evet, bugün de gerekli polemik konumuzu bulduk sanırım.
(bkz:
sözlüğün günlük polemik ihtiyacı)
efendim, tartışmak iyidir, hoştur. tartışmayı sağlam temellere dayandırmak daha bir hoştur. başlığı gördüğüm anda birkaç araştırma yapayım kendi çapımda dedim. elimin altında internet var, google diye çok basit de bir arama motoru var. bakalım dedim, neymiş katalunya'nın meselesi? neymiş olay, tarihte neler olmuş? baktım gördüm, birazdan da birkaç şey aktaracağım.
ülkemizdeki kürt sorunuyla bir bağdaştırmaya gitmek istemiş kimi sözlük yazarlarımız. bu, bizim ülkemizde olsa neler olurdu; ama söz konusu barcelona olunca kötü bir söz söylenmiyor demişler. hani cahil cüheyla olsak, araştırma denen şeyden bihaber bünyeler olsak hepimiz hak vereceğiz bunu söyleyenlere. vay anasını, adam doğru söylüyor, kahrolsun katalunya diyeceğiz. lakin, olaya tek pencereden değil de, üç beş farklı açıdan bakmaya çalışınca daha sağlıklı sonuçlar elde edilebiliyor.
şimdi efendim, katalunya'nın tarihine bakalım. 1936'da ispanya iç savaşıyla birlikte katalunya özerkliğini kaybeder. 40 yıl süren ve
franco'nun 1975'te ölümüyle sona eren diktatörlük döneminde, katalunya halkı asimile edilmeye çalışılır. 36 yıl boyunca kendi dillerini konuşmaları ve yazmaları kesin emirlerle yasaklanır, dilleri yok edilmeye çalışılır. işte bu 40 yıl süren diktatör franco döneminde, katalan ve barcelona halkları yakınlaşır ve
barcelonismo dediğimiz katalan-barcelona örgütlenmesi ortaya çıkar. örgütün ortaya çıkmasındaki ana sebep de, yasaklanan katalanca dilidir.
40 yıllık franco diktatörlüğünün akabinde, 1975 yılında franco'nun ölümüyle, ispanya diktatör baskıdan kurtulur. 1978 yılında hazırlanan ve referandumla kabul edilen anayasayla da demokrasiye yeniden adım atılır. peki ne der bu anayasa? ilk madde, bölgede yaşayan tüm ulusların ve etnik grupların varlığını tanıyor, ikinci madde ise bu ulus ve etnik grupların kendilerini yönetme haklarını ve aralarındaki kardeşliği tanıyor ve garanti altına alıyor. bu anayasayla ülke 17 otonom bölge ve 2 otonom kente ayrılıyor. herhangi bir merkezi yönetimin belirtilmediği anayasa, ülkenin yıllardır aynı şekilde yönetilmesini sağlıyor.
işte burda, 40 yıllık asimilasyon çabalarının kendilerinde oluşturduğu milliyetçilik duygusu katalanlarda ortaya çıkar. kendilerine verilen özerkliğin daha geniş alanlara yayılmasını isteyen katalanlar,
catalonia is not spain derler.
katalunya özerk bölgesinin ekonomik gelişimine baktığımızda, ortalama gelirin ispanya genelindekinden daha yüksek olduğunu görürüz. kendilerinin, bir dönem yasaklanmış olsa da uzunca zamandır konuşulan bir dili, bir milli marşı ve bir bayrağı da mevcuttur. hatta öyle ki, resmi turnuvalara katılamayan; ama özel maçlar yapabilen bir milli takımı bile mevcuttur. ispanya milli takımında forma giyen pek çok oyuncu, katalan milli takımında da forma giyer. ha, kendi görüşü doğrultusunda ispanya formasını reddedip sadece katalan forması giyen de vardır.
(bkz:
oleguer)
şimdi bir de bizim ülkemizdeki kürt meselesine bakalım. doğu anadolu'daki köylere bir gidin, bakın. türkçe'den çok kürtçe konuşulur. tarihte kürtçe konuşmanın yasaklanması gibi bir durum da söz konusu değildir. ayrıca, acı bir gerçek olsa da doğu bölgelerimiz ekonomik açıdan oldukça kötü durumdadır. ekonomiyi canlandırmak için gap projesi gibi bir girişimde bulunulmuştur. hiçbir çözüm çabası faydalı olmadığı için de, cepten çıkan verginin yaklaşık %70'i doğu bölgelerini geliştirmek amacıyla kullanılır.
yani karşılaştırmak gerekirse,
katalanların "katalunya ispanya değildir" deme sebebi kendi dillerinin ve kültürlerinin asimile edilme, yasaklanma, yok sayılma çabalarıdır. kürt sorununda böyle bir durum yok, doğu bölgelerinin büyük bölümü hala kürtçe konuşuyor, çoğu türkçe'den habersiz. ve kimse çıkıp "kürtçe konuşamazsınız" demiyor. trt televizyon bile kurdu öyle düşünün.
ayrıca katalan halkı kendi istekleri yerine getirilmeyince, saçma sapan bir örgüt kurup madrid'i yahut diğer şehirleri bombalama girişiminde bulunmuyor.
katalunya'da, çalışmak için en küçük bir çaba sarfetmeden her sene düzenli olarak çocuk yapan, kendi çocuklarının ismini karıştıran ve maddi açıdan devlete büyük yük sağlayan adamlar da yok. bizde öyle mi ya? devlet gidiyor bu adamlara yeşil kart bile veriyor. hem de sıradan bekleyen, sağlık hizmetine fazlasıyla muhtaç o kadar insan dururken.
bir taraf kendi haklarını elde edebilmek için demokratik yollara başvururken ve tek yaptığı maçlarda bir pankart açmakken, diğeri binlerce askeri katletme görevini bir şerefsizden alan bir örgüt kurarak sözde demokrasi peşinde dolanıyor.
e durum buyken, ben neden katalanları haklı bulmayayım? neden bizim ülkemizdeki duruma tepki göstermeyeyim? bizdeki durum farklı canlar. ermeni soykırımında 4t kuralı vardır, bilirsiniz.
tanınma - tanıtma - tazminat - toprak derler.
kürt meselesi de bunu izliyor.
adamlar önce türkiye'nin kendilerini resmi devlet olarak tanımasını, akabinde dünya devletlerinin resmen tanımasını, bunun sonucunda türkiye'den "yıllarca bizi sömürdünüz, tazminat istiyoruz" diyerek para elde etmeyi, akabinde de toprak almayı istiyorlar.
tazminat da öyle az buçuk bi tazminat olmaz, farkındasınızdır. yedi ceddimiz gece gündüz uğraşsak ödeyemeyiz o tazminatı.
siyasetin de dibine vurdum şu ortamda, bana helal olsun.
kısaca diyorum ki, katalan meselesiyle kürt meselesi arasındaki farkları görmek lazım. öyle işkembe-i kübradan sallamamak lazım. barcelona-madrid maçlarını büyük keyifle izlemek lazım. gerisine çok da karışmamak lazım.