırışma vesaire. meraklı ve ilgili gözlerle bakıyormuşum etrafıma. popescu topun başındaymış, vurmuş gol olmuş. ilk kez bağırmışım o zaman gooooooooooool diye. o gün galatasaraylı olmuşum ben. şimdi açıp o anları izlediğimde tüylerim diken diken oluyor. gözlerim doluyor, ağlıyorum. kendi kendime 'ulan iyi ki galatasaraylıyım be' diyorum. ailem muhafazakardır, izin vermezlerdi öyle maçları gidip izlememe. kaçardım evden, koşardım yine peşinde. okulda sürekli kavga ederdim dil uzatanlara, hoş pek bir şey değişmedi. televizyonun başına koyarlarmış beni, tek oyuncağım galatasaraymış. maçı kaybedersek ağlar, kazanırsak yıkarmışım evde ortalığı. "ulan, iyi ki galatasaralıyım be!'