428
"galatasaray spor kulübü, galatasaray lisesi'nin malıdır." dediği iddia edilen başkan.
şu tümceyi bir canlı yayında söylese şaşıracak mısınız? liselilerin farklı bir düşüncede olduğunu mu sanıyorsunuz?
şunu olduğu gibi söyleyelim; sadece türkiye'deki değil tüm ülkelerdeki tüm frankofon okullarda bu kibiri görebilirsiniz. çünkü bu klasik fransız kibridir. bu okullarda dipten dipten bu aşılanır. biraz zihniniz açık değilse, biraz bu kibire kapılmaya müsait iseniz kendinizi bu camiaların, bu kültürlerin en deli savunucuları olarak bulmanız işten bile değildir.
dönelim özele. galatasaray artık kitlelerindir. işin romantik boyutuna girmeyeyim de bu kafaların daha rahat anlayacağı dilden devam edeyim; halka açık bir sirkettir galatasaray. kombine satarken, hisse senedi satarken, ürün satarken götü yiyorsa başkan o zamanlarda desin esas "sen liseli değilsin bu ürünleri bu hizmetleri alamazsın" diye.
ya da madem lisenin malı, bu zihniyet sneijder'i torunlarının doğum gününe çağırıp top falan sektirtsin.
galatasaray lisesi, kurulduğunda belki o yukarda saydığım frankofon kafadan ziyade ülkesini ve insanlarını seven, vatanına öncelik veren bir zihniyetteydi. özellikle tevfik fikret ve bizzat ali sami yen ve ve ve çanakkale'de şehit olan kahramanlar buna delalettir. ama bugün o yukarda anlattığım kibir, o kafayı da kendine benzetmiştir.
bu zihniyet iyi bilmelidir ki, galatasaray, o köhnemiş, dar ve artık dünyada kendine eskisi kadar yer bulamayan, eskimiş, adeta tarikatımsı kafa yapısının değil; afrikadaki çocuğun sırtındaki hiç sevmediğim hasan şaş formasına, ingiltere'de galatasaray ile maç yapabileceği için heyecanlanan yerel takımın saygısına, satılan 40bin kombineye, başkalarının zırhlı araçla gidebildiği ama bizleri alkışlarla karşılayan diyarbakır'a, bizi sevenleri üzmeyelim diyen metin oktay'a, realde barçada forma giymiş bir efsanenin meksika kararından vazgeçişinde, kosova'da, bosna'da, arnavutluk'ta, makedonya'da, batı trakya'da, almanya'da, hollanda'da ve avrupanın dört bir yanında üzerine galatasaray'ın formasını geçirmeyi hayal eden çocuğun bağlılığına, 5-6 yaşımda babamın sırtında monaco zaferini kızılay'da kutlarken herkesin yüzünü o zor zamanlarda güldüren güce aittir galatasaray.
o zihniyet bu gücü anlayamaz ve bu gücün kendisine ait olduğunu zanneder. tıpkı naziler paris'e elini kolunu sallayarak girdiğinde hiçbir bok yapamamış hatta bazıları işbirliği dahi yapmış olan ve müttefikler olmasa daha kafadan en kötü bi 40 50 yıl işgal altında kalacakken kurtarılan ve bu kurtarılmayı da kendi çakma direnişi ne bağlayan fransa gibi.
bu zihniyet, galatasaray'ın önündeki en büyük engeldir velhasıl. metin oktay sağolsun bunların duvarlarını büyük ölçüde yıkmıştır. geriye en tepesinde saklandıkları kuleleri olan liseleri kaldı ki onun da en fazla 15 20 yılı var merak etmeyin.
galatasaray'ı var eden o lisenin kültürü değildir velhasıl. o kültüre rağmen içinden geldikleri özlerini unutmamış güzel insanlarına aittir. metin oktay'a, metin kurt'a, bir muhacir çocuğu olan ali sami yen'e, fikri hür vicdanı hür tevfik fikret'e aittir.
bunların kibirli frankofon, miyadını doldurmuş düşünsel tarikatlarına değil.