3
çocukken futbol demek, futbol oynayan için herşeydi. yazın kavurucu güneşinde sabahın 8'inde evden kaçar gibi çıkıp dışarıda top oynamaktı. geceden plan yapılırdı zaten.
- sabah kalkarım, annemde o saatte uyuyo zaten.çıkarım coşkunlarla orta-gol oynarım. o orta açar, ben kafayı gömerim.
(bkz: futbol üzerine planlar-programlar)
çok zaman oynanan yerde bulunun düşman güçler, yani amcalar-teyzeler, dayılar-yengeler hatta ve hatta enişteler oynamamıza mani olmaya çalışılırdı. bahane hep aynı zaten; başım ağrıyor. çoğu zaman dikkate alınmazdı tabi bu serzenişler devam edilirdi oyuna. gelgelelimki topun ayaktan çıkıp düşman güçlerin eline geçmesiyle bir yalvarma safhası başlar.
- ne olur yapma abi. tamam gidiyoruz bak başka yerde oynucaz abi,
edaları ardında, egosunu tavana kadar yükseltmiş olan düşman güç topu bir hamleyle geriye gönderir.
(bkz: düşman güç elindeki topun yeniden kazanılması)
bir de unutulmaz sokak maçları vardır. biz onlara mahalle maçı derdik ama, daha genel bir hava taşıyor ya mahalle kelimesi, sokak o yüzden cazip gelmezdi bize ve birçok mahalle takımı futbolcusuna. neyse maç için önceden planlar yapılır, saha ayarlanır,* maç başlar. herkes kendini göstermeye çalışırdı bu andan itibaren. yapılan hareketler, atılan goller...bir de izleyen kız varsa zaten ohoo... neyi anlatıyorum ben biliyorsunuzdur işte. hararetli bir maçın ardından eğer oyun kazanılmışsa alınan darbelerin hiçbir önemi yoktur, kimse bunları dikkate almaz. herkes attığı gollerin, verdiği güzel pasların hesabını yapar. ama maç kaybedildiyse bir de... tüm oyuncular birbirlerinin hatalarını bulmaya çalışır, alınan darbeler diğer oyunculara gösterilir,* pozisyonlar değerlendirilirdi. bir daha ki maça yapılan hatalara dikkat edilmesi üzerine sözleşilip maç davası kapatılırdı.
(bkz: mahalle maçları)(bkz: mahalle maçı klişeleri)
lafı uzatmamak gerekirse bunları yaşamamış, yaşayamamış çocuk bence çocukluğunu yaşayamamıştır. o komik gelen klişeleri söylemeyen çocuğun, her zaman hayatında söyleyememiş birşeyi olacaktır. arada düşünürüz aslında, keşke o günlere dönsek, tekrar maç yapsak diye. çünkü balkondan baktımı insan aşağıda oynayan çocukları kıskanıyor yahu. o yaşı aşmasına rağmen inip oynayası geliyor ve nitekim arada da oynuyor. *
nitekim çocukken futbol anlamını bilen için hayatta ki en yakın arkadaştır. arkadaşınıza sağdık kalın.
- sabah kalkarım, annemde o saatte uyuyo zaten.çıkarım coşkunlarla orta-gol oynarım. o orta açar, ben kafayı gömerim.
(bkz: futbol üzerine planlar-programlar)
çok zaman oynanan yerde bulunun düşman güçler, yani amcalar-teyzeler, dayılar-yengeler hatta ve hatta enişteler oynamamıza mani olmaya çalışılırdı. bahane hep aynı zaten; başım ağrıyor. çoğu zaman dikkate alınmazdı tabi bu serzenişler devam edilirdi oyuna. gelgelelimki topun ayaktan çıkıp düşman güçlerin eline geçmesiyle bir yalvarma safhası başlar.
- ne olur yapma abi. tamam gidiyoruz bak başka yerde oynucaz abi,
edaları ardında, egosunu tavana kadar yükseltmiş olan düşman güç topu bir hamleyle geriye gönderir.
(bkz: düşman güç elindeki topun yeniden kazanılması)
bir de unutulmaz sokak maçları vardır. biz onlara mahalle maçı derdik ama, daha genel bir hava taşıyor ya mahalle kelimesi, sokak o yüzden cazip gelmezdi bize ve birçok mahalle takımı futbolcusuna. neyse maç için önceden planlar yapılır, saha ayarlanır,* maç başlar. herkes kendini göstermeye çalışırdı bu andan itibaren. yapılan hareketler, atılan goller...bir de izleyen kız varsa zaten ohoo... neyi anlatıyorum ben biliyorsunuzdur işte. hararetli bir maçın ardından eğer oyun kazanılmışsa alınan darbelerin hiçbir önemi yoktur, kimse bunları dikkate almaz. herkes attığı gollerin, verdiği güzel pasların hesabını yapar. ama maç kaybedildiyse bir de... tüm oyuncular birbirlerinin hatalarını bulmaya çalışır, alınan darbeler diğer oyunculara gösterilir,* pozisyonlar değerlendirilirdi. bir daha ki maça yapılan hatalara dikkat edilmesi üzerine sözleşilip maç davası kapatılırdı.
(bkz: mahalle maçları)(bkz: mahalle maçı klişeleri)
lafı uzatmamak gerekirse bunları yaşamamış, yaşayamamış çocuk bence çocukluğunu yaşayamamıştır. o komik gelen klişeleri söylemeyen çocuğun, her zaman hayatında söyleyememiş birşeyi olacaktır. arada düşünürüz aslında, keşke o günlere dönsek, tekrar maç yapsak diye. çünkü balkondan baktımı insan aşağıda oynayan çocukları kıskanıyor yahu. o yaşı aşmasına rağmen inip oynayası geliyor ve nitekim arada da oynuyor. *
nitekim çocukken futbol anlamını bilen için hayatta ki en yakın arkadaştır. arkadaşınıza sağdık kalın.