5
90'lı yılların ortaları. yer ali sami yen. mahalleden arkadaşlarla maça gidiyoruz. öğlen sıcağı, güneş tepede, vuruyor yeni açığın üzerine. her zaman olduğu gibi öğlen giriyoruz içeri. arkadaşlardan birinin lakabı sarı; tuvalete gidiyor. gidiş o gidiş. tabi o yıllarda teknoloji hak getire. ilkel yollarla bulacağız sarıyı. yeni açık dolu değil daha. sadece numaralı tarafı dolu, geri kalanında ise seyrek seyrek konuşlanmış insanlar. biz de orta tarafın hafif kapalı tarafına konuşlanmışız. 3-4 arkadaş birleşip, üç diyince -gayet safiyane- sarı diye bağıracağız; sarı da sesimizi duyup yanımıza gelecek. plan bu kadar basit aslında. ilk önce utanmalar, sıkılmalar ve katılmamalardan dolayı senkronu tutturamıyoruz; bu sebeple gür çıkmıyor sesimiz. ikinci denemede gayet toplu bir şekilde üç diyince sarı diye haykırıyoruz. işte tam o an gür bir ses vuruyor suratımıza yeni açığın numaralı tarafından: kırmızı!
o gün bugündür stadyumda bağırarak kimseyi aramıyorum.
o gün bugündür stadyumda bağırarak kimseyi aramıyorum.