3625
burak elmas 10 ocak 2022 günü fatih terim ile yolları ayırmasaydı ve sezon sonuna kadar devam etseydi, ibrasızlık gibi bir sorunla karşılaşmayacaktı. biz muhtemelen fatih hocayla devam edilse dahi barcelona'ya elenecektik. torrent dönemi hiç olmayacaktı bu senaryoda. gerçi torrent 13. sırada aldığı takımı 13.sırada bıraktı sezon sonunda ama terim'le devam edilse bir yerde mutlaka olumlu bir kırılma yaşayacak ve sezonu belki 7. veya 8. sırada tamamlayacaktık. yani şöyle bitecekti 2021-2022 sezonu: başkan burak elmas, teknik direktör fatih terim, sezonu 7. sırada bitiren bir galatasaray. seçim olmayacaktı. seçim olmayacağı için dursun özbek, erden timur da olmayacaktı. seçim olmayacağı için okan buruk da olmayacaktı. okan buruk, erden timur gibiler olmayacağı için, farklı bir stratejiye kulüp yönelmeyecekti ve burak elmas&fatih terim ikilisiyle 2022-2023 sezonu planlanacaktı. ıcardi, torreira, oliveira, abdülkerim vs. de transfer edilmeyecekti elmas&terim planlamasında. bugün 4 puan farkla lider, güçlü, bütün unsurlarıyla (teknik direktör, futbolcu, taraftar, yönetim) mutlu bir galatasaray da olmayacaktı özetle.
bir gerçeği kabul edelim lütfen artık ve bu gerçek doğrultusunda geçmişin yaralarını kaşımaktan vazgeçelim. "burak elmas yanlış, fatih terim doğru" değildi. veya "fatih terim yanlış, burak elmas doğru" da değildi. konu bunlar değil. galatasaray için her iki isim, beraber veya ayrı ayrı, yanlıştı. olmamıştı, devam edilseydi de olmayacaktı. fatih hocadan teknik direktör olarak galatasaray alıp alabileceği her şeyi almıştı, son birkaç yıldır sahadaki sonuçlardan veya puan durumundaki yerden bağımsız hocamız ile olan ilişkimiz sıradanlaşmıştı. mutlu değildi galatasaraylılar, hoca da değildi. kimse pozitif değildi. herkes çok gergindi. son seneler saha içi başarılardan ziyade saha dışında hocanın merkezinde olduğu polemiklerle, tartışmalarla, kavgalarla geçmişti. haklılık haksızlık değil mesele ama camia kendi içerisindeki kavgadan çok yorulmuştu. bu güç savaşlarının takıma veya kulübe faydası değil, zararı vardı. hoca'nın basın toplantılarındaki kaşının, gözününün, mimiğinin hareketlerini takip etmekten veya yaptığı açıklamaların yaratacağı gürültü üzerinden akıl yürütmekten insanlar çok yorulmuştu. mutlu değildi taraflar. devam etmek de ısrarcı olsa da fatih terim hocamız da mutlu değildi. olamıyordu da bir türlü. mutlu olamadığı için, mutlu da edemiyordu. burak elmas da hem oturduğu koltuk için yeterli liyakata sahip değildi hem de mutlu değildi. fatih terim ile çalışmaktan mustafa cengiz de mutlu değildi. "devam edersem asla terim'le sözleşme imzalamam" dedi adam, galatasaray başkanı sıfatıyla son basın toplantısında son sözü terim'e dair buydu. mustafa cengiz veya yiğit şardan şemşiyesi altında birleşen mustafa cengiz ekibi 2021 seçimlerinde göreve layık görülse, galatasaray'da 2021-2022 sezonunda fatih terim olmayacaktı zaten. sanırım bu konuya farklı bir paragrafta değinmek gerekiyor.
fatih terim görevde olduğu son 4 sene içerisinde çalıştığı iki başkandan da mutlu değildi. memnun değildi. mustafa cengiz ile de kötüydü, bu başlığın sahibi burak elmas ile de. mustafa cengiz fatih terim'in sözleşmesini feshetmek yoluna gitmedi ve çalışmakta direndi 3 yıl boyunca. biraz cesareti ve gücü yetmedi, biraz da abdurrahim albayrak engelledi bu idari kararı. ama mustafa cengiz'in sağlığı müsaade etse ve başkanlığa devam etseydi, asla terim'in önüne yeni bir sözleşme koymayacaktı. burak elmas da aynı şeyleri söylüyor, "belki daha erken yolları ayırmak gerekiyordu" diyor. doğru veya yanlış. galatasaray başkanları fatih terim ile çalışmak istemiyorlar belirli bir süre sonra. kimisi daha geç kimisi daha erken. dursun özbek de fatih terim seçeneğine başvurmadı haziran 2022'de, bu unutulmasın. başkanlar fatih terim'le çalışmaktan mutlu olmadıkları gibi, fatih terim de şemşiyesi altında çalıştığı başkanlarla mutlu olamıyor. fatih terim hocanın sevdiği, saydığı, "galatasaray başkanı budur" diyebildiği ve organizasyon şemasında boyun eğdiği bir galatasaray başkanı var mı? hiyerarşik düzende, "ben 1973 yılında imza attım galatasaray'a, divan kurulu üyesiyim" söylemini bir kenara bırakıp, teknik direktörlük görev tanımının sınırları içerisinde kalmayı kabul ettiği bir başkan oldu mu hocanın? son 20 senede bu oldu mu hiç? özhan canaydın, ünal aysal, dursun özbek, mustafa cengiz, burak elmas ? hoca hangisinde görev tanımının sınırları içerisinde kaldı, hangisinin başkanlığında güç savaşları içerisine girmedi, hangisinin başkanlığında huzurla, gönül rahatlığıyla çalıştı? hangi başkan döneminde ayrılıklar sulh yoluyla oldu? cevap hiçbiri. "özhan canaydın" diyenler olacaktır cevaben bu soruya belki ama bu doğru değil. hoca canaydın'dan o kadar bıkmıştı ki (çünkü canaydın liselilerin "özhan abisi" idi ve çok güçlüydü camiada), canaydın'la ayrılırken "galatasaray'da teknik direktörlük gömleğimi astım, bir daha asla" dedi. hoca galatasaray'dan değil, özhan canaydın'dan bıkmıştı. canaydın da hocadan bıkmıştı. işte başkanlardan ve terim'den bağımsız bakıp bu karmaşık fotoğrafı kabul ettiğimiz an; meselenin özhan, burak, mustafa, ahmet, mehmet olmadığını anlamış oluyoruz. galatasaray'ın camia olarak bir bütün halinde huzura, mutluluğa ve başarıya ihtiyacı var. ve bu saydıklarım, son yıllarda yaşının da ilerlemiş olmasının etkisiyle fatih terim dönemlerinde olmuyor artık. gerginlikten, kaostan, kavgadan, basın aracılığıyla yaşanan savaşlardan kendimizi sıyıramıyoruz. o yüzden şu son bir sene içerisinde yaşananları "elmas-terim kavgası" üzerinden okumayı bir kenara bırakıp, bugüne gelip, son 6 ayda yaşadığımız güzellikler ve mutluluklar üzerine odaklanalım. gerisi artık çok gereksiz bir hal almaya başladı çünkü. faydası veya bir sonu yok.