236
o gün mart ayının bütün esintisi ve yağmurlu havasını hissediyorduk. ama söz vermiştik akşam toplanmak için.
yazar arkadaşarımız ile birlikte önce teknosa önünde buluştuk, sonra cevahir'e doğru muhabbet ede ede yürüdük.
tamam hamburg maçı kolay olmayacaktı. endişeliydik...
kendimize birer sandalye bulduk, birkaç masa birleştirdik. başladık muhabbete.
lamore del calcio olsun, kreator, cassio lincoln, essgi, jose sonradan gelen hagi, özel olarak getirdiğim çok sevdiğim bir arkadaşım
olsun kaynaştık. konuştuk, tartıştık.
yanlış hatırlamıyorsam şöyle bir muhabbet açıldı:
bugün oynayacağımız maçı ya son dakikada yine alırız, ya da kaybederiz. (lamore del calcio dile getirmişti yanılmıyorsam)
bunun üzerine de herkes kendince bir şeyler söyledi. evet olabilir, mümkündür dendi.
dayanamadım ki. hemen atlayıp şöyle dedim:
en az iki fark olur. 3 - 0 alırız. daha doğrusu farklı galibiyet alcağımızdan hiç şüphem yok dedim.
maç saati yaklaştı. geldi çattı. eski açık'a gidenler oraya, yeni açık'a gidenler buraya, kapalı üst-alt şuraya... ayrıldık.
oldu mu 2-0 ?
maç çok fena dolanıyordu ortada. arda'mız hemen kaptı orta sahadan topu ilerledi. birkaç kişiyi üzerine çekince hemen ileriye doğru hareketlenen baros'u görerek sağ ayak içi ile paralel pas çıkardı. sol taraftan ceza sahasına topla birlikte giren baros yerde kalınca penaltı...
kewell müthişsin.
iki geldi iki. baros kalecinin üzerinden yolladı topu. yeni açık'ta izleyen arkadaşlara selam edercesine.
şimdi dediğime mi geliyordu? 3-0 gibi bir skora çok yaklaştık.
işte o 2-0 bulduğumuz an çok neşeliydik. tüm kapalı neşeyle zıplıyordu. bir gözüm eski açık'a bakıyordu, ve kocaman bir helal olsun diyordum onlara. gerçekten o tribündeki arkadaşlarımız çok büyük bir efor sarfetti o gece.
sağıma bakıyorum yeni açık da kendinden geçmiş. numaralı'dan yükselen kahkahaları çok net duyabilirdiniz işte....
kimse aksi bir şey dahi düşünmezken, bir sonraki turu hayal ederken yedik. ceza sahası dışı. sanctis seyretti yine.
tamam olsundu, olur böyle ama korkuyoruz. çünkü biz toparlanamadan ikinci'yi yeme gibi bir hastalığımız var.
yine öyle oldu. 2 - 2.
10 dakika önceye kadar neşe, sevinç, hareket...
şimdi eser yoktu.
lincoln'ün çıkması için tabela kaldırıldı. kendi forma numarasını gören lincoln, orta saha'dan alaycı bir alkış tuttu bülen hoca'ya.
ve çok ağır adımlarla hamburg yarı sahasında ilerleyerek rakip kaleci'nin yanına kadar gitti. eski takım arkadaşı rost'un elini sıkarak
kale arkasından oyunu terkedip soyunma odasının yolunu tuttu.
daha sonra yedik bir tane daha. sami yen ağlıyordu kesinlikle...
yazar arkadaşarımız ile birlikte önce teknosa önünde buluştuk, sonra cevahir'e doğru muhabbet ede ede yürüdük.
tamam hamburg maçı kolay olmayacaktı. endişeliydik...
kendimize birer sandalye bulduk, birkaç masa birleştirdik. başladık muhabbete.
lamore del calcio olsun, kreator, cassio lincoln, essgi, jose sonradan gelen hagi, özel olarak getirdiğim çok sevdiğim bir arkadaşım
olsun kaynaştık. konuştuk, tartıştık.
yanlış hatırlamıyorsam şöyle bir muhabbet açıldı:
bugün oynayacağımız maçı ya son dakikada yine alırız, ya da kaybederiz. (lamore del calcio dile getirmişti yanılmıyorsam)
bunun üzerine de herkes kendince bir şeyler söyledi. evet olabilir, mümkündür dendi.
dayanamadım ki. hemen atlayıp şöyle dedim:
en az iki fark olur. 3 - 0 alırız. daha doğrusu farklı galibiyet alcağımızdan hiç şüphem yok dedim.
maç saati yaklaştı. geldi çattı. eski açık'a gidenler oraya, yeni açık'a gidenler buraya, kapalı üst-alt şuraya... ayrıldık.
oldu mu 2-0 ?
maç çok fena dolanıyordu ortada. arda'mız hemen kaptı orta sahadan topu ilerledi. birkaç kişiyi üzerine çekince hemen ileriye doğru hareketlenen baros'u görerek sağ ayak içi ile paralel pas çıkardı. sol taraftan ceza sahasına topla birlikte giren baros yerde kalınca penaltı...
kewell müthişsin.
iki geldi iki. baros kalecinin üzerinden yolladı topu. yeni açık'ta izleyen arkadaşlara selam edercesine.
şimdi dediğime mi geliyordu? 3-0 gibi bir skora çok yaklaştık.
işte o 2-0 bulduğumuz an çok neşeliydik. tüm kapalı neşeyle zıplıyordu. bir gözüm eski açık'a bakıyordu, ve kocaman bir helal olsun diyordum onlara. gerçekten o tribündeki arkadaşlarımız çok büyük bir efor sarfetti o gece.
sağıma bakıyorum yeni açık da kendinden geçmiş. numaralı'dan yükselen kahkahaları çok net duyabilirdiniz işte....
kimse aksi bir şey dahi düşünmezken, bir sonraki turu hayal ederken yedik. ceza sahası dışı. sanctis seyretti yine.
tamam olsundu, olur böyle ama korkuyoruz. çünkü biz toparlanamadan ikinci'yi yeme gibi bir hastalığımız var.
yine öyle oldu. 2 - 2.
10 dakika önceye kadar neşe, sevinç, hareket...
şimdi eser yoktu.
lincoln'ün çıkması için tabela kaldırıldı. kendi forma numarasını gören lincoln, orta saha'dan alaycı bir alkış tuttu bülen hoca'ya.
ve çok ağır adımlarla hamburg yarı sahasında ilerleyerek rakip kaleci'nin yanına kadar gitti. eski takım arkadaşı rost'un elini sıkarak
kale arkasından oyunu terkedip soyunma odasının yolunu tuttu.
daha sonra yedik bir tane daha. sami yen ağlıyordu kesinlikle...