16
istisnaları da var tabii ki
(bkz: souleymanou hamidou)
(bkz: ibrahima yattara)
(bkz: souleymane youla)
(bkz: alex de souza)
bir insanın dil öğrenmeye özel bir merakı ya da yatkınlığı yoksa, başka bir dili öğrenmesi ancak öğrenmek zorunda kalması ile mümkün olur. afrikalısın, tavşanlı linyit spora transfer oldun. küçük yer, küçük kulüp, sana özel tercüman tutacak hali yok, bu durumda iyi kötü türkçe konuşabilmek bir hayatta kalma meselesi olur ve kısa sürede öğrenirsin. ama sen sneijder'sın, gelmişsin galatasaray'a, zaten on tane yabancı var, tercüman ve yardımcı tutturabiliyorsun kulübüne, e istanbul'da da türkçe bilmeyenin gündelik hayatını sürdüremeyeceği bir ortam yok. niye öğrenesin?
bir de türkçenin dünya ölçeğinde avrupa dillerine kıyasla loser bir dil olmasının da payı var. gidip kore'de sıradan adama ispanyolca mı türkçe mi diye sorsan elbette ispanyolca der. türkçe öğrenmenin bu açıdan sunduğu bir vaat de yok. sonuç şaşırtıcı değil.
(bkz: souleymanou hamidou)
(bkz: ibrahima yattara)
(bkz: souleymane youla)
(bkz: alex de souza)
bir insanın dil öğrenmeye özel bir merakı ya da yatkınlığı yoksa, başka bir dili öğrenmesi ancak öğrenmek zorunda kalması ile mümkün olur. afrikalısın, tavşanlı linyit spora transfer oldun. küçük yer, küçük kulüp, sana özel tercüman tutacak hali yok, bu durumda iyi kötü türkçe konuşabilmek bir hayatta kalma meselesi olur ve kısa sürede öğrenirsin. ama sen sneijder'sın, gelmişsin galatasaray'a, zaten on tane yabancı var, tercüman ve yardımcı tutturabiliyorsun kulübüne, e istanbul'da da türkçe bilmeyenin gündelik hayatını sürdüremeyeceği bir ortam yok. niye öğrenesin?
bir de türkçenin dünya ölçeğinde avrupa dillerine kıyasla loser bir dil olmasının da payı var. gidip kore'de sıradan adama ispanyolca mı türkçe mi diye sorsan elbette ispanyolca der. türkçe öğrenmenin bu açıdan sunduğu bir vaat de yok. sonuç şaşırtıcı değil.