178
son 10 yılda çok büyük değişimler yaşamış ligdir. eskiden takım oyunu ve takım savunması şampiyonluk yolunda en büyük avantajı sağlardı. sistem takımları hep bir adım öndeydi. bunu özellikle dönemin iki büyük hanedanı san antonio spurs ve detroit pistons'ta gördük. hatta bunlara jason kidd önderliğinde, kerry kittles, richard jefferson ve kenyon martin gibi oyunculardan kurulu new jersey nets'i de ekleyebiliriz ama onlar aynı başarıyı sağlayamadılar.
yıllar geçtikçe los angeles lakers ve boston celtics gibi büyük market takımlarının başarısız sonuçları nba'yi farklı bir çizgiye taşıdı. shaquille o'neal'li dönemden sonra hiçbir başarıya imza atamayan, hatta bir sezon da playofflara dahi katılamayan lakers neredeyse bedava'ya pau gasol'u alınca batıda güç dengelerini değiştirdi. aynı yıl boston celtics de kevin garnett, ray allen, paul pierce üçlüsünü bir araya getirince onlar da doğudaki bütün güç dengesini altüst ettiler.
bu iki takım da oluşturdukları kadrolarla şampiyonluğu yakalayınca (celtics 2008, lakers 2009 ve 2010) artık nba çok farklı bir çizgiye girmiş oldu. spurs ve pistons'ın kurdukları sistem hanedanlıkları artık yerini yıldızlar takımlarına bıraktı. 2010 yılında bu şekilde miami heat ve new york knicks takımları oluşturuldu. bu trendin bir diğer adımını los angeles clippers'ta da gördük. bu yıl da brooklyn nets ile devam etti. artık nba'de yıldızı çok olan takımlar rakiplerine çok fazla üstünlük sağlıyorlar ve bu yüzdendir ki büyük yıldızlar tek bir yıldızı kadrosunda barındıran takıma değil daha fazla yıldızı olup kesinlikle şampiyonluğa oynayacak takımlardan birine gitmek istiyorlar.
(bkz: #1019514)
bu yeni oluşuma baş kaldırabilmiş tek takım 2011 şampiyonu dallas mavericks oldu. ama onların şampiyonluğunda da yıldızlardan çok başarıya açlık ve yeterince çekmişlik farklı parametreler oluşturdu. arkalarına büyük bir ilham gücüyle çıktıkları yolda başarılı oldular. yeni nba'de dallas'ın başarısını bir takımın yakalaması pek olası da görünmüyor* çünkü yıldızlar topluluğu takımlarla diğerleri arasında çok ciddi güç farkları mevcut.
oyuncular birliği ve takım sahipleri arasında yapılan yeni anlaşma* belki de bu oluşumun önünü kapatmayı ve takımlar arasındaki eski rekabeti arttırmayı amaçlıyordu. iki tarafın da geri adım atmaması ve lokavta kadar gitmesi hedeflenenden biraz daha yumuşak bir anlaşma getirdi ama yine de görüyoruz ki yıldızlar hala aynı takımda toplanmak istiyorlar.
bütün bu yazıya ilham kaynağım karşılaştığım ilginç bir veri oldu. şu anda birden fazla yıldızı aynı takımda barındıran (üstte saydığım) takımların hepsi lüks vergisi içerisindeler. bundan sonra da bu şekilde kadro oluşturmak isteyecek bütün takımlar da lüks vergisini ödemek zorunda kalacaklar.
peki geçmişte durum nasılmış, şimdi o verileri sizinle paylaşayım..
nba'de en çok taraftarı olan takım new york knicks'tir. her oyuncunun oynamak isteyeceği bir numaralı markettir bu takım. son 10 yılda lüks vergisi olarak tam tamına 195 milyon dolar ödemişler ve hiçbir şekilde başarı gelmedi. tabi bu süreçte latrell sprewell, stephane marbury, eddie curry gibi maksimum kontratlı oyuncular takımda olmalarına rağmen hiç ama hiç katkı alamamışlardı. takım belki bir yıldızlar topluluğuydu ama nba'de muhtemelen nerde sorunlu bir yıldız varsa işte o bu takımdaydı. başarısızlığın birinci sebebi hep oyuncuların davranışlarıydı.
portland trail blazers, brandon roy, lamarcus aldridge, zach randolph, andre miller ve oynamasa da greg oden gibi pahalı oyuncuları kadrodunda barındırdığı tek yıl 51 milyon dolar lüks vergisi ödedi ama başarıyı sağlayamadı. burda yıldızlar topluluğundan çok belli bir kalibrenin üstündeki oyunculara çok fazla ödeme yapıldığını görüyoruz ki zaten o takım da herhangi bir başarı sergileyemedi.
yazının başında hanedanlık kurduğundan bahsettiğim takımların bu süreçte ödediği vergi miktarları ise çok enteresan. detroit pistons 6 defa arka arkaya doğu konferansı finali oynamıştı ve bu başarıyı sadece 1 milyon doların altında bir lüks vergisi ile gerçekleştirmiş.
san antonio spurs ise 3 nba şampiyonluğu kazandığı bu süreçte toplamda sadece 12.5 milyon dolar vergi ödemiş.
bu iki takımın oluşturdukları kadrolarla kazandıkları başarıları özellikle de bu verileri görünce ayakta alkışlamak gerekiyor.
bir diğer not da 2006 yılında şampiyonluk kazanan miami heat o yıl tek bir dolar dahi lüks vergisi ödememiş.
nba'ye son 10 yılda toplamda 850 milyon doları aşan lüks vergisi ödenmiş ama 2008 lakers'a kadar lüks vergisinin neredeyse kıyısından geçmemiş takımlar kazanmış hep.
şimdilerde ise pazarlama kaygısı herşeyden önce tutuluyor ve başarıdan çok marketing'ten gelecek paralara bakılıyor. buna en kral örnek için (bkz: jeremy lin).
not: verilere yeni cba çerçevesinde geçen yıl ödenmiş vergiler dahil değildir.
yıllar geçtikçe los angeles lakers ve boston celtics gibi büyük market takımlarının başarısız sonuçları nba'yi farklı bir çizgiye taşıdı. shaquille o'neal'li dönemden sonra hiçbir başarıya imza atamayan, hatta bir sezon da playofflara dahi katılamayan lakers neredeyse bedava'ya pau gasol'u alınca batıda güç dengelerini değiştirdi. aynı yıl boston celtics de kevin garnett, ray allen, paul pierce üçlüsünü bir araya getirince onlar da doğudaki bütün güç dengesini altüst ettiler.
bu iki takım da oluşturdukları kadrolarla şampiyonluğu yakalayınca (celtics 2008, lakers 2009 ve 2010) artık nba çok farklı bir çizgiye girmiş oldu. spurs ve pistons'ın kurdukları sistem hanedanlıkları artık yerini yıldızlar takımlarına bıraktı. 2010 yılında bu şekilde miami heat ve new york knicks takımları oluşturuldu. bu trendin bir diğer adımını los angeles clippers'ta da gördük. bu yıl da brooklyn nets ile devam etti. artık nba'de yıldızı çok olan takımlar rakiplerine çok fazla üstünlük sağlıyorlar ve bu yüzdendir ki büyük yıldızlar tek bir yıldızı kadrosunda barındıran takıma değil daha fazla yıldızı olup kesinlikle şampiyonluğa oynayacak takımlardan birine gitmek istiyorlar.
(bkz: #1019514)
bu yeni oluşuma baş kaldırabilmiş tek takım 2011 şampiyonu dallas mavericks oldu. ama onların şampiyonluğunda da yıldızlardan çok başarıya açlık ve yeterince çekmişlik farklı parametreler oluşturdu. arkalarına büyük bir ilham gücüyle çıktıkları yolda başarılı oldular. yeni nba'de dallas'ın başarısını bir takımın yakalaması pek olası da görünmüyor* çünkü yıldızlar topluluğu takımlarla diğerleri arasında çok ciddi güç farkları mevcut.
oyuncular birliği ve takım sahipleri arasında yapılan yeni anlaşma* belki de bu oluşumun önünü kapatmayı ve takımlar arasındaki eski rekabeti arttırmayı amaçlıyordu. iki tarafın da geri adım atmaması ve lokavta kadar gitmesi hedeflenenden biraz daha yumuşak bir anlaşma getirdi ama yine de görüyoruz ki yıldızlar hala aynı takımda toplanmak istiyorlar.
bütün bu yazıya ilham kaynağım karşılaştığım ilginç bir veri oldu. şu anda birden fazla yıldızı aynı takımda barındıran (üstte saydığım) takımların hepsi lüks vergisi içerisindeler. bundan sonra da bu şekilde kadro oluşturmak isteyecek bütün takımlar da lüks vergisini ödemek zorunda kalacaklar.
peki geçmişte durum nasılmış, şimdi o verileri sizinle paylaşayım..
nba'de en çok taraftarı olan takım new york knicks'tir. her oyuncunun oynamak isteyeceği bir numaralı markettir bu takım. son 10 yılda lüks vergisi olarak tam tamına 195 milyon dolar ödemişler ve hiçbir şekilde başarı gelmedi. tabi bu süreçte latrell sprewell, stephane marbury, eddie curry gibi maksimum kontratlı oyuncular takımda olmalarına rağmen hiç ama hiç katkı alamamışlardı. takım belki bir yıldızlar topluluğuydu ama nba'de muhtemelen nerde sorunlu bir yıldız varsa işte o bu takımdaydı. başarısızlığın birinci sebebi hep oyuncuların davranışlarıydı.
portland trail blazers, brandon roy, lamarcus aldridge, zach randolph, andre miller ve oynamasa da greg oden gibi pahalı oyuncuları kadrodunda barındırdığı tek yıl 51 milyon dolar lüks vergisi ödedi ama başarıyı sağlayamadı. burda yıldızlar topluluğundan çok belli bir kalibrenin üstündeki oyunculara çok fazla ödeme yapıldığını görüyoruz ki zaten o takım da herhangi bir başarı sergileyemedi.
yazının başında hanedanlık kurduğundan bahsettiğim takımların bu süreçte ödediği vergi miktarları ise çok enteresan. detroit pistons 6 defa arka arkaya doğu konferansı finali oynamıştı ve bu başarıyı sadece 1 milyon doların altında bir lüks vergisi ile gerçekleştirmiş.
san antonio spurs ise 3 nba şampiyonluğu kazandığı bu süreçte toplamda sadece 12.5 milyon dolar vergi ödemiş.
bu iki takımın oluşturdukları kadrolarla kazandıkları başarıları özellikle de bu verileri görünce ayakta alkışlamak gerekiyor.
bir diğer not da 2006 yılında şampiyonluk kazanan miami heat o yıl tek bir dolar dahi lüks vergisi ödememiş.
nba'ye son 10 yılda toplamda 850 milyon doları aşan lüks vergisi ödenmiş ama 2008 lakers'a kadar lüks vergisinin neredeyse kıyısından geçmemiş takımlar kazanmış hep.
şimdilerde ise pazarlama kaygısı herşeyden önce tutuluyor ve başarıdan çok marketing'ten gelecek paralara bakılıyor. buna en kral örnek için (bkz: jeremy lin).
not: verilere yeni cba çerçevesinde geçen yıl ödenmiş vergiler dahil değildir.