kendisine özel bir ilgim ve gıcığım yok. çok özel bir durum olmadıkça ya da sabrımın sınırlarını zorlmadıkça da galatasaray'da oynayan herhangi bir futbolcuya laf söylemem/söyletmem. fakat... bu nasıl bir psikolojidir, bir futbolcu bunu niye yapar bilmiyorum ama
podolski'yi görmezden geldiğine inananlardanım. inananlar arasında şöyle bir farkım olabilir; bu konuyu
levent tüzemen'in bugünkü köşe yazısında belirttiğinden beri değil 9 nisan'daki ç. rize maçından beri düşünüyorum. herkes
20 nisan 2016 çaykur rizespor galatasaray maçına odaklanmış ama olay
9 nisan 2016 galatasaray çaykur rizespor maçında başlıyor.
o gün maçı yalnız izledim. eşim işten eve gelip de "nasıl oynadık?" diye sorduğunda verdiğim ilk cevap "emre'ye çok sinirliyim" oldu! sakinleşince pozisyonları tekrar izleyip düşündüm... belki paranoya yapıyorumdur, çocuğun günahını almayım dedim. ta ki bugünkü yazı ve emre'nin cevap verme olayı patlayana kadar.
emre'ciğim... kasıtlı mı yapıyorsun bilmiyorum, durduk yere sana bok atmak istemiyorum ama kasıtlı yapmıyorsan da pozisyon okuma/değerlendirme konusunda problemin olduğunu düşünüyorum. eğer durum buysa sıkıntı yok, kendini geliştirirsin. kişisel olarak sevmiyor ya da anlaşmıyorsan sıkıntı büyük. çünkü takım çıkarları her şeyden önce gelir... ha eğer konu türk-yabancı ayırımı ise sıkıntı çok daha büyük. eğer öyleyse, bil ki bu ırkçılıktır ve ırkçılık bir hastalıktır.
umarım iki maçta da aynı şeylerin yaşanması bir tesadüftür deyip iyi niyetli olmaya çalışacağım... ama takipteyim!