klasik spor basını manipülasyonu ile tüm futbol severler ve sözlük ahalisinde yine müthiş bir ümitsizlik hasıl olmuş durumda.
avrupa'nın ve dünya'nın futbolla ilgili soruşturmaları ve davaları konusunda en üst düzey karar merci
cas mahkemesidir. ve bu cas mahkemesi bahse konu dosyada, incelediği dört maçta da
fenerbahçe ve yöneticilerini şikeden suçlu bulmuştur. nokta.
yani bu iş bitti. süreç ne kadar uzarsa uzasın ne olursa olsun nihai kararı verecek olan yer
cas. daha ötesi yok. ve bu mahkeme kararında
fenerbahçe ve yöneticilerini şikeden suçlu bulduğunu söylüyor, üstelik dört maçta.
fenerbahçe'yi bu durumdan kurtarabilek bir üst düzey karar merci yok. ne
tff, ne
uefa, ne
fifa bu karar sonrası ters bir karar alamaz alırsa da
cas bedelini çok ağır ödetir. tabi yapılacak başvurular doğrultusunda.
türk spor basını
tff diyor,
uefa diyor, müfettiş diyor ve fenerbahçe yöneticilerinin güdümünde gerçekleştirilen bir algı operasyonu ile müthiş bir manipülasyon yapıyor. tekrar altını çizerek söylüyorum. 3 temmuz'dan beri bütün bu süreçte
tff,
uefa,
fifa ve bütün kulüpleri bağlayıcı en önemli karar
cas'ın gerekçeli kararıdır. bu kararla ilgili tek itiraz makamı
isviçre federal mahkemesi'dir. fakat bu itiraz
cas'ın özerk yapısı nedeniyle esasa yönelik değil usule yönelik yapılabilir.
fenerbahçe'de bu itirazı yapmıştır.
isviçre federal mahkemesi bu itirazı kabul etse dahi
cas sadece usul değişiklikleri yaparak kararını yineleyecektir. kararında esasa ilişkin yani
fenerbahçe'nin dört maçta şike yaptığına ilişkin hiç bir değişiklik olmayacaktır.
gelelim türk spor basınının son manipülasyonuna. 17 temmuz'da alınan kararın dosyaya müfettiş atandı diye sunulması. şaka gibi bir durum. çünkü aslında olan şey
tff'nin
uefa disiplin kurulu'na sevk edilmesidir. müfettiş raporu nereye sunacak? bu raporu hangi kurul değerlendirecek? tabi ki
uefa disiplin kurulu. ama ne hikmetse spor basını işin bu kısmıyla ilgilenmiyor.
uefa'da inceleme ve rapor yazma konusunda iki türlü çalışan var. raportörler ve müfettişler. raportörler raporlarını
uefa kontrol ve disiplin komitesi'ne sunar. komitenin görevi bu raporu da dikkate alarak soruşturma açılıp açılmamasına karar vermektir. eğer soruşturma açılmasına karar verirlerse dosya ve ilgili kurum
uefa disiplin kurulu'na sevk edilir ve müfettiş tayin edilir.
tff dosyası şu an bu aşamadadır. müfettiş bir savcılık makamı edasıyla incelemesini yapar ve raporunu
uefa disiplin kurulu'na sunar. disiplin kurulu soruşturmaya konu kurumun yazılı ve sözlü savunmalarını da alıp kararını verir. uefa içinde raportör ve müfettişlerin bahse konu komite ve kurul dışında kullanımı oldukça sınırlıdır. raportör ve müfettişler nadiren diğer kurullar tarafından inceleme yapmak üzere değil bilgisine başvurmak adına kullanılabilir.
tff'nin
uefa disiplin kurulu'na sevk edilmesinin ve müfettiş atanarak soruşturma açılmasının bir önemi daha var.
uefa ve
fifa'nın yaptığı işbirliği protokolleri gereği
uefa herhangi bir üye federasyon hakkında soruşturma açtığında
fifa'da müdahil olma hakkı kazanıyor. bu nedenle de üyeliğin askıya alınması gibi eylemler
uefa ve
fifa tarafından koordineli olarak birlikte alınıyor. daha önce
yunanistan örneğinde gördüğümüz gibi. yani
tff'ye açılan bu soruştumayla artık
fifa'da dosyaya müdahil olma hakkı kazanmıştır.
özellikle
cas'ın gerekçeli kararı ve
tff'nin
uefa disiplin kurulu'na sevki sonrası artık
tff ve ülke futbolu için dönüş yolu yoktur.
ya şike yapanlara gerekli cezalar verilecek ya da tff'nin üyeliği süresiz askıya alınacak ve milli takımlarımız da dahil hiç bir takımımız uzun yıllar hiç bir turnuvaya katılamayacak. ta ki şike yapan kişi ve kulüplere
uefa'nın istediği cezalar uygulanana kadar.
yani bu noktadan sonra şike yapan kişi ve kurumlara verilecek cezalar kesin. kesin olmayan tek şey ülke futbolunun ne kadar ceza alacağı. bunu da tff'nin kararı belirleyecek.
tff şike cezalarını bugün uygularsa ülke futbolu ceza almayacak. 5 yıl sonra ya da 10 yıl sonra uygularsa da ülke futbolu o kadar ceza alacak.
tabi bu yazdıklarımız sadece şike meselesiyle ilgili. eğer dosyada
tff'nin özerklik ihlallerinden de bahsediliyorsa uefa'nın özerklik konusunda da talepleri olacaktır. örneğin olağanüstü seçimli genel kurul talebi gibi.
son sözüm yine ülke spor basınına. öyle satılmış kalemlerden oluşuyor ki
yıldırım demirören gibi bir adamın eylemleriyle hiç bir anlamı yokken yıllarca ceza alabilecek ülke futboluna ve bu riske rağmen olabilecekler hakkında tek kelime konuşamıyorlar ve tek satır yazı yazamıyorlar.