858
--- alıntı ---
‘yabancı sınırlaması’ yanlış bir tartışmadır. sorunu örter, açmaz. çözüm yolunda çare üretmemize yardımcı olmaz. türkiye’deki sorun yabancı sayısı değil yerli yetersizliğidir. sorun gelen yabancılardan kaynaklanmıyor. sorun bir türlü çıkamayan yerliler. son 10 yılda 3 büyüklerin altyapılarından arda dışında evrensel bir bünye çıkmamasıdır sorun. onun da yeterli fizik seviyeye ispanya’da ulaşabilmesidir. bizzat kendisi “4-4-2’yi milli takımda öğrendim, futbolu ispanya’da öğreniyorum” diyor. işte sorun budur.
yerli kotası ve yabancı sınırı ilk bakışta aynı gibi gelebilir. yüzde 100 farklıdır. hatta zıt felsefeleri doğurur. yabancı sınırlaması yabancıları ilk plana alır. iskeleti onların üzerine kurdurur. ithalat merkezlidir. yerliler de pasaportla, şişkin fiyatlarla dolgu olur. tembelleştirir. almanya üretimine bağımlı kılar. yerli kotası ise merkezi üretime taşır. iskeleti onlar üzerine kurmak zorunda kalırsın. gerçek altyapı kurmak zorunda kalırsın. yabancı tamamlayıcı olur. kullanmasan da olur. çünkü zaten kaynak sendedir. türkiye’nin yapması gereken de budur. 23 kişilik kadrolarda misal en az 10 tane türkiye’de yetişmiş oyuncu zorunluluğu getirmek şartı yeterlidir. yabancı sınırlamasını kaldırırsın böylece. ve almanya’ya mahkum kalmazsın.
asıl sorun almanya
alman altyapısı türkiye’nin temel sorunudur. tembelleşmemizin ana nedenidir. hamburg’da doğmuş, hamburg’da yetişmiş 25 yaşına gelmiş bir futbolccu yerli değildir. eğer öyle hissediyorsa türktür, canımdır, akrabamdır. ama yerli değildir. öte yandan türkiye’ye 12 yaşında gelmiş ve burada yetişip üst yapıya çıkmış bir ganalı yerlidir. çünkü bizim okulumuzda yetişmiştir. zaten temel mesele senin okulunun ya da ekolünün olup olmamasıdır. avrupa’dan belli bir yaştan sonra gelen türk oyuncular ligde yerli statüsünde oynamamalıdır. milli takımda oynama hakları olsa da.
ve çözüm almanya’da
almanya’yı yerli oyuncu pazarı olarak kullanmak eğitim/üretim süreçlerimize sadece zarar veriyor. almanya’dan bir şey alacaksak bu, eğitim süreç ve metotları olmalı. dolayısıyla oradan alacağımız altyapıyı kuracak olan hocalar ve metot olmalı. türkiye’yi 4. 5. jenerasyondan çıkacak olan hocalar kurtaracak. istemezsek de buna mecbur kalacağız. ama daha çabuk da davranabiliriz. alman sisteminden yetişen ‘gira’yı sindirmiş türk asıllı hocaları bulun almanya’dan, 17 yaşında daha eğitimini tamamlamamış gurbetçileri değil. transfer edilecekse onlar edilmeli.
genç nüfus korkmaz
80 milyona dayanmış yarısı okul çağında olan bir nüfus yabancıdan korkmaz. tam tersine yaşlı nüfusların senden korkması gerekir. nüfus doğru eğitildiğinde en büyük silahtır. bilimden uzak, tembellik ve dogmalarla büyütüldüğünde ise en büyük bela. hollanda, belçika genç nüfus problemi yaşadığı için eski sömürgelerinden oyuncu devşirip yetiştiriyor. sende nüfus var, metot yok. metotu kurduğun anda yabancı sayısı derdin olmaz. saymazsın bile.
milli takım’da olmaz
milli takım oyuncu bulma, sihirbazlık yapma yeri değildir. milli takım’a oyuncu aranmaz, bulunmaz... milli takım için oyuncu elenir. en iyilerin en iyileri seçilir. arama tarama çok daha genç yaşta yapılır. bin üst düzey oyuncunun arasından sivilen 11 alır formayı. bizim tahta boş. almanya bölgesel liginden oyuncu bulmaya çalışarak olmaz bu işler. sonra ceyhun galatasaray’da oynar mı? oynar... hakkıdır. metot kullanmazsan mecbur kalırsın. bu, ceyhun’un günahı değildir.
doğan abi’ye
türk futbolunda son 30 yılda yapılmış en manalı, en zihin açıcı ve yararlı tartışmanın fikir babasıdır doğan koloğlu. hücum futbolu kavramını ülkemize taşımış ve derin bir tartışmanın ateşleyicisi olmuştu doğan abi. şahsen kariyerimin ilk dönemlerinde şiddetli bir karşıtı olmuştum bu kavramın. futbolu hücum ve savunma olarak iki ayrı düzlemde ele alamayacağımızı savundum. o, kuşkusuz bir zihniyet devriminden bahsediyordu. ve bu tartışmayı harika bir sevieyede götürdü. batı’daki tartışmanın dışında bir boyutta ele alındı ‘hücum futbolu’ bizde. ve çok faydalı oldu. bir kaç jenerasyonu etkiledi. bir futbol adamının arkasında böyle bir miras bırakması başlı başına bir iştir. onu saygıyla anıyorum.
--- alıntı ---
kaynak:fanatik
‘yabancı sınırlaması’ yanlış bir tartışmadır. sorunu örter, açmaz. çözüm yolunda çare üretmemize yardımcı olmaz. türkiye’deki sorun yabancı sayısı değil yerli yetersizliğidir. sorun gelen yabancılardan kaynaklanmıyor. sorun bir türlü çıkamayan yerliler. son 10 yılda 3 büyüklerin altyapılarından arda dışında evrensel bir bünye çıkmamasıdır sorun. onun da yeterli fizik seviyeye ispanya’da ulaşabilmesidir. bizzat kendisi “4-4-2’yi milli takımda öğrendim, futbolu ispanya’da öğreniyorum” diyor. işte sorun budur.
yerli kotası ve yabancı sınırı ilk bakışta aynı gibi gelebilir. yüzde 100 farklıdır. hatta zıt felsefeleri doğurur. yabancı sınırlaması yabancıları ilk plana alır. iskeleti onların üzerine kurdurur. ithalat merkezlidir. yerliler de pasaportla, şişkin fiyatlarla dolgu olur. tembelleştirir. almanya üretimine bağımlı kılar. yerli kotası ise merkezi üretime taşır. iskeleti onlar üzerine kurmak zorunda kalırsın. gerçek altyapı kurmak zorunda kalırsın. yabancı tamamlayıcı olur. kullanmasan da olur. çünkü zaten kaynak sendedir. türkiye’nin yapması gereken de budur. 23 kişilik kadrolarda misal en az 10 tane türkiye’de yetişmiş oyuncu zorunluluğu getirmek şartı yeterlidir. yabancı sınırlamasını kaldırırsın böylece. ve almanya’ya mahkum kalmazsın.
asıl sorun almanya
alman altyapısı türkiye’nin temel sorunudur. tembelleşmemizin ana nedenidir. hamburg’da doğmuş, hamburg’da yetişmiş 25 yaşına gelmiş bir futbolccu yerli değildir. eğer öyle hissediyorsa türktür, canımdır, akrabamdır. ama yerli değildir. öte yandan türkiye’ye 12 yaşında gelmiş ve burada yetişip üst yapıya çıkmış bir ganalı yerlidir. çünkü bizim okulumuzda yetişmiştir. zaten temel mesele senin okulunun ya da ekolünün olup olmamasıdır. avrupa’dan belli bir yaştan sonra gelen türk oyuncular ligde yerli statüsünde oynamamalıdır. milli takımda oynama hakları olsa da.
ve çözüm almanya’da
almanya’yı yerli oyuncu pazarı olarak kullanmak eğitim/üretim süreçlerimize sadece zarar veriyor. almanya’dan bir şey alacaksak bu, eğitim süreç ve metotları olmalı. dolayısıyla oradan alacağımız altyapıyı kuracak olan hocalar ve metot olmalı. türkiye’yi 4. 5. jenerasyondan çıkacak olan hocalar kurtaracak. istemezsek de buna mecbur kalacağız. ama daha çabuk da davranabiliriz. alman sisteminden yetişen ‘gira’yı sindirmiş türk asıllı hocaları bulun almanya’dan, 17 yaşında daha eğitimini tamamlamamış gurbetçileri değil. transfer edilecekse onlar edilmeli.
genç nüfus korkmaz
80 milyona dayanmış yarısı okul çağında olan bir nüfus yabancıdan korkmaz. tam tersine yaşlı nüfusların senden korkması gerekir. nüfus doğru eğitildiğinde en büyük silahtır. bilimden uzak, tembellik ve dogmalarla büyütüldüğünde ise en büyük bela. hollanda, belçika genç nüfus problemi yaşadığı için eski sömürgelerinden oyuncu devşirip yetiştiriyor. sende nüfus var, metot yok. metotu kurduğun anda yabancı sayısı derdin olmaz. saymazsın bile.
milli takım’da olmaz
milli takım oyuncu bulma, sihirbazlık yapma yeri değildir. milli takım’a oyuncu aranmaz, bulunmaz... milli takım için oyuncu elenir. en iyilerin en iyileri seçilir. arama tarama çok daha genç yaşta yapılır. bin üst düzey oyuncunun arasından sivilen 11 alır formayı. bizim tahta boş. almanya bölgesel liginden oyuncu bulmaya çalışarak olmaz bu işler. sonra ceyhun galatasaray’da oynar mı? oynar... hakkıdır. metot kullanmazsan mecbur kalırsın. bu, ceyhun’un günahı değildir.
doğan abi’ye
türk futbolunda son 30 yılda yapılmış en manalı, en zihin açıcı ve yararlı tartışmanın fikir babasıdır doğan koloğlu. hücum futbolu kavramını ülkemize taşımış ve derin bir tartışmanın ateşleyicisi olmuştu doğan abi. şahsen kariyerimin ilk dönemlerinde şiddetli bir karşıtı olmuştum bu kavramın. futbolu hücum ve savunma olarak iki ayrı düzlemde ele alamayacağımızı savundum. o, kuşkusuz bir zihniyet devriminden bahsediyordu. ve bu tartışmayı harika bir sevieyede götürdü. batı’daki tartışmanın dışında bir boyutta ele alındı ‘hücum futbolu’ bizde. ve çok faydalı oldu. bir kaç jenerasyonu etkiledi. bir futbol adamının arkasında böyle bir miras bırakması başlı başına bir iştir. onu saygıyla anıyorum.
--- alıntı ---
kaynak:fanatik