2
ego
galatasaray'da fatih terim, "galatasaray değerleri" gerekçesiyle görevinden alındı. bunun altında yatan gerçekleri geçmişten bugüne gelerek irdelemek gerek...
ünal aysal, fatih terim’e telefon etmiş, hoca telefonu açmamış ve olaylar gelişmiş... başkanlık makamına saygısızlık varmış ve “galatasaray değerleri” gerekçesiyle fatih terim görevden alınmış. sizce galatasaray tarihine geçecek ve unutulmayacak büyüklükteki bir kararın gerekçesi gerçekten bu olabilir mi? cidden sebep telefon edince ulaşamamak mı?
fikrimce liseli ergen aşıkların ayrılmasını andıran bu bahanenin arkasında devasa bir birikmişlik yatıyor ve yine kendi fikrimce bu birikmişliğin sorumlusu da başta sayın başkan ünal aysal’dır. neden?
her şeye bugünden bakmak çok daha kolay belki ama gerçekleri görebilmek için filmi yaklaşık 2.5 sene önceye almakta fayda var.
beş başlı yönetimle savaşmak
o günleri şöyle bir hatırlayın. tarihinin en kötü dönemlerinden birini geçiren bir galatasaray, başkanından takımına dağılmış, derbeder olmuş bir kulüp… galatasaray başkanlığına talip olan ünal aysal’ın da ilk toplantısından bu yana sloganı belli: “başarı, başarı, başarı…” galatasaray tarihinin bence bu en zorlu görevine getirilen fatih terim’e o dönem bırakın yönetim, taraftar nezdinde kredi açan kişi sayısı o kadar fazla değildi. takımı bırakacağını söyleyeninden tutun, 2.fatih terim dönemine dem vurana kadar ortada büyük bir tepki de vardı. aynı şekilde başkan ünal aysal bugün olduğu kadar güçlü bir tek figür değildi. tam tersine galatasaray kongresinde birbiriyle anlaşamayan ne kadar blok varsa onların temsilcilerine yönetimde önemli görevler vermiş, birbiriyle çalışması neredeyse imkansız beş başlı bir hydra yaratmıştı.
işte fatih terim’e bugün bu kadar saygı duyuyorsam galatasaray tarihinin en vasat kadrolarından birini dönüştürüp neredeyse yüzde 100 isabetle işler yaparak şampiyonluğa taşıması kadar bu beş başlı yaratıkla savaşıp bir yandan da galatasaray politikacılığı yapmasıdır. tam da bu yüzden fatih terim’in aldığı o ilk şampiyonluğun anlamı çok daha büyüktür ve terim’e özeldir. bugün “egosu çok yüksek” klişesiyle eleştirilen terim, normal bir teknik adamın asla çalışmayacağı, (bkz: grima solucandil) edasıyla başkana durmadan “daha iyisiyle çalışabiliriz” suflesini veren hatta işi abartıp bilic’e fatih terim’in arkasından teklif götüren yakın çalışma arkadaşlarına rağmen bu saçma sapan koşullarda sadece galatasaraylı olduğu için her şeyi göze alıp mücadelesini sürdürmüştür. bugün daha güçlü bir konumda bulunan galatasaray’ın ilk şartı olan başarı öyle çok kolay gelmedi. bu yüzden fatih hocayla ilgili a deyince “egosu yüksek” diyenlerin önce oturup bunları bir düşünmesi gerekiyor.
haber ile ilgili metin girin!.
kurumsallıkta zirve…
ha, sanmayın ki fatih terim ikinci senesinden itibaren rahat çalıştı. aksine, bu kadar zorlu bir şampiyonluğun ardından hocanın eli güçlenecek sanırken sanki beklentilerin altında kalmış gibi muamele gören bir terim vardı. sanırım futbol tarihinde bir ilktir. en basitinden assaidi transferini hatırlayalım. hocanın da istediği assaidi ile kulüp adına görüşme yapan heyet yıllık 1.4 milyon avroya anlaşmışken başkanın danışmanı bülent tulun’un gidip assaidi’ye daha fazla para teklif ettiği günleri unutmadık. ya da kulübün resmi internet sitesinden fatih terim’e haber dahi vermeden hocanın adını kullanarak tulun’un transferde yetkili olduğu açıklaması yaptığı günleri…
galatasaray’da transferler bu saçmalıklara rağmen ya da saçmalıklarlar sebebiyle yapılıyor. çok değil, bu senenin ocak ayını hatırlayın. fatih terim’in kendi beyanatıyla transfer istediği iki tane bölge vardı: sol bek ve yaratıcı özellikleri olan bir kanat. transfer dönemi boyunca görüşme yapılan iki isim ise yine danışman yönlendirmesi ve önderliğinde wesley sneijder ve aurelien chedjou’ydu. didier drogba piyangosu hocanın da rızasıyla gelmiş olabilir ancak toplamda ortaya çıkan tablo belli: sol bek ve kanat oyuncusu lazımdı, 1 ay sonunda imza bedelleri ve bonservisler dahil 15 milyon avro harcanıp bir 10 numara ile santrfor alınmıştı. peki egosu yüksek denilen hoca ne yaptı? fiziksel olarak iyi durumda olmayan sneijder ile drogba için sistemini de komple revize ederek şampiyonlar ligi’nde schalke turunu alıp ligde de şampiyon oldu. bunları ya çabuk unutuyoruz ya da genlerimiz gereği başarları padişahlara mal etmeye alışkınız. bu zaferleri alan padişah değil, komutandı, zaman zaman padişaha rağmen bunlar yapıldı.
peki bunun sonucu olarak ne oldu? fatih terim’le başkan ünal aysal arasında köprü olan isimler yönetimden çıkarıldı ve tamamen aysal’ın tek adamlığına biat edecek, inisiyatif alma şansı olmayan bir yönetim modeli getirildi. bu bir…
haber ile ilgili metin girin!.
milli mesele…
bunlar dün olandı, şimdi bugüne gelelim. mevzunun milli takım meselesiyle başladığını ve bugüne geldiğini hepimiz biliyoruz. yönetimin rasim ozan kütahyalı ve diğerleri başta olmak üzere başlattığı operasyon bir yana, birçok galatasaraylının hocaya kırgın olmasının başlıca sebebi de zaten “demirören’le anlaşmış” olması. fakat burada da gerçeklerle yüzleşmemiz lazım. bir kere milli takım adına fatih hocaya giden yıldırım demirören değil, doğrudan başbakan… ve katılın veya katılmayın, fatih terim için milli takım kutsal bir yer, görev yapması istenirse de gidecek türde bir adam. başbakan’ın özel olarak hocayı arayıp bunu da hiçbir şekilde saklamayışı, bakanların doğrudan açıklamalarıyla bunu işaret etmeleri de tabloyu ortaya koyuyor. bir acil eylem planı olarak terim, milli takım’ın başına getirildi ve hocanın hayata ve milli takıma bakış açısı da bu kabulü gerektirdi. bunu bir kenara yazalım.
peki bu şartlarda yönetimin duruşu ne olabilirdi?
1- fatih terim’e iki takımla aynı anda çalışamayacağını iletip başka bir hocayı göreve getirmek.
2- fatih terim’le her şartta devam edip hocayla sezon sonuna kadar yeni bir sözleşme yapmak.
peki fatih hocayla başkan arasında köprü kuran öğelerin tamamından arındırılmış yönetim ne yaptı? ikincisini mi? hayır hiçbirini… zaten sorun da o, kamuoyunu tamamen manipule edip fatih terim’in altını oyarak, taraftar nezdinde itibarsızlaştırmaya çalışarak bu operasyonu gerçekleştirmek ve bunun benim nazarımda affı yok.
galatasaray yönetimi kamuoyuna milli takım için dört maçlığına izin verdiğini ilk günden açıklamış durumda. bunun dışında fatih terim’le çalışmaya devam etmek adına yapılabilecek tek şey vardı: fatih hocayla konuşup yeni bir sözleşme yapmak veya terim’le sözlü olarak bu yıldan ötesi üzerine de planlar yaptığınızı, uygun bir vakitte bunun resmiyete döküleceğini hocayla da anlaşarak ifade etmek…
bu noktada yapılan neydi? resmi internet sitesinden ve resmi hesaplardan fatih terim’le 2 yıllık sözleşme yapılma kararı alındığını deklare etmek… kağıt üstünde belki iyi gözüküyor ama sorun şu: fatih terim’le sözleşme yapılmak istenirken bundan fatih terim’in haberi yok! bunun masumane bir tavır olduğunu söylemek fazlasıyla naif bir yaklaşım. bunun sözlükte tek bir karşılığı var, o da fatih terim’i kamuoyu nezdinde “bakın biz sözleşme yapacaktık ama kendisi kabul etmedi” noktasına çekmek, onu güçsüz düşürmek… takdir edersiniz ki fatih terim bu hamlelerin ne niyetle yapıldığını hepimizden iyi bilecek tecrübeye sahip… “birileri rahat etsin diye sözleşme imzalayacak değilim, galatasaray kulübü beni kovmadığı sürece buradayım“ demenin de bir anlamı vardı.
1+3 yıl imza attı meselesini ise yıldırım demirören açıklık getirdi. hoş, yıldırım demirören gibi bir isimden "galatasaray başkanı gazete haberine göre mi hocasını gönderiyor?" ayarını yemek bile galatasaray adına düşünen durumun ne acı olduğunu gösteriyor.
her şeyin önemini yitirdiği an
bu kadar yazdık, çizdik, bir şeyler söyledik ama her şeyi bir kenara bırakıp odadaki fili de unutmayalım. galatasaray, 40 yıllık bir galatasaraylıyı, hayatta olan en büyük galatasaray figürünü “galatasaray değerleri gereğince”, “başkanlık makamına saygısızlık” gerekçesiyle görevden almıştır, tek taraflı olarak bu kararı alarak pratikte kovmuştur. bunu da fatih terim’e haber vermeden, doğrudan medyaya açıklayarak haberi buse terim’in kendisini aradığı telefon konuşmasında öğrenmesine sebebiyet vermiştir. belki hoca bunu sözleşme teklifini her şeye rağmen kabul etmediği andan itibaren biliyordu ya da bekliyordu. bu ayrı bir şeydir ancak fatih terim gibi bir figürü görevden alıyorken bunu onla beraber bir basın toplantısıyla söyleyemeyip idman sonunda kızından öğrenmesini sağlıyorsanız kusura bakmayın, bu magazinden öte fatih hocaya bir küfürdür, hakarettir. galatasaray tv, fatih hocanın görevden alınış kararını vermeden demirören’in “hemen görüşmelere başlamak istiyoruz” haberini veriyorsa hele… sadece ve sadece bu şekilcilik dahi fatih terim’in kovulmasından da öteye götürür bu işi.
işte tam da bu sebeple yukarıdaki yıllara dayanan sağlıksız yapı ve anlaşmazlık için başkan ünal aysal’ı haksız bulmakla birlikte kendi tercihlerine saygı duyabilirdim ancak fatih terim’e yapılan bu –bana göre- kumpas ve gönderme şekliyle sayın aysal’a ve icraatlarına saygı göstermek artık mümkün değil. bir futbol kulübünde her şey transfer şovu ya da güç gösterilerinden ibaret değildir ve “galatasaray değerleri” adı altında bu işi yapmanın benim sözlüğümdeki karşılığı da belli…
haber ile ilgili metin girin!.
hocaya çalışma süreci boyunca rahat bir çalışma ortamı sağlamak şöyle dursun, ilk geldiği andan beri kafasını sürekli bu güç dengeleriyle, satranç tahtasıyla meşgul edenler şu anda bir de fatih terim’e aleni şekilde galatasaraylılık dersi vermeye kalkmış durumda. her şeyin anlamsızlaştığı an işte bu ve bu uzun uzadıya yukarıda bahsettiğimiz her ama her şeyden tek başına daha mühim ve önemli. hocayı ağlatarak galatasaray kulübünden göndermeyi "galatasaray değerleri" kisvesi altında göndermenin karşılığını ben burada kelimelere dökmek istemiyorum.
bu saygı dersinden sonra kişisel kanaatimce galatasaray’da sorun yaratan bir ego varsa bunun sahibi de açık şekilde sayın başkan ünal aysal olduğudur. zamanında bir başka tarihi fiyaskoda franck ribery’nin elden kaçışında sorumlu ve yetkili olan danışmanının da fikirleri ışığında tarihe “fatih terim’e galatasaraylılık dersi vererek kovan başkan" olarak geçeceğini umarım biliyordur.
http://www.futbolburada.com/p/ego
galatasaray'da fatih terim, "galatasaray değerleri" gerekçesiyle görevinden alındı. bunun altında yatan gerçekleri geçmişten bugüne gelerek irdelemek gerek...
ünal aysal, fatih terim’e telefon etmiş, hoca telefonu açmamış ve olaylar gelişmiş... başkanlık makamına saygısızlık varmış ve “galatasaray değerleri” gerekçesiyle fatih terim görevden alınmış. sizce galatasaray tarihine geçecek ve unutulmayacak büyüklükteki bir kararın gerekçesi gerçekten bu olabilir mi? cidden sebep telefon edince ulaşamamak mı?
fikrimce liseli ergen aşıkların ayrılmasını andıran bu bahanenin arkasında devasa bir birikmişlik yatıyor ve yine kendi fikrimce bu birikmişliğin sorumlusu da başta sayın başkan ünal aysal’dır. neden?
her şeye bugünden bakmak çok daha kolay belki ama gerçekleri görebilmek için filmi yaklaşık 2.5 sene önceye almakta fayda var.
beş başlı yönetimle savaşmak
o günleri şöyle bir hatırlayın. tarihinin en kötü dönemlerinden birini geçiren bir galatasaray, başkanından takımına dağılmış, derbeder olmuş bir kulüp… galatasaray başkanlığına talip olan ünal aysal’ın da ilk toplantısından bu yana sloganı belli: “başarı, başarı, başarı…” galatasaray tarihinin bence bu en zorlu görevine getirilen fatih terim’e o dönem bırakın yönetim, taraftar nezdinde kredi açan kişi sayısı o kadar fazla değildi. takımı bırakacağını söyleyeninden tutun, 2.fatih terim dönemine dem vurana kadar ortada büyük bir tepki de vardı. aynı şekilde başkan ünal aysal bugün olduğu kadar güçlü bir tek figür değildi. tam tersine galatasaray kongresinde birbiriyle anlaşamayan ne kadar blok varsa onların temsilcilerine yönetimde önemli görevler vermiş, birbiriyle çalışması neredeyse imkansız beş başlı bir hydra yaratmıştı.
işte fatih terim’e bugün bu kadar saygı duyuyorsam galatasaray tarihinin en vasat kadrolarından birini dönüştürüp neredeyse yüzde 100 isabetle işler yaparak şampiyonluğa taşıması kadar bu beş başlı yaratıkla savaşıp bir yandan da galatasaray politikacılığı yapmasıdır. tam da bu yüzden fatih terim’in aldığı o ilk şampiyonluğun anlamı çok daha büyüktür ve terim’e özeldir. bugün “egosu çok yüksek” klişesiyle eleştirilen terim, normal bir teknik adamın asla çalışmayacağı, (bkz: grima solucandil) edasıyla başkana durmadan “daha iyisiyle çalışabiliriz” suflesini veren hatta işi abartıp bilic’e fatih terim’in arkasından teklif götüren yakın çalışma arkadaşlarına rağmen bu saçma sapan koşullarda sadece galatasaraylı olduğu için her şeyi göze alıp mücadelesini sürdürmüştür. bugün daha güçlü bir konumda bulunan galatasaray’ın ilk şartı olan başarı öyle çok kolay gelmedi. bu yüzden fatih hocayla ilgili a deyince “egosu yüksek” diyenlerin önce oturup bunları bir düşünmesi gerekiyor.
haber ile ilgili metin girin!.
kurumsallıkta zirve…
ha, sanmayın ki fatih terim ikinci senesinden itibaren rahat çalıştı. aksine, bu kadar zorlu bir şampiyonluğun ardından hocanın eli güçlenecek sanırken sanki beklentilerin altında kalmış gibi muamele gören bir terim vardı. sanırım futbol tarihinde bir ilktir. en basitinden assaidi transferini hatırlayalım. hocanın da istediği assaidi ile kulüp adına görüşme yapan heyet yıllık 1.4 milyon avroya anlaşmışken başkanın danışmanı bülent tulun’un gidip assaidi’ye daha fazla para teklif ettiği günleri unutmadık. ya da kulübün resmi internet sitesinden fatih terim’e haber dahi vermeden hocanın adını kullanarak tulun’un transferde yetkili olduğu açıklaması yaptığı günleri…
galatasaray’da transferler bu saçmalıklara rağmen ya da saçmalıklarlar sebebiyle yapılıyor. çok değil, bu senenin ocak ayını hatırlayın. fatih terim’in kendi beyanatıyla transfer istediği iki tane bölge vardı: sol bek ve yaratıcı özellikleri olan bir kanat. transfer dönemi boyunca görüşme yapılan iki isim ise yine danışman yönlendirmesi ve önderliğinde wesley sneijder ve aurelien chedjou’ydu. didier drogba piyangosu hocanın da rızasıyla gelmiş olabilir ancak toplamda ortaya çıkan tablo belli: sol bek ve kanat oyuncusu lazımdı, 1 ay sonunda imza bedelleri ve bonservisler dahil 15 milyon avro harcanıp bir 10 numara ile santrfor alınmıştı. peki egosu yüksek denilen hoca ne yaptı? fiziksel olarak iyi durumda olmayan sneijder ile drogba için sistemini de komple revize ederek şampiyonlar ligi’nde schalke turunu alıp ligde de şampiyon oldu. bunları ya çabuk unutuyoruz ya da genlerimiz gereği başarları padişahlara mal etmeye alışkınız. bu zaferleri alan padişah değil, komutandı, zaman zaman padişaha rağmen bunlar yapıldı.
peki bunun sonucu olarak ne oldu? fatih terim’le başkan ünal aysal arasında köprü olan isimler yönetimden çıkarıldı ve tamamen aysal’ın tek adamlığına biat edecek, inisiyatif alma şansı olmayan bir yönetim modeli getirildi. bu bir…
haber ile ilgili metin girin!.
milli mesele…
bunlar dün olandı, şimdi bugüne gelelim. mevzunun milli takım meselesiyle başladığını ve bugüne geldiğini hepimiz biliyoruz. yönetimin rasim ozan kütahyalı ve diğerleri başta olmak üzere başlattığı operasyon bir yana, birçok galatasaraylının hocaya kırgın olmasının başlıca sebebi de zaten “demirören’le anlaşmış” olması. fakat burada da gerçeklerle yüzleşmemiz lazım. bir kere milli takım adına fatih hocaya giden yıldırım demirören değil, doğrudan başbakan… ve katılın veya katılmayın, fatih terim için milli takım kutsal bir yer, görev yapması istenirse de gidecek türde bir adam. başbakan’ın özel olarak hocayı arayıp bunu da hiçbir şekilde saklamayışı, bakanların doğrudan açıklamalarıyla bunu işaret etmeleri de tabloyu ortaya koyuyor. bir acil eylem planı olarak terim, milli takım’ın başına getirildi ve hocanın hayata ve milli takıma bakış açısı da bu kabulü gerektirdi. bunu bir kenara yazalım.
peki bu şartlarda yönetimin duruşu ne olabilirdi?
1- fatih terim’e iki takımla aynı anda çalışamayacağını iletip başka bir hocayı göreve getirmek.
2- fatih terim’le her şartta devam edip hocayla sezon sonuna kadar yeni bir sözleşme yapmak.
peki fatih hocayla başkan arasında köprü kuran öğelerin tamamından arındırılmış yönetim ne yaptı? ikincisini mi? hayır hiçbirini… zaten sorun da o, kamuoyunu tamamen manipule edip fatih terim’in altını oyarak, taraftar nezdinde itibarsızlaştırmaya çalışarak bu operasyonu gerçekleştirmek ve bunun benim nazarımda affı yok.
galatasaray yönetimi kamuoyuna milli takım için dört maçlığına izin verdiğini ilk günden açıklamış durumda. bunun dışında fatih terim’le çalışmaya devam etmek adına yapılabilecek tek şey vardı: fatih hocayla konuşup yeni bir sözleşme yapmak veya terim’le sözlü olarak bu yıldan ötesi üzerine de planlar yaptığınızı, uygun bir vakitte bunun resmiyete döküleceğini hocayla da anlaşarak ifade etmek…
bu noktada yapılan neydi? resmi internet sitesinden ve resmi hesaplardan fatih terim’le 2 yıllık sözleşme yapılma kararı alındığını deklare etmek… kağıt üstünde belki iyi gözüküyor ama sorun şu: fatih terim’le sözleşme yapılmak istenirken bundan fatih terim’in haberi yok! bunun masumane bir tavır olduğunu söylemek fazlasıyla naif bir yaklaşım. bunun sözlükte tek bir karşılığı var, o da fatih terim’i kamuoyu nezdinde “bakın biz sözleşme yapacaktık ama kendisi kabul etmedi” noktasına çekmek, onu güçsüz düşürmek… takdir edersiniz ki fatih terim bu hamlelerin ne niyetle yapıldığını hepimizden iyi bilecek tecrübeye sahip… “birileri rahat etsin diye sözleşme imzalayacak değilim, galatasaray kulübü beni kovmadığı sürece buradayım“ demenin de bir anlamı vardı.
1+3 yıl imza attı meselesini ise yıldırım demirören açıklık getirdi. hoş, yıldırım demirören gibi bir isimden "galatasaray başkanı gazete haberine göre mi hocasını gönderiyor?" ayarını yemek bile galatasaray adına düşünen durumun ne acı olduğunu gösteriyor.
her şeyin önemini yitirdiği an
bu kadar yazdık, çizdik, bir şeyler söyledik ama her şeyi bir kenara bırakıp odadaki fili de unutmayalım. galatasaray, 40 yıllık bir galatasaraylıyı, hayatta olan en büyük galatasaray figürünü “galatasaray değerleri gereğince”, “başkanlık makamına saygısızlık” gerekçesiyle görevden almıştır, tek taraflı olarak bu kararı alarak pratikte kovmuştur. bunu da fatih terim’e haber vermeden, doğrudan medyaya açıklayarak haberi buse terim’in kendisini aradığı telefon konuşmasında öğrenmesine sebebiyet vermiştir. belki hoca bunu sözleşme teklifini her şeye rağmen kabul etmediği andan itibaren biliyordu ya da bekliyordu. bu ayrı bir şeydir ancak fatih terim gibi bir figürü görevden alıyorken bunu onla beraber bir basın toplantısıyla söyleyemeyip idman sonunda kızından öğrenmesini sağlıyorsanız kusura bakmayın, bu magazinden öte fatih hocaya bir küfürdür, hakarettir. galatasaray tv, fatih hocanın görevden alınış kararını vermeden demirören’in “hemen görüşmelere başlamak istiyoruz” haberini veriyorsa hele… sadece ve sadece bu şekilcilik dahi fatih terim’in kovulmasından da öteye götürür bu işi.
işte tam da bu sebeple yukarıdaki yıllara dayanan sağlıksız yapı ve anlaşmazlık için başkan ünal aysal’ı haksız bulmakla birlikte kendi tercihlerine saygı duyabilirdim ancak fatih terim’e yapılan bu –bana göre- kumpas ve gönderme şekliyle sayın aysal’a ve icraatlarına saygı göstermek artık mümkün değil. bir futbol kulübünde her şey transfer şovu ya da güç gösterilerinden ibaret değildir ve “galatasaray değerleri” adı altında bu işi yapmanın benim sözlüğümdeki karşılığı da belli…
haber ile ilgili metin girin!.
hocaya çalışma süreci boyunca rahat bir çalışma ortamı sağlamak şöyle dursun, ilk geldiği andan beri kafasını sürekli bu güç dengeleriyle, satranç tahtasıyla meşgul edenler şu anda bir de fatih terim’e aleni şekilde galatasaraylılık dersi vermeye kalkmış durumda. her şeyin anlamsızlaştığı an işte bu ve bu uzun uzadıya yukarıda bahsettiğimiz her ama her şeyden tek başına daha mühim ve önemli. hocayı ağlatarak galatasaray kulübünden göndermeyi "galatasaray değerleri" kisvesi altında göndermenin karşılığını ben burada kelimelere dökmek istemiyorum.
bu saygı dersinden sonra kişisel kanaatimce galatasaray’da sorun yaratan bir ego varsa bunun sahibi de açık şekilde sayın başkan ünal aysal olduğudur. zamanında bir başka tarihi fiyaskoda franck ribery’nin elden kaçışında sorumlu ve yetkili olan danışmanının da fikirleri ışığında tarihe “fatih terim’e galatasaraylılık dersi vererek kovan başkan" olarak geçeceğini umarım biliyordur.
http://www.futbolburada.com/p/ego