3217
safî galatarasay taraftarı olarak kulüp içinde olup bitenleri bilemem sadece medyada gördüğüm/duyduğum kadarıyla yorumlayabilir olayları. ünal aysal iyi bir başkan deyip asıl anlatmak istediğim kısma geçiyorum.
eğer işler istediğiniz gibi gitmezse bunu nasıl açıklarsınız?
her şeyden önce ünal aysal neden bu kadar başarılı. inanıyorumki iki senede gelen yeniliklerden daha yenilikçi kendi içindeki rekabetten daha rekabetçi olduğu için. ama sonuçta o da sadece herkes gibi. o da ondan önce gelen başkanda veya başkanlarda olan aynı olumsuzluklara aynı taraftara aynı camiyaya aynı medyaya sahip. o halde neden bir şeyler farklı gibi gözüküyor.
ve neden galatasaray son iki senede bu kadar başarılı oldu da, aynı zaman diliminde, ekonomisi daha düzgün, takımları oturmuş ve yıldızlarla dolu, taraftarıyla barışık, medya ve birçok konuda daha iyi finanse edilmiş takımlar bu başarıyı yakalayamadı da galatasaray onları alt etti. burada başka bir şeyin rol aldığını görüyoruz.
dünya da başarıyı yakalamış kişiler aynı şekilde düşünür, başarıyı yakalayamayanlarsa tam tersi.
tüm takımlar ve başkanları ne yaptıklarını biliyorlar, istisnasız. bazıları nasıl yapıldığını biliyorlar. ama çok azı niçin yaptıklarını biliyor. niçin ile demek istediğim: amaç nedir? bunu yapmaktaki sebep nedir? inancın nedir? niçin mevcut olmaktayız?
çoğu insanın düşünme tarzı "ne, nasıl ve niçin" olarak ilerler ve pek çoğu "niçin" kısmını es geçer. ama ilham verici kişiler bunun tamamen tersi olarak düşünür: "niçin, nasıl ve ne"
eğer ünal aysal diğer başkanlar gibi olsaydı şöyle düşünürdü: * biz iyi bir yönetim, takım ve kulüp oluşturduk, borçlarımızı azalttık, takımımızın başına iyi bir teknik adam getirdik ve o'nun eline iyi oyunculardan kurulu bir takım verdik. * yeni sponsorluk anlaşmaları, bankalarla görüşmelerden sonra borçların vadelerini uzattık ve sermaye artışına gittik. bu bizi finansal olarak rahatlattı. fatih terim'i ikna ettik, teknik, çok koşan, basit oynayan, başkaldıran dünyaca ünlü yıldızları takımımıza transfer ettik. iyi bir takım olduk. bunun sonucunda başarılı olmayı bekliyoruz.
ne yaptığı, nasıl yaptığını ve neyi nasıl farklı ve iyi yaptığını söyler ve bizden çeşitli davranışlar beklerdi. ama bu hiç ilham verici değil.
benim gözlemlediğim ünal aysal'ın gerçekte düşünce şekli hiç de öyle değil. aslında şöyle: biz süre gelen olgulara meydan okumaya ve farklı düşünmeye inanırız. dönüşüme değil değişime inanırız. galatasaray'ın tarihinden gelen kültüründen ve tecrübelerinden miras kalan "türk olmayan takımları yenmeye" ve başarının istanbul'un batısında olduğuna inanırız. bizim süregelen olgulara meydan okumamız oluşturduğumuz yönetimin şeffaf ve inanan kişilerden oluşması ve bunun sonunca oluşan takımımızın teknik, çok koşan, basit oynayan, başkaldıran dünyaca ünlü yıldızları barındırıyor olması ile taraftarı mutlu etmesidir. biz sadece iyi bir yönetim, takım ve kulüp oluştururuz.
sadece ne, nasıl, niçin kısımlarını tersten yazmak ve niçin kısmını es geçmemek ne kadar fark ettiriyor, değil mi?
amaç sende ne olanla ilgilenenlerle uğraşmak değil. amaç senin inandığını inananlarla yola devam etmek.
şu aralar olan medyaya yansıdığı kadarıyla yönetim olaylarından sonra çoğu kişi şöyle düşünüyor olabilir: "bilemiyorum, hiç doğru gelmiyor"
eğer yaptığınız işi neden yaptığınızı bilmiyorsanız ve insanlar neden yaptığına karşılık veriyorsa ondan sonra insanların nasıl sana güvenmesini, sadık olmasını ve yaptıklarının bir parçası olmalarını sağlayacaksın. ünal aysal neden yaptığını biliyordur, biz bilmesek de.
buradaki hedef sadece sahip olduklarını insanlara vermek değil. buradaki hedef inanan insanlara senin inandığını vermek. hedef sadece yönetime girecek insanları seçmek değil; senin inandığına inananları seçmek. uzun vadede, senin inanmadığın veya sana inanmayan biriyle yola devam etmek ne kadar doğru.
edit: ekleme.
eğer işler istediğiniz gibi gitmezse bunu nasıl açıklarsınız?
her şeyden önce ünal aysal neden bu kadar başarılı. inanıyorumki iki senede gelen yeniliklerden daha yenilikçi kendi içindeki rekabetten daha rekabetçi olduğu için. ama sonuçta o da sadece herkes gibi. o da ondan önce gelen başkanda veya başkanlarda olan aynı olumsuzluklara aynı taraftara aynı camiyaya aynı medyaya sahip. o halde neden bir şeyler farklı gibi gözüküyor.
ve neden galatasaray son iki senede bu kadar başarılı oldu da, aynı zaman diliminde, ekonomisi daha düzgün, takımları oturmuş ve yıldızlarla dolu, taraftarıyla barışık, medya ve birçok konuda daha iyi finanse edilmiş takımlar bu başarıyı yakalayamadı da galatasaray onları alt etti. burada başka bir şeyin rol aldığını görüyoruz.
dünya da başarıyı yakalamış kişiler aynı şekilde düşünür, başarıyı yakalayamayanlarsa tam tersi.
tüm takımlar ve başkanları ne yaptıklarını biliyorlar, istisnasız. bazıları nasıl yapıldığını biliyorlar. ama çok azı niçin yaptıklarını biliyor. niçin ile demek istediğim: amaç nedir? bunu yapmaktaki sebep nedir? inancın nedir? niçin mevcut olmaktayız?
çoğu insanın düşünme tarzı "ne, nasıl ve niçin" olarak ilerler ve pek çoğu "niçin" kısmını es geçer. ama ilham verici kişiler bunun tamamen tersi olarak düşünür: "niçin, nasıl ve ne"
eğer ünal aysal diğer başkanlar gibi olsaydı şöyle düşünürdü: * biz iyi bir yönetim, takım ve kulüp oluşturduk, borçlarımızı azalttık, takımımızın başına iyi bir teknik adam getirdik ve o'nun eline iyi oyunculardan kurulu bir takım verdik. * yeni sponsorluk anlaşmaları, bankalarla görüşmelerden sonra borçların vadelerini uzattık ve sermaye artışına gittik. bu bizi finansal olarak rahatlattı. fatih terim'i ikna ettik, teknik, çok koşan, basit oynayan, başkaldıran dünyaca ünlü yıldızları takımımıza transfer ettik. iyi bir takım olduk. bunun sonucunda başarılı olmayı bekliyoruz.
ne yaptığı, nasıl yaptığını ve neyi nasıl farklı ve iyi yaptığını söyler ve bizden çeşitli davranışlar beklerdi. ama bu hiç ilham verici değil.
benim gözlemlediğim ünal aysal'ın gerçekte düşünce şekli hiç de öyle değil. aslında şöyle: biz süre gelen olgulara meydan okumaya ve farklı düşünmeye inanırız. dönüşüme değil değişime inanırız. galatasaray'ın tarihinden gelen kültüründen ve tecrübelerinden miras kalan "türk olmayan takımları yenmeye" ve başarının istanbul'un batısında olduğuna inanırız. bizim süregelen olgulara meydan okumamız oluşturduğumuz yönetimin şeffaf ve inanan kişilerden oluşması ve bunun sonunca oluşan takımımızın teknik, çok koşan, basit oynayan, başkaldıran dünyaca ünlü yıldızları barındırıyor olması ile taraftarı mutlu etmesidir. biz sadece iyi bir yönetim, takım ve kulüp oluştururuz.
sadece ne, nasıl, niçin kısımlarını tersten yazmak ve niçin kısmını es geçmemek ne kadar fark ettiriyor, değil mi?
amaç sende ne olanla ilgilenenlerle uğraşmak değil. amaç senin inandığını inananlarla yola devam etmek.
şu aralar olan medyaya yansıdığı kadarıyla yönetim olaylarından sonra çoğu kişi şöyle düşünüyor olabilir: "bilemiyorum, hiç doğru gelmiyor"
eğer yaptığınız işi neden yaptığınızı bilmiyorsanız ve insanlar neden yaptığına karşılık veriyorsa ondan sonra insanların nasıl sana güvenmesini, sadık olmasını ve yaptıklarının bir parçası olmalarını sağlayacaksın. ünal aysal neden yaptığını biliyordur, biz bilmesek de.
buradaki hedef sadece sahip olduklarını insanlara vermek değil. buradaki hedef inanan insanlara senin inandığını vermek. hedef sadece yönetime girecek insanları seçmek değil; senin inandığına inananları seçmek. uzun vadede, senin inanmadığın veya sana inanmayan biriyle yola devam etmek ne kadar doğru.
edit: ekleme.